Altın, para ve dijitalizm

İnsanlar tarım devrimiyle birlikte günlük ihtiyaçları kadar olan gıdadan daha fazlasını üretmeyi başararak ´saklama´ çağını başlattı. En geniş açıdan bakarsak, hâlâ bu çağın içindeyiz. Değer saklama içgüdüsü baki kalsa da, değer saklama yöntemleri hızla değişiyor.

Kadirhan ÖZTÜRK Ekonomi
24 Mart 2021 Çarşamba

Tarım devriminden Sanayi Devrimine kadar geçen yaklaşık 11.700 yılda, insanoğlu değer saklama aracı olarak hep altını ve değerli madenleri gördü. Yanınızda birkaç binek ile büyük büyük dedelerinizden size kalan tüm ekonomik mirası taşıyabiliyordunuz. Zenginliğin tanımının toprak ve altın olması, bu çağlar için oldukça anlaşılabilir bir konuydu.

Altın Çağı

Coğrafi keşiflerin kültürel ve sosyal etkilerinden çok, Avrupa’daki en büyük etkisi şüphesiz Yeni Kıta’dan getirilen altınlar olmuştu. Öyle ki, yeni bir kıtanın keşfi ve bir kıtanın sakinlerinin binlerce yıldır biriktirdikleri ve nesilden nesle aktardıkları birikim, çok kısa bir süre içerisinde el değiştirdi. Bu el değiştirme öyle sert biçimde yaşanmıştı ki, 17. yüzyılın sonlarında ve 18. yüzyılın başlarında İspanyol Conquistador’larının (bizdeki akıncılar diyebiliriz) anavatana getirdiği altınlar nedeniyle altın enflasyonu oluşmuştu. Evet, yanlış duymadınız, o tarihlerde Avrupa’da kısa bir süre içerisinde o kadar çok altın birikti ki, altın her geçen gün alım gücünü yitirmeye başlamıştı. Bugünün arkalarında sadece bir merkez bankası olan ve altın karşılığı olmayan ‘banknot’larına alışmış bizler için altın enflasyonu fonetik olarak mizahi bile gelebiliyor. Peki, Avrupa’daki bu altınlara ne oldu? Büyük kısmı 100 Yıl Savaşları gibi çeşitli hanedanlık savaşlarında harcandı. Ama elbette harcanan altınlar buharlaşmadı, bugünkü refah Avrupa’sının temel taşları işte bu altınlarla döşendi.

Para Çağı

Değer saklama aracı olarak altın, servet göstergesi olarak toprak denklemi, Sanayi Devrimiyle birlikte bozuldu. Artık çok zengin olmak için toprak sahibi olmaya gerek yoktu. Fabrikaların çok büyük servetleri tarımsal üretim yapmadan da yaratabilecek yetenekleri vardı. Bu dönem yaklaşık 20 yıl öncesine kadar da tam olarak içerisinde bulunduğumuz ‘para çağı’ydı. Para çağı elbette paranın saklanma üssü olan bankaları getirdi. Aynı zamanda bir banka çağına dönüşü. Altın ve diğer değerli metallerin değer saklama aracı olarak kullanım amacı azaldı. Artık savaşlar sonunca yapılan anlaşmalar bile para ödenerek yapılmaya başladı. Geçtiğimiz aylarda bahsetmiştim, öyle ki Rusya Alaska’yı para karşılığında ABD’ye sattı, altın karşılığında değil. Bu çağ değişimini yakalayabilmek için önemli bir ayrıntı.

Son 20 yıldır, paranın kontrolsüz şekilde basılması nedeniyle, artık hiçbir ülke para biriminin ve merkez bankasının eski itibarı kalmadı. İnsanlar yüzyıllar boyunca kimseye güvenemedikleri için hep altın biriktirdiler. Çünkü altın her yerde altındı. Dünyanın en ücra köşesinde bile alım gücü vardı. Sanayi Devriminden sonra kişisel hakların gelişmesi, finansal sistemin daha komplike ve hukuksal bir bütünlüğe oturtulması sonucunda oluşan güvenle, artık cebimizde altın taşıma ihtiyacı hissetmedik. Şöyle hayal edelim, Cengiz Han gibi birinin doğudan gelip bütün şehrinizi yağmalama ihtimali iyiden iyiye azaldığı için, insanlar ‘paralarını’ bankalara koyabildiler ve sistem daha hızlı gelişmeye başladı. Fakat son 20 yılımıza dönecek olursak, sistemde ciddi güvensizlik unsurları oluşmaya başladı. Sistemin alfalarında, bu kadar çok güvendikleri sistemin aslında o kadar güvenilir olamayabileceğine dair şüpheler uyandı. İşte tüm bu gelişmelerle yeni değer saklama çağına girdik.

Dijitalizm ve Dijital Para

Geldiğimiz noktada ise dijitalizm devri başlıyor. 1990’larda şirketlerin bilançolarındaki en büyük varlıkları, makine, teçhizat vb. gruplar oluşturuyordu. Bugün artık bu rakam ortalamada yüzde 30’ların altına iniyor. Şirketlerin sahip olduğu en önemli değerler marka değeri ve sahip olduğu değer soyut varlıklar. Yazılım ve teknoloji varlıkları en önemli varlıklar haline geldi. Artık bir roketi yapmaktan çok, o roketin yazılımını yapmak önemli halde. Bunlar zaten bilinen şeyler. Peki, bu soyut dünyanın paraya yansıması ne olacak? İşte bu noktada dijital paralar devreye giriyor. Eskiden banka olarak hizmet aldığımız şirketler, artık bizim coinlerimizi yazılım korsanlarından saklamak ve korumakla görevli olacaklar. Zaten son 40 yıldır basılan paranın sadece yüzde 3’ü kağıda basılmıştı. Diğer paralar sadece merkez bankalarının sonuca bir ‘0’ eklemesinden ibaretti. Şimdi düşününce dijital çağın ayak seslerini sadece bu veriden bile anlayabilirmişiz diye düşünüyorum.

Altın çağı Sanayi Devrimi ile bitti. Para çağı da bilgi çağı ile bitecek. Nasıl bugün hâlâ altın varsa ve değerliyse, para da ileride elbette olacak. Çağının bitmesi o şeyin ortadan kalkmasını simgelemiyor, hegemonyasının bittiğini gösteriyor sadece. Para çağında hayatında hiç gerçek altın görmemiş milyarlarca insan olduğunu tahmin ediyorum. Bizim çocuklarımız da hayatları boyunca hiç somut para görmeden yaşayabilir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün