Yarı melek yarı şeytan

“Biz futbolcular, sürekli üzerimizde çok baskı olduğundan yakınırız. Baskı, ancak evlerine beş Peso getirip çocuklarını geçindiremeyen insanların üzerinde olur. Binlerce dolar alıp, sahaya çıkıp oynuyoruz ve ağzımızı açınca stresten bahsediyoruz. Stres bu ülkede, sabahın altısında kalkanlar içindir.” Diego Armando Maradona

Mete YAYLALI Spor
2 Aralık 2020 Çarşamba

Derler ki, eğer futbolun peygamberleri olsaydı Pele ve Maradona olurdu. Çok mu iddialı acaba?

Bu bir tenis yazısı olacaktı fakat 25 Kasım günü bütün gençliğimizin futbol ilahı bu dünyadan göçünce konu haliyle değişti. Ancak içine tenis girecek çünkü bu efsane aynı zamanda gerçek bir tenis tutkunu ve bir de ilahı vardı, Roger Federer.

Diego Armando Maradona dendiği zaman akla 10 numara, Arjantin, müthiş bir oyun okuma yeteneği, inanılmaz dripling (top sürme), golü görmek (golü koklamak), top hakimiyeti, etkili serbest vuruşlar, hız ve çeviklik ile goller geliyor tabii. Başka neler geliyor? Meksika’da yapılan 1986 Dünya Kupası Çeyrek Finalinde İngiltere’ye attığı ‘Tanrı’nın Eli’ golü geliyor. Fakat futbolu bilenler aynı maçtaki ‘Yüzyılın Golü’ nasıldı hatırlayacaklardır.

30 Ekim 1960 tarihinde doğan çocuğa babasının adını vermişler, Diego. Diego kelime anlamı olarak Yakup, Jacob ve James isimlerinin İspanyolca karşılığıdır. Dört kızdan sonra doğan ilk erkek çocuk olmuş. Daha sonra iki erkek çocuk daha aileye katılmış, Hugo ve Raul. İkisi de abileri gibi futbol oynamış hatta Hugo’nun lakabı da ‘El Turco’ olmuş. Diego üç yaşında futbol topu ile tanışmış ve sonra dünyada futbol adına her şeyin değişimi başlamış.

Maradona’nın hayatı hep sınırlarda geçmiş. Tanrı vergisi bir yetenek ve uyuşturucu bağımlılığı ile kendine verdiği zarar, kazanılan büyük paralar ve ekonomik sıkıntılar, batırılan bir servet, sağlık sorunları ve tedaviler, nihayet elinden geçen servete kıyasla beş parasız biten bir hayat. Çocukluğun parasız yıllarının yarattığı travmanın izleri mi?

“Ben bir uyuşturucu bağımlısıydım, hâlâ bağımlıyım ve hep bağımlı olacağım. Uyuşturucuya bir kez yakalanan benim gibi insanlar artık hayatının sonuna kadar her gün bundan kurtulmak için mücadele etmek zorundadır.”

Biz dönelim şu meşhur Tanrı’nın Eli ve Yüzyılın Golü faslına.

Maradona için söylenen, yazılan her sayfanın sonuna bir “ama” koyulur. “Büyük futbolcuydu ama uyuşturucu bağımlısıydı” ya da “Büyük futbolcuydu ama doping yapmıştı.” Bunlar doğru tabii. Fakat en önemlisi “Büyük futbolcuydu ama İngiltere’ye elle gol atmış ve hakeme itiraf edip golü iptal ettirmemişti.”

İşte burası çok önemli!

 

Unutulmayan maç

Bu maçı televizyondan izleyen ve Maradona ile yerinden zıplayan bir yaşıtı olarak canlı gördüğümü anlatayım, tabii detaylara sonra bir daha baktım o kadar hatırlamak mümkün değil. Bu gol maçın ikinci yarısının hemen altıncı dakikasında yaşandı. Pozisyonun yaratıcısı da aslında topu dripling ile Valdano’ya getiren ve ceza sahasına kaçan Maradona’dır. Valdano’nun kullandığı top Steve Hodge’un ayağından kaleye doğru gittiği için Maradona ofsayt pozisyonundan çıkmış oluyordu. İngiltere kalecisi Peter Shilton, ki Maradona’dan 20 cm uzundur, ile beraber topa yükselen Maradona topa daha önce dokunup Shilton’ın üstünden fileye takıyor… Burada bir elle oynama var aslında. Maradona’nın havaya yükselirken sol eli topa dokunuyor. Yere indiklerinde Maradona’nın gözü Tunuslu hakem Ali bin Naser’de. Hakem pozisyonu göremedi, yan hakem görebilir mi diye baktı fakat o da göremedi ortaya doğru koşunca golü verdi. Fakat pozisyonun içindeki Arjantinli futbolcular açıkça gördü, golün iptalini beklerken geçen kısa bir an…

“Golü attım, elime değdi farkındaydım. Shilton görmedi fakat bizimkiler gördü. Hemen sevinmeye başlarken onlara bağırdım ‘bana katılın yoksa golü iptal edecek’. Tribünde 100 bin kişi, sahada 22 futbolcu, iki yan hakem ve bir de orta hakem var. Golü kaleci bile görmedi hatta İngiliz defans bile göremedi. Neden ben kendimi ortaya atayım? Olan olmuş, hatta biraz da Falkland Savaşı’nda ölen Arjantinli gençlerin intikamı alınmış bile olurdu.”

İşte “Neden golü iptal ettirmedi?” sorusunun cevabı biraz burada.

 

Arjantin tarihi ve futbol

2019 yılında Asıf Kapadia’nın yönettiği ‘Diego Maradona’ belgeselinde açıkça bu maçı on hafta süren 1982 Falkland Savaşı’nın bir rövanşı olarak gördüğünü anlatır.

“Arjantin halkı olarak biz savaşta ne olup bittiğini bilmiyorduk ki. Bize savaşı kazanmak üzere olduğumuzu söylüyorlardı fakat gerçekte adamlar 20-0 kazanıyordu. Çok zordu. Bu yutturmaca ile İngiltere maçına yeni bir savaş gibi hazırladılar. İsteyerek olmadı ama top elime değdi. Baktım hakem golü verdi. Olan oldu artık yapacak bir şey yok. Kimseden özür dilemiyorum, özür dileyecek bir şey de yok. Sembolik bir intikam oldu diyelim.”

Arjantin tarihine bakılırsa biraz bizimkine benzer. Darbeler, askeri yönetimler, sivil yönetime geçişler, yeni darbeler. Yani toplumu futbol ile uyutulan ve uyuşturulan hatta yönetilen bir halk. İşçi sınıfının ve halkın en sevdiği lider olan Juan Peron’un 1955 yılında askeri darbeyle devrilmesi, 1973’te geri dönüp yeniden iktidar olması, bir yıl sonra ölünce yerine karısı İsabel Peron’un geçmesi, 1976’da yeniden askeri darbe, 1982 Falkland Savaşı ile yerle bir olan ekonomi, 1983 yılında askeri yönetimden sivil yönetime geçiş... Meksika’daki futbol şöleninde İngiltere maçına kadar yaratılan atmosferin derinliklerinde bu olaylar var. İntikam var, sporda olmaz mı oluyor işte.

Fakat maçı bu gol bitirmedi.

Tanrı’nın Eli golünden dört dakika sonra... Kendi yarı sahasından topu alan Maradona on saniyede 60 metre top sürüp dört İngiliz futbolcuyu çalımlayıp Shilton’un koruduğu kalenin ağlarına bıraktığında 2-0 olmuştu. Bu gol ‘Yüzyılın Golü’ seçildi; hatta ekonomik modellere bile konu oldu. Nasıl oluyordu da Maradona 60 metrede dümdüz bir çizgide dört futbolcuyu (Butcher’i iki defa çalımladığı için beş bile denebilir) ipe dizip golü atıyordu? İşte ekonomik modeller bundan bahseder. Maradona ile pozisyonda karşılaşan bütün İngilizler Arjantinlinin oyun tarzına uygun olarak zig zag çalımlarla ilerleyeceğini düşündüler ve Maradona bundan yararlandı. Merkez bankaları da bu modeli aldılar: Beklentilerin aksine yoldan çıkmadan düz bir çizgide ilerleme modeli. Bizim ekonomik model buna uyuyor mu bilmiyorum tabii!

“Aslında niyetim Valdano’yu pozisyona sokmaktı fakat önümde açılan koridoru görünce devam ettim. Bu golü bu şekilde başka bir takıma atabileceğimi sanmıyorum. Bizde olsa pozisyonun başında indirirler ve ilerlemene izin vermezler. Muhtemelen dünyanın en asil insanları onlar.”

Diego Armando Maradona ile Arjantin Milli Takımı finalde Almanya’yı mağlup ederek dünya şampiyonu oldu. 1978’in ardından ikinci zaferdi ve bir daha da bu kupayı alamadı ancak 1990 ve 2014 yıllarında final oynadı.

Maradona dendiğinde 1984-1991 arasında Napoli kariyeri, 188 maç ve 81 gol ile artık son nokta sayılır. Napoli’deki çalkantılı, dedikodu dolu yaşantısı 15 aylık kokain cezası nedeniyle sona erdi. 1992’de İtalya’yı terk etti. Napoli Maradona’dan sonra 10 numaralı formayı emekliye ayırdı ve bir daha kimse 10 numarayı giyemedi.

10 Kasım 2001 tarihinden sonra bir daha forma giymedi.

Futbolu bıraktığı Boca Juniors Stadyumunun kapısında şöyle yazar:

"Boca es mi religion, Maradona es mi dios, la Bombonera es mi iglesia. / Dinim Boca, Tanrım Maradona, Mabedim La Bombonera.”

Federer hayranı

Roger Federer hayranıydı. 2011 yılında ATP Dubai sırasında vatandaşı Juan Martin Del Potro ile korta çıktı. Diego Schwartzmann’ın adının da Maradona’dan geldiği bilinir.

“2013 ATP Dubai turnuvasına maçları izlemeye geldi. Tek bir hayali vardı Roger Federer ile tanışmak. Federer’in maçının bitiminde birlikte stadyum tüneline girdik. Bütün sporcuların fotoğrafları vardı fakat sık sık durdu, Federer’in fotoğraflarını öptü. Roger sonunda yanımıza geldiğinde neredeyse ağlayacaktı. Yerinde duramadı, koştu gitti sarıldı, öptü. Federer ile tanışan sanki bir dünya yıldızı değil de çocukluk idolüyle tanışan küçük bir çocuktu. İnanılmaz bir andı.”

Spor fotoğrafçısı Jorge Ferrari tanık olduğu bu heyecanı böyle anlatmış.

Ölümünün ardından Arjantin’de üç günlük ulusal yas ilan edildi.

Arjantin için Maradona bu demekti…

Spora ve sporcuya iyi bir örnek miydi?

Kimse beni uyuşturucunun ya da paranın gerçek hislerimi değiştirdiğine inandıramaz. Hiçbiri. Hep aynı insan olarak kaldım, hep olduğum insan olarak. Ben Maradona’yım. Ben El Diegoyum. Bir hiçle başladım; elimdeki tek şey, tanrının bana verdiği, topu istediğim yere gönderebilen iki ayaktı. Ama tanrı bu ayaklarla birlikte bana budalalık ve bazı bağımlılıklar da verdi.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün