Prof. Dr. Moşe Arditi: “COVID salgınını aşılanma bitirecek”

6 Mayıs 2020´de Los Angeles Cedars Sinai Tıp Çocuk Merkezi Enfeksiyon ve İmmünolojik Hastalıklar Araştırma Merkezi Direktörü ve Pediatri Profesörü Dr. Moşe Arditi ile yaptığımız röportajda kendisi aşının bir seneye kadar hazır olacağını söylemişti. Öngörülenden çok daha erken olmak üzere bugüne dek dünyada 2 milyar doza yakın aşı yapıldı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, haziran sonu itibariyle ülkemizde 20 yaş üzerine ilk doz aşı yapılacağını açıkladı. Bu, pandemiyi sona erdirmek adına mucize denilebilecek bir başarı. Bilim insanları, doktorlar, hastalar ve en önemlisi klinik deneylere katılan gönüllülerin işbirliğinin bir ürünü. Ancak aşı karşıtlığı ve tereddüttü de aldı başını gidiyor.

Selin KANDİYOTİ Söyleşi
2 Haziran 2021 Çarşamba
  • ''Aşının uzun vadede yan etkisi diye bir kavram yok. Buna karşılık COVID olursanız onun uzun vade yan etkileri var.''
  • ''Yüzde 95 etkili olan bir aşının bulaşıcılığı durdurmamasının imkânı yoktu.''
  • ''Hem antikor hem de T hücresi üretmekte başarılı olan tüm aşılar dolaşımdaki varyantların hepsine karşı etkili.''
  • ''Mutasyon bağlamında virüsün yapabileceği çok fazla numarası kalmadı gibi. ''
  • ''Bir yıl sonra üçüncü doz aşıya gerek kalmayacağı yönünde fikir birliği var.''
  • ''Pfizer BioNtech ve Moderna’yı kesinlikle 12 yaş üstü çocuklara yaptırmalısınız.''

 
Aşı karşıtlarına sosyal medyada her gün rastlıyoruz. En yakın çevremizde bile varlar; arkadaşlarımız, komşularımız, akrabalarımız. Onlarla tartışan benim yerime bir profesör olsa iddialarında ısrarcı olamazlar diye düşünüyorum. Bu yüzden Dr. Arditi´ye sorularımı aşı karşıtlarının kullandığı klişelerle sordum. Sorularıma COVID diye bir şey yoktur ki diye de başlayabilirdim çünkü böyleleriyle de karşılaşıyoruz ancak rol icabı bile olsa öyle bir soruyu sormayı bünyem kaldırmadı. 

Tüm aşılar gibi COVID aşıları da bağışıklık sistemimizi bozuyor.”

Çiçek hastalığından tut çocuk felcine, veremden kızamığa, çocukluk döneminde yapılan aşılar sayesinde milyarlarca insanın hayatı uzadı, hasta olmadı. Geçen yüzyıl gösterdi ki aşıların bağışıklık sistemini bozduğuna dair bir veri yok, tutarlı araştırma yok. İnsanların böyle bir şey düşünmesi inanılmaz. Hatta bazı aşıların -verem aşısı BCG gibi- sadece o hastalığa değil, diğer ölümcül çocuk hastalıklarına ve diğer enfeksiyonlarda karşı da çapraz koruyuculuğu var (Eğitimli bağışıklık yolu ile).

“Pfizer BioNtech aşısı DNA’mızla oynuyor, bedenime böyle bir şeyin girmesine izin vermem.”

FDA ilk kez aşısını onaylıyor ancak mRNA tekniği yeni bir şey değil; en az 20-25 yıldır araştırılan ve bilinen bir teknik. Son beş yıldır da faz 1, faz 2 çalışmaları yapılmıştı. Özellikle kanser tedavisinde kullanılmak üzere çok geliştirildi. Pandemi çıktığı zaman bu tekniğin kullanılıp başarılı olmasının sebebi, öncesinde uzun yıllar çalışılmasıdır. mRNA’nın yaptığı protein üretmeniz için mesaj vermektir. Trilyonlarca hücremizin her birinde binlerce mRNA molekülü ‘şu insülini, bu enzimi yap’ emrini verip yok oluyor. İnsan biyolojisi böyle çalışır. Eğer mRNA’dan korkan varsa isterseniz onları da yaptırmayalım hücrelerimizde hayat dursun. COVID aşısı da hücrelerimize sadece ‘spike proteini’ni yaptırmak için bir mRNA ile geçici bir emir veriyor. Aşıdaki mRNA kolunuzun kasındaki hücrenin içine giriyor ve yapılan bu protein hücrenin üstünde sergileniyor. Bağışıklık sisteminiz bunu yabancı olarak görüp antikor üretmeye başlıyor, o mRNA kısa sürede yok oluyor, hiçbir şekilde hücre çekirdeğine girmiyor ve giremez. Çekirdeğiniz içinde bulunan DNA ile entegre olma imkânı yok. 

“mRNA aşılarının orta ve uzun vadeleri konusunda veri yok.”

Kanser çalışmalarında mRNA konusunda elimizde 15 senelik veri var. Güvenliği var. Aşı olarak ise dünyada 2 milyar doz aşı yapılmış, onlardan gelen veri var. Aşıların yan etkileri genellikle ilk 6 hafta içinde olur. Uzun vade aşı yan etkisi diye bir kavram yok zaten. Buna karşılık COVID olursanız uzun vade yan etkileri var. ‘Long COVID’ deniyor. Akciğerde hasar olabiliyor ya da akciğer dışında da başka organları etkiliyor; mide, bağırsak problemleri, baş ağrısı, beyin sisi denilen konsantrasyon bozukluğu gibi 8-12 aya kadar şikayetler oluyor.  Long COVID olanlar, hastalananların yüzde 10-20’si gibi azımsanmayacak bir oranda.

“Aşılar FDA’dan sadece acil kullanım onayı aldı, ruhsatları yok. Firmalar sorumluluk kabul etmiyor. Ben deney faresi miyim?”

Orayı çoktan geçtik. 100 binlerce kişi klinik çalışmalarda placebo veya aşıyı alarak deney faresi oldu zaten. Bizim için yaptılar bunu. Onlara çok şey borçluyuz. Aşının etkinliği öyle ortaya çıktı. Daha sonra milyonlarca insana verildi aşı. Bu sefer gerçek dünya verileri gelmeye başladı. Normalde bir aşının bütün bu klinik araştırma adımlarını geçip FDA’den onay alması en az 4-6 sene sürer. COVID-19 mRNA aşıları bir senede hazır olup klinik adımlarını bitirip acil kullanım onayı aldı. Bu bilim ve tıp dünyasının en büyük başarısıdır. Bunun sebebi kesinlikle daha az güvenlik çalışmaları yapılması değildi, hiçbir aşama atlanmadı. FDA’nın asıl ruhsatı vermesi için yeteri kadar canlı veri görmek zorunda. Pfizer için FDA’nın eylülde ruhsat vermesi bekleniyor.

“COVID aşısı olanlar virüsü yaymaya devam ediyor ve insanlara bulaştırıyor. O zaman aşı olmanın anlamı ne? Nasıl toplumsal sorumluluk oluyor?”

Aşının efektif bir şekilde koruduğu kadar hastalığı yaymanızı da engellediğini gösteren en az 20 bilimsel çalışma var; son 2-3 ayda ortaya çıktı. Şimdiye kadar aşı olsan bile maske takman gerekiyor deniyordu. Ama artık biliyoruz, belli oldu. Nitekim CDC açık havada maske zorunluluğunu kaldırdı. Başından beri söylüyorduk zaten yüzde 95 etkili bir aşının bulaşıcılığı durdurmamasının imkânı yok diye. Fakat bilimsel veri olmadan sonuca atlamak istemedik. Bu aşı asemptomatik hastalığı bile önlüyor. Aşılı iken COVID testin pozitif gösterse bile, (breakthrough case) virüs miktarın o kadar az ki, antikorların hemen bertaraf ediyor virüsü ve hasta olmuyorsun ve dolayısıyla başkalarına geçirmiyorsun. Yalnız unutmayın; aşı yüzde 95 etkili, yüzde 100 değil.

“mRNA aşısı kısırlığa neden oluyormuş, çocuklarıma asla yaptırmam.”

Spike proteinin belli bir kısmının plasentadaki syncytin proteinine yakın olduğu, aşı ile spike proteinine karşı antikor yaptığınızda syncytin proteinine de karşı savaşacağı ve plasentanın çalışamayacağını öne sürdüler. Bu tez zaten çürütüldü. Öncelikle proteinler birbirine yakın değil, çok farklılıklar var aralarında. İkincisi de, yeni bir araştırma yapıldı ve aşının yaptığı antikorlar hiçbir şekilde syncytin proteinine bağlanamıyor; yani plasentada hiçbir etkisi yok, teorik olarak bile yok. Aşı yüz binlerce hamile kadına verildi ve hiç problem yaşanmadı. Buna karşı, erkekler için ise COVID hastalığının kendisinin erkek organına ve spermine zarar verme ihtimali çok daha fazla.

“Madem sürü bağışıklığı yüzde 60-70 bandında, o zaman bu oranı elde etmek için başkaları aşı olsun, ben olmayacağım.”

Bunu kim söyleyebilir biliyor musunuz? Bağışıklık sisteminde sıkıntı olan insanlar: kanser tedavisi görenler, otoimmün hastaları ya da organ nakli olanlar, bağışıklığı bastıran ilaç kullananlar. Onlar aşı olsalar da antikor üretmeleri optimal olmuyor, belki 3 hatta 4 doz olmaları lazım aşıyı. Onlar korunmak için normal insanların aşılanmasını tercih eder. Bu grupta olmayanların bunu söylemesi çok bencilce. Toplum sağlığı ile hiç uyuşmayan bir görüş.

“ABD Başkanı Biden, 26 Mayıs'ta, istihbarat kuruluşlarından virüsün kökeni konusunda hayvandan bulaşma dışında laboratuvardan sızma olasılığının da değerlendirmesini istemişti. Bu haber de anti-aşıcıların ekmeğine yağ sürecek cinsten.”

Trump döneminde ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Çinli laboratuvar çalışanlarının hastalandığını ve virüsün istenerek laboratuvardan çıkarıldığını söylemişti ama bunun bilimle değil politika ile alakalı olduğu ortaya çıktı. Bilim ile politikayı karıştırırsanız bilim kaybolur ve ortaya politika çıkar. Biden, Trump döneminde bunu inceleyen komisyonu görevden aldı çünkü bu komisyon bilimsel verilerden çok politik açıdan bakıp sadece virüsün laboratuvardan çıktığını ispat etmek üzere çalışıyordu. Biden yeni bir komisyon kurdu, araştırma objektif ve bilimsel bir şekilde yeniden başladı. Herhangi yeni bir istihbarat yok ortada. Şu anda en yaygın olarak kabul edilen görüş virüsün yarasalardan insana geldiği. Arada başka bir taşıyıcı türün olup olmadığını bilmiyoruz. Fakat virüsün tam ortaya çıktığı sırada Wuhan’daki meşhur COVID araştırma laboratuvarında virüsün istemeden sızmadığını tamamen eleyemiyoruz. Çünkü negatifi ispatlamak çok zor. WHO ekibi oradaki çalışmasında bundan şüphelenmelerini gerektirecek bir şeye rastlamadı. WHO’nun müthiş bir araştırması var; buna birinci faz diyorlar. Demek ki ikinci faz var. Birçok veri istediler ikinci faz için. Kan bankalarından örnekler, yarasalardan kan örnekleri gibi. WHO bu laboratuvar iddiasının rating peşindeki medyada sürekli yer alarak araştırmanın yönünün saptırılmasını istemiyor. WHO için çalışan dünyanın en iyi koronavirüs uzmanları, Çinli araştırmacılarla beraber gerçekten bu virüsün nasıl ortaya çıktığını araştırıyor ve ikinci faz araştırmalarının bir an önce bitmesini istiyorlar. WHO gerçekte virüsün nasıl ortaya çıktığını bulmaya çok yakın. İşe ne kadar politika karışır ve komplo teorileri sansasyon seven gazeteciler tarafından manşetlere taşınırsa bilimsel doğrulara kavuşmak o kadar zaman alacak. SARS-CoV2 virüsünün gerçekten bilimsel olarak nasıl ve nereden çıktığını öğrenmek uzun seneler sürecek ama bir sonraki pandemiyi önlemek için son derece önemli olacak.

Sayfamızı daha fazla bu sorularla meşgul etmeyelim ve son gelişmeleri sizden duyalım istiyorum. Her geçen gün COVID aşılarıyla ilgili çok sevindirici, umut verici araştırmalara imza atılıyor. Yine sizin ağzınızdan duymak okuyucularımız için önemli.

Mevcut aşılar dolaşımda olan tüm varyantlara karşı koruyor mu?

Koruyor. Medya, NY Times bile sanki bu varyantlar dünyanın sonunu getirmiş gibi haber yaptı. Bunun sebeplerinden birincisi rating getirecek manşet atmak, ikincisi de aşılamanın daha hızlanması için toplumu korkutmak. Varyantlardan çok insanların davranışları önemli. Virüsün yükselmeye geçmesinin, varyantların daha fazla bulaşıcı olmasından çok, insanların büyük toplantılara katılmasına ve erken açılmalara bağlı olduğuna inanıyorum. Vaka sayıları artınca o anda hangi varyant daha ‘fit’ ise o yayılmış oluyor haliyle. Panik olmanın bir anlamı yok, virüsler daima mutasyonlara uğrar. Bazı varyantların diğerlerinden öne geçmesi ve daha dayanıklı olması doğaldır. SARS-CoV2 virüsünde aslında 10 binden fazla varyant var ve bunların çoğu değersiz. İngiltere, Brezilya, Güney Afrika ve Hindistan varyantların diğerlerinden daha bulaşıcı olduğuna, hastalığı daha ağır seyrettirdiğine veya özellikle çocukları enfekte ettiğine dair çalışma yok ve ben buna inanmış değilim. Hem antikor hem de T hücresi üretmekte başarılı olan aşıların bu dört varyanta karşı da etkili olduğunda herkes anlaşıyor. En önemlisi çok hızlı herkesi iki doz aşılamak.

Üçüncü bir doz ‘booster’ aşısı olmamız söz konusu. Booster aşısında farklı bir varyantın spike proteininin mRNA’sı mı olacak yoksa birebir aynı aşıyı mı olacağız? Ve ne zaman?

Bir yıl sonra booster’a gerek kalmayacağı yönünde artık neredeyse fikir birliği var. Bana göre 2-3 sene sonra -o da belki- üçüncü dozu olmamız gerekebilir. Elimizdeki çalışmalar hastalık sonrası bağışıklık sisteminin tahmin edilenden çok uzun vadeli olduğu ve aşının ondan bile daha uzun vadeli olduğu yönünde. Araştırmalara devam edilecek. Şirketler daha önceden booster aşıları üretmek zorunda. Garanti olması açısından bazıları aşılarının aynısını, bazıları da Güney Afrika varyantının eklenmiş halini ürettiler. 45 gün önce Pfizer’ın CEO’su çıkıp bir sene sonra booster yapacağız diye açıklama yaptı. Ancak ABD hükümetinden çok büyük tepki aldı; “Booster’a karar vermek aşıları yapıp herkesin bağışıklığını takip eden CDC veya FDA’ya aittir” dediler. Bu son 1,5 ayda booster’a gerek kalmayacağı doğrultusunda elimizde daha fazla veri birikti.

COVID geçirmiş olanların aşı olmaları konusunda zamanlama ve dozla ilgili ne söyleyebilirsiniz?

COVID geçirmiş hastaların ilk üç ay içinde aşı olmalarına gerek yok. Daha sonra olabilirler çünkü hastalığı geçiren bazı insanlarda yüzde yüz koruma sağlanmamış olabiliyor. Aşı olmanın hastalığı geçirenlerde hiçbir yan etkisi yok, bu sefer çok daha emin şekilde korunmuş oluyorsunuz. Yine iki dozu da olsunlar ancak son yapılan bütün çalışmalar hastalığı geçirenlerde bir dozun iki doza bedel olduğunu gösteriyor, üstelik hastalığı ne kadar önce geçirdiklerinin bir önemi olmaksızın. Çünkü aşının iki dozu arası ne kadar uzun olursa bağışıklık o kadar iyi çalışıyor. İngiltere’de ikinci aşıyı 12 hafta sonra kullanıyorlar mesela, ancak yeni bir araştırma Hindistan varyantından tam korunmak için iki aşının da olunması gerektiğini ortaya koydu, o yüzden İngiltere ikinci aşıyı 8 hafta veya öncesine çekmeye karar verdi. Tabi en iyisi 3-4 haftada ikinci aşıyı olabilmek eğer ülkede yeteri kadar aşı varsa.

Pfizer ve Moderna aşısı en son 12 yaşa kadar indi ve yüzde 100 etkili olarak açıklandı. Siz çocuklarımıza aşı yapılmasını tavsiye ediyor musunuz? Bunu Sinovac ve Sputnik aşısı için de söyleyebilir misiniz?

Kesinlikle Pfizer ve Moderna’yı çocuklara yaptırmalısınız. ABD ve Avrupa ülkeleri çocukları aşılamaya başladı. Ancak diğer iki aşı henüz çocuklarda denenmediği için onay henüz çıkamaz.

2 -11 yaş için aşılanma konusunda düşünceleriniz?

2 yaş değil hatta 6 aydan itibaren çalışmalar başladı. Moderna da Pfizer de yapıyor deneyleri. Üç gruba ayrıldılar. 6-12 yaş, 2-6 yaş ve 6 aylık ila 2 yaş olmak üzere bu üç grupta üç değişik doz deneniyor. Birinci aşamada en etkili olan ama fazla yan etki yapmayan aşı dozu bulunuyor. İkinci aşamada ise her üç yaş grubu için hangi doz aşı uygun bulunmuşsa onun placebo ve kontrol grupları oluşturarak aşının etkinlik oranı yetişkinlerde olduğu gibi üç fazda araştırılacak. Burada 30 bin deneğe ihtiyaç yok artık. Çok daha az kişi yeterli olacak. Eylüle kadar sonuçların bilinmesi ve senenin sonuna kadar da aşıların onaylanması bekleniyor bu yaş grupları için.

COVID salgını bitecek mi? Evetse ne zaman?

Emin olun ki bitecek. COVID salgının aşılanma bitirecek. Dünyanın farklı yerlerinde farklı zamanlarda bitecek. İsrail’de her taraf açıldı ve bitti gibi. Demek ki aşı ile bu iş bitiyormuş. İngiltere’de de bitirmeye yakın ve pandemiden endemik hale döndü (yani grip tipi hastalığa dönmesi). Büyüklerin çoğu aşı olduğu zaman, biliyoruz ki dolaylı olarak çocuklarda daha az enfeksiyon oluyor (bunu hem İsrail’de gördük hem de birçok araştırma bunu gösterdi). Şimdi aşı çocuklara da başladıktan sonra nüfus bağışıklığına çok daha çabuk yakınlaşacağız. Mesela biz Kaliforniya’da hastalanmış insanlar ve aşılı insanları topladığımızda yüzde 75’e vardık. Okul başladığı zaman veya sene sonunda daha normale döneceğimizi düşünüyorum. Japonya bürokrasi nedeniyle çok geride kaldı. Hindistan ve Brezilya da öyle. Bütün dünyanın aşılanması çok önemli koordine bir şekilde tam olarak pandemiyi bitirebilmek için. Tüm dünyada aşılama bitmesi lazım ki tekrar yayılma riski çıkmasın ve yeni varyant riski çıkmasın.

En kötü senaryo salgın sona ermeden aşıya dirençli yeni bir varyantın çıkması mı?

Bu çok teorik ve olma ihtimali çok az ama göz ardı da edilemez. Birçok bilim insanı ve virüs uzmanları Brezilya’da, Hindistan’da, Kaliforniya’da ve Güney Afrika’daki varyantlarda değişik kombinasyonlarda olsa da aynı amino asitlerin mutasyona uğradığını bize hatırlatıyor. Yani biraz optimist veya realist bir bakış açısıyla söyleyebilirim ki virüsün yapabileceği çok fazla numarası kalmadı gibi. Bundan sonraki mutasyonlar insanlara değil, virüse zararlı olacağa benziyor ve aşıların bu yarışı kazanmak üzere olduğuna güvenle bakıyorum ve inanıyorum. 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün