Yok olan Batı Anadolu Yahudi topluluklarından biri: BERGAMA YAHUDİLERİ*

Yahudilerin Pergamon’daki (Bergama’daki) varlığının başlangıç tarihi İÖ 2. yüzyıla değin uzanır. Bugün ise, Bergama’da tek bir Yahudi mevcut değil. Mezar taşları, restore edilen bir sinagog (Yabets Sinagogu), ikinci sinagogun ve Alliance Israelite Universelle Okulunun kalıntıları ile bir çeşmeye ait İbranice-Osmanlıca yazıt Bergama Yahudilerinden geriye kalan izler. Acaba yaklaşık 2200 yıl boyunca Bergama’da sürekli bir Yahudi Cemaati mevcut muydu? Kentteki yerleşim alanları neresiydi? Nasıl yaşarlardı? Bergama’yı ne zaman terk ettiler? Neden terk ettiler? Soruların yanıtlarını araştırdık. Yaklaşık 2200 yıl önce başlayan Bergama Yahudilerinin öyküsünü arşiv kaynakları ve konuya ilişkin kaleme alınmış eserler eşliğinde değerlendirdik.

Perspektif
5 Eylül 2018 Çarşamba

Siren Bora

Yahudilerin Pergamon’daki (Bergama’daki) varlığının başlangıç tarihi İÖ 2. yüzyıla değin uzanır. Bugün ise, Bergama’da tek bir Yahudi mevcut değil. Mezar taşları, restore edilen bir sinagog (Yabets Sinagogu), ikinci sinagogun ve Alliance Israelite Universelle Okulunun kalıntıları ile bir çeşmeye ait İbranice-Osmanlıca yazıt  Bergama Yahudilerinden geriye kalan izler. Acaba yaklaşık 2200 yıl boyunca Bergama’da sürekli bir Yahudi Cemaati mevcut muydu? Kentteki yerleşim alanları neresiydi? Nasıl yaşarlardı? Bergama’yı ne zaman terk ettiler? Neden terk ettiler? Soruların yanıtlarını araştırdık. Yaklaşık 2200 yıl önce başlayan Bergama Yahudilerinin öyküsünü arşiv kaynakları ve konuya ilişkin kaleme alınmış eserler eşliğinde değerlendirdik.

Dünyanın dört bir yanına dağılan Yahudi Diasporasının başlangıç tarihi, İsrail Krallığı’nın Asur Krallığı tarafından fethedilmesi ve II. Sargon’un İÖ 722’de 27.290 İsrailliyi Asur’a sürmesiydi. Sürülenler,“Halah’ta, Gozan ırmağı olan Habor’da ve Medler’in şehirlerinde oturtuldular”[1]. İlk Diaspora, yıllar içerisinde muhtemelen hemen bütün Ortadoğu coğrafyasına, Horasan, Semerkant, Kırım, Çin, Hindistan, Afrika ve hatta Anadolu’ya kadar dağıldı. Yahudi topluluklarının Batı Anadolu’daki varlığının başlangıç tarihi, bazı araştırmacılar tarafından İÖ 6. yüzyıl, bazıları tarafından ise İÖ 3. yüzyıl olarak verilir. İÖ 6. yüzyıl ile işaret edilen, Yehuda Krallığı’nın İÖ 582’de Babil tarafından yıkılması, Süleyman Tapınağının yerle bir edilmesi ve Yahudi topluluğunun sürgün edilmesidir.  İÖ 3. yüzyıl ile işaret edilen ise, İÖ 212-205/4’te Seleukhos Kralı III. Anthiochus tarafından krallığının güvenilir unsuru sayılan Yahudi ailelerin Lydia’nın ve Phrygia’nın ayaklanma çıkan bölgelerine gönderilmesidir[2]. Öte yandan, İÖ 6. yüzyılda yaşadığı düşünülen Peygamber Obadya’nın kehanetlerinde sürgüne gönderilen ve yine İÖ 6. yüzyıla ait olduğu düşünülen Yoel Kitabı’nda da köle olarak satılan Yahudilerden söz edilir[3]. Her iki pasukta işaret edilen coğrafi yön, Yahudilerin İÖ 6. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu’ya sürgüne gönderildiğini düşündürmektedir[4].

Anadolu, antik dönemden beri son derece zengin yer üstü ve yer altı kaynaklarına sahip bir yarımada olarak tanınır. Batı Anadolu’da yer alan antik kentlerden biri olan Pergamon’un çevresindeki ormanlar o kadar ünlüdür ki, Çanakkale Boğazına yakın ormanlık alana çam ormanı anlamına gelen pitya adı verilmiştir. İda Dağı ve çevresi bugünkü gibi köknar ve çam ağacı bakımından zengindir. Ceviz ağaçlarından elde edilen katran, çitlembik ağaçlarından elde edilen tıbbi yağ ise oldukça tanınır. Pergamon, bölge ormanlarından elde ettiği keresteyi ihraç ediyordu. Ticari faaliyetin mevcudiyeti, Yahudilerin bölgeye kendi arzularıyla gelip yerleştiklerini de düşündürmektedir[5].

Batı Anadolu’da yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Yahudi topluluklarının antik dönemdeki varlığını kanıtlayan pek çok bulgu keşfedildi. Yahudilere ilişkin keşiflerin yapıldığı başlıca yerleşim alanlarından biri, Mysia’nın Pergamon kentidir. Mysia bölgesindeki Pergamon Yahudilerine ilişkin ilk bilgi,  İÖ 2. yüzyıla aittir.

ANTİK DÖNEMDE PERGAMON’DA YAHUDİLER

Bergama, Ege Bölgesinde Bakırçay’ın geçtiği ovanın kuzey kenarında, 300 m. yükseklikteki bir tepenin eteklerinde yer alır. Ege Denizi ve Çandarlı Körfezine 25-30 km. mesafededir. Bugünkü adı, antik dönemdeki Pergamon adından gelir. Eskiçağ'da muhteşem abideleriyle büyük bir şehir ve aynı adı taşıyan krallığın merkezi olmasının yanı sıra Ortaçağ'ın önemli stratejik mevkii, Karesioğulları’nın merkezi ve kalabalık bir Osmanlı şehri olmasıyla da dikkati çeker. Kesin olarak kuruluş tarihi bilinmeyen Pergamon'un hakkındaki efsanelerden çok eski bir geçmişe sahip olduğu anlaşılmakta, yapılan arkeolojik kazılarla da İÖ 7. yüzyıla ait surları ortaya çıkarılmış bulunmakta. Muazzam kütüphanesi, yetişen ilim ve fikir adamları, 120 bine ulaştığı tahmin edilen nüfusu, gelişmiş sanayi ile seçkin bir yere sahip olan Pergamon,  İÖ 2. yüzyılda Roma hâkimiyetine girdi[6].

Anadolu’nun Roma tarafından fethi, İÖ 188’de başladı. Bu tarihte Roma ordusu, Çanakkale Boğazını aşarak Anadolu’ya girdi; Anadolu, İÖ 129’da Roma’nın yönetimine dâhil edildi. Roma İmparatorluğu’nun Anadolu’da kurulan ilk eyaletinin adı, Asya Eyaletiydi. Bu eyaletin Roma yönetimine geçişi ise veraset yoluyla olmuştu. Pergamon Kralı III. Attalos, çocuk sahibi olmadığını gerekçe göstererek ölmeden önce bir vasiyetname hazırlamış ve Roma halkını, krallık topraklarına ve hazinesine varis tayin etmişti. İÖ 133’te öldüğü zaman, Pergamon Krallığı Roma’nın Anadolu Eyaleti olmuştu. Ardından Pergamon, Ephesos ve Aphrodisias[7] kentleri, Roma müttefiki ilan edilmişti[8].

 

Yahudilere destek amacıyla Roma Senatosu tarafından kaleme alınan mektuplarda ve Yahudi topluluklarına ayrıcalık tanıyan yasalarda, Yahudi topluluklarının yaşadığı Anadolu kentlerinin adları telaffuz edilmekteydi. Roma Senatosu’nun Pergamon Kralı II. Attalos’a, Kapadokya Kralı V.Ariarathes’e, Karia’da Myndos, Halikarnassos ve Cnidos[9]’a, Lycia’da Phaselis[10]’e, Pamphylia’da Side’ye yazdığı mektuplarda, Roma’nın Yahudilere olan desteği kayda geçirilmişti. Ayrıca, Yahudiler için Romalı yetkililerce çıkarılan iç örgütlenme, mali bağımsızlık, Şabat’ta çalışmama, kaşer (dini kurallara uygun) yeme hakkı, ibadet özgürlüğü ve askerlik muafiyeti tanıyan yasalar mevcuttu[11].

Yahudilerle Roma yönetimi arasında, güven esasına dayanan bir ilişki vardı. Yahudilere yönelik bu olumlu politikanın Seleukoslardan miras alındığı düşünülebilir. Julius Caesar tarafından imparatorluktaki Yahudilere tanınan ayrıcalıklar, pek çok araştırmacı tarafından bir Magna Carta olarak yorumlanır. Ancak bu belgeler, Yahudi özgürlüğüne ilişkin genel bir tanım içermez, genel bir başvuruya emsal oluşturmazlar. Sadece uygulamada, yöneticiden yöneticiye ve kentten kente değişiklik gösterirler. Anın gereksinmelerine yanıt verirler. Az da olsa keyfiliği barındırırlar. Ve geçicidirler. Sonuç olarak,  her ne olursa olsun Caesar’ın, Yahudileri sevdiği, hatta müttefik saydığı yorumu yapılabilir. Onun ölümünden sonra, ardılları konsüller Dolabella ve Marcus Antonius, ayrıcalıkları devam ettirmişlerdi. Roma’nın ilk imparatoru olan Caesar’ın üvey oğlu Augustus da, Yahudilere ayrıcalıklar tanımıştı[12].

Roma belgeleri, Anadolu Yahudilerinin toplumsal yaşamına ilişkin önemli ipuçlarını barındırır. Belgelerde yer alan izinler, yasaklamalar ve şikâyetler aracılığıyla; toplumsal eğilimleri, zaafları, alışkanlıkları, ayrıcalıkları gözlemlemek olasıdır. Bu yüzden bilim adamları, Roma belgelerini birinci derecede önemli kaynak olarak nitelendirir. Roma İmparatorluğu’na ait pek çok belgede, Anadolu Yahudilerine ilişkin -nüfus bilgileri gibi- önemli bilgilere ulaşmak olasıdır.  Promagistra Lucius Valerius Flaccus’un İÖ 62-61 yıllarına ait toplattığı vergilere ilişkin tutulan kayıtlara göre, Anadolu’da yaşayan Yahudi erkek sayısı 45 bindi[13]. Ephesos, Sardis, Laodikeia[14], Pergamon ve Halikarnassos Yahudileri için bizzat çıkarılmış olan özel kararnameler mevcuttur. Askerlik muafiyeti, Tapınak Vergisi’nin gönderilmesine engel olunması ile ilgili şikâyetler, verginin transferine izin verilmesi hakkında emirler, ibadet yeri ile ilgili izinler, sünnet geleneğine ilişkin yasaklamalar söz konusu kararnamelere ilişkin örneklerdir[15]. İmparatorluk sınırlarındaki kentlerde yaşayan Yahudiler arasında en fazla şikâyette bulunanların ya da şikâyetlerini rahatça Roma’ya iletebilenlerin, Batı Anadolu kentlerinde yaşayan Yahudileri olduğu anlaşılmakta. Şikâyetler, genellikle putperest paganların düşmanca tutumlarından kaynaklanmaktaydı. Anlaşıldığına göre, Yahudi dinî ritüelleri, paganlara tuhaf gelmekte ve onlar tarafından yadırganmaktaydı. Tek Tanrı inancı ve gelenekleri farklıdır. Yahudi talepleri de tepki çekmekteydi. Eyalet ekonomik sorun yaşarken, Kudüs’e büyük miktarda para göndermeleri ya da orduda hizmeti reddetmeleri, rahatsızlık verici olmalıydı. En önemli düşmanlık nedeni ise, Yahudilerin başka hiçbir topluluğa tanınmayan ayrıcalıklara sahip olmasıydı. İbadetin vazgeçilmez gereği olan bir ibadet mekânları vardı. Toplanma hakları vardı. Bayramlarını özgürce kutlayabilmekteydiler. Roma kentlerinde yaşayan 20 ile 50 yaş arasındaki Yahudi erkekler, Tapınak Vergisi olarak her yıl, yarım şekel ödemekteydi. Diaspora Yahudileri, bu vergi sayesinde Süleyman Tapınağında yapılan ibadetin somut bir parçası olabilmekteydi. Anadolu’da güvenlik ve düzen sık sık bozulurdu. Böyle dönemlerde, toplanan paraların düzenli olarak transferinde aksamalar olmakta; böylece biriken paranın miktarı da artmaktaydı. Paranın miktarının çoğaldığı dönemlerde, bazı kentlerin ekonomik sıkıntıyı gerekçe göstererek paralara el koyabildiği görülmekteydi. Ya da, bazı valilerin keyfi olarak paraların transferini durdurabildiği gözlemlenmekteydi[16]. Ancak saydıklarımız istisnai ve yerel uygulamalardır. Esasta, Roma hukukuna göre Yahudiler, Kudüs’e her yıl para veya altın gönderme iznine sahipti. Nitekim İS 1. yüzyılda, Bergama Yahudilerinin Süleyman Tapınağına her yıl hediyelerini gönderdikleri bilinir[17].

Roma yönetimi ile Yahudiler arasındaki ilk ciddi sürtüşme, İmparator Gaius Caligula zamanında başlamıştı. Hastalıklı kişiliğiyle tanınan Caligula, Yahudi aleyhtarı yasalar yayınladı.  Caligula’nın öldürülmesinden sonra tahta geçen İmparator Claudius zamanında Yehuda kralı ilan edilen Agrippa, Roma yönetimi ile Yahudiler arasındaki ilişkiyi düzeltmişti. Agrippa’nın ölümünü izleyen ilk 20 yıl, İkinci Tapınak Dönemi’nin son evresiydi. Bu evre, Roma ile Kudüs arasındaki ilişkilerin tamamıyla kopmasıyla sona erdi[18]. İS 66 yılında başlayan ve 70 yılında Kudüs’ün Roma tarafından ele geçirilmesiyle sonuçlanan Roma Savaşı, Yahudiler için bir dönüm

 

Batı Anadolu’daki 7 Kilise’nin yerlerini gösteren harita http://www.dunyadinleri.com/dunya-dinleri/hiristiyanlik-tarihi/oku_yedi-kilise-efes-izmir-bergama-tiyatira-sart-filadelfya-laodikya.


noktasıydı. 9 Av 70’de Kudüs Romalıların eline geçti; Süleyman Tapınağı yıkıldı[19]. İkinci Tapınak’ın yıkılması, tıpkı ilk Tapınak’ta olduğu gibi önemli bir travma olarak kayda geçti. Bu dönemde Kudüs ve çevresinde yaşayan Yahudilerin büyük bir bölümü ya savaş sırasında öldü ya da Roma vilayetlerine sürüldü. Asur ve Babil sürgünlerinden sonra gelen bu son kopuş,  onların dünya coğrafyasına yayılmasına neden olacaktı.

311 yılında İmparator Galerius bir ferman yayınladı. Artık Hıristiyanlara hoşgörü gösterilecekti. 313 yılında ise, Büyük Constantinus ve Licinius Augustus tarafından ünlü Milano Fermanı[20] yayınlandı. Bu fermanla, Hıristiyanlara inanç özgürlüğü tanındı. El konulan malları geri verilecek; baskı ve zulüm görmeyeceklerdi. Hıristiyanlık, 381 yılında I. Theodosios tarafından devletin resmî dini olarak ilan edildi[21]; böylece Hıristiyan dini yükselişe geçerken; Yahudilere tanınan haklar ve ayrıcalıklar gerilemeye başladı.

 

 

Mysia haritası (Kaynak:asiaminorcoins.com)

 

Makalemizin başlangıç kısmında,  Mysia bölgesindeki[22] Pergamon Yahudileri ile ilgili ilk kanıtın İÖ 2. yüzyıla yani Roma dönemine ait olduğunu belirtmiştik.  İÖ 2. yüzyılda Roma Senatosu tarafından bir kararname çıkarıldı. Pergamon halkı, senato kararnamesinin gereklerini yerine getireceklerini ve Yahudiler adına mümkün olan her şeyi yapacaklarını bildirmişlerdi. Bu olaydan iki kuşak sonra, yaklaşık olarak İÖ 60’larda, Cicero, Vali Valerius Flaccus’un Pergamon’dan Kudüs’e giden az miktardaki altını elinde tuttuğundan söz eder[23]. Hâlbuki bu altınlar, Tapınak Vergisi olarak toplanan altınlardı.

İÖ 140 ile 37 yılları arasında, Haşmonayim Hanedanı[24] ile Pergamon arasında diplomatik ilişkilerin mevcudiyetine ilişkin bilgi bulunmakta. Ancak bu bilginin ayrıntılarına ulaşmak olası değil. Antik Dönem Anadolu’sunda, Yahudi Diasporasının cömertliği olarak tanımlanan bir olgu mevcuttu. Bu olgu, Roma Dönemi’ne özgüydü. Çeşitli kentlerden Herodes’e bağışlar yapılmaktaydı. Cömert Yahudi topluluklarından biri de Pergamon Yahudileriydi. 1903 yılı kazıları sırasında Pergamon Gymnasiumu’nda bir rölyef bulunmuştu. Üzerinde 0.58 cm yüksekliğinde bir menora kabartması vardır. Menora’nın iki yanında ise lulav[25] ve etrog[26] figürleri yer almaktaydı. Bu rölyefin Pergamon Yahudilerine ait sinagogdan geriye kaldığı düşünülüyor[27]. Pergamon, bölgenin zengin ormanlarından elde ettiği keresteyi limanı Elaea[28]üzerinden ihraç etmişti. Burada Çıfıt[29] Kalesi olarak bilinen yerin varlığından dolayı; Elaea’da Roma Dönemi’nde Yahudilerin yaşadığı bilinmekteydi. Tıpkı Strobilos[30] örneğinde olduğu gibi, Yahudilerin yaşadığı bölgeye zaman içerisinde Çıfıt adı verilmişti.

Öte yandan,  Hıristiyanlığın mimarı olarak tanınan Paulus’un[31], İsa Mesih anlayışını yaymaya çalıştığı başlıca coğrafi bölge Anadolu topraklarıydı. Paulus, gittiği yerlerdeki sinagoglarda İsa Mesih öğretisini anlatan bir misyonerdi. Bu yüzden misyon yolculuklarının önemli bir özelliği vardı. Paulus’un rotası üzerinde uğradığı kentler takip edildiği zaman, Anadolu’daki Yahudi yerleşim merkezleri saptanabilir.

İS 1. yüzyılda, “Apokalypsis’in 7 Kilisesi” adı verilen ilk kiliseler, Anadolu’daki büyük antik kentlerde kurulmuştu. Bu yedi kent, Ephesos, Smyrna, Pergamon, Thyateira[32], Sardis, Philadelphia ve Laodikeia, aynı zamanda önemli Yahudi yerleşim merkezleriydi[33]. Yeni inanç sistemi, Anadolu’ya, Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı büyük kentlerden girdi. Önce o kentlerdeki topluluklar arasında yayıldı. Hıristiyanlığı yayan ilk misyonerler Yahudi asıllıydı. Hitap ettikleri toplulukların büyük bir bölümü Yahudi’ydi. O halde Hıristiyanlığın başlıca insan kaynağı, Yahudilerdi; büyük bir bölümü de Anadolu Yahudileriydi[34].

 

 

*  Ege Üniversitesi İzmir Araştırmaları Dergisi Sayı 8 (Haziran 2018) içerisinde yayınlanan bu makale Bergama Yahudi Mezarlığına ilişkin gerekli düzeltme yapıldıktan sonra tekrar yayınlanmaktadır.



*Tarih Doktoru. Yerel Araştırmacı. Mail: [email protected].

[1] Kitabı Mukaddes, İkinci Krallar17:6, 387. Halah Asur’da, Habur Irmağı kıyısındaki Gozan da bugünkü Suriye’de yer alıyordu. Medliler ise doğuda bugünkü İran’da bulunan Hamadan’da yaşıyorlardı.

[2] Josephus 1995, 252. Bora 2017, 43-44.

[3] Kitabı Mukaddes, Obadya 20, 873. Kitabı Mukaddes, Yoel 3:6, 866.

[4] Bora 2017, 37-39. Tarihi belgeler arasında Pergamon adına ilk defa Ksenofon'un (ö. m.ö. 355 veya 352) Anabasis'inde rastlanır. Bu eserde verilen bilgilerden, Pergamon'un İÖ 547-546'da Anadolu'yu istila eden Persler'in eline geçtiği ve onların burada bir garnizon kurdukları öğrenilmektedir. Ayrıca kent, İÖ 334'te Büyük İskender tarafından da zapt edilmiştir. Emecen, 492. Bu iki tarihsel bilgi önemlidir. Çünkü Batı Anadolu Antik kentlerine, yoğun Yahudi yerleşiminin ünlü Kral Yolu’nu (ticaret yolu) inşa eden Pers Dönemi’nde ya da İskender Dönemi’nde yani İÖ 6. yüzyılda ya da İÖ 4. yüzyılda gerçekleştiği düşünülmektedir. O halde Pergamon’daki Yahudi varlığı bu bilgiler ışığında tekrar sorgulanmalıdır. 

[5] Malay, 51-52. Bora 2017, 39.

[6] Emecen 492-493.  

[7] Aydın Karacasu Geyre’dedir.

[8] Trebilco 1991, 37. Bora 2017, 47.

[9] Muğla Datça’dadır.

[10] Antalya Kemer yakınlarında antik kenttir.

[11] Trebilco 1991, 8-9. Bora 2017, 48.

[12] Josephus 1995, 409-410. Sharon 1981, 65. Bora 2017, 49.

[13] Trebilco 1991, 13. Bora 2017, 51.

[14] Denizli’ye 6 km uzaklıkta bir antik kenttir.

[15] Trebilco 1991, 33. Bora 2017, 51.

[16] Trebilco 1991, 13-18. Bora 2017, 51-53.

[17] Galante 1939, 2.

[18] Sharon 1981, 72-73. Bora 2017, 53.

[19] Sharon 1981, 75-76. Bora 2017, 53-54.

[20] Roma İmparatoru I. Constantinus döneminde (İS 313’te) hazırlanan ve Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde Hristiyanlığa karşı hoşgörüyü kurumlaştıran fermandır.

[21] Sharon 1981, 92-93. Bora 2017, 54.

[22] Balıkesir çevresinde kurulan antik Mysia’da, bölgeyi güneyden kuzeye kat eden Makestos Irmağı’nın (Susurluk/Simav Çayı) vadisinde Yahudi topluluğunun Hadrianus pronoia’sına atfettiği bir anıt bulunmuş ve bu yazıt, Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlendirilmiştir.  

[23] Trebilco 1991, 13.

[24] Haşmonayim Hanedanı (MÖ 140-MÖ 37), yılları arasında yaşayan bağımsız bir Yahudi devletini yöneten hanedanın adıdır.

[25] Hurma dalıdır.

[26] Ağaç kavunudur.

[27] Ameling 2004, Rölyef bugün Berlin Pergamon Müzesinde sergilenmekte. Gerçi müze 2019 yılına değin ziyaretçilere kapalıdır ama açıldığı zaman rölyefi yakından görme olanağına sahip olunabilir.

[28] Aeolis. Pergamon’un liman kentidir.

[29] Arapça cehud (cühud) kelimesinden türedi. Cehud veya çıfıt, Yahudi demektir. Devellioğlu 1980, 160. Osmanlı’da Yahudilerin yoğunlukla yaşadığı yerleri betimlemek için cehudhane ifadesi de kullanılmıştır. Aynı şekilde Yahudilerin gittiği hamamlar, Çıfıtlar Hamamı olarak isimlendirilmiştir. Çıfıt Çarşısı ifadesi ise, çoğunlukla Yahudi esnafın çalıştığı çarşılar için kullanılmıştır. Sözcüğün Türk Dil Kurumu’ndaki ve Arapça’daki karşılığı, Yahudi, hileci veya düzenbazdır. Türkçe Sözlük I. 1983, 240. Çıfıt sözcüğü, aşağılayıcı bir anlam yüklenerek küçük düşürmek amacıyla kullanılmaktadır.

[30] Bodrum yarımadasında Akyarlar Karaincir’de yer alan antik kenttir. Antik Karia kıyılarında doğal bir liman olan Strobilos, yaygın olarak Aspat ya da Çıfıt Kalesi adlarıyla tanınmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Bora 2017, 99-104.

[31] Paulus, kimilerine göre, Kilycia’dan Tarsuslı bir Yahudi, kimilerine göre Yehudiya bölgesindeki Giscala’dandı (Galilee Bölgesi). Nereli olduğu kadar, ne zaman doğduğu da çok tartışıldı. Resullerin İşleri (Elçilerin İşleri)’ndeki Genç Saul’ün Stefan’ın taşlanışını izlemesi ifadesinden hareketle, muhtemel doğum tarihi hesaplanmaya çalışıldı. Bu çerçevede Paulus’un doğum tarihi, İ.S. 1. yüzyılın başlangıcı olmalıydı. Paulus, Doğumunun sekizinci günü sünnet olan, İsrail soyundan, Benyamin Kabilesinden, özbeöz bir İbrani’ydi. Ferisi oğlu Ferisi olarak ta kendini tanımlayan Paulus’un İbrani adı, Saul’dü. Paulus adı, Yeni Ahit’te, Resullerin İşleri 13:9’dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.

[32] Akhisar.

[33] Ayrıntılı bilgi için bkz. Şinasi Gündüz, Pavlus Hıristiyanlığın Mimarı, Ankara, Eylül 2004 (İkinci Baskı), Ankara Okulu Yayınları.

[34] Bora 2017, 118