Futbol kisvesinde bir barış hikâyesi: Antonio Puerta

Değerli okur, okumaya başlamadan önce uyarmam gerek. Birazdan okuyacağınız hikâye, bir spor hikâyesi değildir; bir spor hikâyesi kisvesinde yazılmış bir barış hikâyesidir. Bir savaş, ardından gelen bir trajedi ve sonunda ulaşılan barışın hikâyesi. Bu barış bir anlaşma ile sağlanmıyor, aksine genç bir futbolcunun kaderini yerine getirmesiyle gerçekleşiyor. Ne yazık ki, Antonio Puerta, kaderini istediği şekilde gerçekleştiremiyor.

Spor
13 Ocak 2021 Çarşamba

Antonio Jose Puerta Perez, 1984’te Sevilla’da dünyaya geldi. Küçük yaşta futbol ilgisini geliştiren Puerta, 9 yaşında Sevilla futbol kulübünün akademisine katıldı. Babası ise zamanında şehrin diğer takımı, Sevilla’nın ezeli rakibi, Real Betis’te futbol oynamıştı. Babasının aksine Puerta koyu bir Sevilla taraftarı, takımın çocuğuydu. Tüm çocukluğunu ve gençliğini Sevilla’ya adayan Puerta’yı eski Teknik Direktörü Manolo Jimenez, “Kaptanlık pazubandı takmayan bir kaptan” olarak tarif ederdi. Dinamik bir kanat oyuncusu olan Puerta, hem sol kanat hem de sol bek pozisyonunda oynayabiliyordu. On yıl boyunca Sevilla altyapısında oynamasının ardından, 2004’te Malaga karşısında ilk resmi maçına çıktı. Puerta hem kariyerinin, hem de Sevilla şehrine gelecek olan barışın ilk adımlarını atmış oldu.

Daha çok genç olmasına rağmen, takıma girmeye çalışan Puerta, ardından Barcelona ve Beşiktaş gibi takımlarda oynayacak Adriano ile kapışıyordu. Aynı yaşta olmalarından ötürü, iki oyuncu da şans bulmayı başarıyordu, ama Teknik Direktörleri Juande Ramos çoğunlukla Adriano’yu tercih ediyordu. Buna rağmen Puerta, taraftarların gözünde özel bir yere gelmeyi başardı. Zaten doğduğun günden Sevillalı olması, Puerta’yı oynadığı takımın bir taraftarı yapıyordu. Takım içinde bu sayede zaten saygı duyulan bir genç olmakla beraber, Puerta 2005 - 2006 yılları arasında iki çok önemli gole imza attı.

Tarih yazan goller

Bu gollerin ilki Athletico Madrid’e karşı bir lig maçında geldi. Puerta, maçın ikinci yarısı attığı golle takımına 1-0’lık galibiyeti getirmeyi başarmıştı. İspanya’nın en büyük takımlarından birini bu şekilde yenmeleri, taraftar ve Puerta arasındaki ilişkiyi güçlendirdi. Puerta’nın ikinci önemli golü ise bir Avrupa Ligi maçında atıldı. Günümüzde UEFA Avrupa Ligi kupasını, altı kere ile en çok kaldıran kulüp Sevilla’dır. 2006’da ise Sevilla, henüz bir kez bile kupayı kaldırmamıştı. Hatta neredeyse 60 senedir bir kupa kaldırmamışlardı. 2005-2006 sezonunda, takım Avrupa Ligi yarı finaline yükselmeyi başarmıştı. Alman takımı Schalke ile oynanan yarı final maçlarının ikisi de golsüz sonuçlanmış, ikinci maç uzatmalara gitmişti. Golsüz bitecek maç penaltı atışlarına kalmak üzereydi. Ancak Puerta buna izin vermedi. Jesus Navas’ın kötü kestiği bir ortanın ardından boşta kalan topu kontrol etti, ardından ayağının dışıyla uzak köşeye mükemmel bir şut çekti. Puerta takımını öne geçirmişti. Puerta, Sevilla takımı, dolu bir Sevilla tribünü ve bütün Sevilla şehri bu golle beraber coşkuya kapıldı. Aynı Athletico Madrid maçında olduğu gibi, bu maçı da Sevilla 1-0 kazanmayı başardı. İki hafta sonra Middlesbrough karşısında oynadıkları finali ise 4-0 kazandılar. Sevilla, 60 senenin ardından, ilk defa bir kupa kazanmıştı. Taraftara göre takım, o final maçında değil, Schalke karşısında Puerta’nın golüyle kupayı kazanmıştı. Ne yazık ki, taraftarlar ve Puerta’nın sevinci, Sevilla şehrinin tamamı tarafından paylaşılmıyordu.

Sevilla’daki rekabet

Sevilla şehrini iki takım paylaşıyor. Antonio Puerta’nın oynadığı Sevilla ve Puerta’nın babasının zamanında oynamış olduğu Real Betis. Sevilla, şehrin büyük takımı, Real Betis ise, bağımsız Endülüs bölgesinin takımı. İspanya’nın birçok bölgesinde olduğu gibi Endülüs bölgesinde yaşayanlar, kendi otonomlarına sahip. Endülüs, coğrafi olarak Sevilla şehrinin bir parçası olsa da, yönetim bakımından tam olarak altında yer almıyor. Bu sebepten türeyen gerginlik, bölgeleri temsil eden takımlara da yanlıyor. 2000’li yılların başında, iki takımın taraftarı da spora yakışmayan hareketlerde bulunuyordu. Her El Grand Derby (Büyük Derbi) sırasında iki takım ve taraftar arasında fiziksel şiddetle sonuçlanan atışmalar gerçekleşiyordu. 2007’de bir maç sırasında iki taraftar grubu birbirlerine eşyalar atarak saldırırken bir su şişesi Sevilla Teknik Direktörü Juande Ramos’un kafasına geldi. Darbenin ardından yere düşüp bilincini kaybeden Ramos, ancak hastanede sağlına kavuştu. Fakat gerginlik hâlâ sonuçlanmamıştı. İki kulübün de Sevilla doğumlu başkanları - Manuel Ruiz de Lopera ve Jose Manuel del Nido - maç dışında da atışmaya devam ediyor ve şehirdeki gerginliği körüklüyordu. Şehirdeki şiddet artıyor ve sokaklarda sıkça olaylar yaşanmaya başlıyordu. Sevilla adeta bir savaş alanına döndü. Barışı ise bir trajedi getirecekti.

Genç yaşta gelen trajedi

Sevilla’nın Avrupa başarısı ile sonuçlanan 2005-2006 sezonunu, 2006-2007 sezonunda benzer başarılar takip ediyor. 2007-2008 sezonuna da benzer hedeflerle başlıyor. Sezonun ilk maçı Sevilla’da Getafe’ye karşı. Maça ilk 11’de başlayan Puerta, 30. dakikada aniden yere düştü. Daha önceden de baş dönmesi sebebiyle maçlardan çıkması nedeniyle, Puerta’nın düşüşü takım içinde korkuya sebebiyet verdi. Puerta ayağa kalkmayı başardı. Sevilla ise maçı 4-1 kazandı. Taraftarlar galibiyet coşkusuyla eve dönerken, soyunma odalarından Puerta’nın haberleri geldi. Maçın ardından Puerta, bir kez daha baygınlık geçirmiş, ama bu sefer ayağa kalkmamıştı. Acilen hastaneye kaldırılan Puerta, 36 saat boyunca komada kaldı. 28 Ağustos 2007’de ise hayatını kaybetti. Sadece 22 yaşındaydı. Sevilla şehri bir çocuğunu kaybetmişti. Bir gün sonra yapılan cenaze, bunu gösteriyordu. Binlerce kişinin toplandığı cenazede hem Sevilla hem de Real Betis taraftarı vardı. Betis Kulübü Başkanı Lopera, cenaze sırasında rakibi Nido’ya sarılıp, onu ve kulübünü “kardeş” olarak tanımlamıştı. İki takım birbirinden nefret ediyordu, ama ortak bir çocuklarını kaybetmişlerdi. Karşılıklı üzüntü ve anlayış ile de Sevilla şehrindeki şiddet ve gerginlik sona ermişti.

Ölümünün ardından Puerta’nın sevgilisi doğum yaptı. Rahmetli sevgilisinin anısına kızının adını da Aitor Antonio Puerta koydu. Aitor Antonio, şehrin yeni kızı oldu. Puerta’nın anısı, kızında, şehirde adını alan sokakta, adına açılan futbol akademisinde, adına verilen 16 numaralı formada ve Sevilla şehrinin barışında yaşatılıyor. Keşke biz insanları barıştırmak için bu tarz trajedilere gerek olmasa.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün