Gitme… Sana muhtacım!

Yaşam
2 Ekim 2019 Çarşamba

Psk. Serra Gerşon Nahmias

 

Şimdi anlatacağım yaşanmış bir hikâyedir…

“Ben H.E., 37 yaşında bekâr bir erkeğim. Bana ne olduğunu anlayamıyorum. Kendimi tanıyamaz hale geldim. Ailemden, arkadaşlarımdan uzaklaştım. Kendi başıma bir şey halledemez oldum. Kendimi beğenmemeye başladım. Artık hayatımın her alanında çok yetersiz hissediyorum. Normalde kesinlikle ‘hayır’ diyeceğimi bildiğim konulara sırf onu kaybetmemek için ‘evet’ diyorum. Kendimden tamamen uzaklaştım.

Tabi bu değişimimi fark etmem çok uzun zaman aldı...

Yakın çevrem uzun zamandır şikâyetçi benden; ‘Çok değiştin’, ‘Ne oldu sana?’ sözlerini o kadar çok duydum ki... Beni seven, iyi tanıyan, uzun zamandır hayatımda olan kişilerden bu lafları duydukça onlardan soğudum ve uzaklaştım. Bana ayna oluyorlardı; ama ben kendimi görmek istemiyordum... Hayatta beni ilgilendiren tek kişi Derya’ydı.

Nasıl mı tanıştık Derya’yla? Yakın arkadaşlarımın olduğu bir akşam yemeğindeydik. Rutin bir programdı benim için. Sonra arkadaşlarımdan birinin kardeşi geldi yanımıza. O kadar güzeldi ki... Kumral, uzun boylu, buğday tenli ve yeşil gözlü. Çok da güzel bir gülüşü vardı. Mini eteğinden dikkatimi çeken sütun gibi bacaklar ve moda dergilerinden fırlamışçasına kıyafetleri... Çok da neşeli ve konuşkandı.

Daha sonra birkaç kez buluştuk. Derya’nın yanında kendimi çok iyi hissediyordum. Hayatımda girmediğim ortamlara giriyor, tanışamayacağım kişilerle tanışıyordum. Bana kendimi prens gibi hissettiriyor, her gün ne kadar yakışıklı, ne kadar karizmatik olduğumu söylüyordu. Ben de gittikçe ona daha çok bağlanıyordum. Arada beni rahatsız eden ufak tefek şeylerini görmezden geliyordum. Arkadaşlarımla buluşmama kızıyordu. Hobilerime zaman ayırınca bozuluyordu. Ailemle bile vakit geçirince trip atıyordu. Bu tavırlarına bir yandan anlam veremezken bir yandan da hoşuma gidiyordu. Kendimi çok değerli ve çok önemli hissetmeye başlamıştım. Sevdiklerimle görüşmesem de olurdu, hobilerimi yapmayıverirdim. Ne olacaktı ki. Zaten beni değerli hissettiren tek kişi yanımdaydı. Gerisi önemli değildi.

Sonra o gün geldi çattı. “Onu çok boğuyormuşum”, “Instagram’daki tanımadığı erkekleri silmesini istemiştim. Ben ona karışamazmışım”, “Zaten bu dar görüşlülükle, ağzı bozuklukla onun yanına yakışmıyormuşum.” Ayrıldı benden. Dört aylık ilişkimiz bitmişti.

Kendimi ölüyormuş gibi hissettim. Onsuz nasıl yaşardım. Benim can suyumdu o, güzelim, her şeyimdi... Bir yolunu bulmalıydım.

Beş ay boyunca günde beş kere mesaj attım; evinin önünde bekledim, tanıdıklarımız vasıtasıyla ona ulaşmaya çalıştım. Yer yarılmış içine girmişti sanki. Ne bir cevap vardı, ne bir haber. Sonra vazgeçtim. Depresif bir şekilde hayatıma devam ettim. Ona hâlâ ulaşmak istiyor ama kendimi tutuyordum. Nasılsa ne yapsam işe yaramıyordu.

Aradan üç hafta geçti. Son kez şansımı deneyecektim. Derya’ya onu ne kadar sevdiğimi, onsuz bir hiç olduğumu, hayattaki tek dileğimin onun istediği gibi biri olmak olduğunu söyleyen son bir mesaj gönderdim.

Bu sefer başarılı olmuştum; “Üç hafta sonra mı aklına geldim?” diye bir cevap geldi…

Ve yeniden görüşmeye başladık. Bu sefer kıyafetlerimi, iş saatlerimi, yiyeceğim yemeğe kadar her şeyimi onun tercihlerine göre belirliyordum. Ayrılık sürecinde bana destek olan arkadaşlarımla, ailemle hiç görüşmüyor, hiçbir hobime zaman ayırmıyordum. Sadece Derya’yla spora gidiyordum. Çünkü omuzlarımı dar ve karnımı kassız buluyordu. Bu vücutla beni yanına yakıştırmıyordu.

Sonra evlenme teklifi ettim Derya’ya. Tabi ki O’na layık bir plan yapmıştım. Şehrin en lüks teknesini kiralayıp süslettim. Onun baş harflerinden yanan meşale yaptırdım. Paramın yettiği en güzel tektaş yüzüğü aldım. Sonra ne mi oldu???

Götürdüğüm yeri beğenmedi, süslemeleri beğenmedi, yüzüğü beğenmedi. Evlilik teklifime ‘hayır’ dedi. Arkasını döndü gitti!

Çok üzüldüm ama bu sefer ilk defa ısrarcı olmadım. Peşinden gitmedim.

Şimdi ondan ayrıyım. Kendimi suçluyorum. Nefes alamıyorum. Psikoloğa gidiyorum. Tek amacım Derya’nın geri dönmesi için bir planımın olması. Psikoloğun diğer sözlerini duymuyorum bile…”

***

İşte birçoğumuz farkında olarak ya da olmadan böyle ilişkiler yaşayabiliyoruz. İlişkiyi yürütmek adına kendimizden çok taviz verip özsaygımızı yitiriyoruz. Kendimizi tanıyamaz bir hale geliyoruz.

Peki, ilişkimiz için kendimizden vazgeçmeye değer mi? Bunu ilişkilerimiz devam ettirmek adına yapsak da farkında olmadan ilişkimizi sabote ediyoruz. Yanımızdakinin yanında küçülüyoruz, değersizleşiyoruz.

Hikâyemizdeki erkeğimiz gibi bağımlı kişilik yapısında olan kişiler karakterlerinden taviz vermeye ve Derya gibi narsisistik kişilik yapısında olan kişiler de bu durumu suiistimal etmeye çok müsaittirler.

Siz siz olun hayatınızdaki kişiyi tek odak noktası haline getirmeyin. Kendinize saygınızı yitirmeyin.

Sorularınız için: [email protected]

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün