Yahudiliğin üç yeni yılından birinin içindeyiz. Aslında dört de… Yazıma karışık bir şekilde başlamayıp, hatırlamayanlar için açıklayayım. Roş Aşana, insanın yaratılışını anan yeni yıldır. Mısır’dan Çıkış’ı anan Pesah, ayların başlangıcıdır. Tu Bişvat (15 Şevat) ağaçların yeni yılıdır. Bir de artık kutlanmayan, hayvanlarla ilgili ondalık vergisinin ödendiği, hayvanların yeni yılı vardır.
Her yeni yıl, yeni kararlar alma ve uygulama fırsatıdır. Yazımın başlığında belirttiğimin aksine, bu Pesah “yaşasın kötülük” demek yerine kötülüğe veda etsek nasıl olur?
Daha yeni yazdım, insanoğlu kötüdür, kötü bir dürtü ile doğmuştur ancak herkes aynı derecede kötü değildir. Kimi kötüye hiç bulaşmaz, laşon ara (kötü konuşma, dedikodu) yapmamak için normal sohbetlere bile girişmez. Kimi küçük kötülükler yapar ama sonrasında vicdanı onda rahat huzur bırakmaz. Kimi ise büyük bir şevk ve zevkle insanlara tuzaklar kurar ve ardından övünür durur. Bunu da daha önce yazmıştım. Aşem bu tür insanlara engel olmaz, kötülük kapılarını sonuna dek açar ki, zamanı geldiğinde ruhlarını yok edebilsin. Şimdi bana diyeceksiniz ki, ruh enerjidir, nasıl yok edilebilir? Fizik kanunlarını koyan Aşem’dir ve bu kurallarla dilediği gibi oynayabilir. Bizim kafamızı yormamıza gerek yok. Eğer kötücül bir ruhu yok etmeye karar vermişse, eder, hepsi bu.
Uzunca bir süre evvel epey aşk romanı yazmıştım. Kimi yayımlandı, kimi ise klasörlerde kaldı. Yayınevleriyle uğraşmak o zamanlar çok yıpratıcıydı. Şimdi nasıl bilmiyorum doğrusu ama benim hayattaki çizgim değiştiğinden, yeniden keşfetmeye niyetim yok.
O zamanlar büyük kurumsal şirketlerde çalışırdım ve iş arkadaşlarım ilk okurlarım olurdu. Aşk romanı entrika ister. Örneğin kötü kadın ya da erkekler, sevenlerin arasında girmek için dolaplar çevirir. Bunları hep kendimce uydururdum. Feleğin çemberinden geçmiş olan bir kadın klasörümü iade ederken bana şöyle demişti: “Sen kötülük nedir bilmiyorsun.” Bu bence bir iltifattı. Kötülüğü başkalarından duymak ama doğru dürüst hayal bile edememek iyi bir şeydi.
Sonra Tora’nın Yolu’na girdim ve bilinçli şekilde sadece iyilik yapmaya gayret ettim. Kötülük yaptığım da olmuştur ama isteyerek ve fazla değil. Ama dul kaldıktan sonra bana yapılan bir dizi kötülük var ki, bunların başıma geldiğine inanmak dahi istemiyorum.
Tora’nın dullarla yetimleri nasıl koruduğunu da daha önce yazmıştım. Size başımdan geçen ilginç bir olayı anlatayım. Rahmetli eşimi yeni kaybetmiştim. Yazılarımı yazmak dışında tek yapabildiğim, Facebook’ta oyalanmaktı. Bir gece Tora ile ilgili bir tartışmaya katılmıştım. Yazanlardan biri çok sertti ve dediklerimi çürütmek için elinden geleni yapıyordu. Laf arasında yeni dul kaldığımı yazdım. Adam birden “ben dul bir kadını kırma riskini göze alamam, çekiliyorum” dedi. Ona kırılmadığımı söyledim ama ikna edemedim. “Çok büyük günahtır” diye tekrarlayarak gitti. Kendisini gerçekten takdir ettim.
Şimdi dost bildiğim birinin bana yaptığı kötülüklere gelelim. Sinagogdan çıkmayan biri, bu arada… Ayrıntıya özellikle girmeyeceğim ama şunu bilin ki, kalbimin kırık olmasından ve rahmetlinin ruhunun rahat etmesi için çırpınmamdan yararlanarak beni maddi olarak sömürdü. Ardından rahmetlinin de verdiğini söyleyerek, yapacağı bir mitsva için borç istedi. Ödeyeceği tarihi bile belirtti. Ödemediğini tahmin ettiniz, değil mi? Borcunu ona hatırlatınca hayatımı adadığım ama geçimimi sağlamayan ‘hobi’mi rızkım zannederek beni tehdit etti. Korktum mu? Yok, üzüldüm ve hayatımdan sildim. Şimdi beni görünce yolunu değiştirir.
Bu Pesah o ve onun gibiler için dua edeceğim. Aşem kötülük kapılarını kapasın ve iyilik kapılarını açsın. Bundan böyle akılları sadece iyilik yapmaya çalışsın. Kötülük yaşamasın!
“Yaşasın iyilik!” sevgili okurlar.