‘Kötü şöhretli Ruth Bader Ginsburg’

Yahudi asıllı Ruth Bader Ginsburg ABD Yüksek Mahkemesine yargıç olarak atanan ikinci kadın olarak tarihe geçecek bir kişilik.

Selin KANDİYOTİ Kültür
26 Ağustos 2020 Çarşamba

Hukuk dünyasının sınırlarını aşıp bir kültür ikonu haline gelmiş Yargıç Ginsburg’ün kadın ayrımcılığına karşı direnişin lideri olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. O halde o küçük cüssesine rağmen isminin önüne neden ‘kötü şöhretli’ sıfatı aldığıyla ilgili olarak doğrularında sonuna kadar direttiği ve durdurulamaz olduğu için demek de yanlış olmayacaktır.

Gençlik yılları ve özel hayatı

Ruth Bader 15 Mart 1933’te Brooklyn New York’ta dünyaya geldi. Nathan ve Celia Bader çiftinin ikinci kızları Ruth, geçim sıkıntısı içinde büyüdü. Annesi hayatında önemli bir etkiye sahipti. Ruth bir kadın olarak bağımsız olmanın ve iyi bir eğitim almanın önemini kendi erkek kardeşini okutmak için okulu bırakarak bir tekstil fabrikasında işçi olarak çalışan annesinden öğrendi.

Ruth, James Madison Lisesinden çok başarılı bir dereceyle mezun oldu ancak kansere yakalanan annesini mezuniyet töreninden bir gün önce kaybetti.

1954’te Cornell Üniversitesinden birincilikle mezun olan Ruth aynı yıl hukuk öğrencisi olan Martin Ginsburg ile evlendi. Evliliklerinin ilk yılları zorluklarla geçti. Martin 1954’te orduya yazıldıktan çok kısa bir süre ilk çocukları Jane dünyaya geldi. İki yıl askeri hizmetinin sona ermesiyle çift birlikte hukuk okumak üzere Harvard Üniversitesine döndü. 

Harvard’da, Ruth anne ve hukuk öğrencisi olarak hayatını dengede tutmaya çalıştı fakat asıl zorluk 500’den fazla öğrenciden oluşan erkek egemen sınıfta yalnızca sekiz kadından biri olarak düşmanca tavırlara maruz kalmasıydı. Hatta üniversite rektörü kadınları nitelikli erkeklerin yerlerini aldıkları için azarlamaktan geri kalmazdı.

Yılmak bilmeyen Ginsburg akademik olarak büyük başarılara imza atıyordu. Prestijli Harvard Law Review yayınının ilk kadın üyesi olmayı başardı.  Erkekler ona sürekli neden başka bir erkeğin hakkını aldığını soruyordu. Bu yüzden Ruth tüm kadınlar adına kusursuz olmak zorunda hissediyordu. Okula giden, eve dönüp bebeğine bakan ve onu uyuttuktan sonra yeniden çalışmaya dönen Ruth’un bu zorlu yolunda bir engebe daha onu bekliyordu. 

Martin 1956’da prostat kanserine yakalandı. Yoğun bir tedavi ve rehabilitasyon dönemine gerek duyuyordu. Ruth tüm bu yoğun temposunda kendi derslerinin yanında Martin’in derslerine girerek onun için not tuttu. Martin iyileşip okuldan mezun olunca New York’ta bir hukuk firmasında işe girdi. Ruth eşine katılmak için okul değiştirerek Columbia Hukuk Fakültesine girdi. 

Ruth’un tam 56 yıl evli kaldığı ve birlikte iki evlat yetiştirdiği Martin, 2010’da kansere yenik düştü. Ruth Martin için “Bir beynim olmasına önem veren çıktığım tek genç adamé demişti. Martin ile Ruth’un ilişkisinde Martin girişken, şakacı ve eğlendirmeyi severken, Ruth ciddi, çekingen ve yumuşak dilliydi. Martin başarılı evlilikleri için şöyle bir neden göstermişti: “Karım bana yemek pişirme konusunda öğüt vermez, ben de ona hukuk konusunda vermem.” Ruth eşinin ölümünden hemen sonraki gün 2010 adli dönemin son günü için işinin başındaydı.  

Yorgun bedeninin ilacı çalışmak

Ginsburg 2016 yılında verdiği bir röportajda, “10 şınav yapıyorum, nefes alıyorum ve sonra bir set daha yapıyorum. Fakat en zoru bu değil, sonrasında 30 saniye plank pozisyonunda duruyorum” demiş ve sporun hayatındaki önemine parmak basmıştı.

Ginsburg 87 yıllık hayatında sağlık açısından büyük badireler atlattı. Kolon, pankreas ve akciğer kanseri teşhisi konulan Ginsburg defalarca ameliyat masasına yattı. 2018’de ofisinde yere düşerek üç kaburgasını kırmış hastaneye yatırılmıştı. 2020 Mayıs’ında korona virüsü salgını dolayısıyla Mahkeme telekonferans ile duruşmalara devam ederken Ginsburg’ün bu defa safrakesesi enfeksiyonu nedeniyle hastaneye kaldırıldığı bildirildi. Ginsburg hastane yatağından görevini sürdürdü. Temmuz ayında ise akciğerinde yeniden nükseden kanser nedeniyle Ginsburg kemoterapiye başladığını ancak olumlu sonuçlar aldığını açıkladı. ABD Yüksek Mahkemesinde yargıçlar yaşam boyu veya diledikleri zaman emekli olana kadar görevlerine devam ediyor. Ginsburg’ün sağlık sorunlarından dolayı görevi bırakması liberal kanatta ABD Başkanı Donald Trump’ın onun yerine muhafazakâr bir yargıcı getirebileceği endişesi yaratıyor. Şu anda Mahkeme’de beş muhafazakâr dört liberal eğilimli yargıç bulunuyor.

Yahudi kimliği ile ilgili

Ginsburg verdiği bir röportajında Yahudilerden daha çok bilginliğe değer veren başka bir grup olmadığını söylemiş, Yahudilerin ‘Kitabın İnsanları’ diye çağrıldığını ekleyerek öğrenmekten aldığı zevkten bahsetmişti. Çocukluğunda annesinin gündelik işlerini hallederken onu kütüphaneye bıraktığını ve her seferinde oradan en az beş kitapla çıktığını söyleyen Ginsburg, okumanın yanı sıra Yahudilerin tartışmakta çok becerikli olduklarını ve avukatlığın belki de bu yüzden tam Yahudilere göre bir meslek olduğunu ifade etmişti. Ginsburg Yahudilik ile feminizm arasında bir bağ kurup kurmadığı sorusu üzerine, Yahudiliğin kadınlara yaklaşımının çok da sıcak olmadığını, genç yaşta babasını kaybettiğinde her akşam edilen dualarda on erkekten oluşması gereken ‘minyan’da neden kendisinin birey olarak sayılmadığını sorguladığını ve bunun onu çok üzdüğünü dile getirmişti. Bugün dünyanın çok değiştiğini belirten Ginsburg, kadın hahamların ve hazanların öncülük ettiği sinagoglara gittiğini ve onlarla düğün törenleri yaptığını söyledi. Ginsburg gelecek nesillerin Yahudi geleneklerine sahip çıkabilmesi için kadınların dahil edilmesi gerektiğini düşünüyor.

Yüksek Mahkemeye uzanan kariyeri

Akademik başarısına rağmen Ruth Ginsburg kadın olduğu için iş bulmakta zorlanıyordu. ABD Bölge Yargıcı Edmund Palmieri (1959–61) için yazmanlık yaptıktan sonra Rutgers Hukuk Fakültesinde (1963–72) ve daha sonra ömür boyu kadrolu ilk kadın profesör olarak Columbia (1972–1980) Üniversitesinde hocalık yaptı. Erkek meslektaşlarıyla aynı maaşı alamayan Ginsburg, Rutgers yıllarında işini kaybetme endişesiyle hamileliğini uzun aylar gizlemişti. Ginsburg, 1972’de Amerikan Sivil Özgürlükler Birliğinde (ACLU) Kadın Hakları Projesini başlattı ve 1973’te projenin genel danışmanı oldu. 300’den fazla cinsiyet ayrımcılığı vakasıyla ilgilenen Ginsburg Yüksek Mahkeme önünde 1973-1976 arasında altı cinsiyet ayrımcılığı davası savundu ve bu davaların beşini kazandı. Hatta bunlardan biri dul kadınlara sosyal güvenlik sağlayan yasanın değiştirilip dul erkekleri de kapsamasıydı. 

1980’de ABD Başkanı Jimmy Carter onu Columbia Bölgesinden sorumlu ABD Temyiz Mahkemesine atadı. 13 yıl boyunca görevine devam eden Ginsburg, Başkan Bill Clinton tarafından ABD Yüksek Mahkemesine Hâkim Byron White’dan boşalan sandalyeye getirildi. Clinton, Mahkeme’nin göreceli daha muhafazakâr üyeleriyle başa çıkacak entelektüel ve siyasi kapasiteye sahip, liberal görüşlü bir kişiyi atamak arzusundaydı ve Ginsburg doğru isimdi.

Senato Yargı Komitesi duruşmaları bazı senatörlerin sorular karşısında Ginsburg’un kaçamak cevaplarından duydukları rahatsızlığa rağmen şaşırtıcı şekilde dostane bir havada geçiyordu. Bazı senatörler bir avukatın Yüksek Mahkeme yargıcına nasıl dönüşeceğine dair endişeler taşıyordu. Fakat sonunda Senato Ginsburg’un üyeliğine 96’ya karşı yalnızca üç oy gibi ezici bir çoğunlukla karar verdi. 

Tarihe geçen davaları 

Mahkemenin ılımlı ve liberal kanadında olan Ginsburg, cinsiyet eşitliği, işçi hakları ve devlet-din işlerinin ayrılması konularında güçlü bir ses. 1996’da ‘ABD’nin Virginia’ya karşı olduğu davada, Virginia Askeri Enstitüsünün kadınların okula kabulünü reddedemeyeceğine hükmeden Ginsburg, Yüksek Mahkemenin bu dönüm noktası olabilecek kararının mimarı. Ginsburg sivil haklar ve cinsiyet eşitliği konularında katkılarından dolayı 1999’da Amerikan Barolar Birliği Thurgood Marshall Ödülüne layık görüldü.

Ilımlı kararlarıyla bilinmesine rağmen Ginsburg, ‘Bush Gore’a karşı’ davasında muhalif görüşü ile dikkatleri üzerine topladı. 2000 yılı başkanlık seçimlerinde Florida eyaletinde George Bush yalnızca bin kadar oyla Al Gore’u geride bırakmıştı. Eyalet çapında oyların elle yeniden sayılması konusu 5’e karşı 4 oyla reddedildi.  Bush’u destekleyen bu çoğunluk kararına karşı çıkan ve “Hiçbir oyun sayılmak için son tarihi olamaz” diyen Ginsburg, konuşmasının sonunda ezberleri bozdu. Kasten bir şekilde “Karşı koyuyorum” cümlesinin arkasından geleneksel olarak takip eden “Saygıyla” kelimesini kullanmadı.  

Ginsburg’un 2015’te Yüksek Mahkemede verdiği kabul oyuyla ‘Obamacare’ diye bilinen sağlık sigortası reformunun kalıcılığını garanti eden kararı, tarihe geçen bir diğer hükmüydü. Yine aynı yıl 5-4 çoğunluk oyla ‘Obergefell Hodges’a karşı’ davasında eşcinsel evlilik 50 eyalette birden kabul ediliyordu. Ginsburg bu çoğunluğun elde edilmesi için kritik rol oynamış, kamuoyunda destek oluşturmak için yıllarca gayret göstermişti.

Neden ‘Kötü Şöhretli’ RGB? 

Ruth Bader Ginsburg ABD’de ‘Notorious RBG-Kötü Şöhretli’ olarak anılıyor. Hakkında iki film çekilmiş, çocuk kitaplarının kahramanı, yüzü gençlerin giydiği tişörtlerin üzerinde, maskotları, rozetleri ve oyuncakları hediyelik eşya satan dükkânların raflarında olan Ginsburg, bu ününe 80’li yaşlarında ulaştı. Şöhretinin başındaki ‘kötü’ sıfatı ise aslında tuttuğunu koparan, asla vazgeçmeyen anlamında. New York Üniversitesi ikinci sınıfta okuyan Shana Knizhnik, 2013’te bir mikro blog sosyal ağı olan Tumblr’da Ginsburg için bir sayfa açtı ve adını ‘Kötü şöhretli RGB’ koydu. O günden sonra bu isim tuttu. Knizhnik, Ginsburg’e bu lakabı küçücük cüssesine rağmen mahallenin belalısı gibi durdurulamayan bir güç olduğu için yakıştırdığını söylüyor. Ginsburg, yıllar boyunca öyle bir haysiyet ve zarafet içinde büyük işler başardı ki bu takma isim hem komik hem de akılda kalıcı olacaktı. 

İnsanlar Ginsburg gibi sosyal adalet için onun kadar uzun çalışan bir rol modele açtılar. Kendisi de ayrımcılığa uğramış, bunu aşabilmiş, daha sonra yargı sisteminin en üst mertebesine tırmanmayı başarmış ve değişimi yaratabilmiş, genç kadınlara ilham olabilecek bir kadın. 

2016’da Donald Trump’ın potansiyel başkanlığına karşı çıkmasıyla Ginsburg’ün popülerliği iyice arttı. Bir keresinde ona ‘sahtekâr’ demesinin ardından kamuoyu önünde özür dilemek zorunda kalmıştı. 2018’de ise Trump ileri yaştan dolayı Yüksek Mahkemeden ayrılma ihtimali olanların yerine aday listesi hazırladığında 84 yaşındaki Ginsburg 2020 sonuna kadarki yazman listesinin tümünü işe almış, koltuğunu bırakmayacağının sinyalini vermişti. Ginsburg adeta demokrasinin son kalesi gibiydi.  

2018’de liberal kanattan bir yargıcın görevden ayrılması üzerine gözler Ginsburg’a çevrilince onun yanıtı ise şöyle oldu: “En az beş yıl daha etrafta olmayı ümit ediyorum.” 

https://momentmag.com/ruth-bader-ginsburg-notorious-rbg-interview/

https://www.history.com/topics/womens-history/ruth-bader-ginsburg

https://people.howstuffworks.com/10-essential-supreme-court-cases-ruth-bader-ginsburg.htm#pt4

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün