Dünya çapında 20 binden fazla üniversitenin ve yüz binlerce bilim insanının akademik performanslarını değerlendiren Webometrics tarafından en iyi nanobilim uzmanlarından biri seçilen Prof. Dr. Yuda Yürüm ile Türkiye’deki akademik yaşamı ve çalışmalarını konuştuk.
Zehra Çengil Küçük
“EVDE ÜÇ KİMYA MÜHENDİSİ OLMASI ÇOK GÜZEL”
Geçen ay dünya çapında 20 binden fazla üniversitenin ve yüz binlerce bilim insanının akademik performanslarını değerlendiren Webometrics tarafından dünyanın en iyi nanoteknoloji-nanobilim uzmanları açıklandı. Bu isimler arasında Türkiye’de 48 yıldır akademik hayatına devam eden ve şu sıralar Sabancı Üniversitesinde bilimsel çalışmalarını sürdüren Yuda Yürüm de vardı. Yürüm ile küçük yaşlarda başlayan kimya merakını, Türkiye’deki akademik yaşamı ve çalışmalarını konuştuk.
Çocukluğundan itibaren kimyaya olan ilgisini keşfeden ve bunun üzerine giden Yuda Yürüm’ün, çocukları Kemal ve Alp Yürüm de kendisi gibi bilim insanı olmayı tercih etti. Bilim aşkının çocuk yaştan itibaren damarlarında dolaştığını anlatan Yürüm “Çocuk yaşlarımdan itibaren kimyayla ilgiliydim. Evdeki bodrumda bir takım kimyasal bileşiği topladığım küçük bir çalışma alanım vardı. Üniversitede iken hep bir gün üniversite hocası olmayı hayal ederdim. Hayallerimin gerçekleşmesi için elimden geleni yaptım” şeklinde konuşurken, Türkiye’de bilimsel çalışmaların durumunu, öğrencileriyle olan iletişimini anlatarak gelecek nesillere de tavsiyelerde bulundu.
Dünyanın en iyi nanobilim uzmanları arasında Türkiye’den seçilen 15 kişi arasında yer alıyorsunuz. Bu başarı size ne hissettirdi?
Sevindim. Gurur verici bir durum. Türkiye’de nanobilimden başka diğer konularda listeye giren birçok bilim insanı var. Genç bilim insanları gelecekte daha iyi yerlere gelecekler. Bundan eminim.
Karbon nano malzemeleri, fosil hidrokarbonların kimyası, çevre bilimi ve kimyası, hidrojen enerji sistemi alanlarında çalışmalarınızı yürütüyorsunuz ve 1999 yılından beri Sabancı Üniversitesinde görev alıyorsunuz. Türkiye’de bilim çalışmalarının gün geçtikçe daha iyiye gittiğini düşünüyor musunuz?
Devletin bilimsel araştırmalara bütçeden ayırdığı pay arttıkça, daha nitelikli araştırmaların yapılabileceğine inanıyorum.
Ülkenin dört yanından gelen sayısız genç öğrenciye ders veriyorsunuz. Gelecek nesillerin bilime olan ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Temel bilimlere ilgi ne yazık ki üniversite öğrencileri arasında azalıyor. Üniversiteden sonra daha fazla para kazanılabilecek meslekler revaçta. Bunu tabii ki kınamıyorum ancak temel bilimler ile ilgili bölümlerin daha cazip bir duruma getirilmesi için gerekli tedbirler alınmalı. Bu bölümlerde okuyan iyi öğrencilere daha yüksek burslar, mezuniyetten sonra yüksek lisans ve doktora eğitimi için teşvik edici olanaklar sağlanmalı.
“TÜRKİYE, ARTIK KİMYASAL BİLİMLERİN GEREKSİNİM DUYDUĞU ENSTRÜMASYON PARKINA SAHİP!”
Çalışmalarınız esnasında karşılaştığınız en büyük zorluklar neler oldu?
Daha önce çalıştığım Hacettepe Üniversitesinde ve halen çalıştığım Sabancı Üniversitesinde araştırma olanakları yüksek seviyede. Ekipman konusunda bir eksiğimiz olduğunu düşünmüyorum. Aynı çatı altında bazı sofistike enstrümanları bulunmadığı durumlarda, diğer üniversitelerin olanaklarından faydalandığımız durumlar oldu tabi. Türkiye artık kimyasal bilimlerin (Kimya, Kimya mühendisliği ve Malzeme Bilimi) gereksinim duyduğu tüm enstrümantasyon parkına sahip. Bir üniversitede olmayan bir alet mutlaka bir başkasında vardır. Bu nedenle özel bazı ekipmana bağlı araştırmaların yapılamaması gibi bir durum yok. Önemli olan bilimsel çalışma için isteğin ve hevesin olması.
Türkiye’den yurtdışına çok fazla beyin göçü oluyor. Bunu engellemek için ne yapılması gerekiyor?
Bence son yıllarda ABD ve Avrupa’daki iyi üniversitelerde doktora yapmış genç bilim insanları artık Türkiye’de iş arıyorlar. Sabancı Üniversitesinde açılan az sayıda yeni öğretim üyesi kadrosuna yurtdışından çok sayıda genç Türk bilim insanı başvuruyor. Bunların birçoğu artık Türkiye’de çalışmak istiyor. Ancak yurtdışında daha iyi olanaklar bulabilen halen Türkiye’de çalışan bilim insanlarının bu olanaklardan faydalanmak için yurtdışına gittikleri de doğru. Yukarıda belirttiğim gibi bu yetişmiş parlak beyinlerin kalması için devletin bilimsel araştırmalara ayıracağı bütçenin hatırı sayılır mertebede pay ayırması hem bu kişilerin yurtta kalmasını sağlayacak hem de bilimsel çalışmaların kalitesini arttıracaktır.
Bu kadar başarılı olup yurt dışına gitmek yerine Türkiye'de kalmayı seçmenizdeki etken neydi?
Yurtdışında bulunduğum yaklaşık yedi yılda önemli kurumlarda çalıştım. Bu kurumlarda çalışırken birçok iş teklifi almıştım ancak eşimle birlikte aldığımız karar sonucu Türkiye’ye dönmeyi planladık. Türkiye’deki bilimsel yaşamımdan son derece mutluyum. Yurtdışında yapabileceğim çalışmaların önemli bir kısmını burada yapmış olduğum için dönmekle doğru bir karar vermiş olduğuma inanıyorum.
Henüz çocuk yaşlarda, bilime olan ilginizi nasıl keşfettiniz? Hayalinizde böyle bir noktaya gelmek var mıydı?
Çocuk yaşlarımdan itibaren kimyaya ilgim vardı. Evdeki bodrumda bir takım kimyasal bileşiği topladığım küçük bir çalışma alanım vardı. Üniversitedeyken hayalimde hep bir gün üniversite hocası olmayı düşünürdüm. Hayallerimin gerçekleşmesi için elimden geleni yaptım. Lisans ve yüksek lisans eğitimi aldığım ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünde ders aldığımız hocalarımız zamanın en iyi kimya mühendisliği hocalarıydı; kendilerinden modern kimya mühendisliği konularını öğrendik. Daha sonra doktora çalışmamı yaptığım Hacettepe Üniversitesinde doktora çalışmamı Prof. Dr. Alec F. Gaines ile yaptım. Prof. Gaines ile çalışmam bilim insanlığında ileri gitmemi sağlayacak bir olaydı. Kendisinden hem bilim konusunda hem de eğitim konusunda çok şey öğrendim. Bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum.
Türkiye’de en genç profesör unvanı alan isimlerden birisiniz. Bu size nasıl bir sorumluluk yükledi?
39 yaşında profesör unvanını aldım. 1985 yılında Türkiye’de bu yaşta bu unvanı alan birkaç kişi vardı. Daha sonraki yıllarda daha genç yaşlarda profesör olan kişiler var. Ancak bizim dönemimizde doktoradan sonra doçentlik için en az dört, daha sonra da profesörlük için doçentlikten sonra beş sene beklemeniz gerekirdi. Bizden sonraki nesilde bu kısıtlamaların bir kısmı kaldırıldı. Genç yaşta profesör olmak çok gurur verici tabii o hevesle ilgilendiğim konularda iyi çalışmalar yaptım, beraber çalıştığım öğrencilerim çok parlak ve hevesliydiler. Benimle beraber doktora yapan öğrencilerimin birçoğu üniversitelerde hoca oldu. Üniversiteyi tercih etmeyen öğrencilerim özel kurumlarda önemli görevler aldılar.
“DERS VERMEYİ CİDDİYE ALIR, HER YIL NOTLARIMI GÜNCELLERİM”
48 yıldır ders veren bir akademisyensiniz. Öğrencilerinizle nasıl bir iletişiminiz var? Ya da bir akademisyenin öğrencileriyle nasıl bir iletişimi olmalı?
48 yıldır ders verme görevini büyük bir keyifle yaptım ve yapıyorum. Ders vermeyi ciddiye alan bir hocayım. Her sene ders notlarımı yeni bilgilerle güncellerim. Öğrencilerimle ilişkim daima saygı ve sevgi çerçevesinde oldu. Derslerimde anlattıklarımı dinlemelerini ve sorular sormalarını isterim. Ders dışında sorabilecekleri sorular için ofisim öğrencilerime her zaman açık olmuştur. Hocalar, karşılarındaki öğrencilerin bir süre sonra meslektaşları olacakları düşüncesiyle bildiklerini paylaşmalı, onlara rehber olmalıdır.
Yetiştirdiğiniz öğrencilerin kariyer anlamında güzel noktalara gelmeleri sizde ne gibi duygular uyandırıyor?
Benimle yüksek lisans veya doktora yapan öğrencilerimin birçoğu akademik kariyeri seçti. Bunlardan dördü profesör unvanını aldı. Bu benim için gurur verici. Öğrencilerimin başarıları daima sevindirdi beni. Akademik hayatımda çalıştığım öğrencilerin büyük çoğunluğu son derece parlak öğrencilerdi, yazdığımız makalelerin bu kadar başarılı olmasının bir nedeni de kaliteli öğrencilerle çalışmış olmamdır.
Paylaşımlarınızda bitkilere özel yer ayırdığınızı fark ettik. İş yaşantınız dışında hobileriniz nelerdir?
Bahçemizdeki bazı bitkilerin çiçeklerini ve meyvelerinin fotoğraflarını bazen sosyal medyaya koyuyorum. Bu konuda fazla merakım yok. Önceleri suluboya veya yağlıboya resimler yapıyordum amatörce. Ancak bu son yıllarda pek vaktim olmuyor. Kitap okumayı seviyorum.
“TORUNUM GELDİĞİNDE EVİMİZ AYDINLANIYOR”
Torununuza olan özel ilginiz de yadsınamaz. Çok iyi anlaşıyor görünüyorsunuz. Kuşak çatışması yaşıyor musunuz? Ve bu kadar uzun, mutlu bir evliliğin sırrı nedir?
Torun sevgisi inanılmaz bir duygu. Oğullarımı tabii ki çok seviyorum ama torun sevgisi bir değişik sevgi. Oğullarımızı büyütürken onları şımartmamaya çalıştık Perla ile, ama torunumuz olunca, özellikle Lavi’nin kendisine zarar vermeyeceği her konuda ne isterse yapıyorum. Lavi evimize geldiğinde evimiz aydınlanıyor ve şenleniyor.
Perla ile 47 senedir evliyiz. Flört ve nişanlılık dönemlerini de eklerse beraberliğimiz 50 seneyi aştı. Çok şükür mutlu bir hayatımız var. Perla her konuda yanımdaydı. Yurtdışında çalışırken en büyük desteğim oldu. Bizim zamanımızda bir ömür beraber olmak için evlenilirdi. Şimdiki gençler çok sabırsız, geçinemediklerinde soluğu mahkemede alıyorlar. Bir evlilikte inişler ve çıkışlar mutlaka olacaktır, yeter ki çiftler beraberliklerini sürdürmek için azimli olsunlar, eşlerine saygı ve sevgiyle bağlansınlar. Evlilikte eşler birbirlerine mutlaka tavizler vermeli. Sonra bakıyorsunuz ki yıllar geçmiş.
“Armut dibine düşer” derler; çocuklarınızı bilim insanı olmaları konusunda siz mi yönlendirdiniz?
Oğullarım da benim gibi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde kimya mühendisliği okudu. Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden mezun büyük oğlum Kemal polimerik paketleme malzemeleri üreten ünlü bir şirkette dış satış sorumlusu olarak çalışıyor. Her ay en az iki kere yurtdışında. ODTÜ Kimya Mühendisliği Bölümünden mezun küçük oğlum Alp doktorasını yaptıktan sonra yurtdışında doktora üstü çalışmalar yaptı; sonra Sabancı Üniversitesinin nano-araştırma ve uygulama merkezinde (SUNUM) yardımcı doçent olarak çalışmaya başladı. Çalışma konularımız aynı olmasa da yakın konularda çalışıyoruz. Her iki oğlumun da kimya mühendisliği okumalarında doğrudan bir etkim olmadı ama anlaşılan o ki dolaylı olarak benden etkilenmişler. Evde üç kimya mühendisinin olması güzel. Onlardan yeni bilgiler ediniyorum.
“SINAVA GİRECEK OLAN ÖĞRENCİLER MUTLU OLACAKLARI BÖLÜMLERİ TERCİH ETSİN”
Üniversiteyi yeni kazanan ve sizin alanınıza gönül vermiş öğrencilere ne tavsiye edersiniz?
Mutlu olacakları bölümleri tercih etsinler. Sonradan hayal kırıklığına düşecekleri bir meslek mutsuzluğa neden olabilir. Akademik kariyer beraberinde birçok fedakârlık isteyen zorlu bir yoldur. Ancak çok seviyorsanız mutlu olabilirsiniz. Olmuş olmak için üniversite hocası olunmaz, bu mesleği gerçekten gönülden sevmeniz lazım. Her gün yeni bilgiler edinmeniz, sürekli bilimsel dergileri takip etmeniz, yeni projeler düşünmeniz ve öğrenci yetiştirmeniz lazımdır. Bütün bunları yapabilecek hevesli gençler başarılı olacaktır. Kimyasal bilimler zamanımızın en önemli sorunlarına cevap vermek üzere her gün yeni buluşların yapıldığı dallardır. Bu konularda üniversitelerimiz yeterli altyapıya sahiptir yeter ki çalışmaya istekli gençler olsun.
Şu sıralar üzerinde çalıştığınız bir projeniz var mı?
Son yıllarda hidrojen enerji sistemleri konusunda çalışıyoruz. Katı gözenekli malzemelere hidrojen yüklenmesi konusu ilgimizi çekiyor.