Web´den Seçmeler

Her şeyden önce Orta Doğu’da pek de yeni olmayan, “yeni gerçeklik” var. Bunu görmekte güçlük çekiyoruz. Bu gerçekliğin birkaç dinamiği söz konusu; birincisi Araplar, Arap milliyetçiliğinden uzaklaşıyor. Birimiz hepimiz için yaklaşımı külleniyor. 25-30 farklı Arap ülkesi her biri kendi çıkarlarını korumanın peşine düşüyor. Diğer dinamik ise Arap stratejisi çöktü. 2000’lerin başında kabul edilen Filistin İsrail şartlarından eser yok. DR. JAMES DORSEY (YAPRAK ÖZER) - DÜNYA

İzak BARON Diğer
30 Eylül 2020 Çarşamba
  • “İSRAİL VE KÖRFEZ DEVLETLERİNİN MENFAATİ, TÜRKİYE’YLE OLAN HUSUMETLERİNİ ONU [DAHA FAZLA] İRAN’A DOĞRU İTMEYECEK SEVİYEDE TUTMAYI GEREKTİRİYOR.”

Erdoğan’ın İsrail karşıtı çıkışları onu Filistinlilerin gözünde kahraman yaptı ama Türkiye’nin milli menfaatlerine pek faydalı olmadı. Oysa İsrail ile dostluk Ankara’ya önemli kazanımlar sağlamıştı. İki ülke arasındaki sıkı askeri ve istihbari işbirliği 1990’larda doruk noktasına ulaşmış, İsrail hava kuvvetleri pilotları Türk hava sahasında eğitim uçuşları yapar hâle gelmişti. Bu işbirliği sayesinde iki ülke de bölgesel nüfuzlarını artırmıştı. Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasında Batı nezdinde stratejik önemini korumasının bir nedeni de İsrail’le olan yakın ilişkileriydi. Washington’da ise İsrail’in en yakın Müslüman dostu olmak, Türkiye’nin hem Demokratların hem Cumhuriyetçilerin desteğini alarak güçlü Yunan ve Ermeni lobilerini alt etmesini, ayrıca kırık insan hakları karnesi nedeniyle yaptırım görmemesini sağlıyordu.

(...) Geriye dönüp bakıldığında, Erdoğan’ın Davos’ta Gazze’deki zulüm nedeniyle merhum İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i azarlamasıyla başlayan ve Mavi Marmara olayıyla hız kazanan İsrail’le siyasi ilişkileri koparma süreci, Türkiye’nin daha sonra Batılı müttefikleriyle olan geleneksel ortaklıklarından yavaş yavaş uzaklaşmasının ilk işareti fişeği olarak görülebilir.

Öte yandan Selim Koru, İsrail’in de yıllardır başbakanlık koltuğunda oturan Benjamin Netanyahu yönetiminde değiştiğine dikkat çekiyor: “Türkiye ve İsrail piyasa tabanlı ekonomilerdi, uluslararası davranış biçimi açısından da ikisi de az çok kural tabanlıydı. Bu durum daha çok Türkiye açısından değişmiş olsa da bence iki ülke açısından da değişti. İki ülkenin tutumları da daha siyasi hâle geldi.”

İsrailli kaynaklar ise Türkiye’nin hâlâ etkili bir ülke olduğunu ama tarihin yanlış tarafında durduğunu savunuyorlar. Türkiye’yi yakından izleyen İsrailli bir kaynak, İsrail-BAE normalleşme mutabakatını kastederek, “Abraham Anlaşmaları Orta Doğu’da barışı sağlama konusunda paradigmayı tümden değiştirdi. Türkiye burada arabulucu olarak katkıda bulunabilirdi ama o İran ve Hamas’la beraber” dedi.

Peki, Türkiye bu yoldan dönebilir mi? İsrailli kaynak Erdoğan’ı kastederek “Bu, RTE’nin kimyasına uygun değil. RTE için geri kalan tek şey, anlaşmayı sabote etmeye çalışmak” dedi.

(...) Ancak ekonomi cephesinde de işler değişebilir. Tel Aviv’deki Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nde Türk dış politikası üzerinde uzmanlaşan kıdemli araştırmacı Gallia Lindenstrauss’a göre “İsrail için Körfez’de doğmakta olan [ticari] fırsatlar, İsrail’in Türkiye’yle olan ticari ilişkilerini ve hava bağlantılarını etkileyecek. 2019’da hem Türkiye üzerinden uçan İsrailli yolcularda hem de rekor seviyedeki ticaret hacminde gördüğümüz muazzam rakamlar muhtemelen düşecek.”

Lindenstrauss şöyle devam etti: “Doğal olarak, Abraham Anlaşmaları’nın bu konudaki etkisini gerçek anlamda ancak COVID-19 pandemisi kontrol altına alındığında değerlendirebileceğiz. Ancak İsrail’in Körfez ülkelerine yönelişinin ekonomik etkisinin olacağı şimdiden belli.”

Lindenstrauss hâlâ tartışmaya açık bir soru olduğunu düşünüyor: Türkiye “bağımsız bir Müslüman Kardeşler eksenine” liderlik yapmaya mı devam edecek yoksa İran önderliğindeki “direniş eksenine” mi katılacak? Uzmana göre cevap ne olursa olsun “İsrail ve Körfez devletlerinin menfaati, Türkiye’yle olan husumetlerini onu [daha fazla] İran’a doğru itmeyecek seviyede tutmayı gerektiriyor.”

Amberin Zaman

https://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2020/09/turkey-uae-israel-normalization-deal-erdogan.html#ixzz6Z5EVjkpU

 

  • İSRAİLLİLER, ZAMAN İÇİNDE FİLİSTİNLİLER İLE “BARIŞ İÇİN TOPRAK”IN ALTERNATİFİNİN “BARIŞ İÇİN BARIŞ” DEĞİL, “BARIŞ İÇİN EŞİTLİK” OLDUĞUNU KEŞFEDEBİLİRLER

Bu anlaşmanın İsrail içinde pazarlanmasını sağlayacak kilit bir nokta, İsrail’in Filistinlilere karşı asla tavizde bulunmama kabiliyetini daha da güçlendiriyor oluşu. Bu, Trump’ın Filistinlileri aşağılaması ve ırk ayrımı projesinin normalleştirilmesi ile dikkat çeken Ocak 2020’deki planını ileriye götürmek üzere tasarlanmış (BAE tarafından imzalanan anlaşmanın asıl metni de dahil olmak üzere). Bu anlaşmanın neticesi ise, İsrailli aşırılık yanlılarının daha da güçlendirilmesi.

Netanyahu’nun, “barış için toprak”ın yerini “barış için barış”ın aldığı iddiası muteber olmasa da artık İsraillilerin söyleminde çıkartılması zor olacak güçlü bir çarpıtma. Barış için toprak, İsrail ile Mısır arasındaki ilk anlaşmanın ve bir dereceye kadar da İsrail’in Ürdün ile imzaladığı barışın itici gücü olmuştu.

İsrailliler, zaman içinde Filistinliler ile “barış için toprak”ın alternatifinin “barış için barış” değil, “barış için eşitlik” olduğunu keşfedebilirler.

Anlaşmanın en çok öne çıkan özelliklerinden birini de başta ABD tarafından yapılanlar olmak üzere, söz konusu bölgesel güçlere yönelik saldırı silahı satışlarının daha da yüklü hale getirilmesini garanti etmesi, hatta aslında bu temele dayanması oluşturuyor. Bu durum ise, askeri-sınai kompleksin küpünü daha da dolduracağı gibi, kaçınılmaz olarak bölge genelinde daha fazla silaha ve potansiyel olarak bu silahların kullanılmasına olan iştahı da kabartacaktır.

Anlaşma, halihazırda son derece ihtilaflı bir bölgede sorunların çözümüne yönelik diplomasiyi ve gerilimi düşürmeyi güçlendirmek yerine, sıfır toplamlı oyun düşünüşünü ve tırmandırmayı hızlandırma riskini taşıyor. Bunun, bölgedeki farklı çatışmalara yönelik bir çözümü ilerletebileceği tek muhtemel senaryo, sonucu ABD’nin desteklediği İsrail-BAE-Suudi kampının mutlak zafer alması yönünde şekillendirmesi olacaktır. Bunun gerçekleşmesi ise son derece olasılık dışı ve ABD’nin doğrudan katılımı ile daha da muazzam bir ölçekte savaş ve kan dökülmesini gerektirecektir.

İran liderliğindeki eksenden veya Türkiye liderliğindeki eksenden bu hafta yaşanan gelişmelere bakarak, pes edip geri çekilmenin ve Versay Anlaşması tarzı bir teslimiyete razı olmanın kendileri açısından daha hayırlı olacağı sonucuna varmasını beklemek için ya Polyannacılık oynuyor olmak gerekir ya da bölgenin gerçeklerinden tamamen bihaber olmak.

Daha muhtemel olanı ise, bu anlaşmaların Körfez’deki ortakları ile Suudi müttefiklerinin bölgesel projelerinin İran ve Türkiye önderliğindeki muhalefet karşısında yalpalar göründüğü bir dönemde, bir Amerikan-İsrail sigorta poliçesine ihtiyaç duyuyor olmasıdır. Bir Arap NATO’su icat etmeye kalkışıp bunda başarısız olan Trump yönetimi, bu anlaşmanın yerel bir askeri ittifakın sağlamlaştırılmasına yardımcı olduğunu ve ABD’nin Ortadoğu’dan elini eteğini daha da çekmesinin öncesinde, İsrail için normalleşme sağladığını düşünüyor olabilir. Buna karşılık, özellikle İsrail ve BAE, başındaki yönetimden bağımsız olarak ABD’nin bölgeye yönelik taahhüdündeki bu zayıflama karşısında kendilerini konumlandırıyorlar ve birlikte, ABD’yi dizine kadar Ortadoğu bataklığına saplanmış halde tutmak konusunda daha iyi konumlandıklarını umuyorlar.

Daniel Levy

https://www.perspektif.online/ibrahim-anlasmasinin-eksik-barisi/

 

  • EYLÜL 1978’DE MISIR İLE İSRAİL ARASINDA CAMP DAVİD MUTABAKATLARI İMZALANDIĞINDA İSE FİLİSTİN BİR ZAMANLAR İSRAİL’İ YALNIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞAN ARAP DEVLETLERİNİN ORTASINDA YALNIZLAŞMAYA BAŞLADI

Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat ABD Başkanı Clinton’ın arabuluculuğunda 1993 yılında İsrail Başbakanı İzak Rabin’le Oslo 1 Mutabakatı'nı imzalayınca, Edward Said London Review of Books’ta yayımladığı “The Morning After” (Ertesi Sabah) başlıklı yazısında, varılan anlaşmayı “Filistin’in Versay’ı” olarak nitelemişti. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’yı yıkıma sürükleyen Versay Antlaşması’na yapılan bu gönderme birçok açıdan anlamlıydı. Arafat 2004’te ölene dek bu mahut anlaşmanın siyasi yükünü omuzlarında taşıdı. Filistin devleti ise hâlâ taşıyor.

Filistin ile İsrail arasındaki ilişkiler hiçbir zaman ikili bir ilişkiden ibaret olmadı. Bilakis, İsrail’in resmen kurulduğu 1948’den itibaren birçok devlet, özellikle de bölgenin Arap devletleri, “dava” olarak gördükleri Filistin’i o ya da bu şekilde sahiplendiler. Bu uğurda çeşitli savaşlar ve çatışmalar da yaşandı. Fakat zamanla bölgenin bazı Arap devletleri bu “davayı” omuzlarında yük olarak görmeye başladılar. Eylül 1978’de Mısır ile İsrail arasında Camp David mutabakatları imzalandığında ise Filistin bir zamanlar İsrail’i yalnızlaştırmaya çalışan Arap devletlerinin ortasında yalnızlaşmaya başladı. Filistinli şair Mahmud Derviş 1980’de Beyrut’ta şöyle yazıyordu: “Nereye döneceğim? / Ülkene! / Ülkem neresi? / Arap milletinin arası! / Ya Filistin? / Barış onu yuttu!”

Doksanların başında bu defa Ürdün İsrail ile sınırlı da olsa normalleşme yoluna gitti. ABD-İsrail cephesi Oslo 1 ve 2’den sonra da Filistin karşısında hızını kesmedi. Donald Trump Kasım 2016’da seçimleri kazandığında ise olacakların işaretini çoktan vermişti. 21 Temmuz 2016’da Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı olmayı garantilediği Cleveland'daki kongrede konuşan Trump “Ortadoğu’daki bütün müttefiklerimizle birlikte çalışmalıyız” diyor ve ekliyordu “buna bölgedeki en büyük müttefikimiz İsrail devleti de dahil”. Kaderin cilvesi olsa gerek, tam da Trump’ın bu konuşmayı yaptığı günlerde İsrail’in Ordu Radyosu’nda Derviş’in 1964 tarihli “Kimlik Kartı” şiirinin şu dizeleri çınlıyordu: “Kaydet! / Ben Arabım / Sen yağmaladın bağlarını atalarımın / Benim ve tüm çocuklarımın / Sürdüğü toprağı sen yağmaladın / Bana ve torunlarıma / Hiçbir şey bırakmadın / Şu kayalıklardan başka! / Söylendiğine göre hükümetiniz / Bunları da alacakmış, öyle mi?”

Dönemin şahin İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman bu yayına en sert tepkiyi veren isim olarak öfkesini kustu ve yapılanı Hitler’in Kavgam kitabını övmeye benzetti. Ne var ki gelinen noktada, gerçekten de İsrail, Filistinlilerin torunlarına hiçbir şey bırakmamakta kararlı görünüyor. “Yüzyılın Anlaşması” olarak lanse edilen ve yaygın şekilde “Trump Planı” olarak bilinen metin, bu niyetin talihsiz bir tezahürü. Plan, bir devlete kaderini doğrudan etkileyecek konularda onunla müzakere etmeden hazırlanmış bir tasarı dayatmak gibi sorunlu bir sömürgeci tavrın sonucu. Daha sorunlu olan ise başından itibaren bu planın hayata geçirilmesi için konunun birincil muhatabı olan Filistin yönetimi yerine, bölgedeki bazı Arap yönetimlerinin ikna edilmeye çalışılmasıydı. İsrail ile bölgedeki bazı Arap devletleri arasında, tam da böyle bir tasarı masadayken yaşanmakta olan “normalleşme” dalgası bu sürecin kaygı verici bir kilometre taşı. Süreci yakından izleyen ülkelerden biri de İran. Bunun böyle olmasında, İran’ın güncellenmiş normalleşme kervanına ilk katılan BAE ve benzeri ülkelerle Basra körfezinde yaşadığı sorunlar kadar, sürecin mimarlığını yapan Trump’ın hışmına en çok uğrayan ülkelerden biri olması da etkili. Fakat İran’ın gelişmeler karşısındaki tutum ve söylemi pek de işe yarıyor gibi görünmüyor.

Dr. Serhan Afacan  

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/filistin-in-versay-i-normallesme-ve-iran/1985186

 

  • 2000’LERİN BAŞINDA KABUL EDİLEN FİLİSTİN İSRAİL ŞARTLARINDAN ESER YOK. FİLİSTİN ŞİMDİ ARAPLARA “BİZİ ALDATTINIZ” DERKEN ASLINDA “TRUMP’I OYUNUNUN DIŞINDA BIRAKTINIZ” DEMEK İSTİYOR

İlk sorum ABD mühendisliğinde gerçekleşen Arap İsrail barışıydı, birkaç açıdan bakmak gerektiğini ifade etti. Her şeyden önce Orta Doğu’da pek de yeni olmayan, “yeni gerçeklik” var. Bunu görmekte güçlük çekiyoruz. Bu gerçekliğin birkaç dinamiği söz konusu; birincisi Araplar, Arap milliyetçiliğinden uzaklaşıyor. Birimiz hepimiz için yaklaşımı külleniyor. 25-30 farklı Arap ülkesi her biri kendi çıkarlarını korumanın peşine düşüyor. Diğer dinamik ise Arap stratejisi çöktü. 2000’lerin başında kabul edilen Filistin İsrail şartlarından eser yok. Filistin şimdi Araplara “bizi aldattınız” derken aslında “Trump’ı oyununun dışında bıraktınız” demek istiyor. Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) İsrail’le normalleşmede resmi adım atmış olması, Trump girişiminin ne ifade ettiğinin ötesinde Arap dünyasındaki yeni gerçekliğin resmileşmesi anlamında önemli. Kimse ABD’nin bu oyunda ne kadar güvenilir bir müttefik olduğunu göremiyor. Kasım’daki Biden Trump yarışması belirleyici olacak. Arap devletleri şimdilik riskten korunma bahsi oynuyor.

Bu gelişmelerde dikkat çeken ülke BAE, Suudi Arabistan’la ilişkisi, Yemen’deki savaşta oynadığı rol, Libya’da rolü nedeniyle Washington’da imajı yıpranmıştı, bu hamleyle her kim Amerikan seçimlerinden çıkarsa çıksın kendisine bir yer edinmek üzere adım attı.

Dr. James Dorsey (Yaprak Özer)

https://www.dunya.com/kose-yazisi/dalgalanma-istikrarsizlik-belirsizlik-ve-turkiye/482920

 

  • İSRAİL’İN KURULUŞUNDAKİ KIRMIZI KİTAP’TA YER ALAN “BEKA STRATEJİSİ” GEÇERLİĞİNİ KAYBETMİŞ BULUNUYOR

1947’de İsrail devleti kurulduğunda, ilk tanıyan devlet Türkiye olmuştu.

O yıllarda İsrail temel politikasını belirleyen “Kırmızı Kitap”ta “Türkiye bölgedeki en güvenilir dost” algısı vardı.

Kırmızı Kitap’ı yazanlar İsrail’in ilk Başbakanı David Ben-Grion ve 1969’da Başbakan olan Golda Meir’di.

Özetle şu strateji benimsenmişti.

İsrail’in etrafı ve komşuları Arap’tır.

Hiçbiri dost değildir.

İsrail devletinin devamı için bölgede Arap olmayan Müslüman devletlerle sağlam dostluk ilişkileri kurulmalıdır.

Bu ülkeler Türkiye ve İran’dır.

Arap ülkeler ve komşular, İsrail ile Türkiye ve İran arasında kalacaktır.

O yıllarda Türkiye, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü liderliğinde CHP iktidarı tarafından yönetilmekteydi.

İran’da ise Şah Pehlevi yönetimi vardı.

Ama artık...

Türkiye AK Parti tarafından yönetilmekte...

İran’da ise Şah yönetimi devrildi. Dine dayalı Mollalar rejimi var.

Mollalara göre “İsrail devleti yok edilmelidir!..”

Yani...

İsrail’in kuruluşundaki Kırmızı Kitap’ta yer alan “beka stratejisi” geçerliğini kaybetmiş bulunuyor.

İsrail bunun yerine bölgede Arap olmayan Müslüman Kürtleri ikame etme stratejisini benimsenmiş olmalı.

Hem güvenlik için, hem de “tehdit” olarak gördüğü Türkiye ve İran’a problem üretmek için...

Bu arada ABD’nin bastırmasıyla BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) ve Mısır’la “İbrahim Anlaşması”nı imzaladı.

Hem Museviler, hem Müslümanlar Hz. İbrahim soyundan gelmiyor mu!!!

Sonuç...

İsrail, Arap komşuları ve Ortadoğu ülkeleriyle de dostlar edindi.

Çift kat kaymaklı ekmek kadayıfı.

Ve...

Şimdi...

“Türkiye’yi tehdit olarak görmekte. Hem de İran’dan da büyük tehdit...”

Güneri Cıvaoğlu

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/guneri-civaoglu/turkiye-irandan-da-buyuk-tehdit-6315462

 

Netten okumalar

 

  • ONLİNE PANEL: İSRAİL PERSPEKTİFİNDEN KÖRFEZ ÜLKELERİYLE NORMALLEŞME

Bu konferansın konusu, İsrail’in körfez ülkeleriyle başlayan ve muhtemelen diğer Arap ülkeleriyle devam edecek olan normalleşme adımlarının;  siyasal/toplumsal, askeri ve dini boyutlarının ele alınarak, açıklanması olacaktır. Bunun için, İsrail siyasetindeki alışagelmiş kalıplar ile İsrail toplumundaki Arap algısı ortaya konulmaya çalışılarak normalleşmenin nasıl içselleştirileceği sorusuna cevap aranacaktır. Ayrıca İsrail’in güvenlik aygıtının bu konuya yaklaşımı ele alınarak, süreçteki rolü tartışılacaktır. Son olarak ise, Museviliğin kutsal metinlerindeki, Musevi ve Yahudi olmayanlara yönelik yaklaşım incelenerek, konunun yaşanan gelişmelerin dini boyutu sergilenmeye çalışılacaktır.

Moderatör : Haydar Oruç, Levant Uzmanı, ORSAM

Konuşmacılar :

Tuğçe Ersoy, Dr.Öğr.Üyesi , İzmir Demokrasi Üniversitesi

Çağla Gül Yesevi, Doç.Dr., İstanbul Kültür Üniversitesi

Eldar Hasanoğlu, Doç.Dr., İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

https://www.youtube.com/watch?v=9bWmWs0xIpU

  • İSRAİL'DE YAŞAMAK | BETSY REYNA

 

Koç Üniversitesi Kimya Biyoloji Mühendisliği mezunu Betsy, İstanbul'da başladığı kariyerine 2017'de yüksek lisans için taşındığı Tel Aviv'de devam ediyor.

https://podcasts.nu/avsnitt/bi-gidene-soralm-turkce-podcast/israilde-yaamak-betsy-reyna

  • BİR KURT MASALI: ORTA DOĞU BARIŞ SÜRECİ - PROF. DR. İRFAN KAYA ÜLGER

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/bir-kurt-masali-orta-dogu-baris-sureci/1982754

  • HOŞÇA KAL SEVGİLİ RUTH, TEŞEKKÜR EDERİZ DEĞERLİ RBG - GİZEM COŞKUN SÜMER

http://www.gorunumgazetesi.com.tr/yazar/5192/hoa-kal-sevgili-ruth-teekkr-ederiz-deerli-rbg.html

  • WALTER BENJAMİN: MÜLTECİ VE GÖÇMEN - ESTHER LESLİE

https://textumdergi.net/walter-benjamin-multeci-ve-gocmen/

  • ATLİT DETENTİON CAMP MÜZESİ – MALKA AZARYAD

https://www.turkisrael.org.il/single-post/2020/09/22/Atlit-Detention-Camp-M%C3%BCzesi

  • NEDİR BU KİPPUR GÜNÜ... 25 SAAT SÜREN ORUÇ - RAFAEL SADİ

https://odatv4.com/25-saat-suren-oruc-28092058.html

  • ÇANAKKALELİ YAHUDİ VATANDAŞLARIN ÜRETTİĞİ 'HAMURSUZ RAKISI'

 

http://www.canakkaledemokrat.com/haberdetay/Canakkaleli-Yahudi-Vatandaslarin--Urettigi-Hamursuz-Rakisi./36769

  • İZMİR’DE BİR SİNAGOG DAHA YAŞAMA DÖNDÜ

İzmir Kemeraltı Çarşısı Güzelyurt Mahallesinde bulunan ve tarihçesi Bizans dönemine kadar giden zaman içerisinde deprem ve yangınlardan zarar gören Etz Hayim Sinagogu restorasyonunun sonuna gelindi.

 

https://www.yerelinsesi.com/izmirde-bir-sinagog-daha-yasama-dondu/

  • İSRAİL, EN AFEK TABİAT KORUMA ALANI - EN AFEK NATURE RESERVE, ISRAEL | BİR ACEMİ YOLCU

https://www.youtube.com/watch?v=3QVop3bhQPY

Takılan tweetler

 

Sürur Öztürk@sururozturk

Balat’taki, 15. Yüzyılda inşa edildiği rivayet edilen Kastoria / Kesriye Sinagogu’nun avlusunun giriş kapısı. Yunanistan’ın Makedonya bölgesindeki Kastoria şehrinden gelen birkaç Sefarad Musevisi aile tarafından kurulduğu için bu ismi almış.

 

https://twitter.com/sururozturk/status/1308920858350620672

Muzaffer Karaaslan@KaraaslanMzffr

Yaptığım alan araştırmalarında Ankara'da dış cephede kalem işleri olan iki Osmanlı dönemi yapısı var. Birincisi Dalfes Sokak'ta, ikincisi ise Yahudi Mahallesi'ndeki Hayim Albukrek Evi. İkisi de Altındağ sınırları içerisinde. Bu iki özel yapının kesinlikle korunması lazım. #Ankara

 

https://twitter.com/KaraaslanMzffr/status/1309747913288028160

Foti Benlisoy@fotibenlisoy

Geçmişten bir başka ibret vesikası: Nazizmi protesto etmek isteyen İstanbul Yahudileri nasıl engellendi?

(Aktaran Cemil Koçak)

 

https://twitter.com/fotibenlisoy/status/1309814949632454656

Roey Gilad@RoeyGilad

Bugün, Yom Kipur'daki Yahudi bayramını ("Kefaret Günü") küçük Yahudi cemaati ile birlikte kutladık.#Ankara çok güzel ve eski sinagoglarında.

 

https://twitter.com/RoeyGilad/status/1310646026802524160

 

Tek cümlede!

 

  • “Evet, bizim şu anda İsrail ile Mısır ile bazı siyasi görüş ayrılıklarımız var, ihtilaflarımız var. Bunlar enerji konusunda işbirliği yapmanın önüne illa da bir engel olmak zorunda değil. Çünkü hepimiz son tahlilde bu coğrafyanın bir parçasıyız, coğrafyayı değiştiremeyeceğimize göre bu gerçekler ışığında hareket etmemiz gerekir. O yüzden bütün Akdeniz’e kıyıdaş ülkelerin katılımıyla, adil ve paylaşımcı bir enerji platformu konferansı, toplantısı ya da süreci başlatılmasına biz olumlu bakıyoruz.”

İbrahim Kalın

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/disisleri-bakanindan-misira-sicak-mesajlar-var-41618244

  • Bir başka kritik sorun daha var. Dünkü yazımızda da vurguladığımız üzere, bu güçlük Türkiye’nin İsrail ve Mısır ile ilişkilerinin siyasi düzeyde son derece soğuk bir şekilde seyrediyor olmasıdır. Aradaki soğukluğa rağmen Türkiye ile bu ülkeler arasında bir işbirliği ikliminin yaratılıp yaratılamayacağı önemli bir soruyu oluşturuyor. Her halükârda böyle bir konferans düşüncesinin kuvveden fiile çıkabilmesi için Türkiye ile Mısır ve İsrail arasında bazı adımların atılması gerekebilecektir.

Sedat Ergin

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/yeni-gundemimiz-dogu-akdeniz-konferansi-41619214

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün