Kanser hastasının veda töreni

ABD’den gelme ‘FRANKİE’ ile Jüri Ödüllü ‘BACURAU’ Cannes Festivali’nin iki kaliteli filmiydi.

Viktor APALAÇİ Sanat
21 Ağustos 2019 Çarşamba

Terminal safhadaki kanser hastası bir aktrisin yakınlarıyla vedalaşmasını anlatmasına rağmen, ‘Frankie’ bir melodram değil. Karamsarlık içermeyen filmin senaryosundaki umut dolu kahramanların hayatlarında pozitif projeler var. İngilizce, Fransızca ve Portekizce konuşulan film, villaları ve bahçeleriyle ünlü turistik şehir Sintra’da geçiyor. Cannes’da Jüri Ödülü’ne ortak olan ‘Bacurau’da Kleber Mendonça Filho politik düzene ve yozlaşmış siyasilere olan öfkesini bir kez daha dile getiriyor. Günümüz Brezilya toplumunun derin değişiklikler geçiren yapısını ve çelişkilerini inceleme konusu eden filmde kirli politikacılar da, gözü kara kiralık katiller de var. Sonia Braga’ya çok iş düşmezken, Alman Udo Keir müthiş performansıyla etkiliyor.

Sundance Festivali’nin gözde yönetmenlerinden, Bağımsız Sinema akımı temsilcilerinden, Dauville Film Festivali müdavimlerinden, Amerikalı yönetmen-senarist-yapımcı Ira Sachs ‘Frankie’ ile Cannes Film Festivali’ne ilk kez katıldı. Bu 1965 Memphis-Tennessee doğumlu sanatçı, 11. uzun metrajlı filmi ‘Frankie’de izleyicisini kamerasını taşıdığı, Portekiz’in tarihi şehri Sintra’ya götürüyor.

Filmin üç nesilden oluşan kahramanlarının yolu, bir tatil gününde üzücü bir olay sonrası kesişir. Terminal safhadaki bir kanser hastasının yakınlarıyla vedalaşma törenini anlatmasına rağmen, ‘Frankie’ bir melodram değil.

Ira Sachs’ın Brezilyalı Mauricio Zacharias işbirliğiyle yazdığı, karamsarlık içermeyen senaryodaki umut dolu kahramanların hayatlarında pozitif projeler var.

Manuel de Oliveira sinemasını akla getiren bu dram filminin baş döndürücü bir oyuncu kadrosu var: Primadonnadan başlayalım. Cannes Film Festivallerinde kırılması zor bir rekoru elinde bulunduran, bu festivalde 26 filmi gösterilen Isabelle Huppert, sanatının zirvesinde bulunduğunu ‘Frankie’ kompozisyonuyla kanıtlıyor. Kızıl saçlı aktrise ‘Cannes’ın Patronu’ unvanını yakıştıranlar var.

1978’de Claude Chabrol’un ‘Violette Noziere’i ile, 2001’de Michael Haneke’nin ‘Piyanist’iyle, Cannes’da iki kez En İyi Kadın Oyuncu seçilen Isabelle Huppert, ‘Frankie’de Michael Cimino’nun ‘Cennetin Kapısı’ndan beri (1980) ilk kez İngilizce konuşuyor.

Filmde İngilizcenin dışında Portekizce ve Fransızca da konuşuluyor. Konu görkemli sarayları, masal dünyası villaları ve zengin bahçeleriyle ünlü Portekiz’in turistik şehri Sintra’da geçiyor. Üç nesil insanının, hayatlarını değiştiren deneyimlerini, bir tatil günü boyunca yaşanan olaylarını izliyoruz.

ISABELLE HUPPERT 26. KEZ CANNES’DA

Ölüme adım adım yaklaşan kanser hastası ünlü bir Fransız aktrisi, ailesi ve yakınlarıyla vedalaşmak için Portekiz’in tatil beldesi Sintra’yı seçer. Kendisine delice âşık olan son kocası Jimmy (Brendan Gleeson), yakışıklı bekâr oğlu Paul (Jéremie Renier), üvey kızı Sylvia (Vinette Robinson) ve onun kocası Ian (Ariyon Bakare), eşcinsellikte karar kılan eski kocası Michel (Pascal Gregory), çok sevdiği makyjcısı Ilene (Marisa Tomei), Frankie lakaplı aktris Françoise’in (Isabelle Huppert) son günlerinde yanında olmak için Sintra’ya gelirler.

Filmin açılış sahnesinde Frankie’yi sütyenini çıkarıp otelin havuzuna girerken görür. Üvey kızı “Ya paparazziler görürse?” diye endişelenince, Frankie “Önemli değil, çok fotojenikim” der. Giderayak bekâr oğlunu, huyunu suyunu çok beğendiği makyajcısıyla baş göz etme peşindedir.

Ancak Ilene, Sintra’ya kendisine çok âşık teknisyen Gary (Greg Kinnear) ile gelmiştir. Annesinin fikrine katılmayan Paul, annesinin hatıra olarak saklaması için hediye ettiği 40 bin Euro’luk bir bileziği, tartışma alevlenince ormandaki çalılıklara fırlatır.

Tebessümüyle ekranı aydınlatan Marisa Tomei, yönetmen Ira Sachs’ın fetiş oyuncusu olarak ‘Aşk Başkadır/Love is Strange’den beş yıl sonra kendisiyle tekrar bir araya geliyor. Tomei, ‘Kuzenim Vinny/My Cousin Vinny’ ile 1992’de En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar kazanmıştı.

‘Frankie’de sevgilisi Gary’yi oynayan Greg Kinnear, evvelce Ira Sachs’ın ‘Küçük Adamlar/Little Men’inde (2016) yer almıştı.

Ira Sachs 1996’da ‘Delta’ ile başlayan kariyerini, Mavinin 40 Tonu/Forty Shades of Blue’ (2005) ile sürdürmüş, ‘Aşk Kurbanları/Married Life’ın (2007) ardından eşcinsel konulu dram filmi ‘Keep The Lights On’u (2012) yapmıştı. Sachs’ın en ünlü filmi, 39 yıllık eşcinsel bir beraberliği anlatan ‘Aşk Başkadır/Love is Strange’dir (2014). Alfred Molina ile John Ligthgow’un canlandırdığı karakterler, evlilik kanununun değişmesinden sonra evleniyor, ancak balayı dönüşü onları bekleyen bir sürprizle hayatları altüst oluyordu.

Brooklyn’de geçen konusuyla ’Küçük Adamlar/Little Men’ (2016), 13 yaşındaki iki erkek çocuğun, hayatın getirdiği zorluklarla yollarının ayrılma noktasına geldiğini anlatıyordu.

BREZİLYA'DA POLİTİK YOZLAŞMA

Brezilya sinemasında toplumsal içerikli, sosyal mesajlar taşıyan eleştirel filmleriyle tanınan Kleber Mendonça Filho’nun, yanına set direktörü Juliano  Dornelles’i katarak müştereken yaptıkları ‘Bacurau’, Cannes’da ödül listesine girmeyi başardı. Jüri Ödülü’ne ortak olan bu film, politik yozlaşma, ırkçılık, sömürgecilik, şiddet temalarının hakkını verirken, Filho’nun ‘Aquarius’tan sonra politik düzene ve yozlaşmış siyasilere olan öfkesini bir kez daha dile getiriyor.

‘Bacurau’da Filho, fetiş oyuncusu Sonia Braga’yı ‘Aquarius’taki benzer bir rolde, inatçı, kararlı, prensip sahibi hemşire Domingas rolünde oynatıyor. Yine ‘Aquarius’ gibi 2,5 saatlik ‘Bacurau’da, Filho-Dornelles ikilisi günümüz Brezilya toplumunun derin değişiklikler geçiren yapısını ve çelişkilerini inceleme konusu ediyor.

İkili müştereken yazdıkları senaryoyu birinci sınıf bir sinematografiyle perdeye taşıyor. Bu modern westernde para hırsıyla bir köy halkının gelirlerini gasp etme peşindeki yabancı güçler, kirli politikacılar, gözü kara kiralık katiller var.

Filho, parlak mizanseniyle, filmin hiç düşmeyen temposuyla, görkemli bir görsellikle ve iyi oyunculuklarla ‘Bacurau’yu birinci sınıf bir seyirlik yapıyor. Filmin Brezilya toplumuna getirdiği eleştiriler arasında ülkenin Amerikan kültürüne teslim olması ve ülkenin kuzeyi ile güneyi arasındaki tarihi rekabet var.

Filho, değişik türlerde iddialı ve mesaj taşıyan konularda başarılı olduğunu kanıtlayan ‘Bacurau’da bizleri yakın bir geleceğe, Bacurau adlı hayali bir kasabaya götürüyor.

BREZİLYA TOPLUMUNA AYNA TUTAN FİLM

Önemli bir kişiliğe sahip, 94 yaşında ölen Carmelita’nın cenaze töreniyle başlayan film, kasaba halkının gizemli kişilerin saldırısı altında kalmalarını ve bu saldırıya aşırı şiddet kullanarak karşılık vermesini anlatıyor. Günler ilerledikçe yerel halkın göründüğü gibi olmadığı ve tehlikeli sırları gizledikleri belli olur.

Film saldırganların kimliğinin açığa çıkışını, sürprizli durumlar eşliğinde finale taşıyor. Olayda kirli politikacıların parmağının olduğu açıklaması ile Filho politik mesajlar veriyor.

İki yönetmenin elinden çıkma sağlam bir senaryo, fantastik üsluptan beslenen bir sinema dili, Pedro Sotero’nun teknik açıdan kusursuz görüntüleri, uyumlu bir oyuncu kadrosu, filmin artıları arasında. İkinci derecede bir rolde oynayan Sonia Braga’ya fazla iş düşmezken, Alman aktör Udo Keir, Amerikalı kiralık katil rolünde müthiş bir performansa imza atıyor.

Sinema eleştirmenliğinden gelme 1968 doğumlu Kleber Mendonça Filho, ilk uzun metrajlı filmi, En İyi Yabancı Film dalında Oscar adayı ‘Les Bruits de Recife’de (2012) doğum yeri Recife’ye bağlılığını gösterdi. İkinci filmi ‘Aquarius’ (2015) Brezilya’yı Cannes Film Festivali’nin ana yarışma bölümünde temsil etti.

Film, kentsel dönüşüm kapsamındaki bir bölgede, uyanık ve güçlü bir inşaat şirketinin ‘Aquarius’ adlı bir sitede satın alamadıkları tek dairenin sahibi, emeklilik hayatını sürdüren 65 yaşındaki müzik eleştirmeni Clara’nın (Sonia Braga) öyküsünü anlatıyor.

Filho ikinci kez yarışmaya katıldığı Cannes’da kariyerinin üçüncü filmi ‘Bacurau’ ile ödül listesine girme başarısını gösterdi.

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün