Web´den Seçmeler

• İsrail’in son günlerde kuzey sınırlarını koruma altına almayı temel endişe tutan askeri operasyonlarının arkasında da Trump’ın taze geri çekilme bilgisinin olduğuna dair bir kanaat oluşmuyor değil. İsrail bir yandan büyük ve karmaşık jeopolitik dönüşümlere şahit olurken diğer yandan ülkede iç siyaset her geçen gün kızışıyor. Bu hafta İsrail’de Benyamin Netanyahu başkanlığındaki kabine erken seçim kararı alarak kamuoyunu şaşırttı. GÖKHAN ÇINKARA - STAR

İzak BARON Diğer
3 Ocak 2019 Perşembe
  • UZUN VADEDE İSRAİL’İN EKONOMİK ÇIKARI ATİNA VE RUMLARLA DEĞİL, TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ GELİŞTİRMEKTEN GEÇER

Netanyahu’nun Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci olmakla itham etmesi de bir suçluluk duygusunun yansıması. İsrail hükûmetleri geleneksel olarak bazen “Ermeni soykırımı iddiaları” bazen de bu Kıbrıs hadisesiyle Türkiye’yi hedef tahtasına oturtuyor. Ancak Netanyahu döneminde bir fark ortaya çıktı. İsrail hükûmeti Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan ile ortak hareket etmeye başladı. Askerî ve teknik işbirliğinin yanı sıra doğalgaz çıkarılması gibi stratejik bir alanda bile bu üçlü birlikte hareket ediyor.

Cumartesi günü CNN Türk’te canlı yayın konuğum olan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol doğalgazın aşırı bol ve ucuzlayacağı bir döneme girilmekte olduğunu söyledi. ABD, Avustralya ve Katar gibi oyuncuların doğalgaz arzını fazlalaştırmaları nedeniyle 3 yıl içinde fiyatlarda ciddi düşüş beklendiğini anlattı.

Böyle bir ortamda İsrail ve müttefiklerinin 15 milyar dolar gibi ciddi maliyeti olan boru hattını tamamlayabilmeleri neredeyse imkânsız.

Uzun vadede İsrail’in ekonomik çıkarı Atina ve Rumlarla değil, Türkiye ile ilişkileri geliştirmekten geçer; fakat Netanyahu bu gerçeği halkına söyleyemeyecek kadar gerçeklikten uzaklaşmış ve sert söylemlerinin esiri olmuş durumda.

Hakan Çelik

https://www.posta.com.tr/yazarlar/hakan-celik/chp-ilcelerde-ne-yapacak-2076797

 

  • FENERBAHÇE’NİN MESAJINA TWİTTER’DAN CEVAP VEREN TÜRKİYE YAHUDİ TOPLUMU BAŞKANI İSHAK İBRAHİMZADEH “[SARACOĞLU’NU] UNUTMAK NE MÜMKÜN! VARLIKLARI YOK ETTİ…” DEDİ

Fenerbahçe Spor Kulübü 26 Aralık’ta resmi Twitter hesabından “16 yıllık başkanlık, stada ismi verilecek kadar büyük bir saygı, 8 Türkiye şampiyonluğu, sayısız hatıra… Rahat uyu Şükrü Saracoğlu, bu kalpler seni unutmayacak…” sözleriyle Şükrü Saraçoğlu'nu andı.

Şükrü Saracoğlu’nun antisemit ve ırkçı bir siyasetçi olduğu gün gibi ortadayken Fenerbahçe’nin halen bu şahsı “büyük bir saygı” ile anması ve stadın adını değiştirmeyi reddetmesi Türkiye Yahudi toplumunda rahatsızlık yarattı.

Fenerbahçe’nin mesajına Twitter’dan cevap veren Türkiye Yahudi Toplumu başkanı İshak İbrahimzadeh “[Saracoğlu’nu] unutmak ne mümkün! Varlıkları yok etti …” dedi.

https://www.superhaber.tv/ali-koc-yonetimindeki-fenerbahce-nazi-hayrani-sukru-saracoglunu-andi-haber-163212

 

  • DÜNYANIN EN PRESTİJLİ KURUMSAL ÖDÜLLERİNDEN BİRİ OLAN ‘NOBEL ÖDÜLÜ’ ALAN 123 KİŞİNİN ‘MUSEVİ’ OLMASININ GENETİK KODLARINI ANLAMAYA, TANIMAYA, ANLAMLANDIRMAYA ÇALIŞIRIM ZAMAN ZAMAN…

Dünyanın en prestijli kurumsal ödüllerinden biri olan ‘Nobel Ödülü’ alan 123 kişinin ‘Musevi’ olmasının genetik kodlarını anlamaya, tanımaya, anlamlandırmaya çalışırım zaman zaman…

Hazar Türkleri (Altınordu Devleti)’nin neden Museviliği seçtiğini, şimdi neden onlarla tam bir işbirliği halinde olamadığımızı, faşist lider Adolf Hitler’in yok etmeye çalıştığı ‘Museviler’ içinde kaç Türk olduğunu, kamplardan kurtulanlarla ilgili ne kadar az bilgiye ulaştığımızı, nerede, nasıl yaşadıklarını, nerelerde toplandıklarını, İsrail’de kaç Musevi Türk yaşadığını düşünürüm… Neden haklarında tam bir bilgiye sahip değiliz acaba… Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’deki 41 ayette bahsi geçen ‘İsrailoğulları’ hakkında düşünmeliyiz… Onları tanımalıyız…

Sosyalizmin kurucu fikirlerini yazan ve yayan Alman asıllı Musevi, Karl Marks’ın da dünyayı titreten bir Musevi olduğunu unutmamalıyız… Neden bazı sarsıcı buluşlar ve düşünceler, neden hep Musevilerden çıkıyor? Gerçeği yakalamalıyız artık…

Facebook’un patronu Mark Zuckerberg, Bloomberg CEO’su ve New York Belediyesi eski Başkanı Michael Bloomberg ve dünyanın en zengin kadını olarak lanse edilen L’Oreal’in en büyük hissedarı Liliane Bettencourt da Musevi… Bir sır olmalı…

Mesela Bursa’da öldürülen Nesim Malki de Musevi idi… İslam inancı ve felsefesiyle büyütülen Bursalı sanayiciler neden Malki’den medet umuyorlardı? Neden birlikte yemek yiyor, neden pazarı kontrol etmelerine ses çıkarmıyorlardı…

Can TOPAKTAŞ

http://www.bursahaber.com/gelecegi-teknoloji-belirler-makale,17350.html

 

  • TRUMP’IN HAMLESİ, NETANYAHU’NUN HİZBULLAH’A SALDIRMA TEHDİTLERİNİ RUSYA, SURİYE VE HİZBULLAH NEZDİNDE ARKASI BOŞ BİR BLÖFE DÖNÜŞTÜRDÜ

Netanyahu’nun son günlerde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı saldırgan söylemlerinin ardında Türkiye’nin bu başarısı yatıyor. Ancak Netanyahu’nun Twitter üzerinden Recep Tayyip Erdoğan’a tepki göstermesinin ardındaki sebep bununla sınırlı değil. Zira Trump’ın hamlesi, Netanyahu’nun Hizbullah’a saldırma tehditlerini Rusya, Suriye ve Hizbullah nezdinde arkası boş bir blöfe dönüştürdü. Dolayısıyla jeopolitik olarak İsrail’in elinde herhangi bir koz kalmadı. Netanyahu’yu Kasım’da koalisyonu dağıtmakla tehdit eden ve sonradan tabanlarından tepki görmemek adına tehditlerini geri çeken Milli Eğitim Bakanı Naftali Bennett, Adalet Bakanı Ayelet Şaked ve diğer koalisyon ortakları da, Netanyahu’nun köşeye sıkıştığının ve olağanüstü bir hal meydana getirmek adına İsrail’i savaşın eşiğine getirmesinin çok daha büyük siyasi bedellerinin olacağının farkındalar.

Bu durumda koalisyonun dağılmasında -Netanyahu hariç- kimse bir mahzur görmemiş olmalı ki dün İsrail’de erken seçim kararı alındı. Her ne kadar erken seçim kararı açıklamasını Netanyahu’nun kendisi yapmış olsa da, mevcut durumun kaybedeni, bir ay öncesindeki Gazze saldırılarında olduğu gibi Binyamin Netanyahu. Daha bir ay önce erken seçim isteyenleri ihanetle itham eden Netanyahu’nun bugün erken seçim açıklaması yapması da içinde bulunduğu zorlu durumu gözler önüne seriyor. Kuzey Suriye’deki ABD askerî varlığının Türk askeriyle yer değiştirmesinin etkisinin bu denli derin olması, Türkiye’nin Suriye’de alacağı sorumluluğun büyüklüğüyle doğru orantılıdır. Gerek kuzey Suriye hamlesiyle dolaylı yoldan İsrail’deki koalisyon krizini tetiklemesi gerek ise İsrail’in çevre doktrini çerçevesinde Ortadoğu’daki en sıkı müttefiklerinden biri olan PKK/PYD’ye her an ölümcül bir darbe indirebilecek pozisyonda olması, Türkiye’nin Suriye sathındaki sorumluluklarını ve alması gereken önlemleri artırıyor. Diğer yandan ise ülke içi güvenlik ve istihbarat mekanizmalarının etkin kullanımının önemini bir kez daha hatırlatıyor.

Özgür Dikmen

https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/netanyahu-nun-erken-secim-kararinda-suriye-faktoru/1348071

 

  • AMA, “O, YAHUDİ’YDİ BİR KERE” DİYE SÖZE GİRDİĞİNİZ NOKTADA, PÖH, YAPACAK BİR ŞEY YOK. ALLAH SELÂMET VERSİN!..

Elbette Ziya Gökalp’in Durkheim sosyolojisine bu kadar bağlı olması eleştiriye, sorgulamaya, reddiyeye uğratılabilir. Lâkin böyle bir girişimde hiç ama hiç vurguda bulunulamayacak nokta, Durkheim’ın Yahudi kökenidir. Bu, trajikomik bir İslami-antisemitizm takıntısıdır.   

Durkheim’ı bir sosyolog ve düşünür olarak Yahudilik “yapmadı”. Onu “Modernite” ve “Aydınlanma” var etti.

19’uncu yüzyıl Fransa’sında “Muhafazakârlık”, Aydınlanma’nın radikal yanlarını törpüleme yolunda gelenekçiliğin, krallığın ve Katolikliğin ihyasına yeltendiğinde de Durkheim, bilimden, laiklikten, demokrasiden yana tutum takınmıştır.

Ha, Mısıroğlu buralardan yüklenmeye kalksa Durkheim sosyolojisinin Ziya Gökalp dolayımıyla modern bir ulus-devlet olarak Cumhuriyet Türkiye’sinin altyapısındaki düşünsel-kuramsal rolüne, bunu tartışabilir, gereken cevabı da verebiliriz.

Ama, “O, Yahudi’ydi bir kere” diye söze girdiğiniz noktada, pöh, yapacak bir şey yok. Allah selâmet versin!..

Tayfun Atay

http://t24.com.tr/yazarlar/tayfun-atay/turkculer-darilmayin-gokalpi-sattiniz,21233

 

  • İSRAİL İÇİN KUZEY SINIRI OLDUKÇA ÖNEMLİ VE BU SINIR HATTINDA İKİ ÜLKE OLDUKÇA KRİTİK POZİSYONDA BULUNUYOR: SURİYE VE LÜBNAN

İsrail’in son günlerde kuzey sınırlarını koruma altına almayı temel endişe tutan askeri operasyonlarının arkasında da Trump’ın taze geri çekilme bilgisinin olduğuna dair bir kanaat oluşmuyor değil. İsrail bir yandan büyük ve karmaşık jeopolitik dönüşümlere şahit olurken diğer yandan ülkede iç siyaset her geçen gün kızışıyor. Bu hafta İsrail’de Benyamin Netanyahu başkanlığındaki kabine erken seçim kararı alarak kamuoyunu şaşırttı. Ne-tanyahu’nun seçim konusunda sıcak bir tutum almasının belli başlı sebepleri var. Öncelikle İsrail’de Netanyahu’ya karşı yürütülen epeyce soruştur-manın varlığı söz konusu. Bununla ilintili olarak İsrail Başsavcısı Avichai Manderbilt’in Netanyahu’ya karşı açılan davalara ilişkin kendisine düşen süreci yönetme konusundaki hızlılığı, Netanyahu’nun kamuoyu desteğini arkasına alarak tekrar seçilmesinin meşruiyetini yeniden yayabileceğinin bir işareti olarak okunuyordu. Muhalefetin zayıflığı, İsrail’in zorlaşan ekonomik koşulları, Trump’ın yüzyılın anlaşması planını açıklamayı ertelemesi gibi gerçekler de erken seçim kararı alınmasında yatan motivasyonlar olarak görülebilir.

(…) İsrail’de mevcut ve gelecek iktidar için iki devletli bir çözüme doğru ilerlemek ise şu an için pek mümkün gözükmese de Filistinlilerin devletleşme süreçlerini tamamlayabilmelerine yapılabilecek katkılar alternatif ülkelerin öne çıkmasına yardımcı oluyor denilebilir.

Suriye’de Beşer Esad ise bu çıkmazdan kendisine yeni bir jeopolitik hayat kanalı açma derdinde. Temel hedefi Körfez ülkeleriyle yeni bir sürece girip, ülkesindeki İran nüfuzunu oldukça sınırlamak olacak. Küresel siyasetin ironik yanlarından birisi de bu olsa gerek. Belki de İsrail ve Suriye arasında örtük bir görüşmenin devam ettiğini söylemek bile mümkün. İsrail için kuzey sınırı oldukça önemli ve bu sınır hattında iki ülke oldukça kritik pozisyonda bulunuyor: Suriye ve Lübnan. Tüm bunlar göz önüne alındığında ABD’nin Suriye’den çekilişi aslında bizlere yeni bir dönemin işaretini veriyor. Şunu da eklemek sanırım önemli olacak: Rusya’nın Ortadoğu’daki varlığını sürdürmesinin var olan ekonomik dengeler göz önüne alındığında oldukça masraflı hale geleceği kesin gibi.

İsrail’in Akdeniz ve Hazar Denizi etrafında yoğunlaşan yeni çevre konsepti, Türkiye için de oldukça önemli. Enerji konusunda bölge üzerinde hedefleri olan Türkiye için ayrıca Kıbrıs oldukça kritik bir coğrafi alan. Akdeniz’de oluşacak yeni ittifak bloklarını yakından takip etmek ve buna uygun yeni manevralar geliştirmek 2019’da en önemli gündemlerimizden olacak.

Gökhan Çınkara

https://www.star.com.tr/acik-gorus/israilin-yeni-ortadogu--stratejisi-haber-1422050/

 

  • YAHUDİ SOYKIRIMI'NIN GÖRGÜ TANIKLARI KEMANLAR

https://www.dw.com/tr/yahudi-soyk%C4%B1r%C4%B1m%C4%B1n%C4%B1n-g%C3%B6rg%C3%BC-tan%C4%B1klar%C4%B1-kemanlar/av-46869968

 

  • CAHİL BİR BİR MECZUBA HADDİNİ BİLDİRMEK – FATİH ALTAYLI

https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2274061-cahil-bir-bir-meczuba-haddini-bildirmek

 

  • İZZET KERİBAR GÖZÜNDEN ESKİ İSTANBUL

https://www.yenisafak.com/foto-galeri/hayat/izzet-keribar-gozunden-eski-istanbul-2032638?page=1

 

  • NAZİLERE KARŞI MÜCADELEDE ÖLÜMSÜZLEŞEN HANNİE SCHAFT, NAMIDİĞER ‘KIZIL SAÇLI KIZ’

http://gazetekarinca.com/2018/12/nazilere-karsi-mucadelede-olumsuzlesen-hannie-schaft-namidiger-kizil-sacli-kiz/

 

  • ÇOCUK ÖLÜMLERİNDEN MEDET UMAN KUTSALLIKLAR – SAFA KAPLAN

https://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2018/12/31/cocuk-olumlerinden-medet-uman-kutsalliklar/

 

  • MUSEVİ YEMEKLERİ VE MÜZİKLERİ 1-2-3. BÖLÜM

https://www.youtube.com/watch?v=sWXh36T5wjo

https://www.youtube.com/watch?v=9LmQG--Xt_8

https://www.youtube.com/watch?v=-bEpPsvSPz4

 

  • YEMEN’İN KAYIP YAHUDİLERİ – ZELİHA ELİAÇIK

http://www.nihayet.com/2018in-enleri/yemenin-kayip-yahudileri/

 

  • BİR AT BARA GİRMİŞ: İRONİNİN YIKICI GÜCÜ – HÜSEYİN BUL

https://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2019/01/02/bir-at-bara-girmis-ironinin-yikici-gucu/

 

A Y K I R I  ‏ @hassaskonu 29 Ara 2018

Daha fazla

Orijinal melodi; Yahudi ayinlerinde çalınan dini bir ezgi yani piyuttur. Bu piyut, 1492'deki göçten itibaren tüm Batı Avrupa ve Akdeniz'i gezdi. Sefarad sözleri ise 16-17. yüzyıllarda İtalyan liman kentlerinde yazıldı. Dinleyin, çok şaşıracaksınız. KlezRoym | Fel Shara

https://twitter.com/hassaskonu/status/1079108728635510784

 

Incunabula‏ @incunabula 30 Ara 2018

Daha fazla

Türkiye 'de herhangi bir dilde basılmış ilk kitap: Jacob Ben Asher 'ın arba 'Ah Turim [Rabbinik hukuk Kanunu], 1493 Aralık ayında Istanbul 'da bulunan David & Samuel Ibn Nachmias tarafından yazılı. Bu ilk kitap tüm Güney-Doğu Avrupa ve yakın Doğu basılmış oldu.

https://twitter.com/incunabula/status/1079344084777603072

 

mois‏ @Moisgabay 2 Oca

Daha fazla

Romanlarımıza girmiş, Osmanlı’dan günümüze en eski kitapcılar çarşısı Sahaflar Çarşısı’nda satılan eserlerin büyük çoğunluğunun antisemit içerikli kitaplar olması ne acı! Genç beyinlere zehir orada işleniyor!

https://twitter.com/Moisgabay/status/1080232769022820352

 

 

2018’de YIL BOYU AĞA TAKILANLAR

  • Ocak 2018

Aslında bugün de resmi söyleme bakarsanız Türkiye Yahudiler için hâlâ bir hoşgörü ülkesidir ve mesela Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha geçenlerde 7 Aralık’ta Yahudilerin “Hanuka Bayramı” nedeniyle bir mesaj yayımlayarak “Bizler toplumsal, kültürel, siyasal ve beşeri yapımızdaki çeşitlilikleri zenginlik olarak algılayan, din ve inanç özgürlüğüne saygıyı esas alan köklü bir medeniyetin mensuplarıyız” demiştir.

Web sitelerine konan bu mesajlarla Yahudi vatandaşlarımızın Türkiye’den ayrılma eğilimleri arasında bir çelişki yok mu?

Osmanlı’nın kapılarını açtığı bir göç sürecinin beş asır sonra tersine doğru işlemeye başlamasının tarih içindeki anlamı nedir?

Sedat Ergin

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/yeni-yila-beyin-gocuyle-girmek-40694667

 

İsak sakin bir sesle Musevi olduğunu, Türkiye'deki azınlıklardan biri olduğunu söyledi. Yüzbaşı biraz şaşkın ve büyük bir ihtimalle İsak’ın sözlerine bir anlam vermeden ve homurdanarak izin kâğıdını imzaladı.

Çok canım sıkılmıştı. İsak'a durumun beni çok üzdüğünü söyledim. İsak ise aldırmamam gerektiğini, kendisinin yıllardan beri buna alışkın olduğunu söyledi. Ülkemdeki azınlıklar, bu türlü muameleyi hemen her gün yaşadılar ve hala yaşıyorlar.

Zeynel Lüle

http://t24.com.tr/yazarlar/zeynel-lule/hrantin-anisina,18978

 

  • Şubat 2018

Ve ne yazık ki… İsrail ve Filistinlilerden başka bu barışı samimiyetle isteyen hiçbir devlet yoktur…

Diğer tüm devletler ya sadece İsrail’in dayatmalarının Filistinliler tarafından

kabul edilmesini istiyorlar.

Ya da Filistinlilerin bütün isteklerine İsrail’in “evet” demesini bekliyorlar…

İsrail ile Filistin arasında kalıcı barışın sağlanamamasından sadece İsrail’i

sorumlu tutmak, haksızlık olduğu kadar o savaşın hiç bitmemesi için çaba

göstermektir.

Yakup Murat

http://www.gazeteciler.com/haber/aylardir-yazacagim-ama/316094#

 

Türk Yahudi Cemaati’nin sosyolojik sorunlarını Şalom gazetesinde kaleme alan isimlerden yazar Mois Gabay ise artan antisemitizm eğrisinin cemaat içerisinde üzüntü ve endişeye yol açtığını belirterek, “Ülkemizdeki azınlık toplumlarının ayakta kalma stratejisini özetlemek gerekirse, kısaca kendi işine bakmak, başını kaldırmamak, büyük siyaset ve iktisat meselelerini güçlülere bırakmak diyebiliriz. Ladino dilinde, ‘Ne yangına koş, ne de kavgaya’ diye bir söz vardır. Özgürlüğümüzü bize çizilen sınırın içinde izin verildiği kadar yaşamaya çalışıyoruz. İsrail-Türkiye ilişkileri kötü gittiğinde uykusuz geceler geçirmek uzun bir süredir bizim gerçekliğimiz maalesef.

http://www.milliyet.com.tr/turk-yahudiler-gidiyor-mu--gundem-2604507/

 

  • Mart 2018

Toplumda bir çoğumuz bu korkunç kazaya abuk subuk yorumlar yaparken, Türk Yahudi Toplumunun (Türkiye Hahambaşılığı Vakfı) şu mesajıda hepmize ibretlik derstir..

Sen-ben diye ayırmadan...

'İran’da vuku bulan uçak kazasında hayatlarını kaybeden 11 canımıza Allah’tan rahmet, ailelerinine, tüm dostlarına başsağlığı ve sabır dileriz. Baruh Dayan haEmet'

Aysun Karlı

http://www.bursa.com/makale/11-can-ve-insanlik--3362/

 

Kohen, son olarak; “Birinci Dünya Savaşında buraya top düşmüş. Bundan 20 yıl önce bir Amerikalı buraya gelmişti. Annesi 1900’lü yıllarda buradan göç etmiş. Annesi, ‘fırın duruyor mu git bak’ demiş. Buralar hasar görmüş. Büyük Hamam’a da düşmüş. Bu civara o zaman baya bir top düşmüş ve buralara hasar görmüş. Musevilik bir dindir. Yahudilik ise ırktır. Yahudiler Musevi dinine inanırlar. Mesela Türk kavimlerinden de Museviler vardır. Türklerin bir kavmi Musevi’dir. Azerbaycan’da Irak’ta Musevi Türkler vardır. Şu anda İsrail’e bir kısmı göç etti. Ben mesela İsrail’e gittim, Türkçe konuşuyorlar. Ancak Museviler. Rusya’dan gelmişler artık İsrail’de yaşıyorlar. 3 milyon kişi İsrail’e göç etti. Azerbaycan’dan Özbekistan’dan, İran’dan göçler oldu. Dediğim gibi Türklerin bir kavimi Musevi’dir” dedi. 

Eren Aşnaz

http://www.canakkaleolay.com/Yuzyili-askin-gelenek-Kohen-ve-39-Hamurs-42533

 

  • Nisan 2018

3 semavi dinin kenti Antakya’da yaşayan bizler de ara ara bu ÖTEKİ kavramına bir EK daha yapıyoruz ! HOŞGÖRÜ diyoruz ! DİĞERLERİNE karşı HOŞGÖRÜ diyoruz ! Neyi ‘NE’ ya da ‘KİM’ adına HOŞGÖRÜYORUZ, merak konusu ! Aslında bildiğimizden kullanmıyoruz ! Zaten konuştuklarımızın anlam derinliğinde adımlamadan savuruyoruz kelimelerimizi karşımızdakine ! Birbirimizin suratlarına TOKAT atar gibi tüm o kelimeler ! Yok, çarpan etkisinde değiliz ! Zaten öyle toplama-çıkarma yapanlar da değiliz ! EŞİTTİR deyip sonuç peşindeyiz !

Bugün de buna dair…Kalbe değen kelimeler buna dair…

ŞİKAYET gibi algılanan hassasiyet de…

Tamer Yazar

http://www.antakyagazetesi.com/gayrimuslim-deriz-ya-sahi-niye-deriz/

 

Bütün uluslar kendi tarihinin hafızasını oluşturur. Milli kimliklerin oluşmasında da bu tarihin rolü büyüktür. Dolayısıyla tarihin karanlık sayfalarını hatırlatmak asla öç almak için değildir. Aksine, travmatik bir geçmişi hatırlatmak, o tarihi ortak toplumsal bir bilince dönüştürmek içindir. Buna rağmen medyanın önemli bir bölümü, Türk Yahudi toplumunun Holokost’ta hayatını kaybeden altı milyon Yahudi ve kaderini kabullenmeyerek isyan eden direnişçilerle ilgili ‘anma günü’ etkinliklerine yer vermedi. Oysa acıyı paylaşmak; bu konuda yapılan toplantı, panel ve etkinliklere yer vermek toplumların birlikte yaşama kültürünün oluşması içindir. Bir daha asla olmasın diyedir.

Belma Akçura

http://www.milliyet.com.tr/okurun-medyadan-arzuhali/belma-akcura/pazar/yazardetay/15.04.2018/2647569/default.htm

 

  • Mayıs 2018

Netta 'kamuflaj' olarak görülüyor, İsrail'in imajını kurtaran önemli bir öğe olarak değerlendiriliyor.

Bundaki en önemli dayanak ise elbette İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Netta'yı Eurovision finali sonrasında bizzat telefonla araması ve tebriklerini iletmesi; hatta ve hatta hızla sosyal medya hesaplarından paylaşması.

Peki ya tüm bu teorilerin ötesinde bu yılın birincisi kim olmalıydı?

Elbette İsrail.

İsrail öylesine güçlü, orijinal ve dinamik bir şarkıyla yarışmaya katıldı ki...

Rakiplerinin çok da şansı yoktu zaten.

(…) Şaşıracak bir şey yok.

İsteyen istediğine inanacak ancak gerçek değişmeyecek.

Seneye Eurovision İsrail'de düzenlenecek.

Mayk Şişman

http://www.milliyet.com.tr/Eurovision-u-Israil-in-kazanmasi-ve-komplo-teorileri-molatik-7950/

 

Hiçbir ülkenin, kendimizinki dahil, eleştiriden bağışık olmadığı ortadayken, İsrail eleştirisini az kazıyınca, sürekli “bizde yoktur” varsaydığımız çiğ bir Yahudi düşmanlığının, yine soldan sağa tüm yelpazeyi kapsar biçimde, çiğ biçimde altından sırıttığını gözlemleyebilirsiniz. ABD’den bazı hahamların, Fransa’dan bazı düşünürlerin İsrail siyasetini ne denli keskin eleştirdiğine rastlayabilirsiniz.

İsrail’in kuruluşunda yalnızca Yahudi Soykırımı (Shoah/Holocaust) sonrası değil öncesi göçler de olduğunu, orada güçlü bir toplumsal eşitlikçi damar da bulunduğunu öğrenebilirsiniz. İsrail kurulduktan sonra ise asıl büyük nüfus göçünün civar Arap ülkelerinden özellikle Bağdat’tan gerçekleştiğini, daha sonra benzer büyüklükte göçün SSCB yıkıldıktan sonra yaşandığını, bu durumun toplumsal dokuda dolayısıyla siyasette dönüşüm yaşattığını not edebilirsiniz.

Aydın Selcen

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/05/18/filistin-milli-dava/

 

  • Haziran 2018

Dünya Yahudi nüfusunun İsrail dışında yaşayan kesimlerinin büyük çoğunluğu İsrail’i şu veya bu ölçüde eleştirir. Dünyadaki Yahudilerin yine önemli bir kesimi ise neredeyse İsrail’in her yaptığını eleştirir. Ama Türkiye’dekiler için İsrail bir tabudur.

Ben bu Cemaati koruduğumu düşünüyorum. Bir tek kişi ne kadar koruyabilirse… Antisemitizmin olağanüstü ölçüde yaygın olduğu bir ülkede, kalkıp Antisemitizmle açık açık mücadele etmek, yazmak, bunu gündeme getirmek, “Sen Antisemitistsin, ırkıçısın” demek bence önemlidir. Bunu Cemaat’in ileri gelenleri perde arkasından yapmaya çalışıyor, ben açık açık yapıyorum.

Roni Margulies (Röportaj: Ferda Balancar)

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/20742/antisemitizmle-perde-arkasindan-mucadele-yetmez

 

Geçmişteki tecrübelerimizden belli. Bizim hem israil hem de Filistin ile konuşabilmemiz, Hamas üzerinde de etkili olabilmemiz gerekir. İki taraf da bize güvenir, bizi dinlerse, bu tür olayların bir daha çıkmaması için gerekli önleyici diplomasi işini yapabiliriz (Bu, sahada her gün faal olmakla, dolayısıyla tam diplomatik kadrolarla yapılabilecek bir iştir). Filistin’e yardım faaliyetlerimizi de daha rahatça yürütürüz. İsrail de bize tepki olarak Kıbrıslı rumlarla, Yunanistan’la münasebetsiz bağlantılar kurmaya gerek duymaz.

Oğuz Demiralp

http://t24.com.tr/yazarlar/oguz-demiralp-x/gazamiz-mubarek-olsun,19916

 

  • Temmuz 2018

Düzce’de bir Anadolu Lisesi’nde yer alan Kudüs temalı panoda, bir veciz söz ve bir değerli şiir yer alıyor. Birincisi Necip Fazıl’ın: “Yahudiler mi dediniz? Onlar yumurtalarını pişirmek için, dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen lanetlilerdir.” Hemen altında milliyetçi-maneviyatçı dünyanın diğer değerli şairi Sezai Karakoç’un bir şiiri yer alıyor: “Nihayet Mescid-i Aksa’yı da yaktın ey Yahudi!.../Asırların insanlığın ruhunu yaktığın gibi ey Yahudi!.../ Aya çıkarak göğe çıktığını sandın ey Yahudi!..” diye devam ediyor. Diğer değerli bilgilerin yanında aya çıkanların da Yahudi olduklarını böylece öğreniyor çocuklarımız!

İstanbul’daki başka bir okulda gene Kudüs panosu ve orada yer alan levha: “YAHUDİ; Hain, arkadan vuran demektir. YAHUDİ; Sözünde durmaz adam demektir. YAHUDİ; Korkaktır, o ancak mazlum insan öldürmeyi bilir!”

Korkarım örnekleri çoğaltmak mümkündür. Dinini ve kinini unutmayacak çocuklar böyle yetiştiriliyor. Maalesef açık ırkçı bu tavrı açıkça benimsemeyenlerin çoğu, buna karşı ses çıkarmıyor. Olağan bile karşılıyor olabilir. Çok küçük bir azınlık dışında buna itiraz edilmiyor, karşısında mücadele verilmiyor. Yahudiler bu kin ve nefretin açık hedefiler, onların üstünden milliyetçi-mukaddesatçı ideolojinin “yabancı” olarak algıladığı toplumdaki bütün kesimler hedef alınıyor.

Ahmet İnsel

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1013363/Kindar_nesil_boyle_yetistirilir.html

 

İsrail’in kompleks politik kurum ve kültürü, Likud’un oportünist tarzı, etnik ve akrabalık bağlarını öne çıkaran aşiretçiliği, dini yerleşimciliği milliyetçilikle politize etmesi altında yeniden şekilleniyor. Bu da İsrail’in politik canlılığını, demokratik dinamizmini ve uluslararası duruşunu baltalıyor; izole, otantik ve kapalı bir toplumsallığa itiyor.

Peki, tüm bu tabloda neler yapılabilir sorusu önem kazanıyor. Türkiye 2002’den bu yana Filistin’e ve Filistinlilere özel bir önem veriyor; olağan bir dış politika konusu olarak bakmaktansa, tarihi ve ahlaki bir yükümlülük olarak konuyu ve sorunları ele alıyor. Türkiye bu konuda uluslararası aktörlerle, Yahudi diasporasının kurumlarıyla ve İsrail’deki Filistinli politik ve toplumsal aktörlerle ve Yahudi politik elitlerle beraber, İsrail’i tekrar iki devletli çözüm konusunda masaya oturmaya zorlayacak, yerleşimler konusunda geri adım atmasını sağlayacak ve hak-hukuk temelli takibini sıklaştıracaktır.

Gökhan Çınkara

https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/eski-israil-in-olumu-ya-da-yahudi-ulus-devlet-yasasi/1211377

 

  • Ağustos 2018

Türkiye’de Yahudiler ve antisemitizme karşı mücadele vermeye çabalayanlar bugün Batı Şeria’da bıçaklanan Yahudi bir babadan bahsedecek olduğunda bile iki kere düşünüyorsa bu toplumda gerçekten konuşulabilir olan ve olmayan şey nedir?

Hayır, Türkiye’de İsrail eleştirisi konuşulamaz değildir. İsrail eleştirisi sağdan sola son derece geniş bir zeminde kendine alan bulan kelimenin tam anlamıyla ana akım ve sıradan bir eleştiridir. Türkiye’de konuşulamaz kılınmış bir şey varsa o da siyasal İslam’ın antisemitizme nasıl zemin hazırladığı ve popülizmi nasıl güçlendirdiğidir.

Meriç Aytekin

http://www.avlaremoz.com/2018/07/31/turkiye-solunun-israil-hakkinda-yazma-tutkusu-meric-aytekin/

 

İçeriğinden çıkarılarak hükümeti eleştirmek için siyasi bir malzeme haline getirilen Yahudi Cesaret Ödülü, aynı zamanda ayrımcılığı, antisemitizmi ve nefret söylemini de körüklüyor. Benzer söylemlerle Yahudi kelimesi kötünün eşanlamlısı haline getirilirken, farklı kutupları hatta ortak hiçbir paydası olmayan tarafları bile karşıtlıkta birleştirebiliyor.

Şu an muhalefet kanadının bir koz olarak kullanmaya çalıştığı ve anlamından saptırılmaya çalışılan Yahudi Cesaret ödüllerinden sadece bir tanesi kaldı. O da ADL’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Türk diplomatların gösterdikleri cesaret için verilen ödül. Holokost’ta kendi hayatlarını hiçe sayarak Yahudileri ölüm kamplarından ve korkunç bir sondan kurtarmaya çalışan tüm cesurlara bir şükran belgesi olarak sunulan bu ödül takdir edersiniz ki popülist söylemlere malzeme olamayacak kadar değerli.

Karel Valansi

https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/yahudi-cesaret-odulu-uzerine,20268

 

  • Eylül 2018

Özür dilenmek isteniyorsa söylemin ülkedeki muhattaplarından özür dilenmemeli bence. Bu okları daha da onların üzerine yönelten bir tutum bana kalırsa. Mağduru daha da ön plana çıkarmak bir başka yanı ile. Nasıl olmalıydı dersen, söylemin bizzat kendisinin hatalı olduğunu kabul etmeliydi. “Kaş yapayım derken göz çıkardım, nefret söylemi ürettim” denmeliydi. Antisemit bir söylemi tekrarlamış olduğu için Türkiye’de yaşayan Yahudilerden değil tüm kamuoyundan özür dilemeliydi. Çünkü bu söylem aslında sadece Yahudilerin problemi değil. Görülmesi ve anlaşılması gereken tam olarak bu. Tüm toplumu zehirleyen bir nefret bu. Telafi ve özür ise ancak birlikte mücadele etmeyi göze alarak olur bana kalırsa. “Bir başkasının ayakkabıları ile yürümek” şeklinde İngilizce bir deyim vardır. İşte aslında çare tam olarak bu: empati sahibi olmak, kendini bir başkası yerine koyarak söylemi tekrar düşünmek. İşte o zaman söylemin ne denli problemli olduğunu görmek ve anlamak mümkün oluyor. Herhangi bir nefret söyleminde, nefretin muhattabı olan kesimin adı yerine kendinizi, sizi temsil eden bir ismi, tanımlamayı koyun. Örneğin “Yahudiler kötüdür” yerine “Ahmetler kötüdür” ya da “Kadınlar kötüdür” ya da “Türkler kötüdür” diyelim. Genellemelerin ne denli hastalıklı, ne denli tehlikeli olduğunu anlamak böyle mümkün.

Işıl Demirel

https://marksist.org/icerik/Haber/10269/Roportaj-Isil-Demirel-Antisemitizmle-mucadeleye-verilecek-destek-cok-onemli

 

Pastadan en büyük payı kapma yarışındaki İsrail “münhasır ekonomik bölge” anlaşmalarıyla bir adım önde. Benzer şekilde Mısır yönetimi de hak iddia arayışında. Kahire geçen günlerde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Mısır ve Kıbrıs arasında imzalanan münhasır ekonomik bölgelerin belirlenmesine ilişkin anlaşmanın uluslararası hukuka göre herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığı yönündeki açıklamalarına sert yanıt verdi. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, “Söz konusu anlaşmanın geçerliliğini hiç kimse tartışmaya açamaz. Zira anlaşma, uluslararası hukuk normlarına uygun ve BM’ye teslim edildi” demişti.

İbrahim Varlı

https://www.birgun.net/haber-detay/leviathan-dan-afrodit-e-d-akdeniz-de-enerji-savasi-231128.html

 

  • Ekim 2018

Ve son olarak da Molinas’ın çok yerinde ve haklı çıkışıyla bitirelim.

‘Türkiye’de ne olsaydı bu topraklarda yaşıyor olmazdınız’ sorusu ve Molinas’ın katıldığım ve desteklediğim cevabı:

‘Ben buranın, bu ülkenin vatandaşıyım. Ve bir yere de gitmek istemiyorum. Niye gideyim.Sizden ne farkım var benim…’

Evet İvo Molinas.

Ve Molinas gibi ülkemizde yaşayan bu ülkenin Sefarad olan Musevi vatandaşları.

Sizler, bu ülkeye, bu ülke müslümanlarına, müslüman mahallesine gelmiş ve artık bizden olan ve eşit haklara sahip olan, bu ülkenin yerlisi ve vatandaşı olan insanlarımızsınız.

Ve sizin bu mahallede yaşayan insanlardan farkınız yok. Sizler gibi farklı dinden, kültürden olan diğer bütün insanlarımızın da farkı yok.

Böyle düşünenler ve soranlar varsa, bu sizin eksikliğiniz değil, mahalledeki müslümanların Ecdadı tam manasıyla anlamamış olmasındandır….

Sinan Eskicioğlu

http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/10/23/guzel-gelisme-mahalleye-gelen-ivo-molinas-salomdan/

 

Komplo teorilerine meraklı beyinler dünyayı bir odaya kapanan birkaç adamın yönettiğini düşünürler. Hangi ülkede kimin devlet başkanı seçileceğine de, önümüzdeki sezon hangi renkleri giyeceğimize de bu odada karar verilir. Hayali karar vericilerin isimlerini ise çoğu zaman ezbere biliriz: Rotshchild, Rockefeller ve son yıllarda özellikle dünyadaki sağcıların zihnindeki en kullanışlı düşman figürü olan Soros.

Paraları ve nüfuz alanları fazla bu isimlerin çoğunlukla Yahudi olması da düşman yaratma kolaycılığının ürünü. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi siyasi krizlerin etkisini insanlar kendi hayatlarında hissetmeye başladıklarında suçu hazır ve nazır bir düşmanın üstüne yıkarlar ve birçok ilerlemenin sorumlusu Yahudiler hep kolay bir hedeftir.

Oray Eğin

https://www.haberturk.com/yazarlar/oray-egin/2197081-sadece-cumhuriyet-yetmez

 

  • Kasım 2018

Mahallede kimi eski Yahudi evleri hâlâ dursa da bu evlerin geçmişi ve özelliği sadece eski kuşak Ankaralılar tarafından biliniyor. Mahalleye ilk adımınızı attığınızda sizi karşılayan kirişleri süslü ahşap bir ev, polis kulübesine çevrilmiş. Harap haldeki yüksek evlere dikkatli bakınca kırmızı, mavi, yeşil renklerde kırık vitraylar fark ediliyor. Evlerin bir kısmıysa istimlak edilerek eğitim kurumu vb. yapılara dönüştürülmüş. Yahudi Mahallesi’nin bir müze ya da kültürel faaliyet bölgesi olarak işlev görüp koruma altına alınması vaktiyle gündeme gelmiş; fakat proje gerçekleştirilememiş.

Ankara Yahudi Mahallesi’ne dair acı ve tatlı tüm tanıklıklar birlikte yaşamayı öğrenmek adına birer ders niteliğinde. Ayrımcı devlet politikaları, kentlere sahip çıkamamak, kültürlerin kıymetini bilememek. Her birinin sonucunda yine göçen, fakirleşen, yalnız kalan bizleriz, hepimiziz. Mahalleden bana kalan, hiç görmediğim bir dönem ve yaşama duyulan buruk hasret…

Ozan Doğan Avunduk

https://www.gazeteduvar.com.tr/hayat/2018/11/06/kentin-kayip-sakinleri-ankara-yahudileri/

 

Hrant Dink Vakfı’nın nefret söylemi üzerine 2018 yılı Ocak-Nisan ayları için yayınladığı rapora göre, Türkiye medyasında İsrail-Filistin çatışmalarını ve Mescid-i Aksa’da yaşanan gerginlikleri konu alan haberlerde Yahudiler, şiddetle özdeşleştirilip düşmanlaştırılıyor. “İsrail devleti“, “İsrail“ veya “İsrail Savunma Kuvvetleri“ gibi kurumlar yerine sadece Yahudi kimliğinin kullanılmasıyla Türkiye’deki Yahudiler hedef gösteriliyorlar. Ayrıca Türkiye ile ilgili komplo teorilerinin arkasındaki “gizli güç“ olarak sunuluyor ve “Türkiye’ye yönelik bir tehdit“ olarak betimleniyorlar.

Yine Hrant Dink Vakfı’nın araştırmasına göre Yeni Akit ve Milli Gazete gibi sağ görüşlü medya organlarında antisemit haber ve yazılara sıklıkla rastlanıyor. Öte yandan kendilerini “sol“ olarak tanımlayan yayın organlarında da sıklıkla antisemit ifadeler bulunabiliyor, çünkü antisemitizm farklı düşünen kesimlerin bile ortak paydası: “Konu İsrail olduğunda hem sağ, hem de sol kesimin fikirlerinin kesiştiğini gözlemliyoruz.“

Serdar Korucu

https://gazete.taz.de/tr/article/?article=!5537619

 

  • Aralık 2018

Türkiye ile İsrail arasında son zamanlarda süregelen kısasa kısas durumu hâlâ ortak çıkarları olduğu gerçeğini gizleyemiyor. Her ne kadar konu Suriye ve Filistin meselesi olduğunda farklı öncelikleri olsa da, ekonomik anlamda çıkarları önemini koruyor. Bölgesel krizler ise birbirlerine olan ihtiyacı hatırlatıyor. Doğalgaz konusu şu an gündemde olmasa da İsrail’in doğalgazını Avrupa’ya ihraç etmesinin en ekonomik yolu halen Türkiye üzerinden geçiyor. Ve her iki ülkenin anlaştığı bir diğer nokta ise Gazze’de sükunetin korunması ve istikrarın sağlanması ihtiyacı. Bunu da sağlamak ilişkilerini güçlendirmek ve aralarında güveni yeniden tesis etmeleriyle mümkün olabilir. Ancak her iki ülke seçimlere hazırlanırken, ikili ilişkiler de iç siyasetin bir malzemesi haline getirilebiliyor.

Karel Valansi

http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/turkiye-israil-cephesinde-degisen-bir-sey-yok,20954

 

Oda TV yazarı Rafael Sadi “Türkiye’de Yahudi düşmanlığı artıyor” diye yazınca ben de kendisine “Olduğu kadarı zaten vardı.  Artan Yahudi düşmanlığı değil, İsrail karşıtlığıdır” dedim.

Bir itiraz yazısı kaleme aldı.

Sonra yazmaya doyamadı bir daha kaleme aldı.

Konuyu uzatma taraftarı değilim.

Zaten ortada uzatılacak bir şey de yok.

Rafael Sadi haklıdır.

Haklı olmasının nedeni ise basittir.

“Eğer bir Yahudi olarak böyle hissediyorsa”, Türkiye’deki durumu samimi olarak böyle algılıyorsa haklı olması için yeterli ortam oluşmuş demektir.

Devlete düşen Yahudi yurttaşlarımızın böyle hissetmesine neden olan ortamı düzeltmektir.

Fatih Altaylı

https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2258152-niye-bagira-bagira-geliyoruz

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün