“Sahnede gözlerimi kapatıyorum, müzik kendi işini yapıyor”

Kuşağının en yetenekli caz piyanistlerinden İsrailli Shai Maestro, ‘Caza Dokunan Eller’ sloganıyla yola çıkan 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında 17 Temmuz’da Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesinde olacak. Avishai Cohen, Chick Corea, Tigran Hamasyan, Esperanza Spalding ve Diana Krall gibi yıldız müzisyenlere turnelerinde eşlik ederek büyük ustalarla çalışan başarılı müzisyen, grubu ‘Shai Maestro Trio’ ile müzikseverleri kendi zihinlerinde bir yolculuğa çıkaracak. Konser öncesinde Shai Maestro ile çocukluğundan itibaren müzikle ilişkisini, İsrail’in müziğine kattıklarını ve solo kariyerini konuştuk.

Zehra ÇENGİL Sanat
3 Temmuz 2019 Çarşamba

Foto: GABRIEL BAHARLIA

 

Geçtiğimiz yıl yayımladıkları ‘The Dream Thief’ albümüyle, içtenliği virtüözlükle buluşturan Shai Maestro, kontrbasçı Jorge Roeder ve davulcu Ofri Nehemya, bu yaz İstanbul Caz Festivali sahnesine renk katacak.

 

26. İstanbul Caz Festivali bu yıl ‘Caza Dokunan Eller’ sloganıyla başladı. Sizin elleriniz müziğe 5 yaşında dokunmuş. Bu tutkuyu çocukluğunuzda kim aşıladı? Müzik aşkı nasıl başladı? Ve yeteneğiniz aileniz tarafından keşfedildi mi?

Müzikle ilk bağlantım her şeyden bağımsızdı. Annemin piyanosunda ormandan gelen sesleri taklit etmeye çalışıyordum. Müzik tutkusu içimden yani benden gelen bir tutkuydu ve ailem o günden bugüne kadar bu konuda bana çok destek oldu.

Çok genç yaşta, Avishai Cohen Band'da çalmaya başladınız ve sonra ayrılıp kendi grubunuzu kurdunuz. Yeni bir yolculuğa başlarken en büyük cesaretiniz ve motivasyonunuz neydi?

Yola kendi başıma devam etmek için doğru an olduğunu hissettim. Çok zor bir karardı çünkü tüm dünyada çalıyorduk ve müzikle bu yolculuk harikaydı, ama bir anda neredeyse başka seçeneğim yokmuş gibi hissettim. Bu hissi şöyle tarif edebilirim; içimde yanan bir alevdi adeta... 17 yaşındayken şarkılar yazmaya başladım ve bu durumun olgunlaşması biraz zaman aldı, bu yüzden Avishai’nin grubundan ayrıldığımda tek başıma yolculuk için hazırdım!

Bir röportajınızda dürüst ve doğru, plansız insanlardan ilham aldığını söylemişsiniz. Maskeleri olanları hayatınızdan uzak tutuyorsunuz. Fakat bugünün dünyası maskeli ve planı olan insanlarla dolu. Bu noktada işiniz çok zor olmalı?

Bunun zor olduğunu söyleyemem. Çünkü bu konularda hareket ederken bunu öfkeyle yapmam. Benim için sağlıklı olmayan bir durumu fark ettiğimde, barışçıl bir yol bulma eğilimindeyim. Ve bu şekilde olaydan kendimi kurtarırım.

 

“MÜZİĞİMDE İSRAİL’İN VERDİĞİ İLHAM VE ESTETİĞİ BULABİLİRSİNİZ”

İsrail’den gelen kökeninizin, kültürünüzün ve yetişme tarzınızın müziğinizdeki etkisi nedir?

Müziğimde etkilenme çok var. İsrail, dünyanın her yerinden gelen bir göçmen ülkesi olması açısından New York'a çok benziyor. İsrail müziği birçok farklı kültürden oluşuyor. İsrail'e göç eden insanlar arasında Rusya, Tunus, Bulgaristan, Sırbistan, Güney Amerika, Polonya, Almanya, Yemenliler var ve liste bu şekilde devam ediyor. Bu durum şunu gösterir; çocukken tüm bu farklı kültürlere, müziklere, yemeklere, geleneklere şahit oluyorsunuz. Bu noktada caz müziğinin en güzel yanı, sizi kendi hikâyenizle, kendi geçmişinizle karşılamasıdır. Güzel bir şey. Yani benim müziğimde tüm bu ilham ve estetiği bulabilirsiniz.

Anneniz Berklee'deki öğreniminize karşı çıkmasaydı, şimdi kariyerinizde farklı bir pozisyonda olur muydunuz?

Muhtemelen, ama neyin ne olacağını asla bilemeyeceğiz!

 

GENÇLERE TAVSİYE: “AÇIK FİKİRLİ VE MÜTEVAZI OLUN, CİDDİ KALIN”

İlk yıllarınızda Chick Corea, Tigran Hamasyan, Esperanza Spalding ve Diana Krall gibi yıldız sanatçılara turnelerinde eşlik ettiniz. Bu ustalar size nasıl ilham verdi? Müzikle ilgilenen ve sizden mentorluk talep eden gençlere nasıl rehberlik ediyorsunuz?

Yakın bir iş ilişkisinde ya da daha mesafeli bir ilişkide, bir akıl hocasının olması ve yol göstermesi çok önemlidir. Müzik hiç durmuyor ve ilerliyor, çünkü önümüzde olanların temellerini oturuyor. Bud Powel, Thelonious Monk, Charlie Parker, Sanat Tatum, Oscar Peterson, Ray Charles gibi sanatçıların eserleri ve müzikleri benim için çok önemli... Ayrıca canlı bir sahnede olmak ve bu gösterinin bir parçası olmak da önemlidir. Genç bir müzisyene şunu tavsiye edebilirim; mesleğiniz hakkında açık fikirli olmanızı, mütevazı ve ciddi kalmanızı öneririm. Uzun yıllar boyunca bu müziği yapan insanlar harika bir deneyime sahip ve size doğrudan öğretim yoluyla veya sadece örnek olarak nasıl daha iyi bir müzisyen olunacağını ve bir insan olarak kendinizin daha iyi bir versiyonunun nasıl oluşturulacağını gösterebilir.

 

“TÜRK MÜZİSYEN ROBERT İKİZ’LE ÇALIŞIRKEN ÇOK EĞLENDİM”

Tanıdığınız Türk müzisyenlerin isimleri kimlerdir?

Birkaç yıl önce Robert İkiz ile çalıştım (müzik yaptım) ve çok eğlendim.

Performansını sergilerken aklınızdan geçen düşünceleriniz neler? Üzüntü ya da mutluluğunuzun müzikle bir araya gelip sizi gerçekten yüksek bir noktaya getirdiğini düşünüyor musunuz?

Bu süreç her zaman devam edeceği için en yüksek noktada olduğumu söyleyemem ama elbette işe yarıyor! Enstrümanınıza ve müzik dilinize ne kadar aşina olursanız, duygularınızı veya varoluş halinizi ifade ederken o kadar ince ve ayrıntılı olabilirsiniz. İnsan olmak birçok deneyimle dolu, karmaşık bir deneyimdir. Gitmenize ve müzik için bir kanal olmanıza izin verirseniz, kaçınılmaz olarak kişiliğiniz bunun içinden çıkacaktır. Bu hayatta hepimizin aynı noktada olduğumuzu ve çok çeşitli duygular, mücadeleler, başarılar vb. ile özdeşleştiğimizi öğrendim. Bu yüzden sahnede olmadığım bir şeymiş gibi davranmaya ihtiyaç duymuyorum. Sadece kendim oluyorum ve insanlarla kurduğum bağlantıya güveniyorum.

Müziğinizi icra ederken nasıl bir ruh haline giriyorsunuz? Ve bu ruh hali seyircinizi sizce nasıl etkiliyor?

Sahneye çıktığımda gözlerimi kapatıyorum ve tamamen kendimi akışa bırakmaya çalışıyorum. Müzik neredeyse kendi işini kendi başına yapıyor. İzleyicilerim üzerindeki etkisini düşünmemeye çalışıyorum, daha çok hepimizin nasıl bir araya, aynı noktaya nasıl geleceğini düşünmeye çalışıyorum. Bu soyut bir süreç olduğu için açıklamak zor, ama genel olarak, müzik içinde doğru bir kanala giriş yaptığınızda, izleyiciler kolayca sizinle birlikte aynı noktaya gelebilir. Ve bunun ne kadar uzun sürebileceğini, sürdüğünü görmek gerçekten şaşırtıcı olabiliyor.

Geçen sene solo piyanist olarak ‘The Dream Thief’ albümünüzü yayınladınız. Bu konuda nasıl tepkiler aldınız ve geleceğe dair hayalleriniz neler?

Tepkiler harikaydı. Bu desteği aldığım için çok şanslı ve minnettarım. Bu noktada en tatmin edici kısım, bu müziği dünya çapında yapabilmek ve müziğin her gece, her performansta geliştiğini ve yaşadığını görmekti. Üçlü (Jorge Roeder ve Ofri Nehemya ile birlikte) olarak hem sahne hem de sahne dışında çok sıkı bir ekip olduk ve bu gerçekten harika hissettiriyordu. Bugünlerde yeni bir albüm için çalışmalara devam ediyorum. Sanırım gelecek yıl yayında olacak ama göreceğiz. Ayrıca Ağustos ayında Tokyo Filarmoni'yle birlikte büyük Miho Hazama tarafından benim için yazılmış bir konçerto çalacağım. Ve film dünyasına da yavaş yavaş girmeye başladım.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün