İsrailoğulları yalnızca bir inanç sistemini temsil etmez. Ancak İsrailoğulları etnik bir grup ya da bir kültür de değildir. İsrailoğulları elbette bir ırkı da temsil etmez. İsrailoğulları halkı, din, kültür, etnik grup ve daha birçok şeyin karışımıdır. Bu durum, Yahudi dinine girme taleplerinin titizlikle ele alınmasını gerektiren girift bir olguyu oluşturur.
Yahudileri bir arada tutan ırksal faktörler değildir. Bu konudaki bağları, geniş bir idealler, yasalar, gelenekler ve görenekler tablosu oluşturur. Dolayısı ile ataları kim olursa olsun, Yahudiliğe girmek için herkes aday olabilir. Bir kişi kabul edilmek için gerekli şartları sağladığında, Yahudi toplumunun tam bir ferdi olur. Yahudi dinine geçmek için esas olan, bu konuda gerçekten samimî bir niyet sahibi olmaktır. Tanah’ta (İkinci Krallar, 17:24), baskı altında Yahudi olanların, eski itikatlarını yaşadığı anlatılır. Samimî bir niyetle desteklenmeyen bu tür din değiştirmelerini, Talmud’da adı geçen din bilgeleri kabul etmemektedirler. Yahudi olmayan bir kişi, Yahudi olmak istediğinde; biraz da hayretle bu şahsa neden Yahudi olduğu sorulur: Yahudilerin genellikle baskı altında bulunduğu, hoş görülmediği, hatta kıyıma uğradıkları hatırlatılır. Söz konusu kişi bunları bildiğini ve buna rağmen niyetinde ısrar ettiğini belirtirse, aday olarak dikkate alınabilir.
Sadece bir Yahudi ile evlenmek amacıyla veya basit bir nedenle Yahudi olmak isteyenleri ne Talmud’un bilgeleri, ne de günümüzün Ortodoks din adamları olumlu açıdan değerlendirmiştir. Tatbikatta bu tür adayların, Yahudi geleneklerini ve yasalarını ciddî olarak incelemesi gerekmekteydi. Aksi halde bu kişilerin Yahudi cemaatlerine katkıları olmadığı gibi, kendilerine ve yeni katıldıkları cemaate sorunlar yarattıkları vakiydi. Bu bakımdan, bu adayların dönmesi pek önerilmezdi. Öte yandan, Yahudiliğe binlerce seneden beri çeşitli milletlerden ve ırklardan kadınlı erkekli birçok insan katılmış ve tam Yahudi olarak kabul edilmiştir. Yahudi dinine geçecek kişinin yoğun bir eğitimden geçmesi gerekir: İbraniceyi öğrenmesi, Tora’yı ve Yahudi tarihini incelemesi ve Yahudi yaşamında uygulanması gerekli birçok âdet, yasa ve ritüeli bilmesi gerekir. Yahudi olarak doğmuş ve ortalama bir bilgi sahibi olan bir kişiyse fazla bir dini bilgi almamış olmakla birlikte; ailesi, arkadaşları ve cemaat örgütleri vasıtasıyla Yahudiliğin birçok yönü hakkında bilgi sahibi olur. Yahudi dinine giren bir şahıs, deneyimsizliği nedeniyle bunları anlamakta güçlük çekeceğinden, ayrıntılı bir bilgilenme çalışması yapması gerekir. Yahudi dinine geçen erkeklerin aldıkları yeni isimler arasında en fazla seçilen isim Avram’dır. Kadınlar ise Sara ve Rut isimlerine rağbet eder…
Yahudi dinine kabul edilecek erkeklerin sünnet olmaları; kadın ve erkeklerin mikve’de (ritüel banyo) tevila ameliyesini icra etmeleri gerekir. Şayet söz konusu olan erkek daha önceden sünnet edilmişse bile, bu işlem Yahudi dini ile ilgili olmadığından; ek bir dini uygulama gerekir. Moel (Yahudi sünnetçi), erkeklik organından bir damla kan alır ve Brit-Mila’da (sünnet ameliyesi) söylenen bütün kutsama dualarını söyler.
Bir kadın, Yahudi dinine geçmeden önce hamile kalmışsa bile ve çocuk doğmadan evvel din değiştirme işlemini gerçekleştirmişse; bu eylem dünyaya gelmeyen fetüsü da kapsadığından çocuk Yahudi olarak doğar ve ayrıca bir dönme işlemi gerçekleştirmesi gerekmez. Bu görüş, ünlü din bilgeleri Raşi ve Moses Isserles tarafından savunulmuştur.
Öte yandan, Yahudi dinine giren bir kişinin anne ve babasına karşı saygı ve sorumlulukları devam eder; bu kişilerin ölümünde bütün yas kaideleri uygulanmazsa da, en azından bir kısmının saygı ifadesi olarak uygulanması gerekir. Vefat eden Yahudi olmayan ebeveynlerin ardından Kadiş okunması Rabinik yetkililer arasında genel bir kabul görür. Esasen Kadiş, önemli ölçüde evrensel niteliktedir ve yas tutanın, Tanrı’nın iyiliğine karşı inancını vurgulayan bir duadır.
Yahudi olmayan bir annenin bebeği, Yahudi bir aile tarafından evlat alınmışsa ve Yahudi dinine dahil edilmişse; çocuk bu konuda onayı alınmayacak derecede küçükse dahi, Yahudi olur. Ancak çocuk dinen reşit olduğu gün (erkek için 13, kız için 12 yaşı) arzu ederse, Yahudilikten çıkabilir ama bundan sonra da herhangi bir talepte bulunamamış bir Yahudi olarak kalır1.
Yahudi dinine geçmiş bir kişinin geçmişini küçümsemek yasaktır. Tora da şunu emreder: “Sizlerle misafir olan yabancı, aranızda yerli gibi olacak ve onu kendiniz gibi seveceksiniz.”2 Keza Tefilaların (namazların) ayakta icra edilen temel duası Amida’da kutsamaların birinde Tanrı’dan “…içtenlikle Yahudiliği seçmiş yabancıların ve bizim hatırımıza merhametin uyansın Tanrı’mız” dileği de yer alır3.
TARİHTEKİ ÖNEMLİ İSİMLER
Tarih boyunca Yahudi dinine girenler arasında önemli kişilere rastlanır. Örneğin Tevrat döneminde Yahudiliği seçen Rut’un soyundan Kral David’in dahi soyu oluşmuştu. MÖ 2. yüzyılda Kral John Hirkanus, Edomluları Yahudi olmaya zorlamıştı. Yeruşalayim’in Romalılara karşı savunmasında bu kişiler büyük yararlılıklar gösterdiler. Keza yüzyıllar sonra Hazarlar’ın elit kısmının Yahudi dinine girdiği bilinir. İlk din âlimleri arasında önemli bir isim sahibi olan Şemaya, Avtalyon ve Rabi Akiva’nın sonradan Yahudi dinine girdiği varsayılır. Keza Tora’yı Aramice’ye çeviren Onkelos da, sonradan Yahudiliği seçmişti. Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığı resmi din olarak kabul etmesine dek Yahudi dinine girmeler süregeldi. Ancak Hristiyanların bunu ölüm cezası ile cezalandırması sonucu bu tür olaylar azaldı. Sonradan Yahudi olan bir kişiye gelince, o tüm dini olanaklardan yararlanabilir. Bet-Din (dinî mahkeme kurulu) üyesi dahi olabilir. Ancak sonradan Yahudiliği seçen bir kadın bir Kohen ile evlenemez
Günümüzde özellikle Reform ve Konservatif Yahudilik akımlarına mensup din adamlarının karışık evlilikler nedeniyle göstermiş oldukları kolaylıklar sayesinde olsun, Ortodoks akımın Yahudi şeriatına uygun tatbikatları vasıtasıyla olsun, özellikle ABD’de her yıl binlerce Yahudi olmayan kişinin, Yahudi olmak için gerekli işlemleri yaptığı gözlenmekte4. Öte yandan İslâm’ın ehl-i kitap gayrimüslimler ile karşılaştığı ilk dönemlerde fethedilen şehirlerde bu kişilerle yapılan zimmet anlaşması veya Ömer Paktı’nda İslâm’a ve Müslümanlara sıkı kurallar çerçevesinde saygı gösterilmesi söz konusuydu5-6. Bu çerçevede bir zımninin bir Müslümanı kendi dinine kabul etmesinin söz konusu olmayacağı tabiidir. Osmanlı ve Türk Yahudi cemaatleri de bu ilkeye sadık kalmışlar ve istisnaî bir vaka ancak mahkeme kararının icbarı ile gerçekleşebilmiştir7.
TARİHİ SÜREÇ
Bu arada Gerut (Yahudiliğe geçiş) prosedürünün tarihçesi itibarıyla fazla popüler olmadığını da kaydetmekte bilgi açısından yarar var. Esasen Yahudiliğin kutsal kitabı Tanah (Tora / Tevrat, Neviim / Nebiler ve Ketuvim / Yazılar) incelendiğinde, evrensel mesajların varlığı ve dolayısıyla Yahudiliğin yabancılara açık bir din olduğu görülecektir. Ne var ki başlangıcından itibaren Yahudilik yabancılara kapalı bir görüntü sergiledi, ancak MÖ 2. yüzyıldan itibaren bu yaklaşım değişmeye başladı. Aslında II. Tapınak Dönemi’nin (MÖ 515 - MS 70) sonlarına doğru Yahudiliğe geçiş örnekleri görülmeye başlanmıştı. MÖ 2. yüzyılda ortaya çıkan mezheplerden Ferisilik ile Yahudilik inanç sistemi de olgunlaşmıştı ve din bilginlerinin çabalarıyla teolojik gelişme tamamlanmıştı. Hz. Musa’dan sonra Kohenler, kimin “hidayet çemberi içerisinde” olduğuna karar veren merci olarak konumlandırılmıştı. Bunlar, bir yabancının Tevrat’ta yer alan ilâhî yasaları kabul etmesi durumunda bile onu “hidayete ermiş birisi” olarak görmemiş, İsrailoğulları toplumun bu yabancıyı kendilerinden saymalarına destek çıkmamışlardı.
MÖ 2. yüzyılda durum değişmiş, yabancıların Yahudiliğe geçebilme - Yahudi kabul edilme - olanağı ortaya çıkmıştı. Rabilerin çabaları neticesinde de yabancıların Yahudi sayılma olanağı ortaya çıkmış ve pek çok insan Yahudiliğe geçmişti. Ancak Hıristiyanlığın güç kazanmasıyla, Yahudiliğe geçiş olgusu engellerle karşılaşmıştı. Sonraki dönemlerde din yayma etkinliklerinin Hıristiyanlar ve Müslüman yöneticiler tarafından yasaklanması nedeniyle, Yahudiler inançlarını açıkça ortaya koyamamışlardı. Bu da, Yahudiliğin yayılmacılıktan yoksun, millî bir din olduğu şeklinde yaygın bir kanı oluşmasına neden oldu.
Bir uçta yer alan Reformist akıma göre Yahudiliğe geçişin kolayca gerçekleştirilebilmesine karşın, Ortodoks Yahudilik bunu sıkı şartlara bağlamak sureti ile diğer uçta yer alır… Özellikle ABD’deki Reformist Yahudilik akımına mensup olan araştırmacılar, Yahudi değerlerinin evrenselliğine vurgu yapmış, II. Tapınak Dönemi’ni Yahudi evrenselliğinin gelişim dönemi olarak kurgulamışlardı… Üstelik bir görüşe göre de Yahudilikte tebliğin olmadığı iddiasını savunanlar; aslında tebliğ faaliyetinde olan dinin Yahudilik değil Hristiyanlık olduğu ve bundan dolayı Yahudilikten daha üstün olduğu algısını yarattılar8.
İsrailoğulları halkı, yalnızca bir inanç sistemini temsil etmez. Çünkü Yahudilik inancı zorlamaz. Ancak İsrailoğulları etnik bir grup ya da bir kültür de değildir. Çünkü tüm dünyada birçok kültürel uygulama ve inanç Yahudiler tarafından paylaşılsa da, farklı yemekleri, gelenekleri ve dilleri olan birçok Yahudi kültürü bulunmaktadır. İsrailoğulları elbette bir ırkı da temsil etmez. Çünkü Yahudiler siyah ya da beyaz olabilir, çok çeşitli halklardan aldıkları ırksal özellikleri gösterirler. İsrailoğulları halkı, din, kültür, etnik grup... hepsinin karışımıdır9. Bu durum, Yahudi dinine girme taleplerinin titizlikle ele alınmasını gerektiren girift bir olguyu oluşturmaktadır: Yahudilik aynı zamanda bir yaşam tarzıdır da…