Trump 17 Cumhuriyetçi aday arasında ilk göründüğünde ben de herkes gibi bu bir şaka dedim. Öyle ya, Amerika gibi yerde Hispaniklere, Siyahilere ve Müslümanlara karşı nef-ret söyleminde bulunan biri nasıl başkanlık yarışında ön plana çıkabilirdi ki? Kadınları tecavüzün gerçek suçlusu göstererek ve göçmenlerin hepsine katil ve uyuşturucu tüccarı muamelesi yaparak özgürlükler ülkesine başkan olması en basit şekliyle tuhaftı.
Ancak son zamanlarda Hillary’nin kendi tecrübelerini ön plana çıkarmak yerine Trump’ın kabadayı söylemlerine acizce laf yetiştirme çabalarından anlıyorum ki, yine yanılmışım… Trump gayet de ABD’nin bir dahaki başkanı olabilir.
Trump ne derse gündem oluyor, onu çürütmek de diğerlerine kalıyor. Adam yerine konmanın daha güzel bir yolu var mıdır?
Adım adım incelersek, bu başkanlık yarışını aslında aklını yitirmiş bir seçmenin saçma kararı olarak algılamaktan vazgeçeriz. Şöyle ki: Trump öncelikle kendi adaylığını garantilemek için sadece delegelere hitap eden vaatlerle başladı. Kutuplaştırıcı söylemlerle beyaz Amerikalının içinde biriken öfkeleri kışkırttı, ne de olsa o aşamada Hispaniklere veya Meksikalılara ihtiyacı yoktu. Hedef: Önce delegeleri fethet. Ve bedava medya zamanı kullan.
Bu yarışta en büyük rakipleri Jeb Bush ve Ted Cruise’a çocukça isimler takarak akılllardaki imajlarını zedeledi. Yaptıklarını anaokulu çocuğu yapsa, müdüre yollanırdı. Jeb Bush için zayıf, acınası karakter dedi (pathetic), Ted Cruise için ise her dediği yalandır anlamına gelen ‘Lying Ted’ diye isim taktı. Birkaç röportajını izledim, Ted ne zaman ağzını açsa arkadaki fanatik güruh Lying Ted, Lying Ted diye tempo tutuyor, adamcağızın bu çocukça zorbalığa dik duramaması normal. İletişim kuramadı… Trump’a sorarsanız, taraftarlarım biraz tutkulu deyip geçiyor. Propaganda tekniklerinin en büyüğü ‘lakap takma’ yine kazanıyor.
Şimdiki hedefi ise Hillary ile birebir kaldığı esas seçimi kazanmak. Bu aşamada Trump zaten hazırlıklı, ancak sağ olsun Hillary de epey kendisine yardımcı oluyor. Sürekli neden Trump’ı başkan seçmemek gerektiği konusunu gündeme getiriyor. Kampanya sayfalarında bile bolca Trump adı geçiyor. Kendisinin hem Senatör hem de Dışişleri Bakanı tecrübesi olduğunu dile getirmek yerine, aynı tuzağa düşüp aklınca Trump’a lakap takmaya çalışıyor. Taktığı isim de küstah anlamına gelen ‘presumptuous’! Bu kelimeyi bilen kaç Amerikalı vardır, şüpheli… Tabii ki Trump ve taraftarları buna gülüp geçiyor… Kendi kuralları ile oynanan oyunda kazanacaklar… Hillary için düşünülen iki isim var, ama henüz tam yerleşmedi; biri Kalpsiz Hillary (korkutucu kadınlardan hoşlanmayan erkekleri cezbetmek için), biri de Hilekâr Hillary. Bakalım hangisi tutacak, izleyeceğiz.
Ve Trump artık asıl seçmene hitap eden konuşmalar yapmaya başladı. ‘Yıkıcı silahlara harcanan bütçelere gerek yok’ gibi duyarlı laflar etmeye başladı. Daha önceleri terörist-lerin ailelerini de öldürelim diyordu hâlbuki…
Şu aşamada anladığım, bu seçim tamamen bir imaj savaşı. Trump ne derse diğeri savunmaya geçiyor. Cehaletin coşku olduğu bir savaş var ortalıkta.
Kısacası, en basit kurgu bile arkasında bir hazırlık barındırıyor. Trump dersini iyi çalışmış, çamları devire devire hızla Beyaz Saray’a yol alıyor. Bu da aslında iyi hazırlanmış bir iş adamı için sadece normal…
Kısa not: Şalom ailesi ile tanışmama vesile olan Sami Herman’a her daim müteşekkirim. Huzurla uyu Sami Abi…