Sağlıklı yaşam için dedikodu şart

Psikiyatrist İrvin Yalom’un dediği gibi “Eğer insanlara söyleyecek iyi bir şeyin yoksa hiçbir şey söyleme.” Bu sözün doğruluğunu bilsek de birçoğumuz arkadaşlarımızlayken, ailemizleyken hatta iş yerindeyken o an yanımızda olmayan üçüncü kişiler hakkında konuşuyoruz. Yani dedikodu yapıyoruz.

Yaşam
12 Ağustos 2020 Çarşamba

Psk. Serra GERŞON NAHMİAS

 

Birçoğunuzun “Ben dedikodu yapmam, başkaları hakkında kötü konuşmam” dediğini duyar gibi oluyorum.

“Biliyor musun Jak hafta sonu Paris’e gitmiş”, “Ayşe erkek arkadaşından ayrılmış”, “Şule’nin oğlu Robert Kolej’i kazanmış”, “Erol iş yerinde terfi almış”. Bu konuşmalar size tanıdık geliyor mu? Eğer başkalarıylayken aranızda böyle konuşmalar geçiyorsa dedikodu yapıyorsunuz demektir. Yani dedikodu yapmak başkalarının arkasından sadece kötü konuşmak değildir. O an yanımızda olmayan kişiler hakkında konuşmaktır ve bu çok doğal bir süreçtir.

2019’da Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre hepimiz günümüzün en az 52 dakikasını dedikodu yaparak geçiriyoruz. Yapılan dedikoduların sadece yüzde 15’inin amacı başkalarına zarar vermek.

Peki, neden dedikodu yapıyoruz?

1-Hayatta kalabilmek için: Dedikodu yapmak çok eskilere dayanıyor. Tarih öncesinde insanların beslenme ve barınma gibi ihtiyaçları kabilelerinin diğer üyeleri tarafından karşılanıyordu. Yani herkes birbirine bağımlıydı. Onlardan birinin hastalanması, avdayken ölmesi gibi haberler dedikodu sayesinde diğer kabile üyelerinin kulağına gidiyordu. Onlar da bu sayede yeni yöntemler geliştirip hayatta kalabiliyordu. 

Böyle başladı böyle gidiyor. Hayatta kalabilmek için hâlâ başkalarına bağımlıyız. Para kazanmak için patronumuza, sosyalleşmek için arkadaşlarımıza, barınma ihtiyacımız için ailemize… Patronunuzun çalışanların yarısını işten çıkaracağını duyduğunuzu düşünün. Bunun sizin kulağınıza gelmesi dedikodudur. Ancak para kazanmak için yeni yollar aramaya başlamanız gerektiğini fark edersiniz. Ya da babanızın battığını düşünün. Bunu anneniz size söylerse aileye destek olmak için çözüm bulmaya çalışabilirsiniz. Yani bu tarz dedikodular bizim bazı önlemler alabilmemiz adına yaralı olabilmektedir.

2-Sosyal aidiyet için: Bizler sosyal varlıklarız. Bir topluma ait hissetmek, toplum tarafından onaylanmak birçoğumuzu oldukça motive eden bir unsur. Hatta bununla ilgili yapılmış çok ünlü bir deney var. 1953’te Amerika’da yapılan Solomon Asch’in Sosyal Uyum deneyi. 

Asch, birkaç gruba X çizgisini göstermiş ve A,B,C çizgilerinden X çizgisiyle aynı boyutta olanı seçmelerini istemiş. Her grupta bir denek varmış. Diğer grup üyeleri aynı boyutta olan C çizgisi yerine A demeleri için önceden uyarılmış. Sıra deneğe gelince biraz beklemiş ve doğru cevabı bildiği halde onun cevabı da A olmuş. Bu deney 12 kere tekrarlanmış ve katılımcıların yüzde 75’i en az bir defa sosyal uyum için yanlış çubuğu seçmiş. Bir başkası hakkında aynı fikirde olduğumuzu grubumuza kanıtlamak ve o grup tarafından kabullenilme ihtiyacı bizi dedikodu için motive eden unsurlardan biri.

3- Kendimizi daha iyi hissetmek için: Acı ama gerçek. Başkalarının hayatındaki olumsuzluklar kendimizi daha iyi hissetmemize yarıyor. 2015’te Amerika’da dedikodunun beyin üzerindeki etkisini ölçmek için bir çalışma yapılmış. Çalışmada bir denek,  bir grup kişinin dedikodu yapmasını izlemiş. Sonucunda deneğin beyin dalgalarına bakılmış ve kişinin kendisi hakkında yapılan dedikodudan olumsuz etkilendiği görülmüş. Ancak işin ilginci deneğe ünlüler hakkında yapılan olumsuz dedikodular izletilince kişinin beynindeki ödül merkezinin hareketlendiği görülmüş. Yani ünlüler hakkında yapılan dedikodular kişiyi iyi hissettirmiş.

İşte magazin ve dedikodu programlarının reyting rekorları kırmasının sebebi bu. Başkalarının eksikliklerinden beslenmemiz. Bunu kasıtlı olarak yapmasak da hayatımızdaki olumlu şeyleri ancak bu şekilde fark edebildiğimiz için otomatik bir şekilde dedikodu yapmayı sürdürüyoruz.

4-Olayları kabullenebilmek için: 2012’de Toronto’da yapılan bir çalışmada başkaları hakkında duyduğumuz yasadışı ve suç haberlerinin kalp çarpıntımızı arttırdığı görülmüş. Ancak bu konular hakkında konuştukça kalp çarpıntımızın azaldığı ve sakinleştiğimiz fark edilmiş. Yani olumsuz olayları tek başımıza sindirmek yerine başkalarıyla paylaşmanın bizi rahatlatması bizi dedikoduya iten nedenlerden biri.

Dedikodunun nedenlerini konuştuk. Peki dedikodunun yararı var mı?

1-Dedikodu sayesinde insanları daha iyi tanıyoruz. 

2-Hayatımıza alacağımız güvenilir kişileri daha rahat seçiyoruz.

3-Kendimizi daha iyi tanıyoruz ve eksik yönlerimizi güçlendiriyoruz. Biz değiştikçe sosyal birey olan bizler, çevremiz tarafından kabul görüyoruz ve daha mutlu oluyoruz.

Bu arada kadınlar erkeklerden çok daha fazla dedikodu yapar diye bir mit var. Bunu da netleştireyim. Kadınların yüzde 67’si erkeklerin de yüzde 55’i dedikodu yapmakta. 

Erkekler! kendinizi mükemmel sanmayın. Siz de neredeyse kadınlar kadar dedikodu yapıyorsunuz. 

Hatta siz bu yazıyı okurken Türkiye’de üç dakika içinde 100 bin saatlik dedikodu yapıldı!