Yıllardır bir bayramın gerginlik vesilesi olmasına şahit oluruz: Nevruz. Dünyanın belki de en eski bayramı olan Nevruz, çocukların oyuncak paylaşamamasına benzer çoğunlukla. Biri çıkar “Bu Kürtlerin bayramıdır, adı da Newroz’dur” der, öbürü “Hayır efendim, bu Orta Asya’daki Türklerin de kutladığı bir bayramdır, adı da Nevruz’dur” der, kavga sürer gider. Bu kavga sırasında İran Cumhurbaşkanı’nın yeni yıl kutlama mesajı gelir ve çarşı hepten karışır, öyle ya, İran’da yeni yıl Nevruz’la başlamaktadır!
Oysa bu bayram, bırakın hangi millete ait olduğu tartışmasını, henüz modern anlamda milletlerin oluşmadığı bir zamanda da vardı, bugünkü tartışmanın sebebi de burada. Yayıldığı geniş coğrafyaya, baharın gelişini müjdelemesine, gece gündüzün birbirine eşitlenmesine bakıldığında, böyle özel bir tarihin farkına tek bir insan topluluğunun varabildiğini düşünmek gülünç olur. Kaldı ki hemen hemen bütün milletlerin baharın gelişini kutlama amaçlı bir bayramı var. (-dı, en azından birçoğu tarihin sayfalarında kaybolana dek.) Şüphesiz bu bir doğa bayramı, yarımküremize gelen bahara ‘Hoş geldin’ demek amaçlı bir bayram Nevruz.
Baharın anımsattıkları malum, doğanın uyanışı, bolluk ve bereket. Doğayla ilişkinin yoğunluğuna bakınca Nevruz’da pagan kökler bulmak işten bile değil. Uzun geçmişinden güç alan bu bayram, İran’da İslami kökenli olmamasına rağmen kutlanıyor. Çoğu kaynakta merkez olarak İran mitolojisi gösterilse de Nevruz’un çok çeşitli anlatıları var. Kimisi İran hükümdarı Cemşid’in tahta çıktığı güne referans veriyor, kimisi Nevruz’daki ateşi Zerdüştlüğe yoruyor. Dini inançlarla Nevruz yer yer birleştiriliyor, Tanrı’nın evreni yaratması, Hz. Âdem’in çamurunun karılması, Hz. Âdem’le Hz. Havva’nın Arafat’ta buluşması, Hz. Yusuf’un kuyudan çıkması, Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i yarıp içinden geçmesi, Hz. Ali’nin doğduğu gün olması ve yine Hz. Ali’nin Hz. Fatma’yla evlenmesi de çeşitli inanışlara göre Nevruz gününde yaşanan olaylardan bazıları. Ne olursa olsun, tüm bu hikâyelerde ortak nokta, hangi coğrafya, hangi inanış ve hangi tarih olursa olsun, hemen hemen herkesin bu hikâyede bir şekilde kendine yer bulmaları, ama gerçek ama rüya. Hangisi gerçek bilinmez.
Bu kadar geniş bir tarihe ve coğrafyaya, haliyle farklı kültürlere yayılan Nevruz, kimi ortak özelliklerine rağmen (Mesela çeşitli dillerde yazımı değişmesine rağmen, anlamı değişmiyor; Nevruz “yeni gün” anlamını taşıyor.) toplumlar arasında gerçekleşen kültür alışverişinden olacak, değişik yerlerde farklı şekillerde kutlanabiliyor. Türkiye örneğinde de görüldüğü üzere, politik ve milli bir anlam da kazanabiliyor. Bugün Kürtlerin Demirci Kawa efsanesine dayandırarak açıkladığı Nevruz’u, Anadolu ve Orta Asya Türkleri Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışıyla anlamlandırıyor. Türkiye’de Nevruz’un hikâyesi çok daha gergin, özellikle bir yanda gayrı resmi Newroz kutlamaları varken, öbür yanda da resmi Nevruzlar söz konusu olabiliyor. Bu konuyla ilgili detaylı bilgi edinmek isteyenlere Yücel Demirer’in ‘Tören Simge Siyaset’ başlıklı kitabını tavsiye edebilirim.
Nevruz’un siyasi anlamlarından çok tarihine bakmak niyetindeyim. Bu kadar eski bir bayram, bugün Anadolu’da kutlanan bayram, şüphesiz Osmanlı toplumu tarafından da kutlanıyordu. Hatta bu kutlamalar bugüne nazaran çok daha kurumsallaşmış durumdaydı. Padişah halkın tebriklerini kabul ediyor, ozanlar Nevruz günleri padişahlara Nevruziye denilen kasidelerini sunuyordu. Bu kasidelerin konuları bahardan, Hz. Ali’ye ve doğuma, yaratılış ve doğaya kadar geniş bir alana yayılıyordu. Doğanın canlanması, Nevruz’un ana teması aslında; kıştan kurtulma, bahara kavuşma demek ve doğanın nimetlerinden yararlanmak! O nimetlerden biri de yine Saray kökenli. Tam 41 çeşit (Neden 41? 40 ve 41’in özelliği de ayrı bir yazı konusu) ot kullanılarak Nevruz arifesinde yapılan ve yine Nevruziye adını taşıyan macun, pişer pişmez gece yarısı herkese tattırılıyor. Şifa niyetine yenilen bu macun, bugün başka bir geleneğimizin atası: Manisa Mesir Macunu Şenlikleri!
Burada görmemiz gereken, Nevruz’a farklılıkları görmek amacıyla bakılabileceği gibi, Nevruz’u ortaklıklarımızı görmek amacıyla bir fırsat olarak da değerlendirebileceğimiz gerçeğidir. Öyle ya, İran’ın yeni yılıyla yerli viagra mesir macunu kökenini aynı günden almakta! Milletlerden önce de var olan ve haliyle hiçbir milletin milli bayramı olamayacak olan Nevruz, kavga dövüşten çok, bahara, doğanın canlanmasına, aslında bir anlamda yeniden başlamaya işaret eder. Hâsılı kelam, Nevruz kimseye değil, herkese ait, hem de tescilli! 2009’da Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu, Nevruz’u ‘Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi’ne ekledi, dahası 2010’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart’ı ‘Dünya Nevruz Bayramı’ olarak kabul etti. Dünya Nevruz Bayramınız kutlu olsun! Kapanış da Erkan Oğur’un sesinden Nevruziye’yle Nevruz’a yakışır şekilde olsun: Nevruzunuz canlar mübarek olsun!