Film dünyasının yeni ve genç ismi Sami Morhayim

Ulus Özel Musevi Lisesinin ardından Koç Üniversitesinde tam burslu olarak Medya Görsel Sanatlar ve Psikoloji çift ana dalı bölümlerini tamamlayan Sami Morhayim lise yıllarında katıldığı film yapım atölyeleri sayesinde adım attığı film sektöründe kendini göstermeye başladı. 13 yaşındaki bir Yahudi çocuğun bar mitzva sabahı yaşadıklarından yola çıkan ´Susam´ adlı kısa filmiyle Sami´nin hikayesini kendisinden dinleyelim…

Dora NİYEGO Söyleşi
2 Aralık 2020 Çarşamba

Özellikle lisedeki öğretmenleri Emel Ayvalıoğlu ve Asım Erhanezer’in büyük emekleri sayesinde bugüne doğru güzel bir yolculuk kat ettiğini belirten Sami Morhayim, üniversite öğrenimi boyunca kısa filmler, deneysel filmler ve belgeseller çekti. Sami, mezuniyetinin ardından serbest olarak video işleri üretmekte ve aynı zamanda da film sektöründe yer edinmeye çalışıyor.

Kısa filminiz Susam projesinin yolculuğuna nasıl başladınız?

2018 Şubat ayında Zeynep Atakan’ın düzenlediği! f Yapımlab etkinliğine ‘Susam’ projesi ile başvurdum ve seçildim. Diğer on bir katılımcı ile birlikte iki günlük bir atölye süreci geçirdik. Jüri sunumunun ardından burs kazanan üç kişiden biri oldum ve bir yıl boyunca Yapımlab’de Zeynep Atakan’ın mentorluğundan yararlanma şansı elde ettim. Bu üç kişiden biri de Aycan’dı. Süreç içerisinde birbirimizi daha tanımamızla beraber projemin yapımcısı olmak istediğini belirtti ve bu yolculuğun ilk adımlarını atmış olduk.

Projeniz için finansman bulmakta zorlandınız mı?

Başlarda pek kolay olmadı. Ne kadar bir kısa film de olsa, filmi tamamlamak için belli bir para gerekiyordu. Finansman arama sürecinde, 2019’un ekim ayında ‘İKSV Köprüde Buluşmalar Kısa Film Atölyesi’ etkinliğine başvurduk ve burslu olarak seçildik. O sırada ekibe birini katmanın bize çok yarar sağlayacağını düşünürken, Hilal de ekibimize yapımcı olarak katıldı ve onunla bir haftalık bir atölye süreci geçirdik. Artık filmin kreatif kararları yavaş yavaş oturuyordu, ancak hâlâ paramız yoktu. Kültür ve Turizm Bakanlığı destek fonu başvuru vakti de yaklaşıyordu. Bu sebeple bu fona başvurduk ve 2020’nin mart ayında seçilen projelerden biri olduk. Artık yola çıkmak için belli bir paramız vardı. Sonrasında farklı farklı kuruluşlardan destekler alarak filmimizi 2020’nin ekim ayında çekmek üzere hazır hale getirdik.

Filminizin konusunu anlatır mısınız?

Bu film, bar mitzva töreni sabahı odasından çıkmayan bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Susam’ın anne ve babası Şabat kurallarını uyguladığından, güç kullanarak oğullarını odasından çıkaramadıklarından, ellerindeki tek çare onu ikna etmek oldu. Ancak bu çağrıların hiçbirine cevap vermeyen Susam, ailesini trajikomik bir olaylar dizisinin içine sürüklüyor. Hele ki eve anneanne ve büyükbaba gibi farklı jenerasyondan insanlar da katılınca, ev içindeki fikir farklılıkları ve karmaşa da artıyor. Ev ahalisinin aldığı hiçbir karar kimseyi doğru çözüme götüremiyor.

Neden böyle bir konu seçtiniz?

Yanılmıyorsam on iki yaşlarındaydım. Ağabeyimin bir arkadaşı o hafta Şabat kurallarına bakmaya karar verdi ve o gün de bizim eve gelecekti. Onun geldiğini nasıl fark edeceğiz, bizi arayamaz. Hadi geldiğini gördük, kapıyı onun yerine açabilir miyiz gibi endişelerimiz başladı. E peki, anahtar atalım, olur mu olmaz mı derken olayın nasıl sonuçlandığını pek de hatırlamıyorum. Bir şekilde eve girmişti, ancak bu karmaşa o yaştan bugüne kadar beni bu konuda şüpheci ve aktif tuttu. Düşününce ‘Susam’ kısa filminin çıkış noktası olarak en görünen kısım bu.

Filmde ayrıca baba-oğul ilişkisini, çatışmasını da anlatmak istediğinizi söylediniz…

Buraya kadar anlattıklarım hikâyenin görünen kısmı. Özünde bir baba-oğul ilişkisini, çatışmasını anlatmak istedim. Ortadoğu toplumlarında ve bizim kültürümüzde babanın rolleri, davranış biçimleri beni hep ilgilendirmiştir. Sevgiyi göstermenin ve evlatlarını kollamanın zayıflık olduğu bir düzen oldukça ilgimi çekiyordu. Kısa film, tek mekân ve yaklaşık 17 dakikalık bir anı yakalasa da, filmdeki babanın geçmişine baktığımızda, oğlunun bar mitzva töreni için yeterli desteği vermediğini anlayabiliyoruz. İşin özünde Türkiye’den böyle bir hikaye çıkarmış olmak beni çok mutlu ediyor. Geldiği kültür önemsiz olmaksızın hepimizin anlayabileceği, hepimize dokunuşları olabilecek bir film.

Filmin, bir Türk Yahudi filmi olması sizi endişelendiriyor mu?

Aslında bu bağlamda filmi sadece bir Türk Yahudi filmi olarak da adlandırmıyorum. Ancak ister istemez böyle bir hikâye yapmak biraz endişe de doğuruyor. Ne yazık ki ülkemizde antisemit söylemler çok yaygın. Bu sebeple filmin bir Yahudi filmi olmasından ziyade, bir aile dramı ve kara mizahı olması daha çok tercihim. Bu filmi yapmak bir nevi ülkemiz Yahudilerini normalleştirme misyonunu da yüklüyor bana ve bununla da övünüyorum. Çünkü film ne kadar kapalı kapılar ardında geçen bir hikâye olsa da, sinemanın gücü ile tüm bu kapıları tekrar açıyor. Evet, bazen yanlış yorumlanacak, yanlış yerlere hizmet edecek diye korkuyorum ancak ‘Susam’ı ve ailesini anlatmak konusunda bir gün bile geri adım atmama sebep olmadı. Aksine beni her zaman bu konuda teşvik etti. Sonuçta bu ülkenin birer mensubuyuz ve ötekileştirildiğimiz, yabancılaştırıldığımız bir düzen beni her daim yoran bir unsur. Umarım duygusal yoğunluğunun yanı sıra bu kısa film bizleri bir normalleştirme sürecine sokacaktır.

“Bu film bir din eleştirisi değil, bir insan eleştirisi” diyorsunuz…

Lise yıllarında dini konulara çok daha bağlıydım ancak yıllar içerisinde din, dünyamda farklı bir konuma yerleşti. Filmin ön hazırlık sürecinde ne kadar dinime bağlı olduğum, din ile alay edip edilmediği soruluyordu. Ancak önemli olan bu filmin insanlara ne tarz bir etkisi olacağıydı. Filmin benim için çıkış noktası asla dini öğelerle, hele ki Şabat ve bar mitzva gibi iki önemli unsurla dalga geçmek değildi. Aksine insanları biraz olsun düşündürmek, biraz olsun içlerinin kıpır kıpır etmesini sağlamak istiyordum. Kendimi bu önemli öğeler konusunda fikir beyan edecek bilgelikte bulmuyorum. Ancak uygulayıcıları, yani insanları eleştirmek konusunda fikirlerimi sunacak olgunlukta görüyorum. İzledikten sonra fark edeceksiniz, filmdeki insan eleştirisi sadece körü körüne uygulayıcılarında değil. Aslında uygularken çok da umursamayanlarla alakalı. Yıllar içerisinde dini bağlarım azalsa bile, daha şimdiden doğmamış erkek çocuğumun bar mitzva törenini bekler oldum. Filmdeki karakter gibi bir baba olmayacağımı düşünüyorum. Belki de benim için geleceğe dair kendime düştüğüm bir not oldu bu film.

Dinimizin yaşlı uygulayıcıları ve genç uygulayıcıları arsında ne gibi bir fark görüyorsunuz?

Günümüzde din ile bağlantılı olarak aile dinamikleri çok ilgimi çekmeye başladı. Küçükken her zaman duyduğum, yaşlıların dine çok önem verdiği ve gençlerin umursamaz olduğuydu. Ancak yıllar içerisinde aslında toplumumuzun yaşlı nüfusunun küçükken sırf yapmaları gerektiği için bazı eylemleri uyguladıklarını keşfettim. Orta yaşlı veya gençlerin ise sonradan dine daha çok yaklaştığını ve kararlı uygulayıcıları olduklarını fark ettim. Hem geniş toplumda hem Yahudi toplumda baskı uygulayan insanların yaşlılar olduğunu düşünsek de, bu filmde böyle bir düzen yok. Aksine çocukları çok dindar olduğu için endişelenen yaşlılar var. Bunun da bu hikâyeyi anlatmak için eğlenceli bir düzen olduğunu düşünüyorum.

Susam için planlarınız ne?

Susam’ın ilk gününden bugüne kadar yaklaşık iki buçuk sene geçti. Bunun sebebi profesyonel anlamda ilk kez bir kısa film çekme gayretinde olmamızdı. Bu iki buçuk sene içerisinde zorluklar ve engeller sayesinde çok güzel deneyimler kazandım ve şu an post prodüksiyon aşamasındayız. Ardından da uluslararası ve ulusal festivallerde filmimizi izleyici ile buluşturmak istiyoruz.

Bu film ile ulusal festivallere de katılmak istediğinizi söylüyorsunuz. Bunun için ek finansman gerekmiyor mu?

Tüm harcamalarımızı filmin çekimi için kullandığımız için post prodüksiyon ve festival harcamaları için hâlâ finansmana ihtiyacımız var. Bunun için bir kitlesel fonlama sayfası açtık. Bu fonlama da tamamlandığında filmimizi artık sonlandırmış olacağız. Destek olmak isteyenleri Fongogo sayfasında Susam Kısa Film Projesi’ndeki sayfamıza davet ediyorum. Maddi destek olamayanlar da çevresi ile paylaşarak filmimizi tamamlamamıza yardımcı olabilir.

Susam kitlesel fonlama sayfası: https://fongogo.com/Project/susam---kisa-film-projesi-3

Sonraki planlarınız, hedefleriniz nelerdir?

Susam filmi tamamlandığında sanıyorum ikinci kısa film senaryoma başlayacağım. Kısa film çekmek kendini tanımak adına çok önemli. Eksikliklerini ve güçlü yönlerini keşfediyorsun. Bu sebeple bir kısa film daha çekerek daha çok deneyim kazanmak istiyorum. İkinci kısa filmimi tamamladıktan sonra ne yapacağıma, ne yol çizeceğime karar vereceğim ancak sanıyorum ki uzun metraj yolculuğuna başlama vakti gelmiş olacak. Bunun için de oldukça heyecanlanıyorum. Ancak çevremde beni hem çok destekleyen hem de yapıcı eleştiriler yapan insanlar oldukça, bu hedefler inandırıcı.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün