Dinlemesini bilsek...

Dalia MAYA Köşe Yazısı
16 Mart 2016 Çarşamba

Yaşam çekilse de aradan, kuraklık çökse de, göçler mecbur etse de insanı çekip gitmeye; geride bırakılanlar aşkla sarılırlar.  Yokluğa rağmen... Hayat verebilmek için birbirlerine. Tıpkı Aliki Nine’nin yıllar önce bırakıp gittiği dede yadigârı Alaçatı Köşkünün bahçesindeki İncir ağaçları gibi... Yapraksız, kurak ama yine de yer yer incir vermekte yaşam döngüsünü sürdürebilmek için. Yıllar önce aynı köşkün kapı eşiğinde; elinde bastonu, boynu bükük artık Türkçenin harflerini bile bilmeyen torunlarının kolunda göçmek zorunda kaldığı adalardan belki de son bir çaba ile Alaçatı’ya geldiğinde rastladığımız Aliki Nine... Gelin çıktığı evin metruk halini -olasılıkla ölmeden önce son bir kere- gördüğünde hercai gençliğine, acısıyla tatlısıyla artık anılarında kimi buğulu gözyaşlarına, kimi silik birer fotoğrafa dönüşmüş deneyimlerine, aşklarına özetle yaşamına ağıt yakarken rastladığımız Aliki Nine’nin o ruh haliyle çocuklarına sarılmasını taklit edercesine köşkün arka bahçesinde, dalları birbirine sarılmış, düğüm düğüm, sarmaş dolaş bir incir ağacı. Tıpkı aynı köyde aynı mahallede yaşayan insanların yaşamlarının birbirlerine bağlanıp sarıldığı gibi...  Süregitmekte olan gündelik yaşam anlarını yürekten yaşarken ne kadar önemlidir ki insanın adının, ya da dininin ne olduğu... Rengi ak mı, kara mı, ne fark eder ki? Hele hele asıl ve özel farkı yaratan yüreklerin sarmaşıklığı iken....

Sorsak, duymayı, dinlemeyi bilsek daha ne hikâyeler anlatırsın sen kim bilir bizlere incir ağacı.

Öyle ya, yalnız insanlar değil, hikayeler de kayboluyor her gidenle beraber.

Geriye anısını bilmediğimiz, bir zamanlar güneşli yaz günlerinde yaşam fışkıran sokakların yıkılmaya yüz tutmuş binalarının arasında dolaşan delişmen gençliği yağmurlu bir sabah vakurla izleyen bir kaç yaşlı taş duvar...

Almanya Stuttgart’ta yerleşik Aerospace Enstitüsünde bilim adamları suyun yapısını gözle görülebilir yapmanın oldukça basit bir yöntemini keşfetmiş. Bu keşif her su damlasının birbirinden bağımsız ve eşsiz bir görüntüsü olduğunu ortaya koymakta. Buna göre her damla aynı anda aynı sudan bile alınsa, farklı deneklere sunuldukça kendi hikayesini yazıyor... Her damla kendi yaşam deneyiminin hikayesini taşıyor geleceğe.* Dinlemesini, okumasını bilene açık edilen hikayeler...

 

Değişen zamanların etkisiyle, kaybolan insanların, kaçırdığımız, kovaladığımız, göçe zorladığımız insanımızın, yok ettiğimiz zengin kültürümüzün iğneyle kazıyarak keşfetmeye çalıştığımız hikâyeleri... Bazan bir cam eşyada, bir çömlekte, bazan bir halıda gizli. Sorsak, dinlemeyi bilsek, her biri hazır bize anlatmaya... Dinlesek, belki de öğrenirdik hiç değilse bundan sonra, insanı insan yapanın aslında aynı sevgi olduğunu, hikayeleri gerçek kılanın yaşanmışlık olduğunu ve yaşamı yaşanabilir kılanın hayatın içine/kendi içimize terörle değil, ama şefkatle işlediğimiz hikayeler olduğunu.

***

An/kara... Canlar yitik yine!!! Yürekler kan çanağı!!! Hikâyeler kayıp... Gün kapkaranlık!!! Yine de, yine de dualar birlik için!

Meraklısına not:

 Aliki Nine, elbet uydurma bir isim, ama kendisine Alaçatı’daki köşkün eşiğinde gençliğine ağlarken rastlandığı doğru, hikâyesi ise o anın duygusu ile yaratılmış, kim bilir nereleri fazla ama neleri de eksik bir hikâye.

 Suyun hafızası ile ilgili videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=cWLPFK3sXdw