WEB´DEN SEÇMELER

•Hizbullah´ın Lübnan´da halkın desteğini kazanmak için uyguladığı şiddet içermeyen stratejilerin aksine, İsrail´e atılan roketler, roketlerin atıldığı Dürzi köy halkının tepkisini çekti. Roketleri, “vatandaşların güvenliğini koruma amacıyla yerleşkeden çok uzakta, ağaçlık bir alandan attıklarını” savunan Hizbullah´ın üyeleri, köy sakinleri tarafından saldırıya uğradı. Bölge halkının korkusu, İsrail´in misillemelerini Hizbullah´ın roketleri attığı yeri, yani kendi köylerini hedef alarak yapacak olması. Lübnan merkezli haber kanalı Voice of Lebanon ise Twitter hesabından Hizbullah roketlerinin videosunu “bunu kaydedin, bütün dünya Hizbullah´ın evimizden attığı roketleri görsün” mesajıyla paylaştı. DENİZ KAPTAN - Aposto

İzak BARON Diğer
18 Ağustos 2021 Çarşamba

Bu Haftanın “Takılanlar”ı

  • YENİ ABD YÖNETİMİ, NETANYAHU-TRUMP ARASINDAKİ İKİLİ İLİŞKİLERE DAYANAN, DİĞER AKTÖRLERİ BYPASS ETMEYE YÖNELİK BİR ORTAKLIĞIN YERİNE, DAHA FAZLA AKTÖRÜN DEVREDE OLACAĞI BİR BOYUTA GEÇİLMESİ GEREKTİĞİNİ İŞARET ETMİŞTİ

Netanyahu döneminde ABD cenahıyla yaşanan gerilimlerde masanın diğer tarafındaki muhatap Demokrat Parti yönetimi oluyordu. Barack Obama döneminde diyalog süreçleri kesintiye uğramış, taraflar kamuoyu önünde birbirlerine suçlamalar yöneltmişti. Bu sürtüşme hali, iki ülke arasındaki ilişkilerin kalıcı bir hasar almasıyla sonuçlanmasa da yaşanan gerilimler eşgüdümlü bir politika stratejisi uygulamayı engelledi. Öte yandan kamuoyuna yansıyan tüm bu türbülanslı süreçlere rağmen Obama döneminde iki ülke arasında 38 milyar dolarlık, yani tarihin en hacimli askeri yardım anlaşmasının yapıldığını da not düşmek gerek.

Yeni ABD yönetimi, Netanyahu-Trump arasındaki ikili ilişkilere dayanan, diğer aktörleri bypass etmeye yönelik bir ortaklığın yerine, daha fazla aktörün devrede olacağı bir boyuta geçilmesi gerektiğini işaret etmişti. Bu paradigmaya ABD’deki Demokrat kanatla arasını düzeltmek isteyen İsrail yönetimi söylemlerinde uyum sağlamak isteyecektir. Buna mukabil Naftali Bennett gibi şahin isimler dümende olduğu sürece özellikle işgal altındaki yerleşim birimleri meselesinde kristalize olan devlet politikasında değişim beklemek fazlaca iyimser bir yaklaşım olacaktır. Sonuç olarak tüm bu çok aktörlü iyi niyetli söyleme karşın, Biden yönetiminin Filistin-İsrail arasında yeni bir barış sürecini başlatacak somut adımları atması muhtemel görünmüyor.

Yeni dönemde İsrail’in uluslararası arenadaki yüzü ise sol liberal siyasetçi Yair Lapid. Koalisyonun Dışişleri Bakanı Yair Lapid, yurtdışı gezilerinde şimdiye değin Netanyahu döneminde kazanılan momentumu devam ettirecek bir yörüngeyi takip etti. Görevdeki ilk ayı dolmadan Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Abu Dabi’yi ziyaret eden ilk İsrail Dışişleri Bakanı oldu. Kısa süre sonra ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la yapılan görüşme sonrasında da taraflar, Arap ülkeleriyle devam eden normalleşme sürecinin başka ülkeleri de kapsayacak şekilde devam ettirilmesi yönünde mutabık olduklarını açıkladılar.

Önceki yönetimden miras bu açılımların yanı sıra Netanyahu döneminde ikili ilişkilerin kötüye gittiği Ürdün’ü de 8 Temmuz’da ziyaret eden Lapid, yeni dönemde Ürdün’le ilişkilerin farklı bir tona sahip olacağının mesajını verdi. Ürdün-İsrail arasında son dönemde ayyuka çıkan ihtilaflar olsa da (Ürdün’ün hava sahasını BAE’ye gitmekte olan Netanyahu’nun uçuşuna kapatması, iki ülke arasındaki su krizi gibi) gerginliğin ana gövdesini Mescid-i Aksa ve iki devletli çözüm konusundaki farklı yaklaşımlar oluşturuyor. İki ülke arasında 1994’te imzalanan paktta uzlaşılan maddeleri aşmak isteyen İsrail cephesine Ürdün’ün ne denli toleranslı yaklaşacağı iki ülke arasında yeni dönemin yol haritasını belirleyecek. Normalleşme adımlarının son halkası olarak görülen Fas’ı 11 Ağustos'ta ziyaret eden Lapid, hem tarihte Fas’ı ziyaret eden ilk İsrailli bakan oldu hem de ikili ilişkilerdeki pozitif ivmeyi arttırma hedefinden sapılmadığını gösterdi. İsrail için Netanyahu döneminden kalan en kayda değer mirasın da bu diplomatik açılım olduğu not edilebilir.

Son günlerde gerilimin arttığı komşu Lübnan’la yaşananlar da yıllardır sınır hattındaki çatışmadan uzak dengenin bozulmasına neden oldu. İsrail 2006’daki savaştan bu yana ilk kez Lübnan’a hava saldırısında bulundu ve Lübnanlı yetkililer İsrail’i angajman kurallarını değiştirmekle suçladılar. İki ülke arasında fiilen oluşan dengede de yıllar sonra tehlike çanları çalıyor.

EMRE KARACA

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-de-yeni-hukumet-netanyahu-mirasinin-golgesinde/2332212

 

  • “BİZİM YILLARDAN BERİ İSTANBULLU BİR YAHUDİ ARKADAŞIMIZ VAR. FRANSA’DA NÜKLEER FİZİK OKUMUŞ. MEZUN OLDUKTAN SONRA HEYECANLA MÜRACAAT ETTİĞİ ATOM ENERJİSİ KOMİSYONU’NA YAHUDİ OLDUĞU İÇİN ALINMADIĞINI HÂLÂ SÖYLER”

GÖKBERK KIZILTAN: Dışişleri’nde dini azınlıkların temsili nasıldır? (Yani gayrimüslim memur var mı?)

SÖNMEZ KÖKSAL: Gayrimüslim yok. Hayır.

MEMDUH KARAKULLUKÇU: Bu Anayasa’ya uygun mu?

ÖZDEM SANBERK: Bu pek adı konulmamış bir ihlal ama kimse açıkça söylemiyor bunu. Fakat pek de uzun olmayan bir zaman içinde bu sorunun aşılabileceğini düşünüyorum.

SÖNMEZ KÖKSAL: Bizim yıllardan beri İstanbullu bir Yahudi arkadaşımız var. Fransa’da nükleer fizik okumuş. Mezun olduktan sonra heyecanla müracaat ettiği Atom Enerjisi Komisyonu’na Yahudi olduğu için alınmadığını hâlâ söyler.

ERTUĞRUL ÖZKÖK

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/milli-istihbarat-teskilatinda-kac-carrie-mathison-calisiyor-41870486

 

  • HEM İSRAİL HEM DE HİZBULLAH TARAFINDAN GELEN AÇIKLAMALAR, YAŞANAN MİSİLLEMELERİN KARŞI TARAFA BİR MESAJ OLDUĞU, SAVAŞMA AMAÇLARININ OLMADIĞI YÖNÜNDEYDİ

2006 Lübnan Savaşı’ndan bu yana nispeten sakin olan Lübnan-İsrail sınırında, İran destekli Hizbullah örgütü tarafından İsrail’e füze atılması üzerine tansiyon yükseldi. Hâlihazırda çökmüş bir ekonomi, kıt kaynaklar, zayıf bir devlet yapısı ve Hizbullah'ın varlığıyla zor hayat şartlarına sahip Lübnan’da, örgütün İsrail sınırına attığı füzeler ve İsrail’den gelen misillemeler tepki çekti. Hem İsrail hem de Hizbullah tarafından gelen açıklamalar, yaşanan misillemelerin karşı tarafa bir mesaj olduğu, savaşma amaçlarının olmadığı yönündeydi.

İran desteğine sahip Şii örgüt Hizbullah, Lübnan’daki zayıf yönetimden yararlanarak halka çeşitli hizmetler sunuyor. Bu sayede ülkede hükümetin meşruiyetini sorgularken kendi popülaritesini artırabiliyor. Mart ayında Hizbullah, örgüt tarafından çıkarılan izin belgesiyle vatandaşların indirimle alışveriş yapabileceği; Irak, İran ve Suriye menşeli ürünleri sattığı bir süpermarket zinciri açtı. Haziran ayında halkın bulamadığı petrol ürünlerinin İran’la anlaşma yapılarak ülkeye getirileceğine söz veren Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, bu ay Tahran’da yaptığı görüşmelerle iki ülke arası benzin ve mazotun lojistiği için anlaşmaların tamamlandığını bildirdi. Nüfusun yarısından fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığı ülkeye bu hizmetleri sunan örgüt ülkede paralel ekonomi kurarken Lübnan hükümetini de ulaştıramadığı hizmetlerden dolayı suçlayarak halkın örgüte bağlılığını artırmak üzerine strateji güdüyor. Hizbullah ayrıca, 1982 yılında İsrail’in güney Lübnan’da işgal ettiği yerleri 2000 yılında Lübnan’a geri vermesinden ötürü “başarılı bir direniş” sergilediğini savunuyor.

Gayriresmî ama uluslararası olarak tanınmış İsrail-Lübnan sınırı olan Mavi Hat, Hizbullah ve İsrail kuvvetleri arasında Suriye gibi başka bölgelerde çatışmalar olmasına rağmen, 2006’dan bu yana sakindi. Geçtiğimiz cuma günü kuzey İsrail’e Lübnan’dan atılan roket, son üç ayda bu yöndeki saldırıların beşincisi olsa da Hizbullah’ın 2006’dan bu yana ilk defa direkt olarak üstlendiği saldırı oldu. Times of Israel'in haberine göre Hizbullah’ın attığı roketler “sınırda değişen dinamiklerin habercisi” olarak algılandı. İsrail hükümeti, temmuz ayında İsrail bağlantılı petrol tankerine yapılan drone saldırısından İran’ı sorumlu tutmuştu. İsrail'den bir hükümet görevlisi “İran devleti sadece İsrail’in değil, dünyanın problemidir. Bu devletin davranışları denizcilik özgürlüğünü ve küresel ticareti tehlikeye atıyor.” şeklinde ifadeler kullanmıştı. İran hükümeti suçlamaları reddedip “herhangi bir maceraperestlik söz konusu olursa cevapsız bırakılmayacağı” açıklamasını yapmıştı. Katar merkezli Al Jazeera'nin haberine göre Lübnan’da Hizbullah’ın attığı roketler, İran’ın söz konusu suçlamalar ve açıklamaları üzerine gerçekleşti.

Hizbullah’ın roket saldırılarına misilleme olarak, savaş uçaklarıyla Lübnan’da roket atılan noktanın vurulduğunu açıklayan Savunma Bakanı Benny Gantz, yapılan misillemenin “mesaj vermek için yapılan bir saldırı” olduğunu, daha fazlasını yapabileceklerini ama gerilimin o raddeye gelmemesini umduklarını belirtti. İsrail Hava Kuvvetleri, düzenli olarak hedef aldığı Gazze’deki Filistinli silahlı örgütlerin ve Suriye’deki Hizbullah veya İran hedeflerinin aksine, 2014’ten bu yana ilk defa Lübnan’ı hedef aldıklarını açıkladı.

Hizbullah’ın Lübnan’da halkın desteğini kazanmak için uyguladığı şiddet içermeyen stratejilerin aksine, İsrail’e atılan roketler, roketlerin atıldığı Dürzi köy halkının tepkisini çekti. Roketleri, “vatandaşların güvenliğini koruma amacıyla yerleşkeden çok uzakta, ağaçlık bir alandan attıklarını” savunan Hizbullah’ın üyeleri, köy sakinleri tarafından saldırıya uğradı. Bölge halkının korkusu, İsrail’in misillemelerini Hizbullah’ın roketleri attığı yeri, yani kendi köylerini hedef alarak yapacak olması. Lübnan merkezli haber kanalı Voice of Lebanon ise Twitter hesabından Hizbullah roketlerinin videosunu “bunu kaydedin, bütün dünya Hizbullah’ın evimizden attığı roketleri görsün” mesajıyla paylaştı. İsrail Başbakanı Naftali Bennett, “roketleri atan Hizbullah olsa da olmasa da Lübnan hükümeti bu saldırılardan sorumludur” açıklamasını yaptı ve saldırıların son bulmaması hâlinde İsrail’in daha sert yanıt vereceğinin altını çizdi. Lübnan halkı, Hizbullah, İran ve İsrail arasında ilişkilerin sınandığı çatışmalar devam ettiği takdirde hem sınır bölgesinde hem de Lübnan’ın içinde daha büyük karışıklıklara yol açabilir.

DENİZ KAPTAN

https://apos.to/i/6113a28ce4e5ab0006a26b43

 

  • İSRAİL’DE BİR DİNİ KURUMUN BAŞINDAKİ ÜÇ BEŞ KİŞİ SİZİN YAHUDİ OLUP OLMADIĞINIZI KARARLAŞTIRABİLİYOR ÇÜNKÜ ÜLKE LAİK DEĞİL

Son dönemde Olimpiyatlarda madalya alan ve ön plana çıkan Artem Dolgopyat’ın hikayesi tam da bu konuyla ilgili. İsrail’de hala resmen dini nikah geçerli. Yahudiler Yahudilerle dini nikah yoluyla evlenebiliyor. Diğer dinlerden olanlar da kendi dinlerindekilerle. Dolgopyat’ın annesi Yahudi olmadığı için Kudüs’teki Hahambaşılık onu tam olarak Yahudi saymıyor. İsrail’de dini nikah ancak iki taraf da Yahudiyse mümkün. Bu sebeple Dolgopyat Yahudi olmayan kız arkadaşı ile evlenemiyor. İsrailli atlet altın madalya alınca bu konu yeniden gündeme geldi.

Bildiğiniz gibi, İsrail’de Yahudilik tanımı son derece kısıtlı. Sadece ve sadece annesi Yahudi olanlar “gerçek Yahudi” sayılıyor. ABD’de babası Yahudi olanların da tanındığını biliyorum ama orada biraz cemaati yitirmemek güdüsü de var. İsrail’de bir dini kurumun başındaki üç beş kişi sizin Yahudi olup olmadığınızı kararlaştırabiliyor çünkü ülke laik değil. Cumhuriyet fikrinin özünde insanları cemaatlere, topluluklara, kimliklere bölmemek yatıyor. Bu yüzden cumhuriyeti savunuyorum. Kimliğinizden, şehrinizden, dininizden, ana dilinizden bağımsız, devlete hukuki bağla bağlı vatandaşlığı getirdiği için.

Artem ülkesi için altın madalya aldı ama ne gam? Bir avuç haham onun Yahudi olup olmadığına karar verip, “Evleneceksen git İsrail dışında evlen öyle gel” diyebiliyor. Bunun Türkiye’de olduğunu düşünebiliyor musunuz? Cumhuriyete diş bileyip, laikliğe küfredenler bir daha düşünsün. Müslüman olup olmadığınıza başka birisinin karar vermesini ister miydiniz mesela? Diyeceksiniz ki “Sadece Yahudilerde böyle katı kurallar var”. Evet, ama sistem böyle olunca sizin için de bir gerekçe yaratılır merak etmeyin. Gözünün üstünde kaşı var mekanizması devreye girer. İki kişinin evlenebilmesi için aynı dinden olmaları gerektiğini savunan insanlar hala var maalesef ve ellerine yetki geçince hayatınızı böyle alt üst edebiliyorlar.

Benzer tartışmalar, ülkemizde de gösterilen Fauda dizisinden tanıdığımız Tsahi Halevi, Arap asıllı İsrailli haber spikeri Lucy Aharish’le evlendiğinde de yaşanmıştı. O dönemde İçişleri Bakanı olan Aryeh Deri işi gücü buymuş gibi Halevi’yi örnek göstererek “asimilasyon” tehdidinden bahsetmiş, ikilinin daha doğmamış çocuklarının “Yahudi” olmayacağını ileri sürerek Aharish’e Yahudi olması yönünde baskı yapmıştı. Likud partisinden Oren Hazan, Halevi’yi “Müslümanlaşmakla” suçlamış, Aharish’in “Yahudi ruhunu baştan çıkardığından..” falan bahsetmişti. Tabii bu isimlere cevap veren ve onları ırkçılıkla suçlayan pek çok milletvekili de oldu ama devletin bakış açısı bu olunca, siz istediğiniz kadar tartışın, yasa orada duruyor.

L. DENİZ ERTUĞ

https://www.politikyol.com/medenilesmeyen-ihtiyarlar/

 

Takılan tweetler

  • Remzi Çetin@remzzicetin

Ortadoğu’da Atatürk büstünün ve Atatürk cadde ve sokaklarının bulunduğu tek ülke…

Fotodaki yer: Beer Şeva, İsrail.

https://twitter.com/remzzicetin/status/1425971417766584328

  • Ladino 21@LadinoXXI

I a vozotr@s, vos plaze kulanear "Ke pasa"?

https://twitter.com/LadinoXXI/status/1426618242223718402

  • Yehuda Fogel@YehudaHaMaccabi

Kalın zincirler takan hahamları on emirle normalleştirin.

 (Rav Rafel Şaban, Türkiye'nin eski hahambaşısı)

 Dünyamızda ihtiyaç duyduğumuz Rabbinik modalar (Tweet dizisi )

https://twitter.com/YehudaHaMaccabi/status/1425482062996324353

  • Remzi Çetin@remzzicetin

O değil de… İsrail, Covid’den en çok etkilenen, hızlıca aşılama yapıp hâlâ covid’le mücadele eden ve nüfusunun %80’i de Yahudi olan bir ülke… Demek ki siyonistler, maliyeti düşük ve faili meçhul bu silahı Yahudilere de uygulamışlar, bu açıdan hiç düşünmemiştim, enteresan :)

https://twitter.com/remzzicetin/status/1425844804215246858

  • Bellek Şişli@BellekSisli

Dario Moreno Hilton Oteli'nin önünde 1960'lar.

https://twitter.com/BellekSisli/status/1424985542614265866

  • İlker Aytürk@ilker_ayturk

Türkiye’de sağ ve antisemitizm meselesini çalışırken bu kitabı—içinden ne çıkacak—korkusuyla okumuştum. İçinden bir yüz akı çıktı. Hilmi Ziya Ülken, döneminin fersah fersah ilerisindeymiş. 1944 yılında söylenmesini beklemeyeceğiniz birkaç cümle şöyle:

“Yahudi tarihinin tetkiki ve bugünkü dünya vaziyetinde Yahudi meselesinin incelenmesi, şuurlu ve derin görüşlü bir cemiyet anlayışında antisemit hareketin lüzumsuzluğunu ve daha doğrusu bunun asıl temelli içtimai meseleleri zaman zaman örtmek ve gizlemek için ileri sürülen bir sahte mesele (pseudo-probleme) olduğunu meydana çıkarır.” (s.26-27)

“Bir ırka, hatta bir kavme ait değişmez hususi karakterlerden bahsetmek doğru değildir. İngilizler on yedinci asırda fanatik, heyecanlı ve taşkın idiler. Bugün kendilerinin soğuk kanlı ve tesamühlü oldukları söylenmektedir. İmparatorluk devrindeki eski Osmanlıların karakteri ile bugünkü Türklerin mizacı arasında hayli fark olsa gerektir.” (s.122)

“. . . Yahudi meselesinin bizce mühim olan tarafı, böyle bir meselenin gerçek olarak mevcut olmasından ziyade onun kimler tarafından ve niçin icadedildiğini araştırmak noktasıdır” (s.178)

https://twitter.com/ilker_ayturk/status/1426457927695667203

 

Ağa Takılanlar Öneriyor

  • İsrailli Araplar, suç oranlarının artmasına ve cinayetlerin çözülememesine öfkeli - Yolande Knell

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58187731

  • Erdoğan fotoğrafı mı ruhsatsız gaz tüpleri mi? – Rafael Sadi

https://medyagunlugu.com/haber/erdogan-fotografi-mi-ruhsatsiz-gaz-tupleri-mi-49889

  • FİLİSTİN-İSRAİL SORUNU: SEBEPLER, SONUÇLAR, KANDIRMACALAR - Beyza Aslanbaş

http://www.gazetebilkent.com/filistin-israil-sorunu-sebepler-sonuclar-kandirmacalar/

  • İran-İsrail gerginliğinin arka planı - Turgut Alp Boyraz

https://www.aa.com.tr/tr/podcast/iran-israil-gerginliginin-arka-plani/2332744

 

  • İran-İsrail gerilimi savaşa dönüşür mü? - Ola Karakurt

https://www.trthaber.com/haber/dunya/iran-israil-gerilimi-savasa-donusur-mu-601672.html

  • Soykırımdan kurtulanların ‘güzellik yarışması’ - Uygar TAYLAN

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün