Or Yom´da dev bir çınar: Eliya Bensason

Or Yom – Barınyurt Huzurevi´mizde yaşamını sürdüren sevgili pansiyonerlerimizin her birinin hayat hikayeleri birbirinden ilginç ve etkileyici. Kurumumuza en son gelen pansiyonerlerimizden Eliya Bey ile karşılaşmalarımızda yaptığımız mini, hoş sohbetlerimiz sırasında anlattığı eşsiz hikayeler ve hayat deneyimlerini Şalom okuyucularına aktarmak amacı ile bu görüşmeyi gerçekleştirdik. Renkli kişiliği, beyefendiliği ve kibarlığından hiçbir ödün vermeyen pansiyonerimizin 90 yıllık zorlu hayat tecrübelerini gelin kendisinden dinleyelim.

Söyleşi
4 Ağustos 2021 Çarşamba

Murat Ojalvo

Sayın Eliya Bey, nerede, ne zaman doğdunuz?

1931 yılında İstanbul’da dünyaya gelmişim.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Bize o yılların İstanbul’unu anlatabilir misiniz?

Tozkoparan’da (bugünkü Refik Saydam Caddesi / Şişhane) geçti çocukluğum. Şu an yaşamakta olduğum Or Yom Huzurevi o zamanlar İkinci Karma ilkokulu idi. Bu binada okudum ilkokulu. O zamanlar çok fakirlik vardı. Babam askerde olduğundan annem bana ve kız kardeşime bakıyordu.

Babanızın askerliğini ve yaşadıklarınızı biraz açar mısınız?

İlkokulu okuduğum yıllarda II. Dünya Savaşı başlamıştı. Hitler Almanya’sı Avrupa’da etrafı yerle bir ediyordu. Savaş sınırlarımıza kadar dayanmıştı. O günlerde genelkurmay başkanı olan Mareşal Fevzi Çakmak, Almanya ile olası bir savaşta Yahudilerin uğrayabileceği zulme karşı Yahudi erkeklerini askere almıştı. Böylelikle ülkemiz işgal edilirse savaşta asker olarak görev yapan Yahudi erkeklerine Almanların bir şey yapamayacağını düşünüyordu. Babam da işte o askerlerden biriydi. 20 Kur’a denen dönemde savaş bitene kadar askerlik yaptı babam.

II. Dünya Savaşı sona erdikten sonra neler yaptınız, hayatınız nasıldı?

Babam askerden dönmüştü. Ancak yokluk dönemi idi. Savaş bitmişti bitmesine de parasızlık ve sefalet devam ediyordu bizler için. Babam pazarlarda tezgah açıp bardak, sürahi gibi şeyler satıyordu. Ben de o yokluk içinde aileme yardım etmek içim daha fazla okuyamadım ve babama yardım etmek için onunla birlikte pazarlara gitmeye başladım. Ancak bu hayat böyle devam edemezdi. Bir şeyler yapmam gerektiğini düşünmeye başlamıştım. Daha gençliğimin ilk yılları idi. İsrail’e gitmeye karar verdim.

İsrail topraklarına neden göç etmeye karar verdiniz? Kaç yaşındaydınız gittiğinizde?

17 yaşımda İsrail’e tek başıma gitme kararı aldım ve tatbik ettim. Yıl 1948 idi. Dediğim gibi o yıllarda çok fazla yoksulluk çekiyorduk. Hayat şartları ağırdı. İsrail ise yeni yeni kurulmuştu. Yeni, genç, taze bir ülkeydi benim için. Yeni hayaller, umutlar peşinde, daha güzel bir hayat yaşama arzusu içinde İsrail’in yolunu tuttum.

Bir ülkenin kuruluşuna tanıklık ettiniz diyebiliriz. İsrail’de geçirdiğiniz ilk yılları anlatır mısınız?

Her şeyden önce İsrail’e varır varmaz, ne olduğunu anlayamadan beni doğrudan askere aldılar. Diyecek bir şeyim yoktu. Benimle birlikte Avrupalar’dan, Amerikalar’dan, Kanada’dan, İngiltere’den gelen genç insanlarla bir arada idim. Yaklaşık iki sene kadar askerlik yaptım. Geri planda hizmet ettim. Cip kullandım, sıhhiyede yardımcı oldum. Askerlik sona erince de iş hayatına atılmayı denedim. Diğer bir amacım da İsrail’i daha yakından tanımak idi. Bunun için şehir şehir dolaştım. Ancak İsrail o yıllarda yeni kurulmuş bir ülkenin yaşadığı sıkıntıları çekmekte idi. Çok parasızlık ve yoksulluk vardı. Bu sebeplerden de olmuş olacak ki annem ve babam hiçbir zaman gelmek istememişlerdi İsrail’e. Şehirleri dolaşmaya devam ediyordum ancak bir türlü istediğim gibi bir iş bulamıyordum. Kız kardeşim de bir ara İsrail’e gelmiş ama aradığını bulamayarak o da Türkiye’ye geri dönmüştü. Anneme, babama ve kız kardeşime olan özlemden dolayı ben de Türkiye’ye geri dönmeye karar verdim. Yıl 1951 olmuştu. yirmi yaşımda idim. Geri döner dönmez bu sefer de Türkiye’de askerlik hizmetimi yerine getirmek üzere beni apar topar askere aldılar. 

Türkiye’ye dönünce yeniden asker oldunuz. Ne kadar sürdü bu seferki askerliğiniz ve nerede görev yaptınız?

Yeniden asker olduğumda görev yerim İstanbul’da Davut Paşa’da idi. Burada da yine iki sene civarında askerlik yaptım. Açık söylemek gerekirse gerek komutanlarım tarafından gerek arkadaşlarım tarafından sevgilerini kazandığım için çok zorlanmadım. Kademede görev yaptım. Araç bakımlardan sorumluydum. İstanbul’da yaşadığım için yat iznine de çıkıyordum.

İki ayrı ülkede de olsa, yaklaşık dört-beş sene neredeyse peş peşe, askerlik yaptınız, asker yaşantısı sürdürdünüz.  Sanırım askerliğiniz bittiğinde yıl 1954 olmuştu. Nihayet sivil hayata adım attınız. O yılları da anlatır mısınız?

Aileme ve kendime bakmak için hemen bir iş bulup çalışmam gerekiyordu. O yılların büyük bir İngiliz kumaş firması olan Suraski firmasının Sultanhamam mağazasında bir iş buldum ve çalışmaya başladım. Kumaş hakkında hiçbir fikrim ve deneyimim yoktu. Yavaş yavaş iplik nedir, kumaş nedir öğrendim ve bu firmada aralıksız on beş sene çalıştım. Oradan ayrıldıktan sonra da farklı firmalar ve değişik sektörlerde çalışma hayatıma uzun yılar boyunca devam ettim.

İş piyasalarında sizi Ali Bey diye tanıyor ve hitap ediyorlarmış…

Evet, doğrudur! Uzun yıllar Sultanhamam, Eminönü, Osmanbey piyasalarında yoğun çalıştım. Sağ olsunlar gerek müşteriler olsun, gerek esnaf olsun, gerek patronlar olsun sevildim ve saygı gördüm. Piyasada dolaşırken, tahsilata giderken bazı esnaf arkadaşlar Eli, Eliya demekte zorlanıyordu. Kısa yoldan Ali Bey demeye başladılar. Öyle de kaldı.

Biraz da Or Yom’a gelme sürecinizi anlatabilir misiniz?

Biri erkek, biri kız olmak üzere iki evlat sahibiyim. Eşimle on yedi yaşında iken evlenmiştik. 64-65 sene evli kaldık. Eşim geçen sene geçirdiği rahatsızlıklardan dolayı ne yazık ki vefat etti. Çocuklarıma yük olmamak için buraya gelmeye karar verdim. Çocuklarım ilk başta istemedi. Bana bakacaklarını söylediler. Ancak, herkesin kendi hayatı var. Yaşlandım ve onlara dert olmak, yük olmak istemedim. Dediğim gibi kendi rızam dahilinde buraya geldim. Geleli neredeyse altı ay oluyor. İyi ki de gelmişim diyorum.

Son olarak Eliya Bey, Or Yom’da günleriniz nasıl geçiyor? Buraya gelmek isteyen ancak tereddütleri olan yeni pansiyoner adaylarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Or Yom’da günlerim çok güzel geçiyor. Odam güzel, ferah. Yemekler çok kaliteli ve lezzetli. Tüm çalışanlar kendi ailesi gibi bizlere iyi bakıyor. Her zaman için sağlık ekibi mevcut. Haftada bir gün dışarıya, güzel yerlere yemeğe olsun, tatlı yemeğe olsun çıkartıyorlar bizleri sağ olsunlar. Habib Gerez gibi efsane ressamlarımız yaşıyor burada. Arkadaşlık yapıyoruz. Terasta harika bir manzaramız var. Sabah kahvelerimiz ayağımıza kadar geliyor. Belli günler film gösterimi oluyor. Gün içine tavla, okey, kart oyunları oynayabilecek açık havalarda bahçede, soğuk havalarda kapalı mekanlarımız mevcut. Bu yaşta başka ne ister insan?

Bizler de çalışanlar olarak sizlere en iyi hizmeti verebilmek adına yönetimimizden, teknik kadromuza, gönüllülerimizden sağlık ekibimize, psikoloğumuzdan fizyoterapistimize, temizlik personelimizden mutfak kadromuza kadar elimizden gelenin en iyisini sunmaya gayret ettiğimizi ve kendimizi sürekli olarak sizler için geliştirmeye devam edeceğimizi söyleyerek söyleşimize son veriyoruz. Çok teşekkür ederiz.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün