EVA MOZES KOR VE Miriam MOZES Ölüm Meleğinin Çocukları

Eva Mozes Kor ve ikiz kız kardeşi Miriam Mozes, ‘Ölüm Meleği’ Dr.Josef Mengele’nin, 1944-45 yılları süresince, Auschwitz’de yaptığı ölümcül, genetik çalışmalarının kobaylarından ikisi olarak hayatta kalabilmeyi başaran iki küçük Yahudi kızdı.

Sara YANAROCAK Kavram
7 Kasım 2018 Çarşamba

Eva Mozes Kor ve ikiz kardeşi Miriam Mozes ‘Ölüm Meleği’ Dr. Josef Mengele’nin, öldürücü ve özellikle ikiz kardeşler üzerinde denediği zalimce genetik deneylerine uzun süre maruz kaldıkları halde, nasılsa hayatta kalmayı başarabilen ender çocuklardandı. Kızların anne ve babası, büyükanne ve büyük babaları, iki büyük ablaları, teyzeleri, amcaları ve kuzenlerinin hepsi Holokost döneminde katledildiler.

Mengele sayısız ve acımasız dehşet verici deneylerini Auschwitz’de yaptı. Bu işler için, özellikle ikizleri kullanırdı. Bu çocuklar genellikle deneylerden hemen sonra ölüyorlardı. Mengele, deneyler için onların bedenlerini parçalara ayırırdı. Sürekli gülümseyen ‘Mengele Amca’ çocukların gözlerinin içine kimyasal maddeler enjekte eder, göz renkleriyle oynardı. Bir kaşıkla gözlerini çevirir ve diplerine ilaç zerk ederdi. Anestezi yapmadan onları ameliyat eder, bir ikizden diğerine kan nakilleri yapardı. İkizlerin buna ne kadar zaman dayanabildiklerine bakardı. Bazı uyarıcı kimyasal maddeleri bedenlerine iğneyle zerk eder, ikizlerin buna verecekleri reaksiyonları beklerdi. Onlara ölümcül mikroplar içeren iğneler atardı. Cinsiyetleri üzerinde oynar, erkek çocukların testislerini alır hadım ederdi. Kız çocuklarının rahim ve yumurtalıklarını devamlı olarak röntgen ışınlarına maruz bırakır ve onları kısırlaştırırdı.  Kol ve bacaklarını keser, kolları kalçalara, bacakları omuzlara naklederdi. Dr. Mengele’nin deney laboratuvarında, ikiz olan 3 bin çocuk bu işlemlere tabi tutuldu. Bunların içinden ancak birkaç kişi sağ kalabildi. Diğerleri ise derin acılar, çığlıklar ve yaralar içinde hayatlarını kaybettiler. Hayata kalan ikizler arasında Eva ve Miriam Mozes kardeşler de vardı.

 

Auschwitz’e nakledildiler

Eva ve Miriam Romanya’nın küçük bir köyü olan Portz’da 30 Ocak 1934’te dünyaya gelmişlerdi. Hayat Mozes ailesi için güzel ve huzurluydu. 1944 yılının mart ayında ellerindeki her şeye el konulduktan sonra, önce Simleul Silvanel Gettosuna kapatılmışlar, ardından aile Auschwitz Ölüm Kampına nakledilmişti. Eva, Auschwitz’e ilk varışlarını şöyle anlatıyor:

“Trenin kapıları açılır açılmaz, her şey hızla ilerledi. Haykıran SS askerlerini gördük. ‘Schnell, Schnell / Çabuk, çabuk’ diye bağırıyorlardı. Herkes dışarı çıktı. Annem iki koluyla Miriam’a ve bana sarılmıştı. Biz küçük olduğumuz için ailemiz öncelikle bizi korumaya çalışırdı. Annemin kollarının arasındayken, bir asker bizi görmüş ve ‘İkizler!’ diye bağırmıştı. Anneme ‘Bunlar ikiz mi?’ diye sorunca, annem ‘Bu iyi bir şey mi?’ diye sormuştu. Asker ‘Evet çok iyi’ deyince, annem de sevinçle ‘Evet kızlarım ikizdir’ demişti. Asker ikimizi annemden ayırıp, bize hiçbir şey anlatmadan götürmeye çalışınca, ikimiz aynı anda kulakları yırtarcasına ağlayıp haykırmaya başlamıştık. Annem arkamızda kollarını çaresizce kendi bedenine sarmış, gözyaşları içinde ardımızda kalakalmıştı. Bu onu ve ailemizi son görüşümüz oldu…”

 

Mengele’nin eline düştüler

Küçük kızları Mengele’nin ellerinde, tüyler ürpertici bir kader bekliyordu. Eva anlatmaya devam ediyor:

“İlk olarak çocukların kaldığı barakaya götürüldük. Yerde perişan bir şekilde yatan çocuklara bakıp, onlardan bir tepki bekliyordum. Orada gördüğüm manzara asla gözlerimin önünden gitmez. Acaba Miriam ve ben de mi bu iğrenç yerde kalacaktık? O anda kendi kendime söz verdim. Hayır, biz bu yerden mutlaka kurtulacaktık. Buna mecburduk!”

Bu zaman zarfında, Eva ve Miriam, Mengele’nin yaptığı bütün gaddar ve vahşice deneylerine maruz kaldılar. Mengele’nin tıbbi deneyleri tamamen ikizlere odaklıydı. Her türlü deneyi, acımasızca onların üzerinde gerçekleştiriyordu. Eva anlatıyor:

“Bana beş iğne yapmıştı. O akşam ateşim korkunç yükseldi. Titriyordum. Kollarım ve bacaklarım balon gibi şişmişti. Onların devasa boyutlara gelmiş hallerine bakınca korkudan ölüyordum. Dr. Mengele, Dr. Konig ve diğer üç doktor ertesi sabah beni kontrole gelip, ateş çizelgeme baktılar. Mengele gülerek; “Çok fena, yazık, çok da küçükmüş. Bu en fazla iki hafta daha yaşar” diyordu.

Eva daha sonraları, barakaya çingene ikizlerin getirildiğini hatırlıyor. Çingene ikiz iki oğlanın, sırtlarının birbirine dikilmiş bir şekilde inlediklerini anımsıyor. Mengele kendi yarattığı ‘Siyam İkizleri’ne sahip olmak istiyordu. Onları birbirlerine dikiyor, kanlarını birbirlerine naklediyor,  kollarını kesip değiştirerek, bir diğerine takıyordu. Bu ikizler sonunda kangren olup can verene kadar, acılar içinde gece gündüz yürek parçalayıcı çığlıklar atıyorlardı. Üç gün kadar sonra da ölüp gidiyorlardı.

 

Hayatta kalmaları mucizeydi

Eva ve Miriam mucizevi bir biçimde hayatta kalabildiler. Auschwitz özgürleştiği zaman, hayatta kalan birkaç ikizden biri onlardı. Kurtuluştan sonra, onlar Sovyet filmcileri tarafından belgeselleştirilen ilk kurbanların arasındaydılar. Ama bu çekimlerde bazı hatalar vardı. Mesela Mengele’nin ikizleri asla çizgili mahkûm üniforması giymemişlerdi. Oysa belgeselde bu kıyafetle görüntülenmişlerdi. Bu ikizler, Mengele’nin favori objeleri olarak kullanılırlardı. Onlara özel davranılırdı. Onların saçlarını kesmezlerdi, kendi elbiselerini giyerlerdi. Yiyecek miktarları daha fazlaydı ve özeldi. Mengele’nin işine yarar ve sağlam kaldıkları sürece, onları hayatta tutmaya gayret ederlerdi.

1950 yılında Eva ve Miriam’a İsrail vizesi çıktı ve göç ettiler. Özellikle kimsesiz çocukların yaşadığı bir kibutza kabul edildiler. 1952 yılında askerlik görevlerini yapmak üzere orduya katıldılar. Eva teknik resim ve çizim eğitimi aldı ve teknik ressam oldu.  Miriam ise hemşirelik okulunu bitirip, hemşire oldu.

1960 yılında Eva Amerikalı bir turist olan Michael Kor ile tanışıp evlendi. Michael da bir Holokost kurtulanı idi. Çift evlendikten sonra ABD’ye gidip Terre-Haute, İndiana’ya yerleşti.

1985 yılında, Auschwitz’in kurtuluşunun 40. yılında, Eva Mozes Kor, ikiz kardeşi Miriam ve daha birçok Holokost kurtulanı hep birlikte, Auschwitz Kampını ziyaret ettiler.

Ardından Josef Mengele’nin alaylı taklidini yapan bir İsrail tiyatro eserini sahneye koydular. Bu oyuna, dünyanın birçok gazetesinde haber olarak yer verildi.

Eva Mozes Kor, birçok kitap yayınladı. Yaklaşık 400 kadar okul, üniversite, konferans, sinagog ve sivil toplum örgütlerinde, Holokost’u anlattı. Terre Haute Indiana’da bulunan Holokost Müzesi ve Eğitim Merkezi’nin kurucusudur. Ayrıca C.A.N.D.L.E. adlı organizasyonu, Mengele’nin kurbanlarını bir araya getirmeyi, onlara tecrübelerini ve anılarını anlattırarak, acılarını şifalandırmak, gerçeği tüm çıplaklığı ile anlatarak, önyargıları yenmek amaçlandı. 

Tıbbi deneylerin acı sonucu

Yetişkin insanlar olarak, Eva ve Miriam’ın, her zaman sağlık problemleri oldu. Eva devamlı olarak düşük yaptı ve vereme yakalandı. Daha sonra doğurabildiği tek oğlu kanser oldu. Miriam’ın böbrekleri hiçbir zaman iyi çalışmadı. Ve 1993 yılında nadir rastlanan bir kanser türünden öldü. Bunlar belki de onlara yapılan tıbbi deneylerden, ilaçlardan ve vücutlarında denenen türlü mikrop ve enjeksiyonların sonucuydu. Mengele’nin tüm kurbanları geri kalan hayatlarında her zaman hastalıklarla boğuştular.

Peki, Mengele’ye ne oldu? Yapılan tüm girişimlere ve mücadelelere rağmen Mengele asla yakalanamadı. Değişik isimler altında sürekli olarak gizlenerek tam 35 yıl daha yaşadı. Güney Amerika’ya kaçtı, ülkeden ülkeye giderek yakalanmamayı başardı. Birçok oturma iznini, rüşvetler ve değerli hediyeler vererek sağladı. Şanslıydı. Paraguay ve Brezilya’da ölene kadar rahat yaşadı. Brezilya’da yaşarken bir gün yüzmeye gitti. Okyanus’ta yüzerken bir kalp krizi geçirdi ve batmaya başladı. Daha sonra fark edildiğinde onu kıyıya taşıdılar ama ‘Ölüm Meleği’ can vermişti.

Holokost’ta bu trajik kaderi paylaşan kaç çocuğun olduğu tam olarak bilinemiyor. Tahmini sayılara göre en az 1,5 milyon çocuk Holokost’da öldürüldü. Bunların on binlercesi Çingene çocuklardı. Binlerce çocuk evlerinden kaçırıldı ve hayatları mahvedildi. Bütün bunlar, Nazi rejiminin, II.Dünya Savaşı’nda yarattığı felaketlerden kaynaklanmıştı.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün