Web´den Seçmeler

Türkiye’nin tek Yahudi gazetesi Şalom’un yazarlarından Mois Gabay’a göre sosyal medyadaki antisemit mesajlar da İsrail’in gündem olduğu dönemlerde artıyor. Gabay, “Antisemitizmin artık kalıplaşmış olduğu kimi medya organlarından neredeyse her gün antisemit makaleler okumak mümkün“ diyor. SERDAR KORUCU – www.gazete.taz.de/tr/

İzak BARON Diğer
21 Kasım 2018 Çarşamba
  • “ANTİSEMİTİZMİN ARTIK KALIPLAŞMIŞ OLDUĞU KİMİ MEDYA ORGANLARINDAN NEREDEYSE HER GÜN ANTİSEMİT MAKALELER OKUMAK MÜMKÜN“

Günümüz Türkiye'sinde ise Yahudilerin gündeme gelmelerinin ağırlıklı sebebi İsrail. Bunu Google istatistiklerinden de görmek mümkün. Örneğin Türkiye üzerinden yapılan aramalarda “Yahudi“ kelimesi yaklaşık bir yıl içinde iki kez zirveye çıkıyor. Bu iki tarihten ilkinde, ABD Başkanı Donald Trump ABD Büyükelçilik binasını Kudüs'e taşıyacağını açıklamış, diğerinde ise bunu gerçekleştirmek için adım atmıştı.

Türkiye’nin tek Yahudi gazetesi Şalom’un yazarlarından Mois Gabay’a göre sosyal medyadaki antisemit mesajlar da İsrail’in gündem olduğu dönemlerde artıyor. Gabay, “Antisemitizmin artık kalıplaşmış olduğu kimi medya organlarından neredeyse her gün antisemit makaleler okumak mümkün“ diyor.

Hrant Dink Vakfı’nın nefret söylemi üzerine 2018 yılı Ocak-Nisan ayları için yayınladığı rapora göre, Türkiye medyasında İsrail-Filistin çatışmalarını ve Mescid-i Aksa’da yaşanan gerginlikleri konu alan haberlerde Yahudiler, şiddetle özdeşleştirilip düşmanlaştırılıyor. “İsrail devleti“, “İsrail“ veya “İsrail Savunma Kuvvetleri“ gibi kurumlar yerine sadece Yahudi kimliğinin kullanılmasıyla Türkiye’deki Yahudiler hedef gösteriliyorlar. Ayrıca Türkiye ile ilgili komplo teorilerinin arkasındaki “gizli güç“ olarak sunuluyor ve “Türkiye’ye yönelik bir tehdit“ olarak betimleniyorlar.

Yine Hrant Dink Vakfı’nın araştırmasına göre Yeni Akit ve Milli Gazete gibi sağ görüşlü medya organlarında antisemit haber ve yazılara sıklıkla rastlanıyor. Öte yandan kendilerini “sol“ olarak tanımlayan yayın organlarında da sıklıkla antisemit ifadeler bulunabiliyor, çünkü antisemitizm farklı düşünen kesimlerin bile ortak paydası: “Konu İsrail olduğunda hem sağ, hem de sol kesimin fikirlerinin kesiştiğini gözlemliyoruz.“

Serdar Korucu

https://gazete.taz.de/tr/article/?article=!5537619

 

  • VİYANA’DAKİ TÜRK SİNAGOGU, AVUSTURYA VE OSMANLI İMPARATORLUĞU ARASINDA VARILAN PASAROFÇA BARIŞ ANTLAŞMASI UYARINCA KURULUR VE 1887’DEN 1938’E KADAR İSPANYA’DAN SÜRÜLEN VE OSMANLI’YA SIĞINAN SEFARAD YAHUDİLERİNİN KENTTEKİ MERKEZİ OLUR

Nazilerin Viyana’da Yahudilere ait yakıp yıktığı binalar arasında Türk Sinagogu da vardır. Türk Sinagogu, Viyana’da Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı ve Elias Canetti’nin de ikamet ettiği Leopoldsstadt Mahallesi’ndedir. Viyana’daki Türk Sinagogu, Avusturya ve Osmanlı İmparatorluğu arasında varılan Pasarofça Barış Antlaşması uyarınca kurulur ve 1887’den 1938’e kadar İspanya’dan 1492 yılında sürülen ve Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan Sefarad Yahudilerinin kentteki merkezi olur. Naziler Kasım Katliamı gecesi Sinagogu dini tören sırasında basarlar ve orada bulunanlara toplanmaları, bir saat içinde ölmüş olacaklarından son dualarını okumaları emrini verirler. Viyanalıların bakışları altında Türk Sinagogu yerle bir edilir. Daha sonra herhangi bir tamir görmez... Yıllar sonra Türk Sinagogu’nun yeri Viyana Belediyesi’ne geçer. Belediye orada evler yapar. Binanın dış cephesine de Türk Sinagogu’nu hatırlatan bir şilt asar. Şildin dışında Türk Sinagogu’nu hatırlatan başka da iz bulunmaz.

1938 yılı kasım ayında gamalı haçlarla Naziler terör estirdi. Bundan yüz yıl sonra, yani Avusturya’nın kuruluşunun 100. yıldönümü olan Kasım 2018’de hükümet karşıtı ve antifaşist binlerce Viyanalının her perşembe günü muhafazakâr ve aşırı sağcı hükümeti, özellikle içişleri bakanını ellerinde “faşizme hayır” pankartları ve üzerine çarpı işareti atılmış gamalı haçlarla protesto etmeleri kaderin cilvesi olsa gerek. Zira Avusturya, faşizm ile hesaplaştığını düşünen ender ülkelerdendir.

Kadim Ülker

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/pazar_yazilari/1144269/Turk_Sinagogu_ve_Kasim_Katliami.html

 

  • İSRAİL’DEKİ PEK ÇOK KİŞİ ÜST DÜZEY BİR ORDU MENSUBUNUN ÖLDÜRÜLMÜŞ OLMASI NEDENİYLE “İSRAİL’İN ELİNE YÜZÜNE BULAŞTIRDIĞI” VE AKABİNDE DÖRT YÜZDEN KADAR KASSAM FÜZESİNDEN OLDUKÇA AZ BİR KISMININ İSRAİL HAVA SAVUNMASI DEMİR KUBBE TARAFINDAN İMHA EDİLEBİLDİĞİ BU OPERASYONUN DETAYLARINI HİÇBİR ZAMAN BİLEMEYECEĞİMİZİ SÖYLÜYOR

Pek çok İsrailli entelektüel, siyasetçi ve akademisyenin işaret ettiği üzere İsrail toplumu gün geçtikçe derinleşen çeşitli fay hatları sebebiyle, çeşitli sorunları olan bir toplum özelliğini kaybederek gittikçe “çeşitli grupların bir araya gelerek oluşturdukları bir topluluk” yani geri döndürülemez bölünmeleri olan bir “yarılmış bir topluma” dönüşmektedir. Bu durumda İsrailli siyasetçiler bir yandan kendi tabanlarının kontrolünü kaybetmemek adına bu yarıkları derinleştirirken diğer yandan da bu toplumsal zaafın güvenlik açığına dönüşmesini engellemek amacıyla bireysel farklılıkların “düşmana karşı ortak bir duruş” üzerinden daha az görünür kılınması için sert güvenlik söylemlerine başvurmakta. “Ülkenin etrafının düşmanlarla çevrili olduğu” söylemi, daha 90’larda Saddam’ın kimyasal silahları üzerinden işlerlik kazanmışken, şimdilerde İran’ın nükleer silah sahibi olma ihtimali, bu sert güvenlik söylemini diri tutmaktadır. Belki daha da ileri bir dönemde Türkiye’nin üretmekte olduğu askeri teknoloji de bu söylemin nesnesi olacaktır.

Dışarıya dönük bu siyasi ve jeopolitik söylemin elbette İsrail’in iç siyasetine dönük bir yönü de mevcut. Koalisyonda çoğunluğa sahip olan her parti, bu güvenlik söylemine sıkıca sarılıp, koalisyonun lideri başbakan kendisinin İsrail halkını en iyi koruyan lider olduğunu söylerken, sağcı koalisyon ortakları yani en sert muhalifleri tarafından da her fırsatta teröristlere karşı tavizler vermekle suçlanır. Bugün yaşanılanlar da büyük ölçüde bu dinamiklerle ilgili. Bugün bir yanda Binyamin Netanyahu’nun her defasında saldırarak tabanını sağlamlaştırdığı ve kendisinden daha da sağda yer alan Avigdor Liberman gibi rakiplerinin iştahını kabartan, İsrail sağının söylemlerindeki “terörist bir Gazze” var. Siyasi açıdan oldukça kullanışlı ve toparlayıcı. Diğer yandan da hakiki bir insani dramın yaşandığı bir Gazze var ki burada gencinden yaşlısına toplum sadece ekonomik mahrumiyet değil kolektif bir ruhsal bunalım yaşıyor. Gençler kaybedecek hiçbir şeyleri olmadığını düşünüyor. Yani mevcut durumda iki Gazze var. Asıl Gazze insani krizin tam ortasında can çekişirken bir yandan Mısır’da darbe lideri Sisi’nin diğer yandan İsrail’in müsaade ettiği ölçüde ulaşabildiği nakdi ve insani yardımla hayata tutunmaya çalışıyor. İkincisi de İsrail’deki aşırı sağın her defasında “terör yuvası” diyerek saldırdığı ve siyasi rant devşirdiği Gazze.

Mevcut durumun açıklaması ise şu: Netanyahu bir yandan Gazze’nin gittikçe büyüyen bir sosyal patlama potansiyelinden korkarak, mal ve para girişine izin verirken diğer yandan Gazze üzerinden siyasi popülerlik devşiren Avigdor Liberman gibi kendinden daha sağcıların da hedefi oluyor.

Başta aklımıza takılan soruya dönelim: Netanyahu’nun İsrail ordusunun sivil kıyafetli bir suikast timiyle yapacağı saldırıdan haberi var mıydı? Bilmiyoruz. İsrail’deki pek çok kişi üst düzey bir ordu mensubunun öldürülmüş olması nedeniyle “İsrail’in eline yüzüne bulaştırdığı” ve akabinde dört yüzden kadar Kassam füzesinden oldukça az bir kısmının İsrail hava savunması Demir Kubbe tarafından imha edilebildiği bu operasyonun detaylarını hiçbir zaman bilemeyeceğimizi söylüyor. Sonuç olarak İsrail bir suikaste kalkıştı ve ağır bir bedel ödedi. Bir İsrail otobüsü hedef oldu, İsrail tarafında bir kişi hayatını kaybetti (o da kaçacak bir yer bulamayan, El-Halilli bir Araptı) ve yetmiş İsrailli yaralandı. Diğer yandan İsrail uçaklarının yaptığı yüz elli sortide dört Filistinli hayatını kaybetti.

Netanyahu apar topar İsrail’e döndü ve ateşkes kısa bir süre sonra sağlandı. O süreçte koalisyonun Savunma Bakanı Avigdor Liberman istifa etti. Kabinedeki diğer bakanlar arasında da erken seçim homurtuları duyuluyor. İsrail’de bir kez daha koalisyon sallanırken, Gazze yeni bedeller ödemenin arifesinde olabilir. Yine de bu savaşın kaybedeni Binyamin Netanyahu gibi görünüyor.

Özgür Dikmen

https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/gazze-saldirisi-ve-israil-siyasetinin-krizi/1313345

 

  • SON GÜNLERDE YAŞANAN İSRAİL’DEKİ OLAYLARIN DA DAHA NE OLDUĞUNU BİLEMİYORUZ; ŞİMDİYE KADAR TAM BİLEMEDİĞİMİZ BİRÇOK OLAY GİBİ. HAMAS’IN FÜZE SALDIRILARINDAN BAHSEDENİMİZ YOK. VARSA YOKSA İSRAİL’İN HAVA SALDIRILARI

Aksini iddia edenler olsa da, büyük çoğunluğun kabul ettiği bir gerçeklik şu: İslam ve müslümanlardan konu açıldığında ortaya çıkan sadece olumsuzluklar oluyor.

Müslüman toplumların dışında olanlar için durum zaten böyle. Radikallik, özgürlüklerin kısıtlanması, kadınlara yönelik yaşanan şiddet, terörle bağdaşan inanç grubu. Avrupa ve ABD’de yaşayan insanların düşündüğü ve akıllarında canlanan bütün örnekler hep negatif.

Medyanın sunduğu örnekler, terör saldırılarının müslüman görünümlü (IŞID, İS, El-Kaide) kişiler tarafından yapılmış olması böyle düşünülmesi için yeterli. Bu örnekleri gören dünya insanları da, çok doğal olarak, müslümanlar ve İslam hakkında olumsuz düşünmekteler. Onların olumsuz düşünmeleri için de sanki müslümanlar özel bir çaba harcıyor gibiler. Cihadla ilgili söylemleri, inanmayanların (Kafir) yok edilmeleri gerektiği inancı ve bunun dışa vurumu ve bunlara benzer birçok slogan…

Son günlerde yaşanan İsrail’deki olayların da daha ne olduğunu bilemiyoruz; şimdiye kadar tam bilemediğimiz birçok olay gibi. Hamas’ın füze saldırılarından bahsedenimiz yok. Varsa yoksa İsrail’in hava saldırıları. Bu konuda hakperest olunmadığı için aynı olayları tekrar tekrar yaşıyoruz.

 

Sinan Eskicioğlu

http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/11/16/islam-ve-muslumanlardan-bahsedildiginde-hep-olumsuzluk-nereye-kadar/

 

  • "NETANYAHU'NU ELİNDE BEKLENMEDİK BİR ARTI GÜÇ VAR. BU DA İSLAM DÜNYASININ FİLİSTİN İLE İLGİSİNİN GİTTİKÇE KESİLMİŞ OLMASI.”

"İsrail hükümetinin önümüzdeki günlerde kaderini tayin edecek olaylar zinciriydi bunlar. Demir Kubbe iki saat içinde orantı olarak çok fevri atılan 460 füzenin 150 tanesini yakalamış. Böyle bir teknolojisi yok tabii. Dakikada beş tane atılan roketi hepsini birden aynı anda yakalama kapasitesine sahip değil. Her bir olay İsrail'in teknolojisini geliştirmesi için de vesile oluyor. Ateşkes ilanından sonra halk sokağa çıkarak lastik yakarak Netanyahu'yu protesto etti. ‘Biz artık burada güvende değiliz ve sığınaklarda yaşamaktan da sıkıldık' dediler. Netanyahu'nun amacı burada ateşkesi sağlamak. Belirli bir gruba göre sağduyulu davrandı. Ne Filistin tarafına daha büyük zayiatın verilmesi ne askerlerinin ölmesini istemedi. Biraz da stratejikti. Çünkü önümüzdeki 2019 Kasım'da İsrail'de seçimler var. Vakit kazanıp İsrail güneyinde Hamas'ta sıkıntının en aza inmesi yönünde bir stratejisi var. Katar'ın da Hamas'a 15 milyon dolarlık bir yardım söz konusu. Bu da İsrail'in izniyle gerçekleşti. Dolayısıyla Hamas'ta halkın arasındaki nefret duygularını en aza indirmek anlamında Hamas'ı da belki biraz kontrol edip ve ateşkes sağlayarak İsrail'in bir yıl içinde sessiz sükûnet içinde seçimlere gidip iktidara gelme stratejisi de yatıyor. Avigdor Liberman tabii ki bunu bildiği için… Liberman bir parça Netanyahu'nun rakibi belki önümüzdeki seçimlerde, öyle olmasa da kendisini öyle sanıyor. Liberman halkın sesine kulak vererek, ki yüzde 73 İsrail halkı Netanyahu'nun bu son iki gündeki performansını zayıf buldu. Liberman bundan faydalanarak biraz daha kazanım elde edecek. Ama Netanyahu çok pragmatik bir lider. Hükümetini ayakta tutmak için elinden geleni yapacak. Filistin Yönetimi Başkanı Abbas son derece rahatsız. Çünkü kendisi ‘bypass' edilerek Katar, Mısır, İsrail ve Hamas arasında belirli birtakım anlaşmalar yaparak kendilerine hiç danışılmadan bu işin ilerlemesinden son derece rahatsız. Hamas ile Batı Şeria'daki Filistin yönetimi arasında belirli bir mesafede açılmayla başlamış durumda."

"Netanyahu'nu elinde beklenmedik bir artı güç var. Bu da İslam dünyasının Filistin ile ilgisinin gittikçe kesilmiş olması. Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap Yarımadasındaki çoğu küçük ülkenin İsrail ile bir anlamda destek alışverişleri var, gizli gizli. Ama artık açığa da çıktı. Hamas'a yardımı İsrail ile Katar anlaşmalı götürüyor. Ortadoğu'daki konjonktür aslında İsrail'in Filistin ile yapılması istenen barışı hep ötelemek stratejisine son derece uygun. Trump'ın da bu konuda desteği var ama ne yapacağı belli değil. Çünkü Kudüs'e taşınma evresinde ‘Ben Kudüs'e taşınmasını kabul ediyorum. Ama artık Kudüs'ün ne tarafının İsrail'in ne tarafının Filistin'in olacağını onlar kendi aralarında anlaşmayla belirleyecek' demişti. Bu İsrail'in sol politikacılarının bile argümanlarına karşı. Çünkü İsrail'deki sağ ve sol her zaman Kudüs'ün İsrail için bir ve bölünmez olduğunu söyler. Şu anki konjonktüre baktığımızda aslında bölgede bir İsrail-İran gizli savaşının olduğunu görebiliyoruz. İran bir şekilde Suriye ile Hamas'ı lojistik anlamda veya silah anlamında desteklerken bütün Arap devletlerinin yavaş yavaş Filistin'i dert etmekten çekildiğini görüyoruz. Çok bilinmeyenli bir denklem var aslında burada."

İvo Molinas (Ceyda Karan röportajı)

https://tr.sputniknews.com/ceyda_karan_eksen/201811151036189396-netanyahu-israil-filistin-ateskes-secimler/

 

  • BUGÜN İSRAİL'E GÖÇMÜŞ OLANLARI DAHİL, KENDİLERİNE "TÜRK YAHUDİLERİ" DER BU TOPLULUK."TÜRKİYELİ" FALAN GİBİ LAFLAR KULLANMAZ "TÜRK" DERLER "TÜRK YAHUDİLERİ"

Naim A. Güleryüz, "Tarih Boyunca Trakya'da ve Anadolu'da Yahudi Yerleşim Yerleri" diye iki ciltlik bir kitap yazmış. Gözlem gazetesinde Akkan Süver'in köşesinde okudum.

Bugün İsrail'e göçmüş olanları dahil, kendilerine "Türk Yahudileri" der bu topluluk.

"Türkiyeli" falan gibi laflar kullanmaz "Türk" derler "Türk Yahudileri." Aslı Çerkez olan benim "Türküm" dediğim gibi..

Güleryüz'ün araştırması bu bakımdan ilginç. Okunmalı..

Akkan Süver bir minik alıntı yapmış.

"Mayıs 1909'da Osmanlı Ordusu'nda yer alan ve şehit düşen Yahudi gönüllüler için düzenlenen mevlit duasında Hahambaşı Nahum Efendi şöyle diyordu; 'Yurduna bağlılığı ve sadakati bilinen Türk Yahudileri kendilerine fırsat verildiğinde havasını teneffüs ettiği, suyunu içtiği, buğdayını yediği yurdu için kanını dökmesini bilir. Yahudiler şanlı Türk Bayrağı altında görev görmekten mesutturlar'."

Hıncal Uluç

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2018/11/18/biriken-notlarimdan-iz-dusumler

 

  • BİR DE NETANYAHU’NUN “SAVAŞ ÇOK GÜRÜLTÜ ÇIKARIYOR, BU DA PLANLARIMI ENGELLİYOR” GÖRÜŞÜNE VARDIĞINI İDDİA EDENLER VAR

İsrail Başbakanı’nın Hamas’la görüşmesinin ardında bir sebep daha var: Batı Şeria’daki Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Trump’la görüşmeye yanaşmıyor. İşte bu yüzden Netanyahu’nun Abbas’ı saf dışı bırakıp, Hamas’la görüştüğü söyleniyor. Amaç ise en nihayetinde onu masaya oturtmak. Çünkü herkes şiddetsizliğin ve çözümün Filistin Yönetimi’nin de dahlini gerektirdiğini çok iyi biliyor.

Bununla birlikte, Netanyahu Hamas’ı muhatap alarak Filistin içindeki siyasi bölünmeyi de (Fetih ve Hamas arasındaki) körüklemiş oluyor.

Bir de Netanyahu’nun “Savaş çok gürültü çıkarıyor, bu da planlarımı engelliyor” görüşüne vardığını iddia edenler var. Yani kendi yerleşim planını uluslararası toplumun tepkisini çekmeden ve sessizce daha rahat uyguluyor.

Peki, hükümet düşer mi, seçim kapıda mı? Telefonda konuştuğum İsrail’in eski Ankara Büyükelçisi ve Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Alon Liel, Netanyahu’nun Savunma Bakanı unvanını da alıp yola devam edeceğini öngörüyor. Her ne kadar Lieberman’ın istifasıyla 6 partili koalisyon hükümeti zayıfladıysa da, sonuçta hâlâ mecliste yeterli sandalyeye sahip.

Verda Özer

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/verda-ozer/israil-krizde-2779487/

 

  • VARLIK VERGİSİ’NDEN SONRA GAYRİMÜSLİM AZINLIKLARIN REJİMLE BÜTÜNLEŞMELERİ SEKTEYE UĞRAMIŞTIR

“İkinci Dünya Savaşı yıllarında uygulanmış olan Varlık Vergisi basit bir vergi kanunu değildir. Temelleri Osmanlı devletinin son yıllarında ülkeyi yöneten İttihat ve Terakki iktidarında (1912-1918) atılmış ve giderek bir devlet politikası halinde uygulanmış olan “Türkleştirme” politikaları zincirinin önemli bir halkasıdır. Burada “Türkleştirme” politikalarından kasıt, konuşulan dilden okullarda öğretilecek tarihe, ticari hayattan devlet kadrolarında kimlerin istihdam edileceğine kadar toplumsal hayatın her boyutunda, Türk etnik kimliğini ve bunu benimseyen insanların tavizsiz biçimde egemenliğini ve ağırlığını yerleştirme çabasıdır.

Gayrimüslim azınlıklar vergiyi ödeyebilmek için evlerini/işyerlerini satmak zorunda kalmışlar ve çoğunun iş hayatı sona ermiştir. Mülksüzleşti bu insanlar. Türkiye burjuvazisi -devlet eliyle- yeni bir sıçrama yaptı diyebilmek için, yani Varlık Vergisi ile piyasadan biçilen gayrimüslim tüccarın yerini Müslüman-Türk girişimcilerin alması için 1950’de DP’nin seçimleri kazanmasını, dünya ekonomisinin genişleme dönemine girmesini ve hatta 1970'leri beklemek gerekmiştir. Burjuva yetiştirmek kasımpatı yetiştirmeye benzemez. O kadar kolay oluveren bir şey değildir, zaman alır. Nihayet 1970’lerle birlikte varoluşunu bir ölçüde Türkleştirme politikalarına borçlu olan ve Ankara yönetiminin nihayet tam anlamıyla güvenebileceği yeni işadamları yaratılmıştır.

Varlık Vergisi’nden sonra gayrimüslim azınlıkların rejimle bütünleşmeleri sekteye uğramıştır. Daha sonraki yıllarda azınlıkların önemli bir kısmı Türkiye’den göç etmiştir. Örneğin, 1948 - 50 yılları arasında yaklaşık 30,000 Türk Yahudisi İsrail’e yerleşmiştir. Türkleştirme politikaların sonucunda, 1927 yılında gayrimüslim azınlıkların oranı toplam nüfus içinde % 2.78 iken, günümüzde yaklaşık % 0.50 seviyesine inmiştir. Bu nedenle, Varlık Vergisi uygulaması Türkleştirme politikaları içinde önemli bir aşamadır.”

Ayhan Aktar (Yetvart Danzikyan)

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/21572/varlik-vergisi-turklestirme-politikasinda-onemli-bir-asama

 

  • MUHTEMEL BİR ERKEN SEÇİMDE FAVORİ YİNE LİKUD OLMAKLA BİRLİKTE LİBERMAN’IN BASIN TOPLANTISINDA NETANYAHU’YU HALKA ŞİKAYET ETMESİ VE ARDINDAN GAZZE SINIRINA YAKIN ŞEHİRLERDE HAMAS İLE YAPILAN ATEŞKESİN PROTESTO EDİLMESİ KOŞULLARIN DEĞİŞEBİLECEĞİNE DAİR İŞARET OLARAK YORUMLANABİLİR

Aslına bakılırsa Liberman’ın istifasından bağımsız olarak hükümetin devamına yönelik soru işaretleri mevcuttu. Netanyahu’nun 19 Temmuz’da kabul edilen “Yahudi ulus devlet yasası”nın desteklenmesi karşılığında koalisyondaki iki aşrı sağcı partiye, ultra-Ortodoks Yahudilerin dini okullarında (Yeşiva) eğitim gören öğrencilerine askerlik muafiyeti getirecek tasarının yasalaşması için söz verdiği bilinmekteydi. Ama meclisin bu düzenlemeyi yapmadan tatile girmesiyle koalisyonun çok uzun soluklu olamayacağına dair yorumlar yapılmaya başlamıştı. Hatta ekim ayının ortasında açılan mecliste bahse konu yasanın henüz gündeme alınmamasını eleştiren bu partilerin, koalisyondan desteklerini çekecekleri ve 2019 baharında bir erken seçimin muhtemel olduğu ifade edilmekteydi. Hatta Liberman’ın istifasından hemen sonra servis edilen bazı anketlerin bu sebeple yaptırılmış anketler olduğuna dair iddialar da var. Böylesine hassas dengeler üzerine kurulu olan hükümet formasyonunun bu meydan okumalara dayanıp dayanamayacağı kısa süre içerisinde belli olacak.

Muhtemel bir erken seçimde favori yine Likud olmakla birlikte Liberman’ın basın toplantısında Netanyahu’yu halka şikayet etmesi ve ardından Gazze sınırına yakın şehirlerde Hamas ile yapılan ateşkesin protesto edilmesi koşulların değişebileceğine dair işaret olarak yorumlanabilir. Netanyahu gibi İsrail’i yönetmeye başladığı 1996 yılından itibaren tedrici olarak ülkeyi muhafazakârlaştıran hatta ırkçı politikalar uygulamakla eleştirilen bir politikacının ateşkesi kabul ettiği için barış elçisi gibi zikredilmesi ve Netanyahu ile onun fikriyatını buralara kadar getiren kitlelerin gelinen noktada onu da protesto eder hale gelmeleri, İsrail siyaseti ve toplumunda savrulmanın da açık bir tezahürü.

Haydar Oruç

https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/libermanin-istifasi-ve-israil-siyasetinde-muhtemel-senaryolar/1315307

 

  • “BİZİM TÜRKİYE’YLE GEÇMİŞİMİZ VAR. TAYLAND’DAKİ KRAL NE YAPTI BİLMEZ AMA İSRAİLLİLER ERDOĞAN’IN HER BİR SÖYLEDİĞİNİ BİLİRLER. NİYE ÇÜNKÜ ÇOK YAKINIZ. BAŞKA GEÇMİŞİMİZ VAR.”

“Antisemitizm Yahudiliğe karşı bir şeydir. İsrail’e karşı olmak Yahudiliğe karşı olmak değildir. İnsanlar maalesef bunu ayırt edemiyor. 16 milyon Yahudi var bunun yarısı İsrail’de yaşar. Antisemitizm tarihine bakılırsa bambaşka bir şeydir. Türkiye’deki Yahudi karşıtlığı ya da antisemitizm bilgisizlikten kaynaklı bir şeydir. Tanımadığı, korktukları bir şeydir ya da körüklendikleri bir şeydir. Bazı küçük yerlerde vardır ama genel anlamda yoktur. Ama anti İsrail konusu önemlidir. Burada 10 bin kişi yaşıyor diyelim. Kim kimi rahatsız eder? Doğru bakmak lazım. Din olarak bakacak olursak Yahudi dini İslam’a yakın bir dindir. Eninde sonunda hepimiz insanız bu coğrafyada yaşıyoruz ve müşterek doğrularda birbirimize saygı göstererek yaşamalıyız. İsrail’in yaptıkları ya da yapmadıkları tartışılır.

İsrail vatandaşı Türkiye’yi çok sever. Türkiye’ye çok gidip gelmek ister. Türkiye coğrafyasını Türkiye’deki tatilleri unutmaz. Senede 700 bin kişi gidip geliyor tatil olarak. Bunların halk olarak hiçbir sorunu yoktur. Ama bu kriz uzun seneler sürdüğü için yavaş yavaş aşağıya indi bu rakam. Türkiye’nin yüzde 50 ya da 55’i, 30 yaşından daha genç insanlardır. 10 sene evvel bunlar 15-17 yaşındaydı. Bu 10 senede yalnız kriz ve İsrail’in ne kadar kötü olduğunu gördüler. Dolayısıyla bir görüş oluştu, oturdu. İsrail vatandaşı buraya turist olarak ya da iş yapmak için geldiğinde böyle bir tehdit altında bulunmak istemiyor. Ben onunla 2 saat konuşursam değişecek ama benim çok alternatifim var neden buraya geleyim? 30 milyon dolar yatırmam lazım niye yatırayım.

Şunun altını çizelim iki ülkenin iş adamları çok iyi anlaşır. Türk iş adamları İsrail’le iş yapmak ister. Ve İsrail’le iş yapan da kazanır. Holdingler ve herkes bu farkları bilir. Bize verilen mesaj nedir? Bir hükümet var bir de iş adamları var. Gel bunları ayrı ayrı tutalım biz işimize bakalım. Onlar işlerini yapsınlar. Hükümet de bazen böyle konuşur. Bizim Türkiye’yle geçmişimiz var. Tayland’daki kral ne yaptı bilmez ama İsrailliler Erdoğan’ın her bir söylediğini bilirler. Niye çünkü çok yakınız. Başka geçmişimiz var.”

Menashe Carmon (Pınar Işık Ardor)

http://forumusa.com/interview-roportaj/tarih-okunmali-arabulucu-bulunmali/

 

Netten okumalar

 

  • YANYANA FİLMİ -1- İSTANBUL SOFRASI / "SIDE BY SIDE" FILM -1- "SOFRA" IN ISTANBUL

https://www.youtube.com/watch?v=b_HVgi0xYSc

 

  • YANYANA FİLMİ Part 2 İZMİR SOFRASI - "SIDE BY SIDE" FILM-Part 2- "SOFRA" IN IZMIR

https://www.youtube.com/watch?v=cNikRSVp5gc

 

  • İSRAİL'İN HAYFA'DAN DUBAİ'YE UZANAN DEMİR YOLU PROJESİ

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilin-hayfadan-dubaiye-uzanan-demir-yolu-projesi-/1312115

 

  • İSRAİL’İN YENİ AZERBAYCAN BÜYÜKELÇİSİ: 48 ARAPLARINDAN FİLİSTİNLİ GEORGE DİCK

https://turkish.aawsat.com/2018/11/article55450827/israilin-yeni-azerbaycan-buyukelcisi-48-araplarindan-filistinli-george-dick

 

  • MISIROĞLU, ERMENİLER, YAHUDİLER - YETVART DANZİKYAN

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/21562/misiroglu-ermeniler-yahudiler

 

  • YENİ TUNUS HÜKÜMETİNİN EN GÖZDE ÜYESİ YAHUDİ ASILLI RONİ TRABLUSİ

https://turkish.aawsat.com/2018/11/article55451062/yeni-tunus-hukumetinin-en-gozde-uyesi-yahudi-asilli-roni-trablusi

 

  • İSRAİL’İN DEMİR KUBBE’Sİ ÇÖKTÜ MÜ? - AHMET BAYAR

https://www.defenceturk.net/israilin-demir-kubbesi-coktu-mu

 

Takılan tweetler

 

Edirne yadigârı.. İstanbul Yolu Caddesi.. Joseph N. Mitrani koleksiyonundan...

 

 

Savaş Dünyası Koleksiyon 🎖@SDKoleksiyon 13 Kas

Daha fazla

1936’da Nazilerden kaçarak Filistin'e yerleşen Avusturyalı Yahudi Franz Krausz tarafından, Yahudileri Filistin'e göç etmeleri konusunda teşvik etmek için hazırlanan ve bir sembol haline dönüşen propaganda posterinin; günümüzde farklı sanatçılar tarafından tekrar yorumlanması.

 

 

eSefarad‏ @eSefarad 12 Kas

Daha fazla

La sinagoga Etz Hayim en İzmir https://

https://esefarad.com/?p=86249

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün