Bir siyasal rejimi görsel sanat üzerinden okumak…

Normalleşme süreciyle birlikte sanat etkinliklerinde ufak ufak kıpırdanmalar başladı.

TUNA SAYLAĞ Sanat
22 Temmuz 2020 Çarşamba

Bazı galeriler ziyaretçileri ile buluşurken, ‘Arnavutluk Sanatında Toplumcu Gerçekçilik: Bir Rüyanın İnşası’adlı yeni sergisi ile Pera Müzesi, muadillerinin içinde kapılarını izleyicilere açan ilk mekân oldu. Küratörlüğünü Artan Shabani’nin üstlendiği bu ilginç sergi, 1950’lerden rejimin yıkıldığı 1991 yılına kadar, Arnavutluk’ta hüküm süren resmi ideolojinin halka dikte ettirdiği yaşam tarzını resimlerle betimliyor. Bu sergide sanat var, tarih var, sosyoloji var… 15 Kasım’a kadar açık!

 

Sergiyi, Pera Müzesi Müdürü Özalp Birol’un rehberliğinde gezdik. Dönemin Arnavutluk lideri Enver Hoca’nın da yer aldığı birçok tabloyu tarihçesi ile anlatan Birol bilgisiyle, dönemin ruhunu ve sanat anlayışını algılamamızı sağladı. 

Komünist dönemin sanat anlayışına bakış

‘Toplumcu Gerçeklilik’ bir yanıyla toplumsal sınıfın olmadığı, gelirin eşit bölündüğü yeni bir dünya vaat ediyordu. Bu yaklaşım, Rusya’daki Ekim Devrimi’nin ardından, Stalin’in iktidara gelişi ve 1922’de kurulan Rus Devrimci Sanatçılar Birliğinin bu görüşü teşvikiyle ilgi görmeye başladı. O dönemin etkin isimlerinden, Stalin’in dava arkadaşı Andrei Zhdanov’un da bu anlayışı desteklemesiyle, 1934’te, rejimin tek sanat akımı olarak ilan edildi. Böylelikle Stalin’nin ‘Ruh Mühendisler’i dediği sanatçılar, sosyalizmin özüne uygun insan profilini şekillendirmek için çalışmalara başladı. Ruh Mühendislerinin yani yazar, ressam, heykeltıraşların, film yapımcılarının ve yönetmenlerin görevi, kitlelerin ideolojik dönüşümünü sağlamak; bu çerçevede yönetimin uygun gördüğü bir takım araçları, biçimleri kullanarak devlet için sanat ürettirmek idi. Temelde, bu insanlardan yani entelijansiyadan (aydınlar topluluğu) talep ettikleri işler dört ana kategoride sınıflandırılabilir: 

1-Proleter işler: İşçilerin hayatlarına dokunan ve onlar için anlaşılır olan işler; 2- Tipik işler: Halkın gündelik yaşantısından sahneleri yansıtan çalışmalar; 3- Gerçekçi yani imgeye sadık işler (soyutlamayı sevmiyor ve bunu bir yozlaşma olarak görüyorlardı); 4-Partizan yani devletin ve komünist partinin hedeflerini destekleyen bir sanat anlayışı ile üretilmiş yapıtlar. Bu dört unsura çok önem veriliyor, bu temalar sayısız tuval, pano, afiş ve anıtta yer alırken propaganda bombardımanı olarak ilk önce SSCB’de sonra da peyki olan Demirperde ülkelerinde hüküm sürüyordu. Arnavutluk da bu uygulamadan muaf değildi.

Uygun sanat eserlerindeki içerik; liderlerin portresi, genç insan, tarihsel tema, sosyalist yaşam ve sanayi manzaraları gibi temalar altında toplanıyordu. Yapıtlar gereğinde bir denetim mekanizmasından geçtikten sonra geniş kitleler ve kamuyla buluşturuluyordu. Aksi bir durumda ağır yaptırımlar geçerliydi. 

Arnavutluk dendiği zaman bu döneme damgasını vuran isim Enver Hoca… Ulusun ruhu olarak tanımlanmış, adı partiyle, komünizmle, ülkenin modernleşme ve sanayileşme süreciyle, düzeniyle, refahıyla özdeşleşmiş bu taviz vermez lideri hemen her yerde görebiliyoruz. Kendisi işçilerin, gençlerin, çocukların, yaşlıların, aydınların yanında bir savaşçı olarak, sosyal bir lider olarak birçok alanda resmedilmiş bir figür…

Dönemin Arnavutluk’unda yeni bir düzen kuruluyor ve farklı bir insan profili oluşturulmaya çalışılıyordu. Çoğu zaman bu profil, yalnız bir figür olarak sunuluyordu. Bunun yanı sıra sanatta gözetilen bazı temel unsurlar da mevcuttu; mesela insanların yarı profilden gösterilmesi; sade, alçakgönüllü erkeklerin kadınlarla eşit bir şekilde yer alması; güçlü eller, güçlü ayaklar, tıraşlı bir yüz, gururlu bakışlar; yeni bir düzenin inşasında kendine verilen görevin farkında olan sosyalist insan profili vs. Bu özellikleri içeren eserleri sergide izleyebiliyoruz zaten.

Erkek ve kadın figürlerinde en merkezi yer işçilere, askerlere, partizanlara, gerillalara, taşralı erkeklere, köylülere ait. Erkek figürünün yanında onunla eşit olarak tanımlanabilecek güçlü kadın profili de var.  Kadın aynı zamanda her daim asker, hayatın her safhasında erkeğe eşit olarak yer alıyor. Bunun ötesinde yarının genç sosyalistlerini, rejimin bekçilerini yetiştiren sevecen bir anne figürü olarak da tasvir ediliyor. 

Serginin sundukları

Sergi bizlere o dönemin Arnavutluk’unu askerler, ordu, gündelik hayat, işçi ve köylü sınıfı, bir takım lider portreleri, spor vs gibi konulara odaklanan resimler üzerinden anlatıyor. Uzun bir süre dünyanın geri kalanından yalıtılmış bir hayat süren ülkeyi, halkını, kültürünü ve kimliğini yirmiyi aşkın sanatçının150’ye yakın eseri vasıtasıyla daha yakından tanıma fırsatı veriyor. Toplumun siyasal olarak yapılanmasında etkin rol oynayan ve zamanın ruhunu yansıtan bu propaganda unsurları; yağlıboya, suluboya, desen, kara kalem ve baskı resim, poster, çocuk edebiyatı ve illüstrasyonlar şeklinde sunulurken, görsel açıdan oldukça zevkli olduğu gibi tarihsel içerikleri ile de dikkat çekiyor. 

İlk Peza Konferansı’ tablosunun anatomisi

Arnavutluk tarihinde Peza Konferansının özel bir yeri var. II. Dünya Savaşı sırasında ülke, önce İtalyan sonra Alman işgaliyle karşı karşıya kaldı. Bu süreçte halk, kurtuluş refleksi ile bir takım hareketler yapmak zorunda kaldı. Zaten Enver Hoca’nın ortaya çıkış dönemi de o zamanlara rastlar.

Enver Hoca, Müslüman Bektaşi bir aileden geliyordu;  çocukluğunda ciddi bir din eğitimi almıştı. Gençlik yıllarında Marksist Leninist düşünceleri benimsediği için Fransa’da öğrenimini tamamladıktan sonra ülkesine farklı bir insan olarak döndü ve idealinin peşinde koşmaya başladı. İşgal sürecinde mesleği Fransızca öğretmenliğinden uzaklaştırıldı. Bir tütüncü dükkânında faaliyetlerine devam etti. Bu arada ulusal kurtuluş organizasyonunu kurmak için arkadaşlarıyla çalışmaya başladı. Arnavutluk Güzel Sanatlar Akademisinin kurucularından, ‘Halk Ressamı’ unvanı ile onurlandırılan Guri Madhi’nin ‘İlk Peza Konferansı’ tablosunda da; 1942’de, yakın dava arkadaşı Müslim Peza’nın Tiran yakınlarındaki Peza kasabasında gerçekleştirilen, ateistlerin, dini inançlıların, kral yanlısı ve farklı yapılardan kişilerin yalnızca ülkeyi işgalden kurtarabilmek için bir araya geldikleri ilk toplantı resmediliyor. Resimde, Enver Hoca sevecen ve kucaklayıcı tavrıyla dikkat çekiyor. Dolayısıyla hem Enver Hoca’nın bir lider olarak yükselişi hem de Arnavutluk ulusal kurtuluş hareketinin başlangıcı açısından önem taşıyan bu buluşmayı Madhi fırçasıyla ölümsüzleştirmiş. 

Sergide kimler var

Halk Ressamı Guri Madhi; dönemin propagandasına hizmet eden posterleriyle Arnavutluk görsel sanatının en önemli grafik sanatçılarından olan Safo Marko, Pandi Mele ve Pëllumb Bylyku; asker ve sporcu tablolarıyla Robert Përmeti; ‘yeni insan’ların yeni bir Arnavutluk inşa etme coşkusunu betimleyen çalışmalarıyla Agim Faja, Zef Shoshi, Dhimitër Theodhori, Skënder Kamberi, Ramazan Memishi; etkileyici karakalem portreleriyle Kristofor Naslazi ve Lumturi Blloshmi; kent ve kır manzaralarıyla Sami Roçi, Lec Shkreli, Guri Madhi, Ilija Rota; film afişleriyle Myrteza Fushekati, Shyqyri Sako, Namik Prizreni, Aziz Karalliu, Bujar Zajmi, Kleo Nini ve Astrit Tota gibi isimler yer alıyor.

Hijyen olarak her türlü tedbirin alındığı Pera Müzesindeki bu sergiyi gönül rahatlığıyla gezmenizi tavsiye ediyorum. Farklı bir çağa adım attığımız bu dönemde tarih sayfalarını sanat eşliğinde çevirmek güzel oluyor.

Pera Müzesi salıdan cumartesiye 11.00 - 18.00 saatleri arasındapazar günleri ise 12.00 - 18.00 saatleri arasında gezilebilir. Müze cuma günleri 16.00 - 18.00 arası tüm ziyaretçilere, çarşamba günleriyse ‘Genç Çarşamba’ kapsamında tüm öğrencilere ücretsiz!

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün