Ekolojik hareketin ABC’si-1

Türkiye’de yeşil hareket denildiğinde toplumsal tahayyülde bazı kavramlar canlansa da, bunlar birbirine karışmış durumda. Son dönemde özellikle korona virüsü salgını nedeniyle yeniden gündeme gelen ‘yeşil kaygı’ bu konuyu doğru öğrenmek için bir fırsat yaratabilir. Bu yazıda ekolojizmin (yeşil düşünce) temel kavramlarına ve tarihine değinilecek.

Perspektif
10 Haziran 2020 Çarşamba

Dr. Deniz Ertuğ

 

1. Ekolojizm, Çevrecilik, Yeşiller Hareketi

Türkçe’ye ‘çevrecilik’ olarak çevrilen ‘environmentalism’, en temel tanımıyla çevre sorunlarına duyarlı olmaktır. İnsanın haddinden fazla tüketiminin sebep olduğu çevresel tahribata yönelik duyulan bir hassasiyet olarak da ifade edilebilir ve en önemlisi herhangi bir ideolojik ve siyasi ajandası yoktur. Bununla uyumlu şekilde, çevreciler söz konusu çevre sorunlarının mevcut siyasal, ekonomik ve kültürel sistem içinde çözülebileceğini savunurlar[1].

Ekolojizm veya ‘Yeşil Düşünce’ ise bunun bir adım ötesidir; toplumu kökten değiştirmeyi hedefleyen bir felsefi duruştur. Ekolojistlere göre, mevcut devlet yapısı, küresel ekonomi ve bu sistemin kurumları sorunun doğrudan sebebidir. Bu sistem yıkılmalı ve yerine yeni bir değer dünyası inşa edilerek çevre dostu, eşitlikçi, doğa-insan dengesini koruyan bir sistem kurulmalıdır[2].

Yeşiller ise bu iki görüşün pratik siyasete aksettirilmesi ile ortaya çıkmış siyasal bir harekettir. Yeşiller hareketi hem çevrecilerin hem ekolojistlerin görüşlerinden faydalanır ama günlük siyasetin içinde olduğu için toplumda olabildiğince çok kişiye ulaşabilmek hedefindedir. Bu yüzden zaman zaman birbiriyle çelişen görüşleri ortaya koyan gruplar ve partilerle temsil edilebilir. Bir başka ifadeyle, iş siyasete gelince partiler daha fazla oy alabilmek için ideolojik ve siyasi gündemlerini esnetmek mecburiyetinde kalmaktadırlar[3].

Kısaca çevrecilik daha çok gündelik hayatta kullanıldığı şekilde çevre duyarlılığı kapsamında ele alınabilirken, ekolojizmi daha siyasi ve ideolojik altyapısı olan ve toplumsal bir dönüşüm hedefiyle hareket eden bir dünya görüşü olarak tanımlamak doğru olacaktır. Yeşiller hareketi ise, bu iki görüşün partileşmiş halidir. Bu noktada yeşil hareketin tarihine değinmek yerinde olacaktır.  

 

2. Yeşil Tepki 

İngiliz tarım uzmanı ve yazar John Evelyn’nin 1661 yılında krala ve parlamentoya hitaben yazdığı, Londra’nın havasının ve doğasının temizlenmesine yönelik öneriler içeren Fumifugium henüz Sanayi Devriminin olmadığı bu dönemde çevreci politikaları savunması nedeniyle yeşil hareketin ilk eserlerinden sayılabilir[4]. Fakat çevreci hareketin gerçek bir sistem eleştirisine dönüşmesi 18. yüzyıldan itibaren gerçekleşir. Hristiyanlığın doğa-insan ilişkisine bakışı, Kartezyen felsefenin mekanik doğa algısı ve hakim Newton fiziği, Sanayi Devriminin yarattığı sonuçlar entellektüeller arasında büyük bir tepki oluşturmaya başlamıştı. Rousseau’dan Shelley’e, Tolstoy’dan Keats’e, Coleridge’e kadar pek çok entelektüel Batı’nın kalkınma odaklı medeniyet anlayışını eleştirmiş, doğa-insan ilişkisinin önemine vurgu yapmışlardı[5].

Öte yandan, 19.yüzyılda İngiltere’de çevreciler bazı dernekler kurmaya da başlamıştı. 1830’da kurulan Londra Zooloji Derneği, 1889’da Kraliyet Kuşların Korunması Derneği, 1903’te İngiliz Faunanın ve Floranın korunması Derneği gibi… Benzer dernekler Fransa ve ABD’de de kurulmuştu[6].

Ancak yeşil hareketin oluşması görece geç bir döneme 1960’lara dayanır. Özellikle insanlığın ve doğal yaşamın sanayileşme ile ortaya çıkan kirlilik sebebiyle tehdit altında olduğuna dair pek çok bilimsel çalışma ve raporların yayınlanmaya başlamasıyla, Batı toplumunda bir farkındalık oluşmaya başladı. Örneğin, 1972’de yayınlanan Meadows Raporunda kalkınmanın mevcut koşullarda devam etmesinin 21. yüzyılda dünyada kaçınılmaz olarak ciddi olumsuz etkilere yol açacağı öngörülmekteydi. 1987’de yayınlanan Brundtland ve IPCC (Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli)nin raporlarında da benzer şekilde insan ve çevre arasındaki dengesiz ilişkiye, kalkınma konusundaki pervasız ısrara, insanlığın ekonomik büyüme takıntısına dikkat çekilerek ekolojik harekete felsefi ve bilimsel altyapı kazandırılmıştı[7].

Ayrıca üç önemli olay sadece çevre duyarlılığı olan grupları ve ekolojistleri değil, Batılı ülkelerdeki kamuoyunu da etkilemişti. Bunlardan ilki, İtalya’da 1976’da yaşanan Seveso faciasıdır. Daha sonra 1984 yılında Hindistan Bhopal’daki böcek ilacı fabrikasındaki sızma sonucu binlerce insanın ölümü büyük ses getirmişti. Ancak asıl önemli olay 1986’da SSCB’de meydana gelen Çernobil nükleer felaketidir[8]. Bu gelişmeler sonucunda, Avrupa kamuoyu bir süredir akademik çevrelerce dile getirilen çevresel kaygıların teorik olmadığını yaşamın bir gerçeği haline geldiğini görmüştür. 

 

3. Yeşil Partilerin Doğuşu

1970’lerle beraber Batı ülkelerinde dünyaya yeşil bir perspektiften bakan yeni partiler kurulmaya başladı. Bu partilerin en eskisi 1972’de Yeni Zelanda’da kurulan ‘Değerler Partisi’dir. Bir sene sonra İngiltere’de ‘Batı Avrupa Yeşiller Partisi’ kuruldu. 1974’te Fransa Avrupa’da ilk kez başkan adayı olarak bir tarım uzmanı profesörü, Réne Dumont’nu aday göstermişti. Batı Almanya’da ise çevreci hareket 1979’dan itibaren Avrupa seçimlerine kendine ait listeyle girecek kadar etkili hale gelmişti. 1980’de ise Yeşiller Partisi kurulmuştu. Hatta bu parti, üç sene sonra parlamentoda 27 koltuk kazanmayı başarmıştı. Fransa’da Yeşiller Partisi 1981’de kurulan Les Verts Confédération Écologiste ve 1982’de kurulan Les Verts - Parti Écologiste partilerinin birleşmesiyle 1984’te oluşturulmuştu. Söz konusu dönemde yeşil dalga bütün Avrupa’yı etkilemiş ve hemen her ülkede yeşil partiler kurulmuştu[9].

Sonuç olarak, önce doğaya ve çevreye karşı duyulan kaygı ve hassasiyetle başlayan çevreci anlayış, zamanla sanayileşmenin olumsuz etkilerini ve kapitalizmin eşitliksiz koşullarını yaşayarak bilinçlenen Batı toplumunda doğrudan sistemi hedefleyen bir niteliğe bürünmüştür. 1980’lerle beraber Avrupa siyasetine birbiri ardına katılan Yeşil partilerin, mevcut sistemin zararı arttıkça yakın gelecekte daha önemli bir konuma geleceği öngörülebilir. 

 

Kaynakça

Farrera Bravo, Gonzalo. “Partidos Verdes y Movimientos ecologistas”, 2010. 

Erişim 15 Nisan 2020. www.revistas.unam.mx/index.php/matices/article/download/25725/24217

Harrison, Kevin ve Tony, Boyd. Understanding Political Ideas and Movements. Manchester: Manchester UP, 2003. 

Kaufman, Wallace. No Turning Back: Dismantling the Fantasies of Environmental Thinking.NewYork: Basic Books, 1994.   

Steans, Jill ve Lloyd Pettiford. Introduction to International Relations: Perspectives and Themes. NewYork: Routledge, 2005. 

Vedung, Evert. “The Formation of Green Parties, Environmentalism, State Response and Political Entrepreneurship”, J. Aa. Hansen. (der.), Environmental Concerns: An Inter-disciplinary Exercise, Londra: Elsevier Applied Science,1991. 

Villalba, Bruno. “L’écologie politique face au délai et à la contradiction democratique”. Écologie et Politique, 40 (2010/2): 96-113.

 

 



[1] Kevin Harrison ve Tony Boyd, Understanding Political Ideas and Movements, Manchester: Manchester UP, 2003, s. 276.

[2] Jill Steans ve Lloyd Pettiford, Introduction to International Relations: Perspectives and Themes, NewYork: Routledge, 2005, s. 206.

[3] Harrison ve Boyd, Ibid, s. 275.

[4] Gonzalo Farrera Bravo, “Partidos Verdes y Movimientos ecologistas”, 2010, erişim 15 Nisan 2020,     

 www.revistas.unam.mx/index.php/ matices/article/download/25725/24217, s. 82. 

[5] Wallace Kaufman, No Turning Back: Dismantling the Fantasies of Environmental Thinking, NewYork: Basic Books, 1994, s. 10-12.  

[6] Farrera Bravo, Ibid, s. 83-84.

[7] Bruno Villalba, “L’écologie politique face au délai et à la contradiction democratique”, Écologie et Politique, 40 (2010/2), s. 96

[8] Harrison ve Boyd, Ibid, s. 277.

[9] Evert Vedung, “The Formation of Green Parties, Environmentalism, State Response and Political Entrepreneurship”, Jens Aa. Hansen (der.), Environmental Concerns: An Inter-disciplinary Exercise, Londra: Elsevier Applied Science, 1991, s. 3-4.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün