Web´den Seçmeler

• Cesetler, Silivri’de gömüldü. Silivri ve civar köylerde oturanlar, kurtulan Yahudilere ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştı. Ancak jandarma kayıtlarına geçen tatsız olaylar da yaşandı. Ölüleri soyanlar, karaya vuran eşyaları yağmalayanlar oldu. Jandarma yakaladığı hırsızları mahkemeye sevk etti. Salvador’dan kurtulanlar ise İstanbul’a gönderildi. 1960’lı yıllarda, İsrail’den gelen bir heyet cenazeleri İsrail’e nakletti. 1974 yılında Kudüs’te ölenlerin hatırası için bir anıt mezar yapıldı. DÜNDAR KALE - www.independentturkish.com

İzak BARON Diğer
18 Aralık 2019 Çarşamba
  • KANAL 13 TELEVİZYONUNUN PAZARTESİ YAYIMLADIĞI KAMUOYU YOKLAMASINA GÖRE, YENİ ERKEN SEÇİMDEN GANTZ’IN PARTİSİ MAVİ-BEYAZ'IN 37 MİLLETVEKİLİYLE BİRİNCİ ÇIKMASI, NETANYAHU’NUN PARTİSİ LİKUD'UN İSE 33 SANDALYEYLE İKİNCİ OLMASI BEKLENİYOR.MAVİ-BEYAZ İLE LİKUD ARASINDAKİ FARK ARTSA DA MECLİSTEKİ SAĞ VE SOL BLOK, KOALİSYON HÜKÜMETİNİ KURMAK İÇİN GEREKLİ 61 MİLLETVEKİLİ SAYISINA YİNE ULAŞAMIYOR

Ülkede 17 Eylül’de yapılan seçimlerin ardından beklenti, Netanyahu ve Gantz’ın birlik hükümeti kuracağı yönündeydi.

Seçimlerin ardından Netanyahu ve Gantz, birlik hükümeti kurmak için birçok kez bir araya geldi.

İsrail basınına göre iki lider, dönüşümlü başbakanlıkta görevi ilk yıl kimin yapacağı ve Ultra-Ortodoks Yahudileri temsil eden partilerin koalisyonda yer alıp almayacağı konusunda anlaşamadı. Bu nedenle görüşmelerde ilerleme sağlanamadı.

İki lider de hükümetin ilk görev yılında başbakanlık görevinin kendisinde olması konusunda ısrar etti.

Netanyahu ayrıca Ultra-Ortodoks Yahudilerin partileri Şas ve Birleşik Tevrat’ın olası koalisyonda yer almasında ısrar ederken, Gantz buna karşı çıktı.

Gantz ayrıca, İsrail Başsavcısı Avichai Mandelblit’ın yolsuzluk dosyaları nedeniyle hakkında dava açılmasına karar verdiği Netanyahu’nun Meclisten dokunulmazlık talep ettiğini, bu nedenle koalisyon görüşmelerinin başarısız olduğunu açıkladı.

Netanyahu ve Gantz’ın koalisyon hükümetini kurmakta başarısız olmasının ardından Cumhurbaşkanı Rivlin, 21 Kasım’da görevi Meclise verdi.

Böylelikle İsrail tarihinde ilk kez koalisyon kurulamaması nedeniyle hükümeti kurma görevi Meclise verildi.

Tanınan 20 günlük sürede koalisyonu kuracak bir milletvekilinin ismi üzerinde anlaşma sağlanamaması üzerine dün gece yarısı Meclis otomatik olarak feshedildi ve erken seçim kesinleşti.

Yasalar gereği erken seçimin en erken 90 gün içinde yapılması gerekiyordu ve bu tarih 10 Mart'a denk geliyordu.

Ancak bu tarihin, Yahudilerin Purim Bayramı'na denk gelmesi üzerine sabaha karşı Mecliste yapılan oylamanın ardından seçimin 2 Mart 2020'de düzenlenmesi kararlaştırıldı.

Meclisin erken seçim kararından günler önce İsrail basını kamuoyu yoklamalarına başladı.

Kanal 13 televizyonunun pazartesi yayımladığı kamuoyu yoklamasına göre, yeni erken seçimden Gantz’ın partisi Mavi-Beyaz'ın 37 milletvekiliyle birinci çıkması, Netanyahu’nun partisi Likud'un ise 33 sandalyeyle ikinci olması bekleniyor.

Mavi-Beyaz ile Likud arasındaki fark artsa da Meclisteki sağ ve sol blok, koalisyon hükümetini kurmak için gerekli 61 milletvekili sayısına yine ulaşamıyor.

Kanal 13'ün anketine göre, Likud liderliğindeki sağ partiler kan kaybederek 55 sandalyeden 52’ye düşerken, Mavi-Beyaz önderliğindeki sol blok milletvekili sayısını 44’ten 47’ye çıkarıyor.

Ancak her iki blokun da koalisyon hükümetini kurmak için gerekli 61 milletvekiline ulaşamaması nedeniyle yeni seçimin ardından İsrail’in koalisyon kriziyle yeniden karşı karşıya kalabileceği yorumu yapılıyor.

MUSTAFA DEVECİ

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-en-buyuk-siyasi-krizlerinden-birini-yasiyor-/1671486

 

  • İSRAİL ÇOK TEHLİKELİ SULARDA YOL ALDIĞININ ELBETTE FARKINDA. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI; TÜKENMİŞ OSMANLI’YA RAĞMEN, ARAP TOPRAKLARININ VE DE İRAN’IN İŞGAL ALTINDA OLMUŞ OLMASINA RAĞMEN, “CILIZ GÜÇLERİN” DAHİ BAŞARABİLDİĞİ BİR DENGE KURULDU

İsrail’in 1965-1975 sürecinde, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt Devleti kurulması teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı şüphesiz. Ancak 1991 Körfez harekatı ve akabinde 2003 Amerika’nın Irak’a müdahalesi sürecinde, İsrail çalışmalarını daha da yoğunlaştırdı. Çalışmalar (petrol rafinerilerine sabotajlar gibi) semeresini verdi, Kürtlere haklar verildi ve “Özerk Bir Kürt Bölgesi” kuruldu. Irak etkisizleştirildi. Kuzey Irak MOSSAD’ın operasyon üssüne dönüştü.

İsrail ve Barzani liderliğindeki Kuzey Irak Kürtleri birbirlerini büyütmekte. Barzani ve İsrail bu yoldan dönmeyecek. Barzan aşireti tercihini bu şekilde kullandı. Bütün Kürtler aynı tercihi yapacak mı? Bu henüz belli değil.

Türkiye; genel olarak Barzani aşiretinin ve bölgede yürütülen Amerikan ve İsrail çalışmalarının dolaylı da olsa destekleyicisi olmuş gözüküyor. Karşılık olarak PKK ile mücadele konusunda Amerikan ve Yahudi desteği. Öcalan’ın 1999’daki teslimini bu kapsamda görmek gerek. Erdoğan’ın Barzani’ye olumlu bakışı ve desteği, her şeye rağmen, hala sürüyor. Barzani’nin petrolü boru hatları ile Türkiye üzerinden İskenderun limanına ve buradan İsrail’e gemilerle götürülmekte. Erdoğan Barzani’nin bir Kürt devleti kurmasına sessiz mi kalacak? Bu kritik soru uluslararası bir soru. Suriye’deki Kürtler için ise Erdoğan’ın tutumu tamamen “karşı” konumda. İsrail geldiğimiz safha itibariyle Suriye Kürtlerine de sahip çıkacağını açıkça deklare etti.

Kürtlerin bağımsızlık istemeleri anlaşılır bir mesele olmakla birlikte, bölgesel dengeler içinde çok da riskli. İsrail’in bu riskleri taşıyıp taşıyamayacağı şüpheli. İsrail’in Kürtleri stratejik menfaatleri için kullanmak istemesi ve sonra terk etmesi diğer bir risk alanı Kürtler için. “Bağımsız olmadan Kürtler bağımsız olabilir mi?” Bölgenin sınırlarının geçişkenliğinin artırılması, merkezi hükümet yapılarının federatif yönetimlere izin vermesi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi çare olabilir mi? Araştırılmalı.

İsrail’in stratejik menfaatleri Kürt konusunda ne ölçüde samimi olmasına imkan verir? Bölgesel bir savaşın öncelikle Kürtlere zarar vereceği unutulmamalı.

Ama unutmamamız gereken bir konu var. Kürtler özgür olmak istiyor. Rahatsız edici de olsa bu bir hakikat. Bunu İsrail verecekse İsrail onların “tanrısı” olacak.

İsrail çok tehlikeli sularda yol aldığının elbette farkında. Birinci Dünya savaşı sonrası; tükenmiş Osmanlı’ya rağmen, Arap topraklarının ve de İran’ın işgal altında olmuş olmasına rağmen, “cılız güçlerin” dahi başarabildiği bir denge kuruldu. Bölgede şartlar o zamana göre kıyas olmayacak ölçüde o zamanki cılız güçlerin lehinde. Farklılık; değişen anlayış, değişen toplumlar ve Kürtlerin güçlerinin ve nüfuslarının hayli artmış olması. Bu İsrail’in planının uygulanabilmesi için yeterli olabilir mi? Çok şüpheli.

ADELİNA SFİSHTA

https://www.ocakmedya.com/israilin-kurtlerden-beklentisi-ve-turkiyenin-kurt-politikasi/

 

  • TÜRKİYE’NİN GELENEKSEL OLARAK -ADALET VE KALKINMA PARTİSİ İKTİDARI DA DAHİL OLMAK ÜZERE- İSRAİL’LE VE İSRAİL’İN ETKİN LOBİ UNSURLARIYLA İLGİLİ İLİŞKİLERİNDE BİR PROBLEM YOKTU. TA Kİ 2009’DA İSRAİL’İN FİLİSTİN’E SALDIRISINA KADAR
  • Ø Türk-Amerikan ilişkilerinin negatif yönde şekillenmesinde İsrail’in rolü belirleyici mi?

Böyle deklare edilmemiş bir algı dolaşıyor. İsrail’in Suriye’deki PKK-YPG terör örgütüne desteği de gayet açık. Amaç orada dışa bağlı, dışarıdan kontrol edilecek bir yapı üretmek. Şunu unutmamak lazım; Türkiye Cumhuriyeti devleti belki bölgede büyük oyun kuracak kapasitede değil henüz, ama birçok oyunu da başarısız kılabilecek kapasitede. Türkiye’nin içinde olmadığı bir kurgu burada kolay kolay yaşamaz. Türkiye bu coğrafyada kendi sınırlarının dışında bir güç ifade eder. Türkiye’nin bu gücü ifade edebilecek askeri, jeopolitik gücün dışında bir gerçekliği vardır. Mesela Lübnan’a gidersiniz Lübnan’da Osmanlı’nın da ötesinde bir Türk izi görme imkanınız var. Suriye’nin iç bölgelerine gidin, Irak’ın iç bölgelerine gidin, Samarra mesela 9. Yüzyılda Bağdat’ın hemen kıyısında kurulmuş bir şehirdir. Bugün izi bile yok. DEAŞ çekilirken Selçukludan kalma bir camiyi yerle bir etti.

Oradaki izlerimize bile düşman olan DEAŞ’a karşı güya çatıştığı bahanesi ile PYD/YPG’ye meşruluk kazandırılıyor. Bununla ilgili Amerika’da bir takım yazılar, makaleler, konuşmalar çıktı; “Siz aşırı radikal bir grubun İsrail’i bölmek ya da İsrail’de bir takım oluşumları engellemek için Amerika’nın bunlara destek verdiğini düşünün. İsrail bunlara ne yapardı? bağlamında düşünerek bakın PYD olayına” şeklinde. Tabii işin içerisinde farklı angajmanlar olduğu için bu ana akım medyada yer almadı. Ama en azından bunu bilenler var. Türkiye’nin kendi yolunu zaten seçtiğini, burada da adım adım ilerlediğini ifade etmek gerek.

  • Ø Tekrar İsrail’in rolüne dönersek...

İsrail’in etkisi çok büyüktür. Bunu ifade etmek lazım. Ama Türkiye’nin geleneksel olarak -Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı da dahil olmak üzere- İsrail’le ve İsrail’in etkin lobi unsurlarıyla ilgili ilişkilerinde bir problem yoktu. Ta ki 2009’da İsrail’in Filistin’e saldırısına kadar. Sanki bir zihinsel ve varoluşsal karşıtlık içerisindeymişiz gibi sunuluyor Türkiye’nin İsrail’e bakışı. Hayır, Türkiye bu anlamda İsrail’le çok makul bir ilişki formatı içerisindeydi. Hatırlayalım Gazze’deki Hamas yönetimi ile İsrail’in arasını bulan ülke Türkiye’dir. Burada bir barış görüşmesi yapılırken Ehud Barak’ın döndüğünün ertesinde İsrail Gazze’ye saldırılara başladı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan -o dönemde başbakan- bunu doğrudan kendisine yapılmış bir hakaret olarak gördü. Buradan da geri adım atılmadı. Mavi Marmara olayı ortada, bu kazara ortaya çıkmış bir olay değil. İsrail, Türkiye’nin bütün bunlar yokmuş gibi İsrail’in orada yaptıkları görülmüyormuş gibi davranmasını istiyor. Şimdi özgür dünyaya bakalım. Türkiye dışında demokrasinin, seçimlerin işlediği ülkelerden hangisi İsrail’e eleştiri yöneltiyor? Artık Arap dünyası bile eleştirmekten vazgeçti.

Amerika ile Türkiye’nin ilişkisine bakın, Amerika ile İsrail ilişkisine bakın. İsrail’in ilişki formatında “Ben ne yaparsam yapayım beni kanun dışı ve uluslararası hukuk dışı, görmeyeceksin ve destekleyeceksin” modeli var. Diğer tarafta ise “Türkiye’nin yaptığı bütün iyi işleri görmeyeceksin, en ufak bir hatasında yüzüne çarpacaksın” modeli var. Bu işlemez. Bölgede huzur ve kalıcı bir istikrar isteniyorsa eğer, İsrail’in uluslararası hukuk normlarına geri dönmesi, yapılabilecek işleri masaya yatırması, Filistinlilere uyguladığı ilhak süreçlerini sona erdirmesi ve Filistin’de gündelik hayatın normalleşmesi ile ilgili adımlar atması gerekiyor. Bunlar olursa, Türkiye-İsrail ilişkileri normale döner. Bu da Türk-Amerikan ilişkilerine olumlu olarak yansır. Ama bunun dışında bir olumlu etki üretme imkanı var mı? Onun da çalışılması lazım tabii.

PROF. DR. MEHMET AKİF KİREÇCİ - Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi

https://kriterdergi.com/cumhurbaskanligi-guvenlik-ve-dis-politikalar-kurulu-uyesi-prof-dr-mehmet-akif-kirecci-kuresel-belirsizlik-ortaminda-turkiye-basinin-caresine-bakmak-zorunda

 

  • TÜRK HÜKÜMETİ LİMANA GİREN SALVADOR GEMİSİ’NE ‘BURADA DAHA FAZLA BEKLEYEMEZSİNİZ’ UYARISINDA BULUNDU

3 Aralık 1940’ta Uruguay bandıralı Salvador Gemisi, Bulgaristan'ın Varna Limanı'ndan demir aldı. 20 metre uzunluğunda, 5 metre genişliğindeki 100 grostonluk yelkenli ahşap gemi, eski ve bakımsızdı. Yolculuk yapacak gücü yoktu ama aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu 352 yolcusunun tek umuduydu.

150 kişilik gemiyi dolduran 352 yolcu, Nazilerden kaçabilen Polonya ve Romanya Yahudileri ile henüz istila edilmemiş Bulgaristan’daki Yahudilerdi. Gemi 3 günlük yolculuktan sonra İstanbul’a ulaştı. Türk hükümeti limana giren Salvador Gemisi’ne ‘Burada daha fazla bekleyemezsiniz’ uyarısında bulundu. 6 gün seyir için uygun hava şartlarını bekleyen gemi 12 Aralık’ta akşamüzeri kılavuz kaptan Mustafa Eden ve sıhhiye memuru Muhittin Çalım eşliğinde limandan ayrıldı. Gece Silivri açıklarında patlayan fırtına, yaşlı geminin sonu oldu. Sürüklenen Salvador, Cambaz Burnu açıklarında karaya oturdu. Yıpranmış gövdesi parçalanan gemi, ambarlarındaki yolcularla birlikte battı.

Gemiyle batmaktan kurtulan yolcuların bir kısmı boğularak öldü. Karaya çıkabilen yorgun ve ıslak yolcuların çoğu ise donarak hayatını kaybetti. Kazadan, sadece 122 kişi sağ kurtulabildi. 

Resmi ölü sayısı 103 kayıp sayısı ise 120 olarak açıklandı. Kazada sağlık memuru Muhittin Çalım da hayatını kaybetti.

Cesetler, Silivri’de gömüldü. Silivri ve civar köylerde oturanlar, kurtulan Yahudilere ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştı. Ancak jandarma kayıtlarına geçen tatsız olaylar da yaşandı. Ölüleri soyanlar, karaya vuran eşyaları yağmalayanlar oldu. Jandarma yakaladığı hırsızları mahkemeye sevk etti. Salvador’dan kurtulanlar ise İstanbul’a gönderildi.

1960’lı yıllarda, İsrail’den gelen bir heyet cenazeleri İsrail’e nakletti. 1974 yılında Kudüs’te ölenlerin hatırası için bir anıt mezar yapıldı.

DÜNDAR KALE

https://www.independentturkish.com/node/102761/haber/silivri-a%C3%A7%C4%B1klar%C4%B1nda-biten-bir-umutsuz-ka%C3%A7%C4%B1%C5%9F-hikayesi-salvador-gemisi

 

Netten okumalar

 

  • LÜBNAN İLE İSRAİL'İN DENİZ SINIRI ANLAŞMAZLIĞI YİNE GÜNDEMDE - MAHMUT GELDİ

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/lubnan-ile-israilin-deniz-siniri-anlasmazligi-yine-gundemde/1670413

 

  • HİTLER ÜZERİNE NOTLAR’I OKUYORUZ / GİRİŞ – ÜMİT KIVANÇ

http://www.platform24.org/yazarlar/4119/hitler-uzerine-notlar-i-okuyoruz---giris

http://platform24.org/yazarlar/4127/hitler-uzerine-notlar---2---tek-adamligin-iki-kurali

 

  • "BİR TÜRK BANKACI, 135 YILLIK İNGİLİZ KULÜBÜNE YATIRIM YAPMAK VE HİSSE ALMAK İÇİN MASAYA OTURDU"

https://t24.com.tr/haber/bir-turk-bankaci-135-yillik-ingiliz-kulubune-yatirim-yapmak-ve-hisse-almak-icin-masaya-oturdu,851899

 

  • İSRAİL EN BÜYÜK SİYASİ KRİZLERİNDEN BİRİNİ YAŞIYOR – MUSTAFA DEVECİ

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-en-buyuk-siyasi-krizlerinden-birini-yasiyor-/1671486

 

  • MOSSAD'IN BUGÜNE KADAR AMERİKA, AVRUPA VE ORTA DOĞU'DA GERÇEKLEŞTİRDİĞİ OPERASYONLAR

https://seyler.eksisozluk.com/mossadin-bugune-kadar-amerika-avrupa-ve-orta-doguda-gerceklestirdigi-operasyonlar

 

  • BANA YÜRÜYÜŞ AYAKKABILARIMI VERİN BAŞKA BİRŞEY İSTEMEM – Malka AZARYAD

https://www.turkisrael.org.il/single-post/2019/12/10/Bana-Y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9F-Ayakkab%C4%B1lar%C4%B1m%C4%B1-Verin-Ba%C5%9Fka-Bir%C5%9Fey-%C4%B0stemem

 

Takılan tweetler

 

Hananya Naftali@HananyaNaftali

The world’s most expensive menorah 😂 #Hanukkah

Dünyanın en pahalı menorah 😂#Hanukkah

 

https://twitter.com/HananyaNaftali/status/1205614886342086656

 

Gökhan Çınkara@gcinkara

Editör'e düzeltme:

Haim Weizmann İsrail'in ilk Cumhurbaşkanıdır.

Yanındaki Moşe Şertok/Şaret, İsrail'in ilk Hariciye Bakanıdır.

İsrail'in ilk Başbakanı: David Ben Gurion'dur.

 

https://twitter.com/gcinkara/status/1204362724198797313

 

Hatırla Kadıköy / Call to Mind@hatirlakadikoy

Hatırla / Call to Mind - Kadıköy Kent Rehberinin;

Yunanca,

Ermenice,

Ladino ve

İngilizce

-çevirilerine KADOS Bilim Kültür Sanat web sitesinden ulaşabilirsiniz:

 

 

https://twitter.com/hatirlakadikoy/status/1204341836183158784

 

İkarus@ikarus_deadalus

"MORRIS ŞİNASI'NİN HİKAYESİ"

 

Yıl 1855... Manisa'da Sefarad Yahudilerinden fakir bir ailenin bir oğlu olur,ismini Morris koyarlar...

Morris, 9 yaşında kuşpalazı hastalığına yakalanınca ölümle burun buruna gelir...

Şinasi isimli bir doktorun tedavisi neticesinde iyileşince, ailesi ona Şinasi ismini de verirler.Bu bir vefa borcudur. Bu vefa Morris'in ruhuna da işleyecektir.

Derken Morris 15 yaşına gelince fakir olan ailesine yardım etmek için Yahudi mezarlığında bekçi olarak işe girer.

Okuma yazması olmadığından işten atılır... Sebebi ise,dışardan bir Yahudi ailesi gelir ve mezarlıktaki yakınlarının mezarını görmek isterler...

Fakat mezarın yerini bilmiyorlar,Morris ise okuma bilmediğinden mezarın yerini gösteremez...Bu aile durumu bölgenin Yahudilerine bildirerek Morris'i işten attırırlar... İş arayan Şinasi 1870 yılında henüz 15 yaşlarında yine bir Yahudi olan Garofolo isimli bir tütün tüccarının yanında işe girer...

Kısa zaman da patronunun gözüne giren Morris, gösterdiği başarıdan dolayı patronu tarafından Mısır'a götürülür... Orda da gösterdiği başarılardan dolayı artık patronuyla iyice dost olmuştur... Morris 1890 yılında Amerika'ya gitmeye karar verir... Patronundan aldığı 25 bin dolarla yeni dünyaya geçer...

Orada Chicago Beynelmilel Fuarında kendi icadı olan bir sigara yapıştırma makinası sergiler.. Makina oldukça ilgi görür... Buradan kazandığı parayla hem Garofolo'ya olan borcunu öder,hem de bir iş kurma imkânı bulur...

Yıl 1903'e geldiğinde ABD Devleti Akdenizde ticaret yapabilmek ve gemilerini geçirebilmek için Sultan Abdülhamit'e başvurur...

Sultan bu teklifi Osmanlı'ya haraç vermesi karşılığı kabul eder...

Yanlız bir şart daha koşar ve "Bizden tütün de alacaksınız" der...

Amerika bunu da kabul eder ve tarihinde ilk ve tek olarak Osmanlı'ya haraç verir... İşte bu tütün anlaşması Morris'in yolunu açar...

Ege tütününü iyi tanır ve bağlantıları da vardır ve bu avantajını iyi kullanır...

Kısa sürede önünde geniş ufuklar açılan Morris, erkek kardeşi Salomon'u da Manisadan getirterek iş alanını iyice geliştirir...

New York 'ta Brodway 120 Sokakta SCHİNASİ BROTHERS COMPANY Isimli bir sigara fabrikası kurar... "Bu bina hâlâ ayakta kalmayı başarmıştır."

Kurduğu bu fabrikada Türkiye'den götürdüğü tütünleri kullanan Morris,kısa zamanda Türk tipi sigaralarla üne kavuşur. Türkiye'den özellikle Manisa ve Akhisar civarından aldığı tütünleri yine bu bölgeden götürdüğü usta ve kalifiye işçilerle yüksek kalite mamuller elde etmeyi başarır.

1903 yılında, Selanik'te iş arkadaşı olan Jozef Ben Rubi'nin kızı Laurette ile tanışıp evlenir.3 kız ve 1 oğlu olur... Artık Morris çok zengindir...

Hatta Yunan Yahudisi eşi için o döneme göre oldukça gösterişli bir malikâne yaptırır.Malikânenin 52 odalı olduğu rivayet edilir.

Morris,Yunanistan'da bir basın açıklaması yapar.Bir gazeteci bir kâğıda bir soru yazar ve Morris'e verir... Morris kâğıdı yanındakine verir ve "Ben okuma bilmem,sen oku" der... Ardından başka bir gazeteci ; "Okuma yazma bilmeden bu kadar zengin oldunuz, Birde tahsilli olsanız kim bilir ne olurdunuz..?" der...

Morris şöyle yanıtlar ;"İyi bir mezar bekçisi olurdum... "

1916 yılında şirketin tüm haklarını Amerikan Tabacco Company'e satar ve iş hayatından çekilir...Bu arada çocuklarını kurduğu ve Morris'in arkadaşı Philip'in de ortak olduğu... Morris bizzat kurmuştur ve şu an dünya tütün devi olan Philip Morris Company doğmuştur...

Gerisini bilirsiniz...?

Peki hâlâ Manisa'da hizmet veren Şinasi Morris hastanesinin hikâyesi nedir..?

Morris 1928 yılında memleketi olan,doğup büyüdüğü yer olan Manisa'yı hiç unutmadı... Okadar ki,yaptırdığı evi Türk stili yaptırır ve içini de yine Türk Şark tarzı ile döşer... Çocukluğunda çektiği hastalığı ve gördüğü vefayı da unutmaz...

Bu amaçla bir milyon dolarlık bir bütçe ayırır...

Bunun 800 bin doları ile bir hastane yaptırır.Bu hastane çocuk hastanesidir...

Çok geniş arazisi vardır ve burada inek,koyun,keçi ve tavuk gibi hayvanlar beslenir ve sebze,meyve yetiştirilir ki, çocukları taze besinlerle beslesinler diye...

Yine bu hastanenin faytondan ambulansı ve başhekimin faytondan makam aracı vardır... Bütün bu ayrıntılar bizzat ;Morris tarafından düşünülmüştür...

Geriye kalan 200 bin dolarla da devlet tahvili alarak, bu tahvillerin getirisi olan 33 bin dolar her yıl 2 taksit halinde,Morris Şinasi Çocuk Hastanesine gönderilir...

Morris Şinasi kurduğu bu vakıfla hastanenin geleceğini de düşünmüştür...

Chemical Bank Of New York'u da mutemet tayin etmiştir...

3 yılda bir kurduğu vakfın mütevelli heyeti Türkiye'ye gelerek,Manisa'da hastaneyi ziyaret etmekte ve yapılan işleri yerinde denetlemekteydiler taaa ki bu yıla dek... Bu yıl Sağlıkta devrim yapan Hükümetimiz meşhur hasta garantili şehir hastanelerinden birini de Manisa’ya yapar ve Morris Şinasi Çocuk Hastanesi kapatılır...

Arazisi mi...?Şimdilik atıl durumda...Akibetini tahmin etmek zor olmasa gerek...

“Aksi halde Manisalılar için harcanan bu fon iptal edilecektir...

Çünkü bu fonu kuran Morris Şinasi’nin vakfettiği paranın şartlarından birisi de hastanenin kapatılması durumunda bu yıllık gelen 174.000  dolar  Amerikan hazinesinde kalacaktır... Yetkililerin buna çok acil bir çözüm bulması gerekir...

Moris Şinasi Milletlerarası Çocuk Hastanesi çocuklar için hizmet vermeye devam etmelidir... ''

Ü. Karaltı

10.12.2019

https://twitter.com/ikarus_deadalus/status/1204662202894036992

 

Petek Çırpılı@petekcirpili

Fongos. İzmir sefaradlarından unutulmaya yüz tutmuş bir yemek.  Ispanak, patates ve eski kaşar vb vb. Kolay, lezzetli ve besleyici Ispanak sevmeyenler bile  bayıla bayıla yerler bence.

 

https://twitter.com/petekcirpili/status/1203311473587638272

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün