Kim demiş İstanbul trafiği düzelmez diye?
Cumartesi, pazar günü istediğiniz istikamete kısa zamanda ulaşabildiniz. Oysa bir iş görüşmesine giderken ne kadar zaman önce çıkmamız gerektiğini kestiremiyoruz.
Demek ki, trafiğe daha az araç çıktığında sorun kendiliğinden çözülüyor.
Bir dönem Ankara’da, bir gün tek sayılı plakalar, ertesi gün çift sayılı plakaların trafiğe çıkması koşulu öngörülmüştü. Hala yürürlükte mi bilmiyorum.
Hafta sonu yayaların trafik ışıklarını en çok ihlal ettikleri günler oldu. Yeşilin yanmasını beklemekten tedirgin olan insanlar, arabaların henüz uzakta belirdiklerini görünce hemen karşıya geçtiler.
Üzgün ve suskun olan bir kesim ise kaldırımdaki seyyar çiçekçiler. Hava soğuktu, bahar bayramı geliyordu. Ama kimse durup bir demet çiçek almıyordu. Belli ki bugünkü çiçekler ellerinde kalacaktı. Onlar da zarardaydılar. Oysa çiçek, yaşam, renk, neşe demek…
***
Kim demiş insanlar hafta sonu kırsal alanlara gitmezler diye?
Kent yaşamı kaosun bir parçası. Uzaklaşıp doğayla iç içe olunacak öyle çok mekân var ki… İstanbul’dan arabayla kırk beş dakika, bilemediniz bir saatte geçici de olsa kendinizi huzurlu bir ortamda bulmak mümkün.
Hatta vapura, uçağa binmeden uzun zamandır görmediğiniz dostları ziyaret etmenin tam zamanı.
Geçtiğimiz hafta sonu kimi İstanbullular kendilerini nispeten daha güvende hissetmek için bu yolları yeğlediler.
***
Küçük bir çocuğu kucağınıza alıp pencerenin önünde ‘Bak yukarıya, ne güzel uçuyor; helikopter bu’ dediğinizde eğitici, hatta neşeli olabilirsiniz. Öte yanda, her yarım saatte bir, neredeyse evinizin damına konacak kadar alçaktan uçan helikopterin, havadayken bir daire oluşturan kanatlarını fark ettiğinizde irkilirsiniz.
***
Neredeyse ‘hayalet kent’ denecek İstanbul, bir hafta sonunu böyle tatsız geçirdi.
Bahar geldi İstanbul’a. Meyve ağaçları çiçek verdi. Dilerim tomurcukları zarar görmez. Bu arada günde bir kez, son günlerde iki kez şarj ettiğim cep telefonum tekrar normale döner.
Umarım güzel haberlerle…
