Dizi dizi diziler

Yıllarımız ekran başında geçiyor, bir bakıyoruz ki adeta yaşlanmışız dizileri seyrederken… Bu dizilerin bazıları çok keyifli, dikkat çekici, öğretici ve eğlendirici, bazılarıysa lüzumsuz uzun, ticari ve bıktırıcı…

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
27 Nisan 2016 Çarşamba

Yıllarımız ekran başında geçiyor, bir bakıyoruz ki adeta yaşlanmışız dizileri seyrederken… Bu dizilerin bazıları çok keyifli, dikkat çekici, öğretici ve eğlendirici, bazılarıysa lüzumsuz uzun, ticari ve bıktırıcı…

Öyle ya da böyle Türkiye, ekran başındaki dostlarıyla bazen her gün, bazen de haftada bir buluşup onların hayatlarına ortak olmayı seviyor. Bu işi o kadar abartıyor ki ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinin bir bölümünün ardından Kanuni ve Hürrem Sultan’ı, Şehzade Mustafa’nın ölümü sebebiyle dört yüz yıl sonra mahkemeye verebiliyor! Düşünebiliyor musunuz? Bu kadar feci durumdayız!

Bütün bunların yanında, Türkiye’de oyunculuk yaparak hayatını kazanan kişilerin sayısının 10 bin civarında olduğu söyleniyor. Bu bilgi Oyuncular Sendikası’nın üyesi Mehmet Ali Alabora’ya ait. Bunun yanında bir 10 bin kişi de oyunculara destek veren set ekibini oluşturuyor ve bu işten para kazanıyor. Yani önemli bir sektör dizi sektörü… Ama bizi ekrana bağlamak bir yana adeta karşısına mıhlıyor… Ne bir sohbet kaldı, ne geceyi ailemizle daha kaliteli geçireceğimiz başka bir meşgale… Koştur koştur ekran başına çöküyoruz, bir saat kadar geçen bölümün tekrarını izliyoruz, ondan sonra on beş dakika kadar yeni bölüm öncesinde yayınlanan reklam kuşağına mahkûm oluyoruz. Dizi yaklaşık bir buçuk saat üşürüyor ve tam üç kere uzun bir reklam dizisinin içine giriyor. Hele de son sahne öncesi reklamları, insanı çileden çıkarıyor.

Bu sebeple dizileri kayıttan ya da başka bir zaman izle seçeneğinden takip etmek, insanı biraz da olsa bu mahkûmiyetten kurtarıyor.

Yine de istatistiklere bakıldığında eski dizilerin, yenilerden çok daha uzun soluklu olduğunu ve izleyiciye güzel vakit geçirttiğini görüyoruz.

Yıllar önce yayınlanan Süper Baba, tam 137 bölüm izlenmiş. Çocuklar Duymasın 233, Kavak Yelleri 170, Yaprak Dökümü 174, Avrupa Yakası 191, Mahallenin Muhtarları 337, Deniz Yıldızı 440, Ayrılsak da Beraberiz 450, Bizimkiler 465, Bizim Mahalle 510, Unutma Beni 682, Ferhunde Hanımlar 1200, Bizim Evin Halleri ise tam 1680 bölüm çekilmiş ve izlenmiş. Bebekler çocuk, çocuklar büyük olmuş bu süreçte… Yazın da dizilerin tatile girdiği düşünülürse bu kahramanlara yeniden kavuşma zamanı uzadıkça uzardı eskiden. Öyle tekrarı filan da yoktu eski dizilerin. Kaçırdınız, kaçırdınız. Artık yeni bölümde tamamlardınız eksiğinizi…

Ben küçükken TRT’de Perihan Abla vardı, bayılırdık o diziye çünkü öyle uzun soluklu diziler henüz ekranlarda yoktu. Televizyon bile iki kanaldı. İkinci kanal açıldığında olay olmuştu. TRT 2’de tam bölüm yayınlanmıştı.

Bir o dizidir aklımda kalan, bir de Asmalı Konak… Bana göre bu konuda araştırma yapılsa dizi işinin bir sektör haline gelip bu kadar insana ekmek kapısı olması, Asmalı Konak’tan sonradır. O kadar sağlam bir hikâye ve o kadar tanıdık insanlarla doluydu ki dizi; içindeki töre, gelenek görenek, modern hayat, aile bağları, insan sevgisi, aşk ve tüm bunların dengesi gibi unsurlar düşünüldüğünde dizinin bu kadar önemli bir kırılma noktası olmasına şaşırmamak gerekiyor. 54 bölüm oynamasına rağmen, etkisi çok büyük olmuştu.

Ama en çok hangisini sevdin derseniz tek cevabım var: Aşk-ı Memnu. 79 bölümle Türk dizi tarihine damgasını vurdu bence. Neden mi? Eser sağlam da ondan… Roman, o kadar başarılı ve realist bir bakışla yazılmış ki romanın dili o kadar ince işlenmiş, kahramanlar o kadar özenle yoktan var edilmiş ki kastının da sağlamlığı buna eklenince şahane bir dizi çıkmıştı ortaya.

Eğer eser sağlamsa adaptasyonu da çok rahat yapılabiliyor. Senarist başarılıysa ekleme bölümler, yapıştırma gibi durmuyor. Ek karakterler hikâyenåzin içinde kendine yer bulabiliyor. Siz romanın sonundaki intihar sahnesinin geleceğini bile bile ama yine de heyecanınızı hiç kaybetmeden o bildiğiniz noktaya nasıl geleceğinizi daha çok merak ederek izliyorsunuz böyle dizileri…

Bu kadar yazıyı neden yazdım biliyor musunuz? Bunca insanın ekmek yediği sektöre daha iyi senaristler, Türkçesi daha iyi oyuncular, oyunculuk gücü daha iyi sanatçılar lazım. Bu özelliklere sahip olanlarla bu işi yapmak lazım…

Karşımıza dizi dizi dizilen bu dizilere kendimizi çok kaptırmadan evet demekte fayda var bence. Yoksa aile olmanın, keyifle sohbet etmenin  güzelliğini kaybedeceğiz yakında…