Cezayir güzellemesi

Maiwenn´in son filmi, aile içi fikir ayrılıklarına odaklanan ´ADN´ MUBİ´de.

Viktor APALAÇİ Sanat
2 Haziran 2021 Çarşamba

‘ADN’ çok sevilen bir aile reisinin ölümünden sonra yaşanan travmayı anlatıyor. Maiwenn’in bu son filmi kariyerlerini yurtdışında yapan Türk yönetmenlere bir ülkenin tanıtımı, propagandası nasıl yapılır konusunda ders niteliğinde. Cezayir hükümeti kendisine en yüksek devlet nişanını taksa yeridir. Film, aile birliği, ölüm, matem, sevgi, uzlaşma kültürü, yalnızlık, tatminsizlik ve sevgi temalarının hakkını veriyor. Kalabalık oyuncu kadrosunda aksayan yok.

‘A D N / DNA’

 Yön: Maiwenn

 Sen: Maiwenn- Mathieu Demy

 Gör Yön: Sylvestre Dedise

 Müz: Stephen Warbeck

 Kur: Laura Gardette

 Oyn: Maiwenn - Fanny Ardant - Louis Garrel - Marina Wacth - Alain Françopn - Henry Noel Tabary - Omar Marwan.

Maiwenn’in son filmi ‘ADN / DNA’ kariyerlerini yurt dışında yapan Ferzan Özpetek, Fatih Akın gibi ünlü Türk yönetmenlere bir ülkenin tanıtımı, propagandası sinema aracılığıyla nasıl yapılır konusunda ders niteliğinde. Cezayir kökenli gazeteci ve oyuncu bir annenin kızı olan Maiwenn Le Besco, Cezayir göçmeni babasının ölümünden sonra yaşananları anlattığı filminde, Cezayir’in 1962’de bağımsızlığına kavuştuğu tarihten önce on yıl süresince verdiği savaşa, OAS’in Paris’te (Organisation de L’Armée Secraite) Cezayirlilere yaptığı katliamı anlatıyor.

Maiwenn Fransız edebiyatını onurlandıran Cezayirli yazarların kitaplarını okumak bahanesiyle filminde kendilerine saygı duruşunda bulunuyor. Filmin final bölümünde yaptığı seyahat ile de modern Cezayir’i ekrana taşıyor. Yazımda ‘Cezayir Güzellemesi’ başlığını kullanmamın sebebi, bir sanatçının yarattığı eser aracılığıyla köklerine duyduğu saygıyı sergilemesiyle ilgilidir. Cezayir hükümeti Maiwenn’e ülkeye yaptığı tanıtım ve reklam için en yüksek devlet nişanını taksa yeridir.

Samimi, içten bir keşif yolculuğu

Konuyu kısaca özetlemek gerekirse Cezayirli göçmen bir ailenin Fransa doğumlu kızı Neige (Maiwenn) çok sevdiği babası Emir’i (Omar Marwan) kaldığı huzurevinde düzenli olarak ziyaret eder. Babasının ölümüyle Neige derin bir kimlik krizine girer ve ailesindeki birçok çatışmayla yüzleşir. Dindar olmayan babası, genç kadının aslında Nedjma olan adını, Fransa’ya uyum sağlaması için Neige olarak değiştirmiştir. Boşanmış bir genç kadın olarak üç çocuğunu büyüten Neige, kalabalık ailesiyle, zor günler geçiren Emir’e destek olmaya çalışır.

Film bir huzurevinde geçen ilk 25 dakikasından sonra, Emir’in ölüm haberiyle yarım saatlik cenaze töreni bölümüne geçer. Tabutun üstüne Cezayir bayrağı sarılır, cenaze yerel Müslüman adetlerine göre şarkılı, müzikli kaldırılır. Film, son yarım saatlik final bölümünde, bu ölümden en çok etkilenen aile bireyi olan Neige’in yaşadığı kimlik bunalımına odaklanır. Kökeni Cezayir’i ve DNA’sını araştırma konusu ederken genç kadın hayatında yeni bir başlangıç yapma arzusuna kapılır. Bunu başaran Neige, ölümün ardından yaşadığı travmayı atlattığı gibi, kendisini derinden sarsan bir felaketi fırsata çevirerek ihtiyacını hissettiği iç huzura kavuşur.

Maiwenn’in köklere ve kimliklere dair bir arayış niteliği taşıyan filmi Cannes Film Festivali’nin 2020 resmi seçkisinde yer almıştı. Ancak festival pandemi nedeniyle yapılamamıştı. Güçlü duygusal anlarla dolu, bol çatışmalı bu aile dramında Maiwenn aile içi hesaplaşma sahnelerini, düşmanlıkları, ihtilafları senaryosunda ustalıkla işlemiş. Filmde aile birliği, göçmenlik, yalnızlık, matem, ihtilaflar, huzursuzluk, tatminsizlik ve aile içi fikir ayrılıkları gibi temaların hakkı verilmiş.

Maiwenn, filminde ölümün getirdiği ağır havayı dağıtmak için, yas döneminde komik durumlar yaratarak, Guy de Maupassant’ın ‘Une Vie’ romanında olduğu gibi ‘hayat her şeye rağmen yaşanmaya değer’ mesajını veriyor. Huzurevine aile bireylerinin yaptığı ziyaret günlerinde ve ölüm haberinin ardından yapılan, tabut seçimi gibi cenaze hazırlıklarında, kalabalık bir ailede yaşanmış ihtilaflar, halının altına süpürülmüş kırgınlıklar su yüzüne çıkar.

 

Hayatta yeni bir başlangıç yapmak 

Babasına olan sevgisini kendisi hakkında yazdığı bir kitap ile ortaya koyan, yaşlı adamı son günlerinde kitapta yer alan yazı ve fotoğraflarla mutlu eden Neige, aile içindeki ihtilafların kavgaya dönüşmesinden üzüntü duyar. Ablası Catherine (Fanny Ardant) krematoryumdan, babasının küllerinin bulunduğu vazoyu teslim alırken, Neige kendisinden hayatı boyunca korktuğunu ve bu yüzden ondan nefret ettiğini itiraf eder. Otoriter abla derin bir üzüntü içinde, bunu hak edecek bir şey yapmadığını, hayatı boyunca yüzleşmek zorunda kaldığı zorlukları dile getirir.

 

Maiwenn’i tanımak

Bugün 45 yaşında olan Maiwenn henüz yedisindeyken Jean Becker’in ‘Öldüren Yaz / L’eté Meurtrier’sinde (1983) İsabelle Adjani’nin çocukluk dönemini oynayarak sanat hayatına başladı. Genç yaşta kendi yazdığı metinlerle ‘one woman show’larla sahneye çıktı.15 yaşındayken dönemin gözde yönetmeni Luc Besson’un başyapıtı ‘Léon’da (1994) ve kurgu-bilim filmi ‘The Fifth Element / 5. Element’inde (1997) rol aldı. 

Maiwenn ilk yönetmenlik denemesini yaptığı ‘Beni Affedin / Pardonnez-Moi’ (2006) filminin senaryosunu yazıp başrolünü üstlendi. Aynı görevleri üç yıl sonra yaptığı ‘Kadın Oyuncuların Balosu / Le Bal Des Actrices’te tekrarladı. Kariyerinin en başarılı filmi sayılan ‘Polisse’ (2011) ile Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü kazandı. Çocukları Koruma Birimi’ndeki sivil polislerin karşılaştıkları olayları anlatan yarı belgesel, yarı kurmaca ‘Polisse’te Maiwenn’in oyuncu arkadaşı Emmanuelle Bercot ile müştereken yazdığı senaryo müthiş bir gözlem becerisinin eseriydi.

Dört yıl aradan sonra gelen ‘Mon Roi’ (2015) aynı Emmanuelle Bercot’ya Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü getirdi. Bu filmin ardından beş yıllık bir suskunluk döneminden sonra ‘ADN’ ile yönetmenlik kariyerini sürdürdü. ‘Mon Roi’nın dışındaki dört filminde başrolü üstlendi. Maiwenn sinema ve tevizyonda 40 filmde oynadı. ‘Mon Roi’da kızkardeşi İsild Le Besco’ya Louis Garrel’in yanında rol verdi.

Ünlü yönetmen bir babanın oğlu olan, oyuncu- senaryo yazarı- yönetmen Louis Garrel’i ‘ADN’de erkek kardeşi rolünde oynatan Maiweenn, bu filmin bir sahnesinde şiirsel anlatımıyla mizansendeki başarısını sergiledi. Bu sahnede ikili Paris’in boş sokaklarının keyfini bisikletle çıkarıyordu. Maiwenn, filmin bazı yüksek tansiyonlu sahnelerinde, aile bireylerinin birbirlerine ‘seni seviyorum’ diyebilmesinin güçlüğünü vurguluyor.

Maiwenn, oyuncularına, bilhassa aile içi kavga sahnelerinde doğaçlama şansı tanımış. Kalabalık oyuncu kadrosunda aksayan yok. Küçük kız kardeş Lilah rolünde, François Ozon’un ‘Jeune Et Jolie’ (2013) filmiyle sivrilen Marina Vatch kısa rolünün hakkını veriyor. Baba rolündeki Omar Marwan’ın filmde kaç kızı ve oğlu olduğunu sayamadım. Ancak eski tüfeklerden Fanny Ardant, Catherine rolünde bilinen rahatlığıyla öne çıkmayı başarıyor.

Her role eldiven gibi uymadaki becerisiyle Louis Garrel, François rolünde ailenin en komplekssiz, cool kardeşine can veriyor. Maiwenn senaryosunda gerçekçi ve başarılı karakter tahlilleri yapmış. Tabii en güzel rolü kendisine yazmış. Aile hayatında boşanmayla gelen düş kırıklığı yaşamış, dürüst ama hassas ve son derece kırılgan Neige rolünde kendisini çok başarılı buldum.

‘ADN’ filmini MUBİ’de izlemek mümkün.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün