Web´den Seçmeler

• “Türkiye’de antisemitizmin Avrupa’daki gibi sistemleştirilmiş olduğunu düşünmüyorum. Bence çok daha naif. Almanya’daki gibi kurumlaşmış, daha da ileri gideyim Fransa’daki gibi bir antisemitizm Türkiye’de yok. Ancak son zamanlarda çok arttı. İsrail düşmanlığı maskesi altında arttı. Maskesi altında diyorum çünkü bugün aydın, düzgün bir insanın antisemitim diye ortaya çıkması kolay değildir ama Anti İsrail’im demesi kolaydır. Yahudi olarak İsrail devletinin varlığına çok büyük bir sempatim var ama şu andaki hükümetlerin siyasetine taban taban zıt bir yerde duruyorum ve son derece karşıyım.” MARİO LEVİ - www.kitaptansanattan.com

İzak BARON Diğer
19 Haziran 2019 Çarşamba
  • SON YAYINLANAN ANKETLERE BAKILIRSA, İSRAİL’DE SAĞ VE SOL ARASINDAKİ DENGE TAM BİR EŞİTLİĞE GELMİŞ DURUMDA. İSRAİL SİYASETİ TAM DA TORA GELENEĞİNDEKİ ÖZLÜ SÖZDE KENDİNİ BULABİLİR: “TAM LO NİŞLAM” (BİTTİ AMA TAMAMLANMADI).

Dindarlar ve sekülerler arasındaki gerilimler siyasal ve toplumsal alanı şekillendirirken şu sıralar “yeni olan” nedir sorusu sorulabilir. Bir din olarak Yahudiliğin, Siyonist projeksiyon içerisindeki konumlanışı milliyetçi-dindarlar, sol partiler ve dindar Siyonistler açısından tartışma konusu haline geldi. Bu tartışmalı konunun bir uzantısı olarak, Netanyahu’nun Ultra-Ortodoks partilere yakınlaşması ise İsrail’de sağın mevcut anlam dünyasını yansıtması açısından değerli. Bibi’nin karşılaştığı adli soruşturmalar siyaset yapma ve manevra kabiliyetini sınırlarken öte yandan devletin, İsrail’in seküler toplumsal kesimleri için değerli görülen kurucu kurumlarına muhafazakar ve sağ toplumsal kesimlerin güveni sarsılıyor. Muhafazakar ve sağcı İsrailliler için, anayasa mahkemesi, polis ve soruşturma ekibi Bibi’ye komplo kuruyor ve şu soruyu soruyorlar: oyumuzu verdik, sözümüzü söyledik, Bibi neden hâlâ “Başbakan” değil? Bibi ise partisi Likud’u aşacak şekilde, genel ve geniş anlamda sağ siyasetin tüm yelpazesini İsrail siyasetinde kendi etrafında mobilize etmeye çalışıyor. İsrail sağı ise buna karşın birbirinden oldukça farklı dünya görüşüne sahip partilerden, ideologlardan ve aktivistlerden oluşuyor. Yehuda ve Şomron’da yerleşik halde bulunan yerleşimcilerin güdülediği yeni milliyetçi sağ siyaset, Likud etrafında öbeklenen merkez sağ unsurların hâkim olduğu muhafazakar sağ siyaset, dindarlar ve milliyetçilerin başını çektiği siyaset, dindarların hâkim olduğu siyaset olarak çeşitli gruplar sağ siyasetin temel taşıyıcı aktörleri olarak öne çıkıyor.

(…) İsrail’de ulusal kimlik, devlet öncesi gerçekleşen Siyonist göç dalgaları, 1948’de İsrail’de devlete ve vatandaşlığa formasyon kazandırılması ve son olarak 1967 Savaşları ile toplumsal-siyasal aşamanın açılmasıyla olgunlaşmaya çalışıyor. Bu üç aşamanın beraberinde İsrail’de var olan siyasal ayrışma hatlarını da belirginleştirdiğini unutmayalım. Özetle, Siyonist ve anti-Siyonist ayrışması, dindar ve seküler ayrışması, serbest piyasa yanlıları ve sosyalist dünya görüşüne sahipler arasındaki ayrışma ve son olarak etno-milliyetçiler ve inşacılar arasındaki ayrım hatlarını belirlemek de mümkün. İsrail’de ulusal kimlik kapsayıcı ve toplumsal tutkal niteliklerini taşısa da kurumsal ve toplumsal düzeyde mutabık kalınan elit bir konseptten söz etmek güç. Bibi’nin koalisyon görüşmelerindeki başarısızlığı da aslında tam da bu yukarıda bahsettiğimiz yapısal siyasal ve toplumsal faktörlerden kaynaklanıyor. Esasında temel problem, koalisyon kurulamamasından ziyade toplumsal sektörler arasındaki ayrışmanın siyasal süreçlerle çözüme kavuşturulamamasında yatıyor. İsrail siyaseti ise seçim barajı kaynaklı nedenlerden dolayı oldukça parçalı bir dokuya sahip. Seçim barajının İsrail’de yüzde 3,25 olduğunu düşündüğümüzde bu tablo daha net anlaşılabilir. Kısaca, bir yanda İsrail toplumundaki yapısal dinamikler öte yanda seçimlere hukuki formasyon sağlayan düzenlemeler İsrail siyasetini parçalı ve marjinal kılarken yerli aktörlere de fırsat kapılarını aralıyor.

Son yayınlanan anketlere bakılırsa, İsrail’de sağ ve sol arasındaki denge tam bir eşitliğe gelmiş durumda. İsrail siyaseti tam da Tora geleneğindeki özlü sözde kendini bulabilir: “Tam Lo Nişlam” (bitti ama tamamlanmadı).

Gökhan Çınkara

Tamamı için: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-de-siyasi-kulturun-ve-istikrarin-testi-olarak-erken-secimler/1506405

 

  • LİBERMAN, ULTRA-ORTODOKS YAHUDİLERİ DE KAPSAYAN ASKERLİK KONTENJANIN ARTIRILMASI TALEBİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİNİ, TOPLAM 16 SANDALYEYE SAHİP HAREDİ PARTİLERİN BİLMESİNİ İSTİYOR

İsrail Demokrasi Enstitüsü’nün (IDI) son raporuna göre, ultra-Ortodoks Yahudi topluluğu ülkede nüfusun yüzde 12’sini oluşturuyor. Ancak topluluk 2065’e kadar İsrail’in toplam nüfusunun 3’te birine tekabül edecek.

Daha geçen ay Kudüs’te Haredi cemaatiyle güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Sebebiyse Eurovision şarkı yarışmasının finallerinin cumartesi günü yapılarak Şabat’ın kutsallığına aykırı görülmesiydi.

Haredi göstericiler ayrıca, cumartesi günleri dükkanların, alışveriş merkezlerinin ve otoparkların açık olması nedeniyle sık sık polisle karşı karşıya geliyor.

Öte yandan bu da, Aşkelon ve Aşdod’da mağazaların hafta sonu dini sebeplerle kapalı olmasını protesto eden öfkeli laiklerle güvenlik güçleri arasında başka çatışmalara yol açtı.

Bu gerilimleri vurgulayan eleştirmenler ultra-Ortodoksların devlete büyük ölçüde yük olduğu yönünde suçlamada bulunuyor.

Eleştirmenler ayrıca, Ultra-Ortodoksların çoğunlukla devlet yardımına bel bağlayan, iş gücüne az katkıda bulunan ve dolayısıyla az vergi veren yoksul aileler olduğunu söylüyor.

IDI verilerine göre, çalışabilecek yaşa gelen Haredi erkeklerinin yaklaşık yarısı işsiz. Bunların birçoğu çalışmak yerine tüm gün Tevrat’ı öğrenmeyi ve anlamaya çalışmayı tercih ediyor. Çalışma yaşındaki Ortodoks olmayan erkeklerinse sadece yüzde 10’unun işsiz olduğu belirtiliyor.

Öte yandan Haredilerin istihdamı istikrarlı bir şekilde artsa da, bu kesimin çalışanları genellikle düşük ücretli ve yarı zamanlı işlerde çalışıyor. Ultra-Ortodoksların neredeyse yüzde 50’si yoksulluk içinde yaşıyor.

Bir diğer tartışmalı konuysa zorunlu askerlik. İsrail’in kuruluşundan bu yana, tüm günlerini dini eğitime ayıran ultra-Ordodoksların askerliği tecil ettirme ve sonrasında da askerlikten ömür boyu muaf olma hakları bulunuyor.

Çünkü Ortodoks liderler, kadın ve erkeklerin birlikte bulunduğu orduyla tam bütünleşmenin dini yaşam tarzlarını zayıflatacağından korkuyor.

Ancak son yıllarda askere yazılan genç Haredi erkeklerinin sayısında yüzde 50 civarında artış oldu. Knesset Araştırma ve Bilgi Merkezi’nin (RIC) geçen yılki raporuna göre, orduda kayıtlı 7 bin Haredi asker bulunuyor. 

Yine de çoğu kişi Haredilerin askerlik hizmetinden kaçınmasından dolayı cezalandırılmamasını haksızlık olarak görüyor.

Son birkaç yıldır, Haredilerin askere alınması ve gitmeyenlerin cezalandırılmasına yönelik ciddi askeri kanun tartışmaları yaşanıyor.

Bu tartışmalar Netanyahu’nun koalisyon kurma çabaları sırasında zirve yaptı.

Liberman, ultra-Ortodoks Yahudileri de kapsayan askerlik kontenjanın artırılması talebinden vazgeçmeyeceğini, toplam 16 sandalyeye sahip Haredi partilerin bilmesini istiyor.

Knesset’in Haredi üyeleri ise Liberman’ın pozisyonunun ideolojik değil kişisel olduğunu ileri sürüyor.

Pindrus, “Bizimle doğru dürüst bir müzakere yapmadı. Onun hayır bizim de evet dediğimiz bir durum olmadı; bu bir oyundu. Konunun ultra-Ortodoks partilerle ilgisi olduğunu sanmıyorum; bu, Liberman’la nefret ettiği Netanyahu arasında bir tartışma” dedi.

Diğer ultra-Ortodoks partisi Şas’ın bir üst düzey yetkilisi de Pindrus’un sözlerine destek verdi. Yetkili, şunları söyledi:

“Avigdor Liberman, Netanyahu’yu devirmek istedi. Şas üyeleri askerlik tartışmasının yeniden seçime gidilmesinin sebebi olmadığından ve Liberman’ın Netanyahu hükümetine katılmamasının ardında tamamen kişisel sebepler olduğundan emin.”

Her 2 parti de İsrail’de aşırı muhafazakar politikalar uygulanmasını istedikleri iddialarını reddederken, gelecek seçimlerdeki amaçlarının “statükoyu korumak” olduğunu kaydetti.

Ülkenin dini yasalarla yönetilmesine ilişkin son dönemdeki çağrıların da ultra-Ortodoks siyasetçiler tarafından değil, aşırı sağ partilerin ittifakı olan Birleşik Sağ tarafından yapılması da dikkat çekiyor.

Haham Pfeffer de, Haredi cemaati “böyle patlamaya hazır bir konuya müdahil olmayacağını” belirtti.

Bu da mecliste dikkate sandalye sayısına sahip ultra-Ortodoksların gelecek seçimlerin tayin edicisi olabileceği anlamına geliyor.

“Hiç kimse Harediler olmadan sağcı bir koalisyon kuramaz” diyen Haham Pfeffer, sözlerini şöyle tamamlandı:

 “Onları ‘son damla’ olarak görmeyen bir koalisyonun kurulması zor.”

Bel Trew

Tamamı için: https://www.independentturkish.com/node/40756/yazarlar/israil%E2%80%99de-iktidar%C4%B1n-yeni-belirleyicileri-ultra-ortodokslar-m%C4%B1

 

  • “KİTAPLARIM 34 DİLE ÇEVRİLDİ AMA HANGİ DİL YOK ARALARINDA? HALA İBRANİCE’YE ÇEVRİLMEDİ MESELA…”

Türkiye’de Yahudi bir yazar olmaktan dolayı bazen nefret söylemlerine ve sosyal medya lincine maruz kaldığını biliyorum. Yok yere linç edilmek sende bir öfke uyandırıyor mu?

“Dönemsel olabiliyor. Böyle bir şey yok dersem yalan söylemiş ve birilerine yaltaklanmış olurum. Yer yer çocukluğumdan başlayarak Yahudi varlığımdan rahatsızlık duyan ve hissettiren insanlarla karşılaştım. Türkiye’de antisemitizmin Avrupa’daki gibi sistemleştirilmiş olduğunu düşünmüyorum. Bence çok daha naif. Almanya’daki gibi kurumlaşmış, daha da ileri gideyim Fransa’daki gibi bir antisemitizm Türkiye’de yok. Ancak son zamanlarda çok arttı. İsrail düşmanlığı maskesi altında arttı. Maskesi altında diyorum çünkü bugün aydın, düzgün bir insanın antisemitim diye ortaya çıkması kolay değildir ama Anti İsrail’im demesi kolaydır. Yahudi olarak İsrail devletinin varlığına çok büyük bir sempatim var ama şu andaki hükümetlerin siyasetine taban taban zıt bir yerde duruyorum ve son derece karşıyım. İsrail vatandaşı olsaydım var olan hükümete karşı mücadele etmek için elimden geleni yapardım. İsrail’i İsrail yapan son derece dürüst ve temiz insanlar da var.

Bu saldırılarla sosyal medyada karşılaştım. 5-6 yıl, en çok 7 yıl önce Yahudi soykırımı yıldönümünde Twitter’da basit bir tweet attım ve ‘Bir daha asla…’ yazdım, her yerde kullanılan da bir tabirin Türkçesi. Altına gelen yorumlara ve hakaretlere, linç isteğine inanamazsın Pınar… ‘Keşke Hitler hepinizi yaksaydı, yok etseydi’… ‘Siz bunu söyleyip mağduru oynuyorsunuz da Filistinliler’e yaptığınızı nasıl açıklayacaksınız?’ gibi yorumlar!”

Ben yapmadım deseydin onlara… Moda’da kitap yazıp duruyorum, plaklarımı dinliyorum, okuyorum, düşünüyorum, evleniyorum, boşanıyorum, ne bileyim çocuk yapıyorum filan deseydin ya onlara…

“Ben bunu 1 yıl sonra Yahudi Kongresi’nde anlattım. Aynısını söylediler. Sen mi yaptın ki dediler ve çok güldük. Ama maalesef bunu söyleyenler, yazanlar buna inanarak yapıyorlar…”

Bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi demiş ya Tezer Özlü… Kadınların da hayatı bu anlamda çok daha zor…

“Evet, kesinlikle katılıyorum.”

Samimiyetimize dayanarak son bir soru soracağım. Azınlık olmanın bir avantajı, somut bir avantajı yok mu peki?

“Evet pozitif bir tarafı var… Kültür… Yani, Yahudi olmayanın bilmediği ve hissedemeyeceği bir inanç, kültür ve mirasını biliyorsun. Hikâye etme geleneği ve konu bulmada çok ilham verici bir durum. 2 kültür bir arada. Yahudi evinde ve ailesinde büyüyorsun, yaşattıklarını yaşıyorsun, azınlık psikolojisini yaşıyorsun. Bir yandan da Müslüman bir ülkede yaşıyorsun. Sabah ezanının duygusunu, sıcak ramazan pidesi nedir biliyorsun.

Bu ülkenin geçmişi Osmanlı’dan itibaren farklı dinden insanlarla dolu. Ancak azınlıklar -yani adlarını koyalım istersen- Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler asla birbirlerine destek çıkmaz, bu koca bir efsanedir ve yalandır. Çünkü hiçbiri birbirini sevmez ve çekişme vardır aramızda.”

Azınlık derken aslında tüm azınlıkların birbirine desteğini değil de kendi cemaatini kastediyorum. Yahudi olmanın, çevrenin, yazarlığına, önünün açılmasına somut bir avantajı oldu mu?

“Hayır, şöyle söyleyeyim sana… Ne Türk Yahudi cemaatinden ne de dünya cemaatinden somut bir fayda görmedim. Bu konuyu açman çok iyi oldu. Bazen bu düşünülüyor ama ben de şöyle diyorum. Keşke görseydim, görseydim de itiraz etmezdim. Yok, Pınar, yok… Keşke görseydim! Hayır asla demezdim inan bana. Kitaplarım 34 dile çevrildi ama hangi dil yok aralarında? Hala İbranice’ye çevrilmedi mesela…”

Mario Levi (Söyleşi: Pınar Küçükyıldırım)

Tamamı için: http://www.kitaptansanattan.com/roportaj/istanbulun-ruhuna-dokunan-yazar-mario-levi/

 

Netten okumalar

 

  • GERİDE KALAN AKRABALARIM KAMPLARDA ÖLDÜRÜLDÜ

The Final Hour belgeselinde ailesinin izini süren Deniz Bensusan’dı. Belgeselde Sefarad Yahudilerinin yüzyıllar boyunca kullandığı Ladino dilinin yakında gelecekte konuşulmayacak olmasına değiniliyor ve İspanya, Portekiz, Yunanistan gibi Sefarad Yahudileri’nin yaşadığı ülkelere gidiliyor. Belgeselin anlatıcısı olan Bensusan’ın ailesi bir zamanlar Osmanlı’ya bağlı Selanik’te yaşarken İstanbul’a geliyor. Geride kalan ailesinden 60 kişi ise Auschwitz’de öldürülüyor. The Final Hour’da kamplara gönderildiği için haber alamadıkları yakınlarının hikayesini de yer veriliyor.

https://www.youtube.com/watch?v=IsZZIIUB3Qw&t=89s

 

  • GOOGLE STREET VİEW İLE ANNE FRANK'İ ZİYARET EDİN

https://www.chip.com.tr/haber/google-street-view-ile-anne-franki-ziyaret-edin_82770.html

 

  • MANİSA’DAN NEW YORK’A BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ: MORİS ŞİNASİ

https://forumusa.com/amerika-usa-amerika-birlesik-devletleri/manisadan-new-yorka-bir-basari-oykusu-moris-sinasi/

 

  • YAHUDİ DÜNYASI 20 YIL SONRA NEYE BENZEYECEK? - KAYNAK: JNS, GARY SCHİFF ÇEVİRİ: BETSY PENSO

http://www.avlaremoz.com/2019/06/15/yahudi-dunyasi-20-yil-sonra-neye-benzeyecek/

 

  • IMRE KERTÉSZ: BİR HAYATTA KALMA HİKAYESİ

https://aklinizikesfedin.com/imre-kertesz-bir-hayatta-kalma-hikayesi/

 

Takılan tweetler

 

HARİKA ERDEMİR‏ @HarkaE 16 Haz

Daha fazla

Algazi Sinagogu. Sinagog Kemeraltı, Havra sokağı civarındadır. Yukarı sinagog diye de anılan Algazi Sinagogu’nun kapısındaki kitabeden de anlaşılabileceği gibi, 1724 yılında İshak Algazi tarafından kurulduğu kabul edilmekledir. Alıntı : Visit İzmir

 

 

https://twitter.com/HarkaE/status/1140227827578654721

 

Ottoman Imperial Archives‏ @OttomanArchive 17 Haz

Daha fazla

Jewish Girl Students in the Welcome Ceremony for Sultan Mehmed V in Selanik (Thessaloniki, Greece), 1911 Selanik'de Sultan Reşad'ı Karşılama Töreninde Yahudi Kız Öğrenciler, 1911

 

https://twitter.com/OttomanArchive/status/1140581080204042242

 

Yalçın Bayer‏ @Yalcinbayer 14 Haz

Daha fazla

İshak Pinhas, Çorlu 1930 doğumlu, 5 yaşında babasını kaybetti. Çok yoksulluk çekti. 1939 Erzincan depreminden sonra okuldaki bir kız arkadaşı onun için 10 kuruş yardım yaptı, bunu hiç unutmadı, 13 yaşındayken İstanbul’da akrabalarının yanına taşındı, Fortuna adlı kızla evlendi.

Daha sonra İsrail’e yerleşti, İsrail’de Trakya peyniri yatırımı yaparak ‘peynir zengini’ oldu. 40 yıl sonra Türkiye’ye döndü, vakıf kurdu, Çorlu’da kendisine yapılanları unutmadı. 15 yıl önce 32 derslik ‘Fortuna ve İshak Pinyas İlköğretim Okulu’nu adlı okulu 3 milyona maletti.

Pinhas önceki gün İsrail’de vefat etti ve hemen toprağa verildi. İstanbul’da Musevi cemaatinden bir grup İsrail’de yakınlarına başsağlığı için dilemek için Telaviv’e gitti. Çorlu’daki eğitim camiası kendisine minnet borçlu olduğunu açıkladı.

https://twitter.com/Yalcinbayer/status/1139567132876967936

 

İsrail Türkiye'de‏ @IsraelinTurkey 17 Haz

Daha fazla

Maslahatgüzar @RoeyGilad ve Hacettepe Üniversitesi @unihacettepe Rektörü Prof. Dr. A. Haluk Özen bugün gerçekleştirdikleri verimli toplantıda Hacettepe Üniversitesi ve İsrail üniversiteleri arasındaki akademik diyalog imkanları konusunda fikir alışverişinde bulundular.

 

i  

https://twitter.com/IsraelinTurkey/status/1140634756398366720

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün