İngiliz futbolunun en büyük trajedilerinin tanığı

Brezilyalı futbol yıldızı Pele’nin ünlü bir sözü vardır: “Başarı kaza değildir. Başarı, elindekini koruma, öğrenme, çalışma, fedakârlık ve en önemlisi yaptığın ve öğrendiğin şeyi sevmektir.” Futbol tarihi da başarıdan yoksun değil. Ama futbol dinamik bir oyundur, bir atağın aniden bir kontraya dönüşebildiği gibi, bir başarı aniden bir trajediye dönüşebilir.

Eran KAN Spor
22 Mayıs 2019 Çarşamba

Tarihte bir oyuncu kariyeri boyunca sınırsız başarıya, ardından da akıl almaz trajedilere tanıklık etti. Bu oyuncu efsanevi Liverpool kalecisi Bruce Grobbelaar’dır.

6 Ekim 1957’de Güney Afrika’da doğan Bruce David Grobbelaar çocukluğunu komşu ülkeleri Rodezya’da (şuan Zimbabwe) geçirdi. Ergenlik yıllarına doğru yetenekli bir kriket oyuncusu olması sebebiyle yetenek avcılarının gözüne girdi. Yeteneğini beysbol alanında kullanabileceğini düşünen Amerikalılar genç Grobbelaar’a ABD’de burs imkânı sundular ama kendini futbola adamak istediğini belirten Grobbelaar teklifi reddetti. Rodezya ve Güney Afrika’da sırasıyla Highlanders FC ve Durban City FC takımlarında forma giyen Grobbelaar yaşından dolayı zorunlu askerliğe gönderildi. 1975 yılında 11 ay askerlik yapan Grobbelaar Zimbabwe’nin bağımsızlık savaşında yer aldı. Geçen sene İngiliz gazetesi The Guardian ile yaptığı röportajda askerlik anılarından bahseden Grobbelaar, öldürdüğü ilk kişiyi hiç unutmadığını, ama kaç kişi öldürdüğünü belirtmek istemediğini dile getirdi. Futbol olmasaydı da kâbuslarından asla uyanamayacağını söyledi. Savaş boyunca kendini en çok dayadığı hayalinin Liverpool’da oynamak olduğunu asker arkadaşlarına defalarca belirtmiş. Grobbelaar askerdeyken kendi hayatta kalma içgüdülerini keşfetmekle birlikte kendini nasıl sevdirebileceğini de öğrenmiş. Çoğunluğu siyahi bir orduda beyaz bir asker olarak zorlanmayı beklerken futbol aşkı ve eğlenceli kişiliğiyle insanlarla iyi arkadaşlıklar kurmayı başarmış. Ona “Jungleman” yani orman adamı diyen asker arkadaşları kendisini beyaz bir adamın kılığında siyahi bir adam olarak tanımlar.

Bağımsızlık savaşından futbola

Grobbelaar savaşın ardından futbola devam etti. 1979 yılında Güney Afrika’da yurtdışından yetenek avcılarının geldiği bir kampa katılarak Kanada takımı Vancouver Whitecaps temsilcilerini etkiledi. 4 Ağustos 1979 tarihinde Whitecamps adına ilk maçına çıktı. Los Angeles Aztecs’e 2-0 kaybedilen maçta, Grobbelaar’ın yediği gollerden birini futbol efsanesi Johan Cruyff atmıştı. Grobbelaar, sezonun geri kalanını takımın yedek kalecisi olarak geçirdi.

Kanada’da geçirdiği sezon boyunca ilk 11’e girme çabalarında sonuç bulamayan Grobbelaar, İngiliz dördüncü lig takımı Crewe Alexandra’ya transfer oldu. Whitecaps sezonu sırasında İngiltere’ye seyahate geldiği sırada West Bromwich Albion takımının denemelerine girip, çalışma izni olmaması sebebiyle transferi gerçekleşemeyen Grobbelaar, sonunda kendini İngiltere’de bulmuş oldu. Crewe’da oynadığı sırada bir penaltı da atarak kariyerinin ilk ve tek gölünü atan Grobbelaar hâlâ Liverpool’da oynama hayaline tutunuyordu. Liverpool’un baş yetenek avcısı Tom Saunders’ın kendisini izlemesi ile farkında bile olmadan hayallerinin takımını etkilemeyi başardı. Efsanevi Liverpool Teknik Direktörü Bob Paisley, Grobbelaar’ı 17 Mart 1871’de Anfield’a transfer etti.

Liverpool hayali gerçek oldu

Liverpool’a geldiği ilk sezon zamanın en iyi kalecilerinden biri olarak görülen Ray Clemence’in arkasında oynamak zorunda olan Grobbelaar, Clemence’in Tottenham Hotspur’a beklenmedik transferi ile kendini takımın en önemli parçalarından biri olarak buldu. Grobbelaar, enerjik ve esnek vücudu ile birçok kalecinin uzanıp yumruklayacakları şutları kavrayıp tekrar oyuna sokabilmesi ile oyunu Liverpool lehine hızlandırabiliyordu. Sahada sergilediği güven ile yavaş yavaş kendini takımına ve taraftarına sevdirmeye başladı. Özellikle takımı ile arasındaki bağları güçlendirmekte zorlanan Grobbelaar, takımın aralarında yaptığı partilerde şaklabanlık yaparak kendini takımın gözde oyuncularından biri haline getirdi. Grobbelaar’ın ifadesiyle, kendini takım arkadaşlarına sevdirmesi, bir partide arkadaşının birasını kaşlarıyla açmasıyla başlamış.

Paisley, Fagan ve Danglish altında Liverpool’da 14 yıl geçiren kaleci altı lig şampiyonluğu, üç FA Cup kupası, üç Football League Cup (Futbol ligi kupası) ve bir Avrupa şampiyonluğuna imza attı.

Ancak Liverpool kariyeri sadece başarılarla dolu değildi.

1985 yılında Juventus ile Liverpool arasında oynanan Avrupa Kupası finalinde taraftarlar arasında çıkan gerginliğin ardından Heysel Stadının bir duvarının çökmesi ile 39 Juventus taraftarı hayatını kaybetmişti. Tarihe ‘Heysel Felaketi’ olarak kazınan bu facia sırasında Grobbelaar sahadaydı. Bir yandan hayatını acıyla kaybeden taraftarların sesini duyarak… Sadece dört sene sonra Liverpool’un Hillsbrough Stadında yaptığı kupa maçı sırasında İngiliz güvenlik ekiplerinin giriş kapılarını erken kapamaları ile yüzlerce Liverpool’lu tel kapılar arasında sıkıştı. 96 taraftar hayatını kaybetti. Hillsbrough felaketi sırasında da Grobbelaar sahadaydı. Kalesinin giriş kapılarının önünde olmasından dolayı bazı taraftarların kendisinden yardım istemesi ama Grobbelaar’ın hiçbir şey yapamaması kendisini derinden etkiledi.

Dört yılda İngiliz spor tarihinin en büyük iki felaketini yaşayan Grobbelaar bu trajedileri askerlik yıllarına benzetir. Liverpool’un ardından farklı takımlarda kısa süreli kalan Grobbelaar asla Liverpool’daki formuna geri ulaşamadı ve kariyerini bir efsane olarak bitirdi.

Grobbelaar, kendini hayalperest Rozedyalı bir çocuktan bir Liverpool efsanesine taşımayı başardı. Aynı Pele’nin söylediği gibi başarısı bir ‘tesadüf’ değildi. Aksine, çocukluğundan askerlik yıllarına kadar her deneyimi, onu Liverpool’daki başarılara ve felaketlere hazırlıyordu.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün