Tora´da salgının ipuçları ve durdurma yolları

Önceki yazılarımda da belirtmeye çalıştığım gibi, gerek Tora, gerek tüm Tanah metinlerinin içinde geçmiş ve gelecek tüm olayların ipuçlarını bulmak ve gerekli dersleri çıkarmak mümkün. Bu yazıda, günümüzün en önemli olayı olan korona salgınının da Tora´daki ipuçlarını bulmaya ve bununla nasıl baş edebileceğimizin derslerini çıkarmaya çalışacağız.

Kavram 2 yorum
19 Mayıs 2021 Çarşamba

Hessi Ennekavi /Tora ve Yaşam

Tora ve Tanah’ın bazı metinlerinde, olmuş ve olacak bazı salgınlardan bahsedilir. Buralarda salgın olarak kullanılan İbranice kelimeler ‘magefa’ ve ‘dever’dir. Önce tek tek bu salgınların nasıl gerçekleştiğine ve nasıl durdurulduğuna kısaca bakalım: Şemot kitabı Ki Tisa peraşasında, Sina Dağına çıkan Moşe’yi bekleyen halk, Moşe’nin geciktiğini zannedince altın buzağı yapmaya girişmişler, bu uğurda ileri gelen bazı kişileri öldürmekten çekinmemişlerdi. Altın buzağıyı yaptıktan sonra ise, bazıları ona tapmış, bazıları etrafında dans etmiş, bazıları ahlaksız davranışlarda bulunmuştu. Dağdan inen Moşe bunları görünce, olacak büyük yıkımı öngörmüş ve hemen radikal eylemlere girişerek, önce taşıdığı 10 Emir Tabletlerini kırmış, sonra altın buzağıyı öğütüp suya karıştırarak tüm halka içirmiş, ardından da altın buzağıya alenen tapınan 3000 kişiyi Levilere öldürtmüştü. Bu arada halkın arasında bir salgın da başlamış ve sayısı Tora’da belirtilmese de, pek çok kişi bu salgında ölmüştü. Tanrı aslında tüm halkı yok etmeyi düşünmüş ve bunu Moşe’ye bildirmişti. Ancak Moşe’nin radikal eylemleri ve güçlü duası sayesinde bu yıkımdan vazgeçmişti. Bu bölümde salgın anlamında kullanılan kelime ’yigof’tur ki bu da ‘magefa - salgın’la bağlantılıdır.

Korah peraşası

Ardından Bamidbar kitabında Korah peraşasında, halkın içinden Korah önderliğinde bir takım kişilerin Moşe’ye muhalif bir konum aldığı belirtiliyor. Korah ve yandaşlarının bu davranışının temelinde kıskançlık ve mevki kavgası vardı. Onlar bazı mitsvaların mantıksız görünen yönleriyle alay etmiş ve bazı kuralları Moşe’nin kendisinin uydurduğunu söylemişlerdi. Tepkiler bir isyana dönüşmüş, sonuçta Moşe’nin önerdiği, Tanrı’ya tütsü yapma testini kabul etmişlerdi. Sonunda toprağın ağzı açılarak Korah ve yakınlarını yutmuş, test amaçlı tütsü getiren yandaşları da göksel bir ateşle yanmıştı. Ancak halktan bazı kişiler hâlâ ders almayıp Moşe ve Aaron’u bu ölümlerle ilgili suçlayınca, bu kez ölümcül bir salgın başlamıştı. Bu salgında 14700 kişi ölmüştü. Aslında Moşe ve Aaron müdahale etmese çok daha fazlası ölecekti. Moşe’nin talimatıyla Aaron kor küreğine mizbeahtan kor alıp üzerine tütsü yerleştirerek hızla halkın arasına doğru koşmuş ve canlılarla ölülerin arasında durarak salgını durdurmuştu. Bu formülü Moşe, Sina Dağındayken ölüm meleğinden, gerektiğinde kendisini durdurabilmesi için öğrenmişti. Tütsünün özelliği, özel kokusuyla Tanrı’nın merhametini uyandırabilmesiydi. Burada salgın için kullanılan kelime ‘nagef’ ve ‘magefa’dır.

Balak peraşası

Ardından, yine Bamidbar kitabında Balak peraşasında, Bilam’ın tavsiyesiyle Balak’ın, Yahudi erkekleri cinsel ahlaksızlık ve putperestlik günahına düşürmek için bir tuzak hazırladığını görüyoruz. Çok akıllıca ve planlı olarak hazırlanan bu tuzağa pek çok Yahudi erkek düşmüş, Mısır ve Midyanlı kızlarla ahlaksızlığa başlamıştı. Olayların dozu giderek artmış ve sonunda Şimon kabilesi lideri, Midyan prensesiyle alenen birlikte olunca birden salgın başlamıştı. Bu salgını da Aaron’un torunu Pinhas, inisiyatif alarak bir kargıyla bu iki günahkâr kişiyi kasıklarından mıhlamasıyla durdurmuştu. Salgında 24000 kişi ölmüştü. Burada da Tanrı’nın öfkesiyle aslında çok daha fazla kişinin ölümü söz konusuysa da, Pinhas’ın bu radikal hareketi sayesinde Tanrı’nın merhameti uyanmış ve salgın durmuştu. Bu bölümde de salgın için kullanılan kelime ‘magefa’dır.

Bir diğer salgın olayını Tanah’ta 2. Şemuel kitabında ve 1. Tarihler kitabında görüyoruz. Aslında aynı olayın iki açıklamasında, Tanrı’nın Bene Yisrael’e öfkelenmesi sonucu Şeytan’ın David’i, halkı sayması için kışkırttığı belirtilmektedir. David bu sayımı, bir gereksinim olmadan ve doğrudan insanları tek tek sayarak yaptırdığı için (ki bu şekilde insanları tek tek saymak yasaktır), Tanrı Bene Yisrael’e bir salgın göndermişti. Salgında halktan 70000 kişi ölmüştü. Yok edici melek elini Yeruşalayim’i yok etmek için uzatınca Tanrı onu durdurmuştu. Tanrı David’den kendisine bir sunak kurmasını istemiş ve David bu sunakta yakmalık sunuları sununca salgın hastalık kaldırılmıştı. Burada da ‘magefa’ kelimesini görüyoruz. Bu konuyla ilgili vurgulanması gereken şey de şudur; David her gün Yeruşalayim’de 100 kişinin öldüğünü fark edince, Moşe’nin zamanında yaptığı takanayı hatırlamış ve her gün 100 beraha söyleme düzenlemesi getirmişti. İnsanların günde 100 beraha söyleyerek Tanrı’yı hatırlayıp O’u övmeye ve şükretmeye başladıkları zaman, salgın da durmuştu.

Mezmurlar

David’in yazdığı Teilim kitabında da bazı mezmurlarda salgından söz ettiğini görüyoruz. Örnek olarak 91. mezmurda “Güvenirim Tanrı’ya”, “O seni korkunç salgından kurtarır”, “Ne karanlıkta yürüyen salgından, ne gündüz harap eden yıkımdan korkmazsın”, “Benim sığınağımdır”, “Hiçbir bela çadırına yönlenmeyecek” demektedir. Burada kullanılan kelime ‘dever’dir. 106. mezmurda ise, Bene Yisrael’in çölde Tanrı’yı 10 kez sınamasından bahsederken, ‘salgının halkı vurduğu’, ‘sonunda Tanrı’nın onların çığlıklarını işittiği’, ‘anlaşmayı hatırlayıp sonsuz şefkatiyle yumuşadığı’ belirtilmektedir. Burada kullanılan kelime ise ‘magefa’dır.

Tora’da, salgınla ilgili Tanrı’nın yaptığı uyarılar nelerdir?

Vayikra kitabı, Behukotay peraşasında, Tanrı’nın Bene Yisrael’e, kendisine itaatsizlik ederlerse başlarına gelecek cezaları sıraladığı ‘Tohaha - İhtarlar’ denen bir bölüm vardır. Burada Tanrı, eğer halk ona dönmezse ve emirlerini yerine getirmezse vereceği cezaları, yedi aşamalı yedişer ceza olarak bildirmektedir. Burada dördüncü aşamanın üçüncü cezası, yani 49 ihtardan 24.sü salgın hastalıktır. Sözü edilen günahların salgın cezası gerektiren dördüncü aşaması ise, ‘Tora’dan iyice uzaklaşıp artık Tora öğretenlerden de nefret etmek’tir. Burada salgın için kullanılan terim ‘dever’dir.

Devarim kitabı Ki Tavo peraşasında da ‘beraha ve lanetler’ bölümünde, Tanrı’ya itaatsizliğin getireceği lanetler sıralanırken “Tanrı salgın hastalığı sana yapıştıracak”, “Eylemlerinin kötülüğü ve Tanrı’nın öğretilerini terk etmiş olman yüzünden”, “Tüm bu lanetler gelip seni yakalayacak”, “Hepsi Tanrı’nın sözünü dinlemediğin için”, “Her şeyin bol olduğu ortamda O’na mutlulukla ve kalpten hizmet etmediğin için” denmektedir. Bölümün finalini de şöyle yapmaktadır; “Anlaşmanın sözlerini gözetin ve onları uygulayın. Bu sayede akıllıca davranmış ve başarılı olacaksınız.” Burada da kullanılan terim yine ‘dever’dir.

Salgınla ilgili bakacağımız bir başka kaynak, Sözlü Tora’yı simgeleyen Mişna kitabının bir bölümü olan ‘Pirke Avot’tur (Ataların Öğretileri). Burada, dünyaya yedi suç için yedi ceza geldiği belirtilmektedir. Bu cezaların dördüncüsü olarak da “Bulaşıcı hastalıklar dünyaya, Tora’ya göre ölüm cezasını gerektirecek suç işleyenlerin Bet Din’e teslim edilmemesinden ve Şemita (7. yıl) ürünlerinden kanuna aykırı şekilde yarar sağlanmasından gelir” denmektedir. Ardından da, bulaşıcı hastalıkların arttığı zamanlardan bahsederken, ‘fakir ve ihtiyaçlı kimselere haklarının verilmediği ve yardım edilmediği dönemler’ olduğu vurgulanmaktadır. Burada kullanılan kelime de ‘dever’dir.

Tanah’ta Zaharya ve Hezekiel gibi Peygamberler kitaplarında da salgının, Tanrı’nın bir ceza mekanizması olduğuna dair vurgular vardır.

Şimdi elimizdeki bütün verileri toplarsak, Tora’ya göre salgının sebeplerinin şunlar olduğunu görüyoruz: Tanrı’dan başka varlıklardan medet ummak, putperestliğe yol açacak davranışlar, cinsel ahlaksızlık, kıskançlık ve hasetle girişilen eylemler, mitsvaların mantıksız yönleriyle ve Tora otoritelerinin açıklamalarıyla alay etmek, inatla yanlış tutumda kalmayı sürdürerek Tanrı’yı öfkelendirmek, insanları bir eşya gibi görüp doğrudan saymak, Tanrı’nın emirlerini ısrarla dinlemeyip onları yerine getirmemek, Tora’dan uzaklaşmak ve Tora öğretenlerden nefret etmek, Tanrı’ya şükretmeyip O’na mutlulukla ibadet etmemek, Tora’ya göre ölüm cezası gerektiren davranışlarda bulunanlara göz yummak, İsrael’de yetişen şemita yılı ürünlerinden emre aykırı şekilde yarar sağlamak, fakir ve ihtiyaçlı insanların Tora’nın belirttiği haklarını vermemek ve onlara yardım etmemek…

Görüyoruz ki salgın cezası gerektiren günahlar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Bu yanlış davranışların biri bile salgını dünyaya getirmek için yeterli, kaldı ki bugünkü toplumlarda neredeyse bu davranışların çoğunun yapılmakta olduğunu görüyoruz. O zaman bugünkü salgının şiddetine de şaşırmamalı. Aksine, Tanrı ne kadar merhametliymiş de bizlere bu kadar sabretmiş demek lazım. Sonuçta biz Yaratıcımızın, Babamızın, Kralımızın sözlerine itaat etmiyoruz, O’nu kızdırıyoruz ve öfkesini üzerimize çekiyoruz.

Peki, Tora’da salgınları durdurmak için neler yapmak lazımmış, bir de onlara bakalım; insanların yanlış davranışlarına ve alenen günah işlemesine kayıtsız kalmamak, inisiyatif olarak ve gerekirse radikal davranışlarla bu kişileri ve yanlış davranışlarını durdurmaya çalışmak, Tanrı’ya yakarmak ve kavanayla dua etmek, Tanrı’yı memnun edecek, O’nun hoşuna gidecek ve merhametini uyandırabilecek davranışlarda bulunmak (örneğin eski zamanlarda bu amaçla yakılan tütsü yerine, bugün dualarda ‘ketoret’ duası vardır, yine bu amaçla yazılmış teilimler vardır), Tora’ya göre ölüm cezasını gerektiren günahlara düşmemek için önlemler alıp setler koymak, her gün 100 beraha söylemek, Tora öğrenmeye çalışmak ve kendimize bu amaçla bir Rav edinmek, Tanrı’nın bize verdiği nimetleri fark edip sürekli O’na şükretmek, Tora’ya aykırı davranışlarda bulunanlara göz yummayıp onları uyarmak, fakir ve ihtiyaçlı kişiler gözetmek ve onlara yardım etmek…

Yine görüyoruz ki, elimizde salgınları durdurmak için de geniş yelpazede eylemler var. Bunların da her biri salgını durdurabilecek güçte. Biliyoruz ki Tanrı, bir problem bir sıkıntı vermeden önce, onun çözümünü hazırlar ve bize verir. Yeter ki onu kullanmayı bilelim. Tabii en iyisi Tanrı’yı kızdırmamak, sabrını ve merhametinin sınırlarını test etmemeye çalışmak. Aslında Tora’daki salgın cezalarında dikkat çeken bir nokta da Tanrı’nın salgını genelde ilk olarak doğrudan öfkelendiği topluluğun ve bölgenin üzerine yollaması. Sonradan bu salgın bir şekilde durdurulabilene kadar etrafa yayılmaktadır. Bugün de COVID-19 salgınının ilk Çin gibi putperestliğin yaygın olduğu, her türlü hayvanın vahşice yendiği bir bölgede başlaması ve oradan direkt İtalya, yani Roma bölgesine yönelmesi ve durdurulamadıkça dünyanın her tarafına yayılması da aynı mesajı vermiyor mu?

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün