Rosamund Pike´a Altın Küre Ödülü getiren ´I CARE A LOT´ NETFLIX´ten izlenebilir

BİR DOLANDIRICILIK KARA FİLMİ Film mahkemece atanmış yasal vasi hizmeti veren bir kadının yaşlı müşterilerini dolandırıp kendilerini zorla huzurevine kapatarak mal varlıklarını ele geçirmesini anlatıyor. Bu roldeki Rosamund Pike olağanüstü performansıyla filmin önüne geçiyor. Amerikan adalet mekanizmasını ve bürokrasiyi eleştiren filmde, dolandırıcı kadının ağına düşürdüğü son kurbanın Rus mafyası liderlerinden birinin annesi çıkmasıyla olayların seyri değişiyor. Baltayı taşa vuran anti-kahramanımız kendini büyük bir belanın içinde buluyor.

Sanat
17 Mart 2021 Çarşamba

‘I CARE A LOT’

Yön. ve Sen: J Blakeson

Gör: Doug Emmett

Müz: Mark Canham

Oyn: Rosamund Pike - Eiza Gonzales - Diane Wiest - Peter Dinklage - Chris Messina - Macon Blair - Isiah Whitlock - Alicia Witt

 

I Care A Lot’ mahkemece atanmış yasal vasi hizmeti veren bir kadının yaşlı müşterilerini dolandırıp kendilerini zorla huzurevine kapatarak mal varlıklarını ele geçirmesini anlatıyor. Kendi konusunda uzmanlaşmış yasal vasi Marla Grayson (Rosamund Pike) kanunları kendi yararına, müvekkillerinin ise zararına kullanmakta ustadır. Marla, evi, arabası, bankada parası olan yaşlı bireyleri, harika konuşma ve ikna kabiliyetiyle kendi tarafına çekip varlıklarına el koymakta uzmanlaşmıştır. Bunun için doktorlara rüşvet vererek bilgi toplar, bakımevi yöneticilerini satın alır, bürokrasi çarklarının tüm boşluklarından yararlanır.

Marla’nın şirketinin ilk amacı sahte bunama teşhisi konmuş yaşlı bir kişiyi kitabına uydurup, bazen zor kullanarak huzur evine götürmektir. Marla, velayetini almayı başardığı yaşlı insanın tüm sorunlarıyla ilgilenip çözümlerini bulmayı mahkemeye taahhüt etmiş bir devlet memurudur. Ancak bu görev ve yetkisini hep kötüye kullanır.

 

‘Güçlü kadın’lı bir kara film

‘I Care A Lot’, İngiliz J. Blakeson’un (43) senaryosunu yazıp yönettiği üçüncü uzun metrajlı filmi. İlk filmi ‘Disappearance Of Alice Creed’ (2009) genç bir kadının iki eski hükümlü tarafından kaçırılmasını anlatan bir neo-noir idi. Ardından yaptığı ‘The 5th Wave’ (2016) bir bilim-kurgu filmiydi. TV için yaptığı ve başrolünü Liv Tyler’ın oynadığı ‘Gun Powder’ (2017) bir mini diziydi. ‘I Care A Lot’u ‘sana değer veriyorum’ veya ‘çok önemsiyorum’ olarak tercüme etmek mümkün.

Mesleğinde uzmanlaşmış, sabıkası olmayan bir vesayet şirketinin sahibi olarak, Marla düzgün fiziğinin ve hazır cevaplılığının avantajıyla, hâkimden kolaylıkla vasi olma belgesini eninde sonunda elde etmeye alışkındır. Sıkı bir işbirliği içinde bulunduğu bakımevlerinin yozlaşmış doktorlarının verdikleri düzmece hafıza kaybı ve kafa karışıklığı raporları Marla’ya ‘kaz gibi yolunabilecek’ yeni müşteriler kazandırır. Lezbiyen bir ilişki yaşadığı, sağ kolu olan yardımcısı Fran (Eiza Gonzales) şirketin tüm sorunlarına çare bulmakta uzmanlaşmış bir araştırmacıdır. Birbirlerini delice seven çift, zor durumlardan kurtulmaya ve hayatlarını kolaylaştırmaya alışıktır.

Elinden elektronik sigarasını düşürmeyen, bir model gibi şık giyinen Marla, paragöz, kötücül, Makyavalist, soğukkanlı, hesapçı, taş kalpli, korkusuz ve son derece zeki bir kadındır. Kendisi kadar güzel ve alımlı hayat arkadaşı ve ortağı Fran ile gözlerine kestirdikleri yaşlı avlarının adeta ‘sahibi’ olarak, sırtlarından kazandıkları paralarla son derece lüks bir hayatı paylaşırlar.

Ancak ikili, kendileri için mükemmel bir müvekkil seçtiklerini düşündükleri anda hiç ummadıkları kadar yanıldıklarını ve büyük bir tuzağın içine düştüklerini görürler. Bunama belirtileri olan, yeni müşterileri Jennifer Peterson (Diane Wiest) kendilerine dış görünüşün ne kadar yanıltıcı olabileceğini öğretir. Zira kendisi Rus Mafyası liderlerinden, her türlü kirli işe bulaşmış Roman Ludyov’un (Peter Dinklage) analığı olarak suç dünyasıyla sıkı bağları vardır.

Jennifer’in evindeki gizli bir bölümde bir bankanın kiralık kasasının anahtarını bulan Marla, milyonlarca dolar değerindeki bir elmas kesesini ele geçirir. Marla’nın ağına düşen Jennifer akıl sağlığı yerinde, güçlü ve zeki bir kadındır ancak cep telefonu elinden alındığı için Roman’dan yardım istemesi olanaksızdır. Ancak Roman’ın güçlü çetesi kaçırılan kadının izini kolaylıkla bulur. Yaşlıları kandırmakta usta iken Marla-Fran ikilisi bu kez kendilerini sandıklarından daha büyük bir belanın içinde bulurlar.

 

Aynı ipte iki cambaz

Film, sayısız sürpriz barındıran bir finalle noktalanıyor. J. Blakeson senaryo yazarı olarak, ana kahramanının bu derece kötü ve taş kalpli oluşunun çocukluğundan veya gençliğinden gelen izlerine senaryosunda hiç yer vermemesiyle eleştirildi. Rus Mafyası lideri Roman Ludyov’un ve analığı Jeniffer Peterson’un ve kirli geçmişleri, işbirliği içine girmeleri, kurdukları dâhiyane planın işleyişi senaryoda inandırıcı bir şekilde yer alıyor. Ancak Marla-Fran ikilisinin geçmişiyle ilgili tek bir detayın bile verilmemesi sırıtıyor.

Ancak yönetmen olarak Blakeson’un ilgiye baştan sona ayakta tutan sinema dili, gerilim tansiyonu başarılı mizanseni ve sürprizi finale kadar taşımadaki becerisi övgüyü hak ediyor. Önceki filmlerinde de birlikte çalıştığı müzisyen Marc Canham ile kurgucu Mark Eckersley mizansenine katkıda bulunuyorlar. Hiç kuskusuz ki J. Blakeson’un en büyük şansı, filmin tüm yükünü omuzlayan Rosamund Pike gibi çizgi dışı bir oyuncuyla çalışması.

Dolandırıcılık filmi denince son yıllarda akla gelen filmlerden biri olan, Amerikan Bağımsız Sineması’ndan gelme, Miranda July imzalı ‘Kajillionaire’ (2020), birbirine sıkı sıkıya bağlı küçük bir suç ailesi üyelerinin dolandırıcılık marifetlerini anlatmıştı. Bir diğer dolandırıcılık filmi, dünyanın en iyi dolandırıcıları olarak tanıtılan Bloom Kardeşlerin, milyonerleri birbirlerinden değişik ve dâhiyane senaryolarla dolandırmalarını anlatan ‘The Brothers Bloom’ (2008) idi.

İkiyüzlü dişi şeytan 

‘I Care A Lot’un kült karakteri olarak Rosamund Pike bu filmindeki unutulmaz performansıyla, kadın dolandırıcı denince akla gelen ilk isim olacak. Bir önceki filmi ‘Radioactive’de (2019) İngiliz oyuncu Nobel Ödüllü Fransız kimyager Marie Curie’yi canlandırdı. Pike’ın sinemadaki en önemli başarısı olan David Fincher’in ‘Kayıp Kız / Gone Girl’ü, karısının aniden gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasından sorumlu tutulan bir adamın öyküsünü anlatıyordu. Aktris bu kompozisyonuyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar Ödülüne aday gösterilmişti. ‘A Private War’ (2014) biyografik filminde bir gözü bandajlı oynayan Rosamund Pike, Sri Lanka’daki savaşı izlerken bir patlamada bir gözünü kaybetmiş korkusuz savaş muhabiri Marie Colvin’i canlandırmıştı.

‘I Care A Lot’ta kendisine çok yakışmış kısa kesilmiş saçlarıyla gördüğümüz Pike’ı, deri pantolonlu, sivri uçlu, uzun topuklu pahalı ayakkabılı, her daim göz alıcı şık kıyafetler içinde izliyoruz. Rosamund Pike’ın En İyi Kadın Oyuncu (komedi) dalında kazandığı Altın Küre Ödülü tamamen hak edilmiş bir ödül. Partneri Fran’ı oynayan, ‘Baby Driver’ (2017) filminden tanıdığımız Meksikalı TV ve sinema oyuncusu- şarkıcı Eiza Gonzales, Rosamund Pike gibi çok güçlü bir oyuncunun yanında ezilmiyor. Gonzales, lezbiyen Fran rolündeki mükemmel performansıyla oyuncu kadrosundaki sürpriz isim.

Woody Allen’ın iki filmiyle, ‘Hannah ve Kızkardeşleri / Hannah And Her Sisters’ (1986) ve ‘Bullets Over Broadway’ (1995) ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Dalında iki kez Oscar Ödülü kazanan Diane Wiest bu filmde de bilinen oyun gücünü sergiliyor. Bir hayli yaşlanmış görünen Wiest ‘her kuşun eti yenmez’ Jennifer’de çok başarılı. Cüce oğulluk Roman Lunyov rolünde kocaman sakalıyla Peter Dinklage, tüm rollerine eldiven gibi uymadaki becerisiyle, filmin sürpriz kötü adamında harika oynuyor. Cüce oyuncunun ‘Game of Thrones’ (2012) ile kazanılmış bir Altın Küre Ödülü var.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün