Pekude peraşasının girişinde Moşe Rabenu’nun toplanan bütün bağışların bir listesini yaptığını görmekteyiz. Burada hangi bağışın ne için kullanıldığını da açık bir şekilde görmek mümkündür. Toplanan her değerli metal, kumaş, tahta; kısacası her şey, açık açık, bir muhasebecinin yaptığı bilanço kadar titiz bir şekilde verilmektedir.
Bu kadar titiz bir çalışma akıllara da belirgin bir soruyu getirmektedir. Tamamı bağışlarla yapılmış, istekli kişilerin kalbi bu konuda istekle dolu olanların çalıştığı, katkıda bulunduğu Mişkan’da neden böylesine bir bilançoya gerek duyulmuştur? Bu topluluk toplanan bağışların kullanımı ile ilgili eğer Moşe Rabenu’ya bile güvenmeyecekse acaba kime güvenecektir?
Bilginlerimiz bu konuda şöyle bir açıklama yaparlar. Ne yazık ki toplumdan bazı kişiler toplanan bağışların bir kısmının Moşe tarafından kendi yararına kullanıldığına ilişkin bazı kuşkulu sözler etmişlerdir. Midraş’ın öğretisine göre Moşe kendi çadırına doğru giderken bazıları bu konuda ‘arkasından konuşmuş’ ve ne yazık ki bazıları da bu konuda konuşan kişinin ‘haklı’ olduğunu belirtmekten çekinmemiştir. Midraş’ın not ettiği aşağıdaki cümle konunun ciddiyetini kavramamız açısından önemlidir. “Eline teslim ettiğimiz bu kadar altından sonra Moşe’nin bu konuda kendisine pay ayırması bizim için sürpriz olmayacaktır.”
Aslında burada olan insanoğlunun tabiatından kaynaklanmaktadır. İnsanoğlu konuşmaya, eleştirmeye, itham etmeye her zaman meyilli olmuştur. Toplum içindeki dürüst kişiler hatta Moşe Rabenu bile zaman zaman yukarıda belirtilen tipteki insanların hedefi haline gelmiştir.
Son derece detaylı bir hesap vermeyi gerçekleştirmekle Moşe toplum içindeki bu tip insanlara önemli bir ders vermek istemiştir. Sayım sadece Moşe tarafından değil toplumun içindeki liderlerin de katıldığı ortak bir komite tarafından yapılmış, neyin nerede nasıl ve niçin kullanıldığı rapor edilmiş ve itham edici kişilerin konuşmalarının yersiz olduğu kanıtlanmıştır. Büyük toplulukları idare eden liderler her yaptıkları şeyin hesabını topluma sonuna kadar verecek durumda olmalıdırlar. Moşe Rabenu Tanrı ve halkın gözünde aklanma konusunda tarihimizde ve dünya tarihinde eşsiz bir örnektir.
Moşe gelecekte de benzer bir ders vererek örnek olmuştur. Reuven ve Gad kabileleri Yarden’in doğu tarafındaki toprakları Moşe’den isterken Moşe bunu sadece bir tek şartla kabul etmiştir. Bu kabile üyeleri Bene Yisrael’in iştirak edecekleri tüm savaşlarda bulunacak ve ancak herkes yerine yerleştikten sonra kendi topraklarına dönebileceklerdir. Nitekim bu iki kabile üyeleri savaşlar bittikten sonra yedi yıl daha herkes topraklarına yerleşene kadar beklemişler ve hem Tanrı hem de Bene Yisrael’in gözünde tabiri caizse aklanmışlardır.
Talmud’da Masehet Şekalim’in mişnasında yer alan bazı örnekler de bu konuda bize yardımcı olur. Ketoret hazırlamaktan sorumlu olan aile asla ve asla parfüm kullanmamışlardır. Lehem apanim pişiren ailenin beyaz ekmek yemesi yasaklanmıştır. Şekalim’in ancak belli bir kapta toplanması mümkün olabilmiştir.
Hatam Sofer halk için çalışan liderlerin Tanrı gözünde her zaman doğru ve dürüst olsalar da halkın gözünde zaman zaman ithamlara uğrayabildiklerini ifade etmiştir. Onun için Hatam Sofer liderlerin halkının gözünde her zaman aklanmaya ihtiyaç duyduklarını ifade eder. Bu yüzden Şlomo Ameleh Kohelet’de şöyle der: “Onun içindir ki (sadece) iyiyi yapan ve günah işlemeyen kişi yoktur”. (7/20)
Elbette ki toplum liderlerimiz ve özellikle dürüstlüğü kanıtlanmış insanlar hakkında şüpheli düşüncelere ve söylemlere yer vermek doğru değildir. Bunun yerine kişileri olumlu yönden değerlendirmek ‘lehaf zehut’ toplumun iyiliği için çok daha doğru olacaktır. Yine de hepimiz özellikle toplumsal anlamda yaptığımız iş ve görevlerde Tanrı’nın ve toplumun gözünde her zaman masumiyetimizi kanıtlamak zorundayız.