Öğlen yemek sonrası, havanın güzelliğinden yararlanıp Kemeraltı’nın ara sokaklarında dolaşırken, uzun yıllardır görmediğim bir lise arkadaşıma rastladım. Zamanım vardı, hasret gidermek için en yakın bir çay ocağına gidip oturduk. Söz eski okul arkadaşlarına geldi. Kimlere görüşüyoruz, kim ne yapıyor, kim hasta, kimler aramızdan ayrıldı… Arka arkaya anımsadıklarımızı, bildiklerimizi birbirimize anlattık. Özellikle artık aramızda olmayan, aynı sıralarda oturduğumuz, anılarını paylaştığımız arkadaşları anarken gözlerimiz doldu; ancak hayıflanmanın, özlemenin dışında elimizden bir şey gelmiyordu, çünkü yaşam sürüyor. Yeniden bir araya gelmeyi umarak ayrıldık.
Bir başıma kalınca şunu düşündüm:
Her birimiz bulunduğumuz sosyal çevre içerisinde sürekli yeni insanlarla tanışıyor, arkadaşlıklar kuruyoruz. Kuşkusuz hepsinin yeri ayrı; ama bana göre hiçbiri çocukluk, gençlik arkadaşlarının yerini tutmuyor. Geçmişte olayları daha dolu yaşamamızdan, aramızda daha çok şey paylaştığımızdan mıdır, bilmiyorum. Nitekim bu eski arkadaşlardan bir kısmı yurt dışında yaşamlarını kurmuş; evlenmişler, çocukları, torunları olmuş. Bazen yıllarca bir araya gelmememize karşın, onlarla ilişkimiz hiç kesilmiyor, sevgimiz her zaman sıcaklığını koruyor. Nerede bir buluşma fırsatı olsa, yakın bir zamanda ayrılmış gibi birbirimizi kucaklıyor, hasret gideriyoruz. Kimi zaman bu kısa süren birlikteliklerde, aramızdan ayrılanların hüznü sevincimizi gölgelese de, onları anmadan edemiyoruz.
Bu satırları yazarken, bir süre önce okuduğum, Antoine de Saint-Exupery’in Yel, Kum ve Yıldızlar kitabında yer alan bu satırları anımsadım:
“Gerçekten de, hiçbir zaman, hiçbir şey dolduramayacaktır yitirilmiş arkadaşın yerini. İnsan kendine eski arkadaşlar yaratamaz ki. Bunca ortak anının, birlikte yaşanmış bunca zor saatin, bunca bozuşmanın, bunca barışmanın, bunca gönül deviniminin yerini hiçbir şey tutamaz. Yeniden kurulamaz bu dostluklar. Bir meşe ağacı dikip de çabucak gölgesinde barınmayı ummak boşunadır.”
Ünlü yazar, bu satırlarıyla duyumsadıklarımı, düşündüklerimi çok güzel dile getirmiş. Gerçekten de insan, kendine eski arkadaşlar yaratamaz. Anılar, yaşanmışlıklar her zaman belleğimizdedir. Yaşamın sonbaharına gelip de yavaş yavaş ayrılıklar başladığında, Saint-Exupery yaşadığımız bu üzüntüyü şöyle anlatıyor:
“Yaşam böyledir. Önce zenginleşmişizdir, yıllar yılı ağaç dikmişizdir, sonra yıllar geçer, zaman bu çalışmayı bozar, ağaçları yıkar. Arkadaşlar birer birer, gölgelerini geri alırlar bizden. Bundan böyle yaşlanmanın sinsi üzüntüsü karışır yaslarımıza.”
Yazar, bu satırlarıyla aslında yaşamın bir gerçeğini ortaya koyuyor. Bir başka deyişle, doğanın değişmez yasasını… Bunu biliyorsak eğer, üzülmenin, hayıflanmanın da bir anlamı yok; ancak yüzümüzde bir gülümseme ile anımsadığımız olay ve insanlar, yaşama daha sıkı sarılmamız için önemli birer neden oluyorlar.
Son noktayı koymadan, söylediklerimi bir kez daha vurgulamak isterim:
Arkadaşlıklar önemlidir, ancak eskilerin yeri yine de farklı!..