Türkiye İsrail ilişkileri - Nereden nereye!

Denis OJALVO Köşe Yazısı
13 Temmuz 2016 Çarşamba

Şalom Gazetesinde Türkiye-İsrail ilişkilerini konu alan epey yazım yayınlandı. Bunlardan bazılarının değindiği hususlara bir göz atalım.

İran Tehdidi

6 Ocak 2016 tarihli TC Dış Politikasında Reset Season başlıklı yazı bu ilişkilerin düzelme nedenlerini anlama gayretlerine ve iki ülkenin İran’dan algıladıkları ortak tehdide odaklanıyordu. https://www.salom.com.tr/haber-97691-tc_dis_politikasinda_reset_season.html


Doğal Gaz Faktörü

9 Ekim 2013 tarihli Türkiye – İsrail İlişkileri Nereye? başlıklı yazı İsrail’in Doğu Akdeniz’de bulduğu doğal gaz rezervlerinin iki ülke ortak menfaatlerinin kesişme noktasını oluşturduğunu anlatıyordu. https://www.salom.com.tr/haber-88609-turkiye__Israil_iliskileri_nereye.html


“One Minute” Yatırımının  Kâr Payı

 

13 Şubat 2013 tarihli Türkiye İsrail İlişkilerinin Hal-i Pür Melali başlıklı yazı, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin ulusal menfaatlerinden olan götürüsünün bunlara olan getirisinden daha fazla olduğunu değerlendirdiğine, diğer bir deyişle, Arap ve Müslüman sokağı nezdinde yatırmış olduğu “One Minute”  kapitalinin kâr paylarını tahsil etmeye devam ettiğini var saydığına atıfta bulunuyordu. https://www.salom.com.tr/haber-85820-turkiye_Israil_iliskilerinin_hali_pur_melali.html

Stratejik Kambur İsrail

16 Temmuz 2012’deki Jeopolitik Gerçekler ve İdeolojik Tercihler başlıklı olanı, bölgesel liderliğe teşne ülkemizin bu hedefini gerçekleştirebilmek için dinsel dayanışma stratejisinin ülke menfaatleriyle uyumlu olduğu kanaatine varınca 1990’larda ‘stratejik müttefik’ gördüğü İsrail’i ‘stratejik kambur’ gibi değerlendirdiğine ve bu ülke ile olan ilişkilerini ABD’nin tahammül edebileceği en düşük düzeye indirdiğine vurgu yaparken, jeopolitiğin gereği, Türkiye ile İsrail’in Suriye’deki Esad rejimi bağlamında kendilerini ortak bir menfaat platformunda bulduklarına işaret ediyordu. https://www.salom.com.tr/haber-82792-jeopolitik_gercekler_ve_ideolojik_tercihler.html


Mavi Marmara Arifesinde

Bu yazıların en can alıcısı ve son 6 yılda yaşananlara ışık tutanı, Mavi Marmara olayının gerçekleşmesinden 33 gün önce yayınlanan 28 Nisan 2010 tarihli Paradigma kayması... başlıklı yazıdır. https://www.salom.com.tr/haber-72796-paradigma_kaymasi.html

Bu yazıdan alıntılar yapalım:

“…Türkiye Cumhuriyeti’nin dış siyasetini Filistin eğilimli bir sivil toplum kuruluşunun tayin edebileceğini düşünmek abesle iştigal olmakla beraber, ‘Rotamız Filistin, Yükümüz Özgürlük’ sloganıyla içinde TBMM’den milletvekilleriyle yola çıkarılması tasarlanan ve Gazze Limanı önündeki İsrail ablukasını delmeyi amaçlayan bu geminin eyleminden TC hükümetinin haberi olmaması sanırım mümkün değil.”

“… Amaçlanan şeyin, Gazze 1 gemisinden naklen yayınla Türkiye – İsrail ilişkilerinin düzeyinin düşürülmesine zemin hazırlamak olduğu anlaşılıyor.” (Yazının kaleme alındığı tarihte Mavi Marmara gemisi henüz ön planda değildi)

“… Bu durumda akla gelen şey, Türkiye’nin sadece eksen değiştirmekle kalmayıp yeni bir dünya görüşünü benimsemekte olduğu ve etrafında olan bitene farklı gözlükle bakıp bunları yeni kıstaslarla yorumlamaya başladığıdır. Bu çerçevede, yeni siyasetin uygulanabilmesi için Türkiye’deki kurumların değişmesi ve yeni amaçlara hizmet edebilecek şekilde yapılandırılması gerekiyordu. Nitekim Türkiye’de yaşanmakta olan çalkantılar, değişmekte olan kurumların doğum sancılarının bir yansıması.”

Ulusal Menfaat

Geçen altı yıl zarfında Türki-ye’de neler yaşanmadı ki! “Paradigma” değişti mi?

Hayır değişmedi! Mevcut hükümetin ideolojik pusulası hala İslam.

Peki, ne değişti?  Başlangıçta, ulaşılabilir gibi görünen İhvan temelli Sünni Dünyası liderliği hedefi Rusya’nın araya girmesiyle Suriye’de, ABD’nin araya girmesiyle Irak’ta, Mursi’nin düşürülmesiyle Mısır’da, ulaşılamaz duruma geldi. Kaldı ki, Arap olan yakın Sünnî coğrafyanın Arap olmayan Türkiye’nin dümen suyuna girebileceğini tahayyül etmek zaten epey güçtü.

İhvan hareketinden ürken, Şii İran’dan bekasına tehdit algılayan ve İran’la yaptığı nükleer anlaşmayı takiben ABD tarafından ‘satışa getirildiğini’ düşünen Suudi Arabistan İsrail’e meyledince, Rusya dahil, komşularıyla ilişkileri ‘Sıfır Sorun’dan epey uzaklaşmış olan Türkiye kendisini bir rota düzeltmesi yapmak zorunda hissetti.

Neticede, ideolojik tercihlerin, bunlar ancak jeopolitik gerçeklerle uyum içinde oldukları zaman uygulama zemini bulabildikleri görünür hale geldi.  

Ve, ulusal menfaatler ağır basınca hükümet anın gereğini yaptı.

“Yenilenmiş Türkiye – İsrail ilişkileri hayırlı olsun!” diyelim.