ZAMANIN RUHU-2: Öğrenci kredileri, boşalan AVM’ler ve Tesla

ABD’de öğrenci kredileri tarihin en yüksek seviyesine geldi ve ilk defa taşıt kredilerini geçti. Yine ABD’de beş yıl önce yüzde 8 olan depoların boşluk oranı bazı bölgelerde yüzde 1’lere kadar düştü. Tesla, açıklanan sürpriz bilançosu ile yaklaşık yüzde 25 değer kazanarak market büyüklüğü olarak ABD’nin en büyük otomobil şirketi olma yolunda…

Kadirhan ÖZTÜRK Ekonomi
13 Kasım 2019 Çarşamba

Bu hafta, 7 Mart 2018’de yazdığım ‘Zamanın Ruhu: Apple, Bankacılar ve Müteahhitler’ yazısının devamı niteliğinde bir yazı kaleme almak istedim. Zamanın ruhu, yani ‘Zeitgeist’ kavramına olan ilgim nedeniyle, zamanın ruhunu tespit etmeye çalışma içgüdüm gün geçtikçe artıyor. Bu konuda hâlâ bir amatör olsam da, tespit ettiğim bazı şeyleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Tarihin çağlarına bakacak olursak, çağların giderek kısaldığını netlikle görebiliyoruz. Dünya her geçen gün, bir öncekine göre daha hızlı değişiyor. 1900 yılında bir milyar olan dünya nüfusu, 2000’li yıllarda yedi milyarı geçti. Her şeyin artış hızı da giderek artıyor. Bu nedenle içerisinde bulunduğumuz bilgi çağının da, diğer çağlar kadar ya da kendisinden bir önceki çağ kadar uzun sürmeyeceğini düşünmek kulağa oldukça mantıklı geliyor. Apple, bankacılar ve müteahhitler ile başlayan zamanın ruhu çalışmasına, öğrenci kredileri ile devam edelim.

Savaş sonrası ekonominin kazananları

ABD’de II. Dünya Savaşının ardından Baby Boomer’lar önemli bir fırsat ile dünyaya gelmiş oldu. Savaş ekonomisinin ardından dünya büyük bir ekonomik gelişim kaydetti ve bu insanlar hızla istihdam edildi. Rakamlarla kafanızı karıştırmak istemem, ancak şunu söyleyebilirim ki, o dönemde toplam maaşların ABD’nin toplam ekonomisine oranı yüzde 50 civarındaydı ve bu rakam her geçen yıl düştü. Henüz bilgi çağının da başlamamış olmasıyla birlikte, bu insanlar beyaz yakalı olarak güzel kazandı; tabiri caizse mal mülk elde ettiler. Özellikle iyi eğitim almış, iyi üniversitelerden mezun olanlar bu pastanın önemli kısmını elde etti. ABD’nin süper güç olması ve dünya üzerindeki etkisi nedeniyle de, bu dönemde yani 1950-1990 arası dünyanın hemen her yerinde düzen bu şekilde ABD’deki gibi işledi. Fakat 1990’lara geldiğimizde, artık bilgi çağının da başlamasıyla birlikte denklemde önemli değişiklikler meydana geldi. Bu değişikliklerden en önemlisi internet ve bilgisayardı ve çalışma alanlarında büyük bir verimlilik artışı sağladı. Bir kuşak boyunca iyi eğitimli insanların kesin bir şekilde iyi bir hayat yaşadığını gören insanlar, eğitime ellerinden geldiğince önem verdiler. Bizim ülkemizde de “Okuyup büyük adam olacağım” mottosunun çıktığı tarihlerdir bunlar. Fakat Bilgi Çağıyla birlikte, öğrenme ve kendini yenileme yazının başında bahsettiğim şekilde o kadar hızlı ilerledi ki, artık dünyanın en iyi üniversiteleri bile birçok konuda dünyanın gerisinde kalmaya başladı. Okullarda verilenler de çok daha az miktarda yenilendi ve çoğunlukla kendini tekrara düştü. Kısacası dünyanın hemen her yerinde okullar, üniversiteler para kazanmak için eskisi kadar etkin bir yol haritası değildi. Microsoft ofis ile devam eden bu süreçte, eğitimli bir insan olmanın fiyatı giderek düştü. Çok üst düzey eğitimli insanlar olmasa bile, orta seviyede insanların hayat kalitesi geçen her yıl düştü. Bunları FED’in maaş ve istihdam istatistiklerinden rahatça görebiliyoruz. Kısacası Baby Boomer’larla başlayan beyaz yaka için saadet dönemi, Bilgi Çağının başlaması ile son bulmak üzereydi. Bugün ABD’de birçok genç, hâlâ bir önceki çağın gerekliliklerine göre hareket ediyor. Eğitimini finanse etmek için kredi kullanıyor. Daha sonra yüksek lisans yapmak zorunda olduğunu hissediyor. Belki de durmayıp doktora yapıyor. Bu sebeplerle, öğrenci kredileri tarihin en yüksek seviyesine çıktı. (İki yıl kadar önce Türkiye’de ‘Üniversite Balonu Var mı?’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu konuyla ilgili detaylı düşüncelerimi bu yazıdan elde edebilirsiniz). Fakat artık çağ değişti, ihtiyaç olan insan tipi, bir şekilde kendini ya da imkânlarını zorlayarak, 200 yıl önce keşfedilmiş iktisat ya da matematik teorileri derslerini anlayarak diploma almaya hak kazanan insanlardan çok, sürekli kendini yenileyebilen ve güncel tutan insan tipi. İnternetin gelişmesiyle birlikte artık Harvard Üniversitesinden bir profesörün dersine internet üzerinden ulaşıp o dersi alabiliyorsunuz. ABD’deki büyük okulların da, lobi faaliyetleri dışında salt eğitim anlamında yararlılığı tartışmaya çok açık bir konu haline geldi.

Eğitime harcanan para gereksiz mi?

Açıkça söyleyeyim, bu kadar çok insanın, eski tipte olan bu üniversite eğitimini alması, ileride çok büyük sorunlar doğuracaktır, doğuruyor da. Günümüz dünyasının pek çok ihtiyacını karşılayamayan eğitim sistemi,  bu eğitim sistemine harcanan paralar, tam manasıyla bir balon. Bu balona yatırım yapan insanların büyük bölümü ne yazık ki istediklerini bulamayacak. Çok iyi üniversitelere giden çok iyi öğrenciler başarılı olmaya devam edecek. Çünkü onlar zaten özel insanlar. Steve Jobs’u Steve Jobs yapan neydi diyerek bu bölümü noktalıyorum.

Zamanın ruhunda ikinci madde

ABD’de tarihte ilk defa depoların boşluk oranı ortalama yüzde 3 seviyesine kadar düşmüş. Bazı bölgelerde yüzde 1 seviyesine kadar inmiş. Ben tarihte ilk defa, tarihin en düşüğü, tarihin en yükseği gibi kalıplara çok önem veriyorum sevgili dostlar. Çünkü bu tamlamalar sessiz bir çığlık olabilir. Depolardaki boşluk oranının bu kadar sert düşmesi elbette e-ticaret ile ilgili. Artık dükkân kirası vb. maliyetlere katlanmak istemeyen tüketici, hem zamandan hem paradan tasarruf ederek internet üzerinden alışveriş yapıyor. Türkiye’de de bu giderek yaygınlaşan bir durum. ABD’de neredeyse her hafta bir alışveriş merkezi kapanıyor. Yani e-ticarete yenik düşüyor. AVM artık zamanın ruhunun gerisinde bir kavram olmaya başlarken, biz Türkiye’de her yere yeni AVM’ler yapıyoruz. Bunlardan da azımsanmayacak sayıda olanı kapanıyor zaten. Elbette burada da zamanın ruhunu kaçırmanın bedelini ödeyeceğiz. Ancak benim tüm bu bilgileri birleştirdiğimde çıkardığım sonuç, artık bir dükkân alınacaksa, bir kere daha düşünmek gerekebilir. Başka şeylere dönüşen AVM’lere hazırlıklı olmalıyız.

Zamanın Ruhunda üçüncü maddemiz Tesla. Tesla dünyada elektrikli otomobil sektörünün en magazinsel oyuncusu. Bunun yanında sadece elektrikli otomobil üreten şu an için tek üretici. Tesla’nın finansalları için bir şey söyleyeceksem o da rezalet olurdu. Ancak bir finansçı olarak şunu biliyorum ki her şey onlardan ibaret değil. Tesla şu an da elektrikli araba üretiminde en önemli marka değerine sahip olan firma. Şu anda Tesla yatırımcıları da, yeni çağın Mercedes’ine sahip olmak için yatırım yapıyorr. Yoksa Tesla’nın finansallarının rezalet olduğunu onlara söyleyecek finansal danışmanları eminim vardır. Amerikalıların bu yatırımcı zihniyetlerini gerçekten takdir ediyorum. Şu anda tüm otomotiv sektörü elektrikli araçlara diğerlerinden daha iyi bir şekilde ve ‘tam zamanında’ geçmeye çalışıyor. Her biri üretim ve diğer teknik konularda ne hızlı ne de yavaş olma gayreti içinde. Dizel motorun bulan Almanlar belki de biraz gururdan biraz geride kaldılar ama onlar da son derece kararlılar. Otomobil dediğimiz şey son derece önemli bir dayanıklı tüketim ürünü ve onların en büyüklerinden birini üretmek asla küçümsenecek bir şey değil. Öyle ki, zamanın ruhunu gören Amerikalılar, yıllardır tek kuruş kazanamamış bir Tesla’ya milyarlarca dolar par akıtıyorlar. Çünkü zamanın ruhunun elektrikli araçlardan yana olduğunu çok önce gördüler ve zamanı yakalamak için para kaybetmeyi göze almışlar.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün