"Holokost anlatımı çağdaş olmalıdır. Yaşantımızda ve düşüncelerimizde Hitler döneminden kalan ne varsa onu anlamamıza yardımcı olmalıdır. Hitler’in dünya görüşü Holokost’a – tek başına – neden olmamıştır. Ancak onun yıkıcı politikalarla olan birlikteliği ile insanın toplu katliam yapmadaki maharetinin bileşimi bu öldürücü sonucu getirmiştir. Belki bundan böyle ideoloji ile şartlar 1941’deki gibi tam bir uyum içinde olmayacaktır. Ancak buna benzer bir durumun yaşanma olasılığı her zaman vardır. Dolayısı ile geçmişi anlamak için sarf edilen çaba esas itibarı ile insanın kendisini anlaması için gereklidir. Bu anlamda Holokost yalnızca bir tarih değildir, aynı zamanda bir uyarıdır.”
Genelde Doğu Avrupa tarihi özelde ise Holokost üzerine uzmanlaşan Amerikalı tarihçi Timothy Snyder’ın ‘Black Earth’ adlı kitabının önsözü, yukarıda alıntıladığım paragraf ile son buluyor. Burada yapılan tespitin ne kadar güncel olduğu, günümüzde geçerliliğini ne kadar koruduğu, uzak değil çok yakınlarda yaşananlarla teyit edilmiştir adeta.
Bitmez tükenmez savaşlar bir yandan toplumları köklerinden savururken, yine ve yeniden insanın yok etme gücü ön plana çıkıyor. Dünyanın dört bir yanında topluluklar, nedenini bilemedikleri ‘şeylerden’ dolayı birbirine düşman kesiliyorlar. Belli ki geçtiğimiz yüzyılda yaşananlardan hiç ders alınmamış…
Var oluşunu kin ve nefret sarmalının yarattığı bataklığa dayandıranlar halen var. Dünyasında, cangıl kanununu geçerli kılanlar halen var. Bireye önem veren sosyal ve siyasal normları yok edenler hâlâ var. Kişiyi sıradanlaştırmak isteyenler, rasyonel düşünme yetisine ipotek koymak isteyenler halen var. Onları, ötekileştirdiklerinin üzerine salanlar, bundan nüfuz umanlar halen var. Nazi ideologlarından Carl Schmitt’in ifade ettiği gibi “Siyaset geçmiş veya kavramlar üzerine değil, düşmanlıklar üzerine dayandırılır…”
Düşmanlıklar günümüzde çok daha seri şekilde yayılıyor. Klavyenin başına oturan herkes kabiliyetince bir Dr. Gobbels oluveriyor. Bilgi kirliliği, gerçeği ifade etmekten uzak haberler manipüle edilmeğe hazır toplumları esir alıyor. Popülist söylemler o günlerde olduğu gibi bugünlerde de insan yığınlarını etkiliyor. Sosyal medya neredeyse yepyeni bir savaş alanı sunuyor insanlara… Ve onlar bünyelerindeki o etkili tahrip gücünü kullanmaktan geri kalmıyorlar.
Hitler biyografileri ile ünlü olan Alman – Amerikalı tarihçi / gazeteci Konrad Heiden, “Böyle bir insanın ihtiraslarını yerine getirmede bu denli ileri gidebilmesi, ondan öte kendisine bu denli araç ve yandaş bulması, gelecekte dünyayı meşgul edecek bir fenomendir” demesinin mutlaka bir değeri olmalı.
Her anlamda geçmişten daha donanımlı olan bugünün toplumları ve bunları oluşturan bireyler Holokost’un verdiği uyarıları doğru yorumlayabiliyorlar mı? Zulüm karşısında takınılan sessizliğin, kayıtsızlığın daha kuvvetli zulme neden olacağını, tarihin bunu defalarca test ettiğini anlıyorlar mı? Herkesin bu sorulara bir yanıtı vardır mutlaka. Bunları, on sene sonra okunmak için bir kağıda yazıp kapalı bir zarfa mühürlemeye ne dersiniz?