Web´den Seçmeler

• Trump’ın bu kararı bölgede fazla bir şey değiştirmeyecek. Sadece ABD’nin tanıması tam bir meşruiyet kazandırmayacak İsrail’e. İran Suriye’yi arka bahçesi olarak kullanmaya devam edecek. İsrail ise İran’a yönelik operasyonlarında Moskova’nın oluruna bakacak. ‘Yüzyılın Anlaşması’na da pek bir faydası yok. İki taraf da barış masasına oturmaya zaten niyetli değil. Bir de ABD, İsrail’e Kudüs gibi reddedemeyeceği hediyeler sunarak Filistinliler nezdinde tarafsız arabulucu özelliğini kaybetmiş durumda. Bir de şu var. Netanyahu’nun yere göğe sığdıramadığı Trump 9 Nisan seçimlerinden sonra İsrail’e dönüp “Filistin tarafını başka türlü masaya oturtamıyorum artık özveri sırası sizde” derse şaşırır mısınız? KAREL VALANSİ – www.t24.com.tr

İzak BARON Diğer
3 Nisan 2019 Çarşamba

 

  • “HİZBULLAH’I İZOLE ETMEYE ZORLAMAK İÇİN ÖRGÜTE KARŞI OLANLAR DAHİL BÜTÜN SİYASİ HAREKETLERE VE KURUMLARA YAPTIRIM UYGULANIR MI?”

Pompeo’nun ziyaretinin ardından zaten epeydir diken üstünde olan Lübnan’ın gündeminde “Hizbullah’ı izole etmeye zorlamak için örgüte karşı olanlar dahil bütün siyasi hareketlere ve kurumlara yaptırım uygulanır mı?” sorusu var.

Muhtemelen ABD ve bazı AB ülkeleri Lübnan içindeki kırılgan yapıyı, ekonomik kriz nedeniyle daha da zorunlu hale gelen sıcak para ve dış yardım ihtiyaçlarını kullanarak Hizbullah’ın izole edilmesini sağlamaya çalışacak. Ancak Lübnan’ı etkilemeyecek şekilde Hizbullah’a yaptırım uygulanması da pek akla yatkın değil. Hatta uzun süredir yaptırım uygulandığı için para transferi dahil bütün işleri için yeni kanallar oluşturmuş olan Hizbullah’ın değil Lübnan’ın daha fazla etkilenmesi mümkün.

Diğer taraftan Şebaa Çiftlikleri dahil Lübnan toprağının bir kısmı da uzun süredir İsrail işgali altında. Trump ile oldukça iyi ilişkileri olan Netanyahu’nun Golan Tepeleri’nden sonra işgal ettiği Lübnan topraklarını da gündeme getirmesi mümkün.

Lübnan-İsrail arasındaki kara ve deniz sınırının belirlenmemiş olması meselesi de var. Bu durum Akdeniz’deki gaz yataklarında hangi ülkenin ne kadar hakkı olduğu sorununu doğrudan etkiliyor.

Bölgeden yapılan aşırı iyimser değerlendirmelerde Trump’ın bütün bu adımları Netanyahu’yu kurtarmak için attığını öne sürenler de var. Malum İsrail içinde yolsuzluk dahil birçok suçlama ile karşı karşıya olan Netanyahu’nun yaklaşan seçimleri kazanması bir çeşit ölüm-kalım meselesi haline geldi.

Hepimizin çok tanıdık olduğu seçim öncesi “Dış düşmanların iyice arsızlaşması ve bir milli kahramanın milli destan yaratması” senaryosu izlediğimizi söylüyor bazı çevreler.

Netanyahu’nun heyecanla duyurduğu Lübnan sınırında Hizbullah’ın (Zaten yıllardır bilinen) tünellerinin aranması ve yok edilmesi operasyonu muhtemelen bu senaryoya uygun bir hamleydi.

HEDİYE LEVENT

Tamamı için:https://www.evrensel.net/yazi/83637/kudusten-sonra

 

  • ABD’NİN STRATEJİK ÇIKARLARI DA “İRAN TEHDİDİ” GİBİ İSRAİL’İNKİNE BENZER GEREKÇELERE DAYANIYOR

Dikkatlerin Suriye sorununun siyasal çözümü üzerinde yoğunlaştığı bir sırada, durup dururken Başkan Trump’ın Golan konusunda aldığı karar şaşkınlık yarattı.

Bu sürpriz çıkışın nedeni konusunda yapılan yorumların çoğu, bunun bir “seçim numarası” olduğu yönündedir. İsrail 9 Nisan’da erken seçimlere gidiyor.

Başkan Trump’ın Netanyahu’yu yeniden iktidarda görmek istediği malum. İste “Golan Jesti” tam bu sırada Netanyahu’ya daha çok oy kazandıracak bir armağan gibi görünüyor. Bir de tabii bu jest, bizzat Trump’ın ABD’deki İsrail lobisi ve Evanjelist çevreleri nezdindeki popülaritesini artırmayı amaçlıyor. Hele ABD’de Başkanlık seçimleri için ilk adımların atılmakta olduğu şu sırada.

Trump kuşkusuz seçim faktörünün yanı sıra, Golan’ın stratejik konumunu da göz önüne bulundurarak bu kararı vermiştir. Golan Tepeleri İsrail’in güvenliği açısından büyük önem taşıyor.

ABD’nin stratejik çıkarları da “İran tehdidi” gibi İsrail’inkine benzer gerekçelere dayanıyor.

Ne var ki ABD bu pozisyonunda yalnız kalıyor. ABD’nin yakın müttefikleri, AB üyesi ülkeler dâhil, uluslararası toplum Trump’ın kararına karşı çıkıyor.

Kaldı ki bu hareket tarzı BM kararlarını, uluslararası hukuk ilkelerini açıkça ihlal ediyor. Gerçi bu sık görülen bir durum. Ama ne yazık ki tekrarı önlenemiyor. Şimdi mesele, Golan’da bu karardan ve ona karşı gösterilen uluslararası tepkiden sonra, ne olacağı, pratikte neyin değişeceğidir. Golan için topyekûn bir savaş olasılığı zayıf gözükmekle beraber, sorunun yeni gerilimlere ve şimdiye kadar nispeten sakin kalan bu cephede çatışmalara yol açması beklenebilir.

SAMİ KOHEN

Tamamı için: http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/sami-kohen/golan-gerilimi-2848261/

 

  • ARAP SİYASİ ATLASINA AHTAPOT GİBİ SARILMIŞ AMERİKAN YÖNETİMİ DİĞER ALANLARDA DA ALTIN VURUŞLAR İÇİN KOŞULLARIN OLGUNLAŞMASINI BEKLEYECEKTİR

İşgal edilmiş topraklarda Amerikan yönetimiyle paslaşarak işletilen bir süreç var. Kuşkusuz nüanslar olsa da bu, Trump ve Netanyahu ile başlamış değil. Şimdi Araplar öylesine çözülmüş halde ki atılan adımların herhangi bir dirençle karşılaşmasını beklemiyorlar. Şöyle geriye dönüp baktığımızda Trump’ın kararına kadar taşların teker teker döşendiğini görüyoruz.

– Geçen sene ABD Dışişleri’nin yıllık İnsan Hakları Raporu’ndan ‘işgal altındaki topraklar’ tanımı siliniverdi. Bu ifade 2017’de raporun başlıklarından, 2018’de bütün metinden çıkartıldı. Bu yaklaşım sadece Golan’ı değil Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni de kapsıyor. Bunu yaptıklarında Dışişleri “Politikamız değişmedi” demişti. Haliyle Golan’dan sonra sıranın Batı Şeria ve Gazze’de olduğunu görmek için kahin olmaya gerek yok. Biraz zaman meselesi. Filistin’e başkent olarak düşünülen Doğu Kudüs’ün üzerini zaten çizdiler. Arap siyasi atlasına ahtapot gibi sarılmış Amerikan yönetimi diğer alanlarda da altın vuruşlar için koşulların olgunlaşmasını bekleyecektir.

– Trump yasadışı yerleşimlerle ilgili ABD’nin göstermelik itirazlarına da son vermişti. Malum 23 Aralık 2016’da BM Güvenlik Konseyi’nden geçen 2334 nolu karar işgal altındaki yerleşimleri yasadışı ilan ediyor.

– Ayrıca 2016’da bir Filistinli tarafından öldürülen Amerikan vatandaşı Taylor Force’un adıyla çıkartılan ve 2018’de yürürlüğü giren yasayla tutuklu ya da katledilen Filistinlilerin ailelerine yardımları kesmediği sürece Filistin Yönetimi’ne bir cent bile verilmeyeceği kararlaştırıldı.

– Okuldan hastaneye birçok hayati kurumu ayakta tutan BM Filistin’e Yardım Ajansı’nın (UNRWA) ödeneği kesildi.

– Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Washington ofisi kapatıldı.

– Trump ayrıca Filistinli mültecilerle ilgili statünün değiştirilmesini istedi. Bu taleple dertleri Filistinlilerin geri dönüş hakkını ellerinden almaktı.

Filistinlilerin nefes borularını kesen bu hamleler basitçe içeride zorda olan Netanyahu’nun paçasını kurtarmaya matuf adımlara indirgenemez. Hepsi uzun vadeli planların uzantıları.

FEHİM TAŞTEKİN

Tamamı için: https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/03/27/seytani-israr-golandan-sonraki-senaryo/

 

  • TRUMP’IN GOLAN ADIMI, ABD VE İSRAİL’İN HEDEF ALINDIĞI MEYDAN SİYASETİNDE NAMLUYA SÜRÜLEN YENİ BİR MERMİ OLDU

Peki Golan nedeniyle Türk-Amerikan ilişkileri yeniden bir restleşme bandına girer mi? Ankara-Washington hattında New York’taki Halkbank davası, ABD’deki Gülen cemaati üyelerinin iadesi, Türkiye’nin Amerikan diplomatik misyonunu 2016’daki başarısız darbeyle ilintilendirmesi, Rusya ile S-400 anlaşması, ABD’den gelecek F-35’lerin tesliminin geciktirilmesi ve Washington’ın Suriyeli Kürtlere desteği gibi nedenlerle halihazırda bir dizi anlaşmazlık söz konusu. Yakış’ın buna yorumu şöyle: “Türkiye, ABD elçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması konusunda nasıl bağırıp çağırdıktan sonra yatıştıysa Golan’la ilgili tepki de buna benzeyecektir.”

Müstafi diplomat Aydın Selcen ise Erdoğan’ın çıkışlarını konjonktüre bağladı. Selcen Al-Monitor’a şu değerlendirmeyi yaptı: "Yeni Zelanda'daki katliam üzerine Türkiye'nin çağrısıyla İİT İstanbul'da toplanmıştı. Erdoğan'ın sessiz kalması düşünülemezdi. Trump, Golan tweetiyle seçim öncesi İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya destek verdi. Türkiye'de de seçim var. Erdoğan ile Netanyahu'nun ilişki düzeyi aşikâr. Bu bakımdan, Erdoğan'ın Golan vurgusunu şaşırtıcı bulmadım”

Öte yandan Selcen, Golan’ın Türk Amerikan ilişkilerindeki ağırlığının diğer kavga konuları kadar olmayacağını düşünüyor: “İlişkiler S-400/F-35 denklemi nedeniyle ağır çekimden gerçek zamana hızlanan bir araba kazasını yaşıyor. Golan o açıdan ne eksik ne fazla bir ayrıntı.”

Türk hükümetinin iç politika malzemesine dönüştürdüğü dış politika konularının başında Filistin ve Suriye meselesi geliyor. Trump’ın Golan adımı, ABD ve İsrail’in hedef alındığı meydan siyasetinde namluya sürülen yeni bir mermi oldu. Ancak pek çok restleşme konusunda olduğu gibi bu da retorik düzeyinden öteye geçmeyebilir.

FEHİM TAŞTEKİN

Tamamı için: https://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2019/03/turkey-israel-usa-cost-of-ankaras-anger-over-golan-heights.html#ixzz5jliBwrLO

 

  • AKP İKTİDARI DÖNEMİNDEKİ TÜRKİYE-İSRAİL TİCARİ İLİŞKİSİ, HİÇBİR DÖNEMDE OLMADIĞI KADAR KATLANARAK ARTMIŞTIR

Kudüs ve Golan işine bir günde gelinmedi. Geçmişte ne ekersen, onu biçersin! Suriye’de emperyalizmin vekalet savaşının ateşine odun taşımışsan, İsrail’le beraber Suriye’nin üzerine çullanmışsan; Kudüs ve Golan nereden çıktı diye şaşırmayacak ve hayıflanmayacaksın! Dış politika; akılla, bilgiyle ve nitelikle yapılır. Çağdışı olan Siyasal İslamcı ideoloji, Yeni Osmanlı hayali ve mezhepsel bakış açısı ile varılabilecek yer güvenli bir liman değil, dokuz oturak karaya oturmaktır! Ve böyle de oluyor!

İktidarın bugüne kadar İsrail’e ve Netenyahu’ya yönelik sarf ettiği sert sözleri ve hatta Yahudi düşmanlığı (antisemitizm) içeren lafları; esasında Türkiye’deki iç kamuoyuna yönelik kandırma girişimleriydi. Hala öyleler! AKP iktidarı dönemindeki Türkiye-İsrail ticari ilişkisi, hiçbir dönemde olmadığı kadar katlanarak artmıştır.

ABD Başkanı Trump, 9 Nisan’da İsrail’de yapılacak olan seçimlerden sonra, İsrail-Filistin sorununa kalıcı çözüm getirecek bir Ortadoğu Barış Planı’nı açıklayacaktı. Damat Kushner, bu nedenle Ortadoğu’da mekik diplomasisi yaptı, yapıyor ve bu kapsamda Türkiye’ye de geldi ve Erdoğan ile görüştü. Ana hatları ile plan; İsrail’in Golan’daki egemenliğinin tanınması, Filistin Devleti ile Ürdün Konfederasyonu, Batı Şeria ve Gazze’de yasadışı yerleşimlere son verilmesi ve barışın 65 milyar dolarlık bir yatırımla teşvik edilmesi. Golan başta olmak üzere, barış planının ana hatlarının İsrail seçimlerinden önce, erkenden açıklanmasının nedeni ise ABD’deki Yahudi Lobisi’nin Netenyahu’yu seçimler öncesinde desteklemeye karar vermesidir.

TÜRKER ERTÜRK

Tamamı için: https://odatv.com/golan-cikisinin-arkasinda-abddeki-yahudi-lobisi-var-26031916.html

 

  • ABD VE İSRAİL’DEKİ BU İÇ TABLODA GOLAN TEPELERİ’YLE İLGİLİ GELİŞMELER, BEYAZ SARAY’DA 25 MART’TA YAPILAN “İMZA TÖRENİ” HEM BAŞBAKAN NETANYAHU’NUN HEM DE BAŞKAN TRUMP’IN İŞİNE YARAMIŞ, İKİSİNİN DE İÇ POLİTİKADA ELLERİNİ KUVVETLENDİRMELERİNE YARDIMCI OLMUŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR

Başbakan Netanyahu 9 Nisan’da önemli bir seçime giriyor. Bu seçimde İsrail Parlamentosu Knettset’in 120 üyesi seçilecek. Seçime çok sayıda partinin girmesi yanında, seçimden sonra Netanyahu’nun Başbakan adayı olup olamayacağı da belli değil. Netanyahu’nun bir süreden beri yolsuzluk suçlamalarıyla başı dertte. Seçimden sonra hakkında dava açılabileceği, bunun da tekrar Başbakan olmasını engelleyebileceği konuşuluyor.

Başkan Trump ise 2. dönem için adaylığını açıklamış gibi. ABD’de 2020 Başkanlık seçim kampanyasına girilmiş durumda. Özel Savcı Robert Mueller’in raporunun hazırlanmasından ve ABD Adalet Bakanına vermesinden sonra, Başkan Trump’ın önündeki, 2016 seçim kampanyasından kalan sorunların büyük ölçüde ve Trump’ın görevden alınması tehlikesinin tamamen ortadan kalktığı görülüyor. Bu durumda Trump’ın 2020 Başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti adayı olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Başkan Trump kendisine 2016 seçimini kazandıran seçmen tabanını kaybetmemek için her şeyi yapacak gibi hareket ediyor.

ABD ve İsrail’deki bu iç tabloda Golan Tepeleri’yle ilgili gelişmeler, Beyaz Saray’da 25 Mart’ta yapılan “imza töreni” hem Başbakan Netanyahu’nun hem de Başkan Trump’ın işine yaramış, ikisinin de iç politikada ellerini kuvvetlendirmelerine yardımcı olmuş gibi görünüyor.      

Amacı ne olursa olsun Başkan Trump’ın Golan Tepeleri ile ilgili ABD tutumunu tamamen ve uluslararası hukuka aykırı olarak değiştirdiği ortada. İsrail’in Golan Tepeleri’ni 1981 yılında ilhak ettiği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği bir kararla bu ilhakı geçersiz ve yok saydığı, Güvenlik Konseyi’nin bu kararının ABD tarafından da desteklendiği biliniyor. BM’in Golan Tepeleri’yle ilgili olarak aldığı birçok karar var. BM Yasası kuvvet kullanarak toprak ele geçirmenin uluslararası hukuka aykırı olduğunu çok açık bir şekilde belirtiyor.

Ayrıca Trump Yönetimi’nin Golan Tepeleri’nde İsrail’in egemenliğini tanımasının uluslararası ilişkilerde kötü bir örnek yaratacağından, başkaları için emsal olacağından da endişe ediliyor. Bugün ABD’nin İsrail’in işgali altında bulundurduğu Batı Şeria’da (Doğu Kudüs) ve Golan Tepeleri’ndeki egemenlik iddialarını destekleyen ABD’nin benzeri olaylarda ilhak girişimlerinde elinin çok daha zorlaşacağı açık.

Ancak ortaya çıkan durum 9 Nisan seçimlerinden sonra Netanyahu’nun İsrail’de Başbakan olarak kalması halinde Orta Doğu’da işlerin çok daha kötüleşebileceğine işaret ediyor. ABD Başkanı Trump’ın desteğiyle Başbakan Netanyahu’nun yeni “maceralara” girişebileceği endişesi yaygın. 9 Nisan seçimlerinden sonra İsrail’de kurulacak yeni hükümetin Haram-i Şerif üzerindeki baskıları arttırmasının, Haram-i Şerif’in statüsünde değişikliklere gitmek istemesinin yaratacağı son derece olumsuz sonuçlar şimdiden görülüyor.

OĞUZ ÇELİKKOL

Tamamı için: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/oguz-celikkol/golan-trump-ve-buyuk-cyrus-41164228

 

  • TRUMP’IN GOLAN KARARININ MC VE BM’DEKİ İŞGALLE TOPRAK KAZANILAMAYACAĞI PRENSİBİNİ KENDİNCE RAFA KALDIRAN YÖNÜ, BAŞKA COĞRAFYALARDA DA EMSALLERİ ÇOĞALTACAKTIR

21 Mart günü, ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nin statüsü hakkında attığı tweet ve bu paylaşımın hemen ardından ertesi gün söz konusu kararı imzalaması, dünya gündeminin ortasına bomba gibi düştü. “Twitter diplomasisi” ile kendi ülkesinin ve dünya kamuoyunun tepkilerine aldırmadan zorlayıcı bir siyaseti öngören ABD Başkanı, aldığı tek taraflı kararlarla hem uluslararası düzenin sinir uçlarıyla oynuyor, hem de kendi müttefiği olan siyasetçilere adeta seçim öncesi “hediyeler” sunuyor. Trump, 1967 Savaşı’nın ardından BM Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı kararında öngörülen, Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Golan Tepeleri’ndeki İsrail işgalini tespit eden kararının Golan bölümünü tamamen yok sayıyor. Bu kendince yarattığı emsal, gelecekte Batı Şeria ve Gazze için de geçerli olabilir. Bu da, Filistin’de kalıcı işgalin ABD tarafından resmen inkar edilmesi sonucunu ortaya koyabilir.

Bu bağlamda 1967 sınırlarını yok sayan ve BM GK’nın 242 sayılı kararındaki “işgal edilmiş topraklar” gerçeğini görmezden gelen Trump’ın “teo con” yaklaşımı, bölgede yıllardır yanan ateşe benzin dökmek gibi gözüküyor. Lenin ve Woodrow Wilson’ın Birinci Dünya Savaşı sonunda farklı şekillerde anlaşmaya vardıkları “işgalle toprak kazanılamayacağı” ilkesi, artık sistemden ayıklanmaya çalışılıyor. Halbuki 1919’dan itibaren uluslararası sistemin kurumları tarafından sistemin var oluşuyla açıklanan ilkenin bir tarafa bırakılması, zaten kırılgan olan sistemin kaosa evrilmesine yol açacak potansiyel çöküşe işaret ediyor. Bu koşullar altında, Trump’ın Golan kararının MC ve BM’deki işgalle toprak kazanılamayacağı prensibini kendince rafa kaldıran yönü, başka coğrafyalarda da emsalleri çoğaltacaktır. Bu tavrın emarelerini İsrail’in yükselen partisi Mavi Beyaz Parti’nin lideri Benny Gantz, Yair Lapid’le Golan’daki yeminiyle vermişti. Trump, bu kararda Suriye’nin toprak bütünlüğünü yok sayarken, İsrail’e değil de sanki Bibi lakaplı İsrail Başbakanı ve Likud partisi lideri Benyamin Netanyahu’ya “kıyak” yapıyor. En çok merak edilen soru da, ABD’nin Başkanı’nın bu kararı almadan önce Suudiler, diğer Körfez ülkeleri ve Mısır’dan da üstü örtülü onay alıp almadığı konusudur. Bu bakışla, ABD artık “başat güç” değil, “spekülatif güç” olmaya adaydır.

DENİZ TANSİ

Tamamı için: http://politikaakademisi.org/2019/03/29/golanda-kaos-ve-duzen-spekulasyonu/

 

  • SEÇİMLERİ ÖNDE TAMAMLAYAN GRUBUN HÜKÜMETİ KURAMAMASI VE YENİ BİR SEÇİME GİDİLMESİ İHTİMALİ DE İSRAİL SİYASET KULİSLERİNDE KONUŞULUYOR

İlk yapılan seçim anketlerine göre, hakkında başlatılan soruşturmalara rağmen Netanyahu ve partisi Likud, yarışı birinci sırada götürüyordu. Hemen onu takip eden Benny Gantz ise İsrail’de siyaset çevresi için yeni bir isim. Gantz, 2011-2015 yılları arasında genelkurmay başkanlığı yapmış ve bu dönemde Filistin’e yönelik gerçekleştirilen iki büyük saldırıyı (2012 ve 2014 yıllarında) komuta etmiş, ayrıca Lübnan savaşında da üst düzey komuta kademesinde bulunmuş bir isim. Netanyahu, Gantz’ın solcu bir hükümet kuracağını ve sol bir hükümetle İsrail’in bütün dünyaya meydan okuyarak kazandığı(!) toprakları tehlikeye atacağını iddia etse de Gantz’ın seçim söylemlerinde Netanyahu’nun bu iddialarına dayanak olacak hiçbir ifade söz konusu değil. Bu ortamda süren seçim yarışında son yapılan anketler, Gantz ve Yeir Lapid’in savunma eski bakanı Moşe Yaalon’un da desteğini alarak kurdukları Mavi-Beyaz ittifakının birinci sırada olduğunu gösteriyor.

1970-1980’li yıllardan bu yana İsrail siyasetinde etkili olan Likud Partisi ve son 10 yılın İsrail siyasetini kendisiyle özdeşleştiren Netanyahu’nun Mavi-Beyaz ittifakı ile girdiği mücadelenin kazananı 9 Nisan akşamı belli olacak. Fakat burada birkaç önemli soru üzerinde durmak gerekiyor.

İlk soru, seçim sonuçları Netanyahu hakkındaki suçlamalara nasıl tesir edecek? Eski başbakanlardan Ehud Olmert hakkında da benzer suçlamalarla soruşturma açılmış ve Olmert, hapis cezası almıştı. Fakat Olmert, hakkındaki iddialar kesinleşmeden evvel görevi bırakmıştı. Netanyahu’nun seçimleri kazanarak halkın desteğini alması halinde, savcı güçlü deliller olduğunu iddia ettiği davayı açmayı erteleyebilir. Fakat dava açılır ve deliller kamuoyuna açıklanırsa Netanyahu’yu zor günlerin beklediğine şüphe yok.

Peki, seçimleri Mavi-Beyaz ittifakı kazanırsa İsrail hükümetinin söylemlerinde bir değişiklik yaşanır mı? Gantz’ın İsrail Direnç Partisi “merkez” veya “sol” olarak değerlendirilmekte ve parti, diğerlerine göre daha liberal bir söylemle seçim kampanyasını yürütmekte. İttifakın seçimi kazanması halinde ülke içinde kısmen özgün bir siyaset izlenmesi ihtimali söz konusu olsa da dış politikada herhangi bir değişiklik yapılması beklenmiyor. İşgal devleti İsrail’de seçimleri hangi grup kazanırsa kazansın, gerek Filistin’e yönelik uluslararası hukuka aykırı eylemlerin ve İran karşıtı söylemlerin gerekse Suriye ve Lübnan’ın kontrol altında tutulma çabalarının aynı şekilde sürdürüleceğinden yana bir şüphe yok.

Bu noktada cevaplanması gereken sorulardan biri de şu: Seçim sonrası koalisyon kurulabilecek mi? Seçim sonrasında cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurma görevi verilen kişi, 61 sayısına ulaşabilmek için büyük ihtimalle birçok partinin kapısını çalacak. Fakat sağ-sol ayrımının derinleşmesi ve iki tarafta yer alan grupların kendi aralarında da ayrışması, bu grupların bir çatı altında toplanmasını zorlaştırabilir. Seçimleri önde tamamlayan grubun hükümeti kuramaması ve yeni bir seçime gidilmesi ihtimali de İsrail siyaset kulislerinde konuşuluyor.

KADRİYE SINMAZ

Tamamı için: https://insamer.com/tr/yaklasan-israil-secimleri-ve-sahadaki-yansimalari_2081.html

 

  • NETANYAHU’NUN YERE GÖĞE SIĞDIRAMADIĞI TRUMP 9 NİSAN SEÇİMLERİNDEN SONRA İSRAİL’E DÖNÜP “FİLİSTİN TARAFINI BAŞKA TÜRLÜ MASAYA OTURTAMIYORUM ARTIK ÖZVERİ SIRASI SİZDE” DERSE ŞAŞIRIR MISINIZ?

Suriye’de süren İran-İsrail vekalet savaşı Golan’ı da kapsıyor. Suriye bu kadar zayıf, İran bu kadar işin içinde olunca, İsrail etrafındaki güvenlik çemberini güçlendirmek için elindeki her türlü seçeneği değerlendiriyor.

ABD sayesinde kısmi bir meşruiyet kazanmak isteyen İsrail’in Golan’a bakışı her zaman bugünkü gibi değildi. Golan, ‘toprak karşılığı barış’ formülü gereği Suriye ile gerçekleşecek bir barış anlaşmasında, tıpkı Mısır örneğinde olduğu gibi, geri verilecek bir bölge olarak tanımlanıyordu. Bu amaçla Netanyahu dahil bir çok İsrailli lider Suriye ile masaya oturmuştu. O dönem ‘toprak karşılığı barış’ formülüne güveniliyordu. Böylece İsrail tanınacak ve güvenlik sağlanacaktı. Ancak İsrail’in 2005’te tek taraflı olarak Gazze’den çekilmesi ve ardından yaşananlar bu formüle olan inancı azaltmıştı.

Suriye’nin Arap isyanları ile başlayan süreçte geldiği kırılgan durum, IŞİD’in bu topraklarda bu kadar güçlenebilmiş olması, İran ve Hizbullah’ın askeri varlığı, Golan’ı İsrail’in güvenliği için çok daha vazgeçilmez hale getirdi. Güvenlik dışında bölge su kaynakları ve petrol bakımından da oldukça önemli. Verimli tarım arazisine sahip Golan’ın İsrail için dini ve tarihi önemini de eklemek gerek.

Trump’ın bu kararı bölgede fazla bir şey değiştirmeyecek. Sadece ABD’nin tanıması tam bir meşruiyet kazandırmayacak İsrail’e. İran Suriye’yi arka bahçesi olarak kullanmaya devam edecek. İsrail ise İran’a yönelik operasyonlarında Moskova’nın oluruna bakacak. ‘Yüzyılın Anlaşması’na da pek bir faydası yok. İki taraf da barış masasına oturmaya zaten niyetli değil. Bir de ABD, İsrail’e Kudüs gibi reddedemeyeceği hediyeler sunarak Filistinliler nezdinde tarafsız arabulucu özelliğini kaybetmiş durumda. Bir de şu var. Netanyahu’nun yere göğe sığdıramadığı Trump 9 Nisan seçimlerinden sonra İsrail’e dönüp “Filistin tarafını başka türlü masaya oturtamıyorum artık özveri sırası sizde” derse şaşırır mısınız?

Ve son olarak, Golan kararı Netanyahu’yu seçimlerde destekleyen iç politikaya yönelik bir karardı ama bir şeyi daha gösterdi. O da çekileceğim derken ABD’nin bu sefer de Golan’dan Suriye’ye yeniden girmiş olduğu.

KAREL VALANSİ

Tamamı için: https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/suriye-ye-arka-kapidan-giris,22074

 

Netten okumalar

 

  • RİTA, BERGE VE MADAM AMATİ - FUNDA CANTEK

https://t24.com.tr/k24/yazi/rita-berge-ve-madam-amati,2220

 

  • NEVE ŞALOM’DAN SURUÇ’A, DİYARBAKIR’DAN YENİ ZELANDA’YA- SİNAN DİRLİK

http://www.yeniduzen.com/neve-salomdan-suruca-diyarbakirdan-yeni-zelandaya-13776yy.htm

 

  • İSRAİL'DE TÜRK DİZİLERİ FIRTINASI ESİYOR - TURGUT ALP BOYRAZ

https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/israilde-turk-dizileri-firtinasi-esiyor/1435268

 

  • ALMAN METAL GRUBU RAMMSTEİN’IN YAYINLADIĞI TEPKİ ÇEKEN TOPLAMA KAMPI VİDEOSU

https://listelist.com/rammsteinin-deutschland-toplama-kampi-video/

 

  • SEDAT'IN HAYATINA MÂL OLAN 'MISIR-İSRAİL BARIŞ ANTLAŞMASI' - AYDOĞAN KALABALIK  

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/sedatin-hayatina-m%C3%A2l-olan-misir-israil-baris-antlasmasi/1430403

 

  • 31 MART 1492, İSPANYA’DAN YAHUDİLERİN KOVULDUĞU GÜN – OSMANLI TARİHİNİN ALTIN SAYFALARINA DAİR - VEYSİ DÜNDAR

http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2019/03/31/31-mart-1492-ispanyadan-yahudilerin-kovuldugu-gun-osmanli-tarihinin-altin-sayfalarina-dair/

 

  • İSRAİL NEDEN GOLAN TEPELERİNDEN VAZGEÇEMİYOR – RAFAEL SADİ

https://odatv.com/israil-neden-golan-tepelerinden-vazgecemiyor-26031917.html

 

  • AYA GÖNDERİLEN 'MEDENİYETİN YEDEK DİSKİ' 30 MİLYON SAYFADAN FAZLA BİLGİ İÇERİYOR

https://tr.euronews.com/2019/03/29/aya-gonderilen-medeniyetin-yedek-diski-30-milyon-sayfadan-fazla-bilgi-iceriyor

 

  • HİTLER’İN ARKASINDAKİ SERMAYE: BMW VE QUANDT AİLESİ – ÖNDER ÖZDEMİR

http://sendika63.org/2019/03/hitlerin-arkasindaki-sermaye-bmw-ve-quandt-ailesi-540023/

 

  • ROŞ PİNA VE KAPILARI - MALKA AZARYAD

https://www.turkisrael.org.il/single-post/2019/03/26/RO%C5%9E-P%C4%B0NA-VE-KAPILARI

 

  • NAZİ YAHUDİ KATLİAMINI BELARUS İNŞAAT SAHASINDA ORTAYA ÇIKARMAK

http://www.sondakikahaberleri.com.tc/dunya/nazi-yahudi-katliamini-belarus-insaat-sahasinda-ortaya-cikarmak/1757.html

 

  • “YEMENLİ BEBEKLER OLAYI” VE KAYBOLAN BİNLERCE ÇOCUĞU HATIRLAMAK - VİNCENT CALVETTİ-WOLF (ÇEVİRİ: NESİ ALTARAS)

http://www.avlaremoz.com/2019/04/01/yemenli-bebekler-olayi-ve-kaybolan-binlerce-cocugu-hatirlamak/

 

Takılan tweetler

 

İstanbul LOOK‏ @IstanLOOK 30 Mar

Daha fazla

İzmir'in Mezarlıkbaşı semtindeki Musevi okulu.

 

https://twitter.com/IstanLOOK/status/1111886313224048640

 

Muammer Gökçin‏ @MuammerGokcin 27 Mar

Daha fazla

Manisa-Akhisar Yahudi Mezarlığı

 

https://twitter.com/MuammerGokcin/status/1111024731858370561

 

Muammer Gökçin‏ @MuammerGokcin 27 Mar

Daha fazla

Unutulmuş Bir Cemaat Manisa Yahudileri - Oryehouda Tarım Okulu - Akhisar Musevi Mezarlığı - Manisa'da Yahudi İzleri

https://sinirlarolmadan.blogspot.com/2017/08/unutulmus-bir-cemaat-manisa-yahudileri.html

 

 

https://twitter.com/MuammerGokcin/status/1111025519330582533

 

DW Türkçe‏ @dw_turkce 26 Mar

Daha fazla

"Toplama kampı önünde poz verirken ölenlerin anısına daha saygılı olun!" Auschwitz Müzesi yetkilileri, toplama kampı önünde fotoğraf çektiren turistleri uyardı

https://twitter.com/dw_turkce/status/1110633444378329089

 

Zamanlar Değişirken‏ @Dylan_AcikRadyo 27 Mar

Daha fazla

Ayaklı müzik ansiklopedisi, gitar aşığı, davudi sesli radyocu, duygu adamı, güzel insan Jak (Baba) Kohen'i kaybettik. Bilen bilir, @acikradyo'yu Açık Radyo yapan insanlardan biriydi. Çok hoş biriydi gerçekten. Başımız sağ olsun.

 

https://twitter.com/Dylan_AcikRadyo/status/1110869296375320576

 

Türk Dış Politikası‏ @TrDisPolitika 26 Mar

Daha fazla

1965: vergi rekortmenlerini açıklama yasası çıkınca, rekortmenlerin bir çoğunun Musevi olduğu görülmüş, bu konu başta YÖN dergisi olmak üzere basının epey ilgisini çekmiş

 

https://twitter.com/TrDisPolitika/status/1110457435297329152

 

Murad Çobanoğlu‏ @muradcobanoglu 30 Mar

Daha fazla

Osmanlı'da Yahudi nüfusun Anadolu'daki en önemli yerleşim alanları arasında Bursa gelirdi. Bursa'da yaşan bir Yahudi kadın yerel kıyafetleri içinde ~1880

 

https://twitter.com/muradcobanoglu/status/1112066896348758016

 

Murad Çobanoğlu‏ @muradcobanoglu 30 Mar

Daha fazla

Osmanlı'da Yahudi kadınlar ~1870

 

https://twitter.com/muradcobanoglu/status/1112066145786478593

 

Prof.Dr. Haluk Savaş‏ @drhaluksavas 27 Mar

Daha fazla

2003’de İstanbul’da 2 sinagog bombalandı. 24 musevi vatandaşımız hayatını kaybetti. Sizce o zamanki Başbakan kipa (musevi takkesi) giyip cenaze törenine katılsa ve TBMM’de Tevrat okunsa halkımızın çoğunluğu bunu onaylar, hoşgörü ile karşılar mıydı?

 

https://twitter.com/drhaluksavas/status/1110836513921740800

 

Auschwitz Memorial‏ @AuschwitzMuseum 27 Mar

Daha fazla

İngilizce dilinden Microsoft tarafından çevrildi

27 Mart 1944 | 1, 003 Yahudinin #Drancy işgal altında bıraktığı bir taşıma #France #Auschwitz. Bunların arasında Esther Behar 1889 doğumlu, Konstantinopolis'te #Turkey. 30 Mart 1944 tarihinde kampa vardığınızda bir gaz odasında öldürüldü. (Fotoğraf: @yadvashem)

 

https://twitter.com/AuschwitzMuseum/status/1110953678406631424

 

Mehtap Demir Güven‏ @mehtapdem 30 Mar

Daha fazla

Etnomüzikolog ve müzisyen Doç. Dr. Mehtap Demir The Van Leer Jerusalem Enstitüsünün düzenlediği konuşma serisinde; “İsrail ve Türkiye arasında Kültürel Etkileşim ve Müzik” konulu konferans verecektir

 

https://twitter.com/mehtapdem/status/1111970770639638528

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün