Şalom’da Holokost

Perspektif
18 Aralık 2019 Çarşamba

Selim YUNA

 

Holokost, insanlığı derinden etkileyen akıl almaz bir felakettir. Dolayısıyla, Holokost’un insanlığa bıraktığı meseleler de oldukça yüklüdür. Holokost inkârcıları gibi farklı niyetleri olanları dışarıda bırakarak söylemek gerekirse, konuyla ilgilenen hemen herkesin bu önerme üzerinde anlaşacağına dair neredeyse şüphem yoktur. 

Holokost’un kavramsallaştırılması ve tanımı; Holokost’un tekliği, biricikliği, benzersiz olması; Holokost’un anılması; Holokost kurbanları; Holokost failleri; Holokost faillerinin mahkemeleri; Holokost’un diğer soykrırımlarla karşılaştırılması; Holokost’un anılması; Holokost’un inkârı, araçsallaştırılması, mitleştirilmesi; Holokost’tan kurtulanlar; Holokost’ta kurbanlara yardım edenler, hayat kurtaranlar; Nazi Avcıları; işbirlikçiler; Holokost’ta direniş; Holokost ve İsrail Devlet’inin kuruluşu arasındaki ilişki; Holokost ve modernite arasındaki ilişki; Holokost ve ideoloji arasındaki ilişki; Holokost’u anlatan niyetçi ve işlevselci yaklaşımlar (intentionalist approach vs. functionalist approach) vb. gibi arkasını getirebileceğimiz meseleler, bu insanlık trajedisini konu edinen literatürü alabildiğine geniş ve çok boyutlu kılmıştır.     

2018-2019 yılında yüksek lisans tezimi hazırlarken, 1947-2010 dönemi için Şalom’un Holokost anlatısının içerik analizini Holokost literatürünü inceleyerek yaptım. Holokost’un tüm meselelerini derinlemesine kavramak oldukça zor iken, Şalom’un ortaya koyduğu çabayı takdir etmemek elde değil. Holokost literatürüne neredeyse hiç başvurmadan, Şalom’u takip ederek konu hakkında aydınlanmak ve merak edinmek fazlasıyla mümkün. Şalom’un arşivlerine müracaat etmiş belki de birçoklarından birisi olarak, bana da buradan teşekkür etmek düşüyor. 

1947-2010 dönemini incelemenin içeriği nedeniyle iki döneme ayırdım: birinci dönem 1947-1984, ikinci dönem ise 1984-2010. 1984 yılını dönemselleştirme için kullanmamın sebeplerini, 1984 yılında Şalom’da gerçekleşen yapısal değişim ve 1980’lerde askeri darbenin ertesinde neoliberalizmin etkisiyle kimlik meselelerinin geçmişe oranla daha çok ortaya konuluyor olması olarak sıralayabilirim. Dolayısıyla ve nihayetinde, 1980’li yıllardan itibaren Holokost yazılarında çok belirgin bir artış olduğunu gözlemledim. Örnek vermek gerekirse, 1947-1984 yılları arasında Holokost’a ilişkin olarak Şalom’da yayınlanan yazıların sayısı 221 iken, ikinci dönemde bu sayı 1,269’a çıkmıştır.

Devamında, Şalom’un Holokost anlatısının özelliklerinden ikisini özetle ve çok genel olarak sıralamak isterim. İlki, Şalom’un her iki dönemde de Holokost’un nedenlerini açıklamak için niyetçi yaklaşımı takip etmiş, işlevselci yaklaşıma neredeyse hiç yer vermemiş olmasıdır. Niyetçi yaklaşıma göre, Holokost’un faillerinin niyeti başından itibaren belliydi. Naziler yüzyılların getirmiş olduğu nefret dolu birikimi, ırkçı bir ideolojiye dönüştürerek eyleme geçmişler ve eşi olmayan bir yıkım gerçekleştirmişlerdi. Mein Kampf’a ve Nazi ideolojisini biçimlendiren düşüncelere sık sık yapılan atıf bunun göstergelerinden biri olarak yorumlanabilir. Diğer yaklaşım ise, Holokost’un bir felakete dönüşmesinin nedenlerini sadece niyetle açıklamanın yetersiz olabileceğini savunmaktadır. Mesela, bu akımın temsilcileri arasında sayabileceğimiz Christian Browning ve Karl A. Schleunes gibi akademisyenler, 22 Haziran 1941 tarihinde Sovyetler Birliği’nin işgalinin Nazilerin savaş politikalarındaki değişimin sebeplerinden birisi ve savaşın bu şekilde yön değiştirmesinin Holokost’un akıl almaz boyutlara ulaşmasındaki esas unsurlardan birisi olduğunu iddia etmişlerdi. İkibinli yıllarda, literatürdeki bu ayrım giderek ortadan kalkmış ve çok sayıda faktörleri içeren açıklamalar gündeme gelmiş olmakla birlikte, Şalom’un yaklaşımı hâlâ belirgin bir özellik olarak gözükmektedir.  

İkincisi, ikinci dönemde ‘kahramanlık’ temasına yapılan vurgunun birinci döneme göre çok daha az olmasıdır. Bunun nedenleri arasında dönemlendirmenin etkisinin yanı sıra Holokost literaüründeki gelişmeleri de saymak mümkün (belirtilmesi gereken noktalardan biri de Doğu Bloku’nun çözülmesinin önceden erişilemeyen arşivlerin açılmasına yol açmış olmasıdır). Dolayısıyla bu dönemde Şalom’da Holokost’a ilişkin konuların kapsamı genişlemiştir. Yazıların içeriğine bakarak özellikle belirtilmesi gereken, bu durumun ‘kahramanlık’ temasının önemsizleştiğine dair bir işaret olmamasıdır; daha çok Holokost’un anma, hatırlama ve hatırlatma biçimlerinin değiştiğinin göstergesi olmasıdır. Şalom, dünyada olduğu gibi Holokost’u çok boyutlu olarak anmakta, hatırlamakta ve hatırlatmaktadır. İkinci dönemde, Şalom’un Holokost anlatısı, Holokost’u bir insanlık meselesi olarak ele alması itibariyle de birinci döneme göre çok daha evrenseldir.

Şalom’un Holokost anlatısına eleştiri getirmek mümkün. Ancak bu yazının amacı eleştirmek veya getirilen eleştirileri sıralamaktan çok, Şalom’un Holokost’u Türk Yahudi kimliğinin inşasının bir parçası olarak gördüğünü ve bunu yaparken yıllardır ortaya koyduğu çok emek isteyen çabayı vurgulamaktır.

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün