Yahudiler ve Anarşistler

Geçtiğimiz ocak ayında YIVO (Yidiş İlmi Enstitüsü) Yidiş Anarşizm’i üzerine New York’ta bir konferans düzenledi. İnternetten takip edebildiğim kadarıyla gerek dinleyicileriyle gerekse de konuşmacılarıyla son derece kapsamlı ve zengin bir konferans olduğu anlaşılabiliyor1.

Perspektif
10 Temmuz 2019 Çarşamba

Meriç Aytekin

 

Son yıllarda Yidiş Anarşizmine ve genel olarak Yahudi Anarşizmine olan ilgi sadece Amerika’da değil, Avrupa ve İsrail’de de hem akademik açıdan hem de siyaset yapma pratiği açısından dikkate değer bir yükseliş göstermekte. Bunun nedenlerinden birisi Yahudi kültürünün içinde veya yakınında şekillenmiş düşünsel bir değeri korumak olabilir ancak tüm dünyada kendini gösteren otoriter olmayan özgürlükçü bir sol ve muhalefet arayışı da Yahudi anarşizminin diğer anarşizm külliyatıyla birlikte yeniden değerlendirilmesinin en önemli nedenlerinden biridir.

Tarih boyunca Yahudi Anarşizmi Ortodoks Yahudi inançlarından Kabala geleneklerine, Rus devriminden Anarko- sendikalist hareketlere kadar birçok farklı siyasi, felsefi, dini fikirler ve eylemlilikler içerisinde kendisine yer bulmuş siyasi bir teori ve pratik olarak görülebilir.

Siyonizm’in ve Devletçi Sosyalizm’in (Marksizm) 19. ve 20. yüzyılda Yahudi toplumu üzerindeki etkileri veya bu hareketlere etkileri çok konuşulur ancak Yahudi toplumunun katkıda bulunduğu ve ciddi anlamda sempati duyduğu başka siyasi gelenek daha vardır: Anarşizm.

Yahudi olmak ve Anarşizm denilince konuyla ilgilenenlerin aklına birkaç önemli isim gelir bunlardan birisi Litvanya doğumlu bir Yahudi olan ve Bolşevik diktatörlüğüne karşı en net eleştirileri yapan Emma Goldman’dır. Bir diğeri yine Bolşevik karşıtı fikirleriyle bilinen ve Emma Goldman’ın dostu olan Alexander Berkman’dır.

Elbette Yahudi anarşistler sadece Bolşevik karşıtlığı veya kısaca Marksizm eleştirisi getiren yazar ve aktivistler değildiler. Örneğin Emma Goldman’ın kadın haklarından, özgür öğrenime, anti militarizmden özgür aşka kadar son derece çeşitli konularda eserler kaleme aldığını biliyoruz, ancak yine Yahudi anarşistlerin Marksizm’e özel bir eleştirel tavırları vardı. Örneğin 1924 yılında Bolşevik karşıtı tutumundan ötürü sürgüne gönderilen Belarus doğumlu Yahudi anarşist Ida Mett de Bolşevik diktatörlüğüne en ciddi eleştiri getirenlerinden biriydi2.

Alman Yahudileri ve Anarşizm

Almanya özelinde Gustav Laundauer, Erich Münsham ve Martin Buber üzerinden çizebileceğimiz özgürlükçü sosyalist (anarşist) hat genel geçer bilinen Yahudi anarşizmi dışında bugünün modern İsrail’inde bile etkilerini gösteren siyasi bir geleneğe işaret ediyor.
Devletin bir kurumdan ziyade bir ilişkilenme biçimi olduğunu iddia eden Yahudi düşünür Gustav Laundauer belki de anarşizmin en önemli teorisyenlerinden birisi olarak görülebilir. 1870- 1919 yılları arasında Almanya’da yaşamış olan bu radikal düşünür kısa süren Bavyaria Sovyet Cumhuriyetinde önemli görevler üstlenmiş ve henüz dilimize kazandırılmayan Devrim (Die Revolution) isimli son derece etkileyici bir eser kaleme almıştı.

İleride modern İsrail’in en önemli düşünürlerinden biri olacak Martin Buber’ın Laundauer ile yakın arkadaşlık kurduğu ve onun fikirlerinden oldukça etkilendiği bilinmektedir. ‘Filistin’de iki halk’ (Zwei Völker in Palestina) isimli makalesinde Laundauer’ın anarşist fikirlerinin Buber üzerinde ne kadar etkili olduğu görülebilir. Buber bu makalede Filistin coğrafyasında Yahudi ve Arap toplumunun otoriter olmayan bir örgütlenme modeliyle ve kooperatiflerle nasıl bir arada yaşayabileceğine dair vizyon sunmaya çalışır.

Erich Münsham ise daha çok şiirleri ve tiyatro oyunlarıyla bilinen savaş karşıtı bir anarşist.

1878 ve 1934 yılları arasında yaşamış ve tıpkı yakın arkadaşı Laundauer gibi Bavyera Sovyet Cumhuriyeti’nde görev almış biri olarak Münsham bir toplama kampında öldürülüyor. Münsham gibi sayısız anarşist, sosyalist ve sosyal demokrat Yahudi’nin toplama kamplarında öldürülmesi Holokost’un bir toplumun çeşitli zenginlikte olan siyasi fikir mirasının da nasıl yok edildiğini bizlere hatırlatıyor.

İsrail-Filistin coğrafyası

İsrail - Filistin coğrafyasına baktığımızda 20. yüzyıl başlarından itibaren sol Siyonizm ve bazı radikaller arasında anarşist fikirlerin tartışıldığını ve etkili olduğunu görüyoruz. Kibutz hareketinin önde gelen isimlerinden Yitzhak Tabenkin ve Berl Katznelson anarşist olmasalar da anarşist fikirlerden oldukça etkilenmiş siyasetçilerin başında gelmektedirler. Hiç de azımsanmayacak sayıda sol Siyonist de Yahudi toplumunun devletleşmesine karşı çıkarak alternatif örgütlenmeler ve toplum modelleri önermişlerdir.

Polonya doğumlu Abba Gordin (1887-1964) belki de modern İsrail’in ilk anarşist düşünürü olarak görülebilir. Uzun yıllar New York merkezli Yidiş dilinde çıkan anarşist gazete Freie Arbeiter Stimme için çalışan Gordin 1958 yılında İsrail’e göç ediyor ve burada da Yahudi dininin ve Kabala’nın anarşizm ile olan bağlantılarından Hasidizm’in anarşist yorumlarına kadar çeşitli konularda yayınlar yapıyor. Hem Yahudi inancı hem de Kabala üzerinden anarşizme varan geleneğin etkileri gerçekten dikkate değer çünkü 1885–1954 yılları arasında yaşamış meşhur rabbi ve Kabalist Yehuda Ashlag’ın da açıkça devletçi ve otoriter olmayan bir komünizmi ve kibutz hareketini tamamen dini ve mistik referanslarla desteklediğini görüyoruz. Dolayısıyla her ne kadar seküler bir eğilime sahip anarşist Yahudilerin siyasi geleneğinden bahsediyorsak bir o kadar da dini ve mistik gerekçelerle anarşizme yakınlık duyan anarşist bir gelenekten bahsediyoruz.

Yahudi olmamasına rağmen Yiddiş dilini çok iyi öğrenen ve Yahudi işçiler arasında siyasi faaliyetlerini ve gazeteciliğini sürdüren anarko sendikalist Rudolf Rucker da Yahudi anarşizmi içinde önemli bir yere sahiptir. Her ne kadar Rucker bir Yahudi olmasa da gittiği her yerde Yahudi işçiler tarafından sevilmesi ve sahiplenmesi yüzünden anarşist rabbi olarak bilinir hale gelmiş. Anarşist işçi mücadelesi ve sendikal mücadele için ürettikleri bir yana Rucker’ın antisemitizm konusunda en erken çalışmaları üretenlerden birini olduğunu hatırlamakta yarar var.

Bir başka anarşist rabbi olan ve Rucker’ın yakın arkadaşı olan Yankev-Meyer Zalkind (1875-1937) da Yahudi anarşizmi için hayli radikal bir kişiliktir. Kendini açıkça anti Siyonist olarak tanımlayan Zalkind Filistin’de kurduğu anarşist örgütüyle Yahudi sığınmacılar için çeşitli yardım faaliyetlerinde bulunmuştur. Zalkind ayrıca dikkatli bir Talmud ve Tora okumasının anarşist fikirlerle son derece örtüştüğünü de iddia etmiştir.

Bu kadar zengin bir tarihi böylesi bir kısa yazıda özetlemek elbette mümkün değil ancak tarihin farklı zamanlarından ve coğrafyalarından göz attığımız örneklerle söyleyebiliriz ki anarşist fikirler dindarından, ateistine, hahamından şairine kadar çok farklı alanlardan Yahudileri etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir.  Yazıyı Hakimler Kitabı’ından (Sefer Shoftim) Yahudilerin çok alıntıladığı bir cümleyle bitirelim: “O zamanlar İsrail’de kral yoktu ve herkes kendine göre doğru olanı yapıyordu” (Hakimler 21:25).

 

1 Konferansın tamamı internet ortamında ‘’Yiddish Anarchism Conference’’ başlığıyla bulunabilir.

2 İlgilenenler Ida Mett’in Bolşeviklere dair eleştirilerini ‘Kronştad 1921’ kitabında bulabilirler. Daha ayrıntılı bilgi için Yahudi bir anarşist tarihçi olan Paul Avrich’in ‘Kronstadt 1921’ kitabına da bakılabilir.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün