Chelsea FC'nin savaşı

Chelsea FC´nin İngiltere´nin en ünlü ve en başarılı futbol kulüplerinden birisi olmasının yanında önemli bir özelliği daha var: Antisemitizme karşı açtığı savaş! Dünyada antisemitizmle savaşan ilk spor kulübü olan Chelsea´nin hikâyesini derledik.

Vedat LEVENT Spor
6 Ocak 2021 Çarşamba

“Çığlıkları hâlâ hatırlıyorum. 15 yaşında evimin balkonunda arkadaşımla oturuyordum. Bir çığlık duyduk. Daha çok bir haykırış gibiydi. Daha önce hiç böyle bir şey duymamıştım. Hitchcock filmlerinde dahi duymadığım bir sesti. Çığlığı atanın babam olduğunu fark ettiğimde yaşadığım şok, dehşete döndü. Kâbus görüyordu. Anneme ne olduğunu sordum. Çok sakindi. Babama dokundu ve babam uykuya geri döndü. O günü çok net hatırlıyorum çünkü o gün bir karar almıştım. Babam cehennemden çıkmasına rağmen optimist, iyiliksever ve mutlu bir insan olabilmişti. Ben de olabilirdim. O günü asla unutmayacağım.” Chelsea eski Teknik Direktörü Avram Grant babasıyla ilgili anısını CNN ile yaptığı röportajda bu cümlelerle paylaşıyordu.  

1941 yılında 13 yaşında olan Grant’in babası Nazi işgali altındaki Polonya’dan ailesiyle beraber kaçmıştı. Hava sıcaklığı -40 dereceleri buluyordu. Sadece Meir Grant ve kardeşi bu yolculuktan sağ kalabildiler.  

Babam, çıplak elleriyle annesini, babasını ve kız kardeşini toprağa verdi. Onları mezarlarına kendisi koydu. Sadece 13 yaşındaydı. Bunların hepsi sebepsiz nefret yüzünden gerçekleşti. Bu nedenle her zaman bu konuyla alakalı konuşacağım.” 

Grant sadece babasının hikâyesini gençlere anlatmayı değil, aynı zamanda onları Holokost konusunda eğitmeyi de kafasına koymuş. Bu sebeple zamanında teknik direktörlüğünü yaptığı Chelsea’nin futboldan ve toplumdan antisemitizmi tamamen yok etme kampanyasını kucaklamış.   

Olayları genç nesillere anlatacak Holokost kurtulanı neredeyse kalmadı. Maalesef Holokost kurtulanları döneminin sonuna geldik.”   

Grant’in çekincelerinin tamamen geçerli olduğu son yapılan araştırmalarda göze çarpıyor. CNN’in 2018 yılında Avrupa’da antisemitizm konulu araştırmasında özellikle Holokost eğitimi ile alakalı çarpıcı istatistiklere ulaşıldı. Buna göre Avrupalıların üçte biri Nazilerin 6 milyon Yahudi’yi sistematik olarak yok etmeleri konusunda neredeyse hiçbir bilgiye sahip değil. Aynı görüntü ABD’de de mevcut. 2018 yılında ABD’de Claims Coference’ın düzenlediği bir ankette Amerikalıların yüzde 11’inin Holokost diye bir kavramı duymadığı ortaya çıkmış. Yine anket katılımcılarının yüzde 50’si herhangi bir toplama kampının adını bile söyleyememiş. 

Grant, 2019 yılında Chelsea’den ve MLS takımı New England Revolution’dan bir topluluğu March of the Living (Yaşam Yürüyüşü)’e götürdü. Bu ziyaret Chelsea tarafından başlatılan ‘Antisemitizme Hayır’ Kampanyası çerçevesinde gerçekleşti. Bilindiği üzere Chelsea’nin sahibi Roman Abramovich, kampanyayı 2018 yılının ocak ayında başlattığını duyurmuştu.   

Abramovich, 2017 yılının kasım ayında takımın yönetim kurulunun bir toplantısında bu fikrini ortaya koymuştu. Avrupa’da yaşanan antisemit olaylardan çok rahatsız olan Abramovich, bununla savaşmaya karar verdi ve en güzel cevabın Chelsea üzerinden verilebileceğine inandı. İşe kendi kulübünü eğitmekle başladı zira Chelsea taraftarları özellikle 1970 ve 1980’lerde İngiliz tribünlerindeki kronik hale dönüşmüş Yahudi karşıtı (özellikle Totenham kulübüne karşı) hareketleri başlatan gruptu.  

Bugün Chelsea antisemitizme karşı savaşta dünyadaki en proaktif kulüp konumunda bulunuyor. Başlattıkları ‘Antisemitizme Hayır’ Kampanyası gerek futbol dünyasında ve gerekse dışında büyük övgüler alıyor.  Chelsea, bu çerçevede taraftar gruplarına Holokost döneminde yaşanan korkunç olayları anlatabilmek için Auschwitz-Birkenau Kampına ziyaretler düzenliyor. Holokost kurtulanlarını kulübe davet ederek oyuncular ile kulüp çalışanlarına konferans vermelerini sağlıyor. Hatta Londra İmparatorluk Savaş Müzesinde yeni bir Holokost Sergisi açılmasına önayak olarak maddi destek bile veriyor.

İlk maçına 1970 yılında giden bir Chelsea taraftarı olan Neil Beard, iki erişkin çocuğuyla beraber Antisemitizme Hayır Kampanyası çerçevesinde Auschwitz’i ziyaret eden ve bir Holokost kurtulanının konferansına katılan binlerce Chelsea taraftarından sadece biri. Chelsea’nin kampanyasının çok önemli etkileri olacağını düşünen Beard, “Öyle hissediyorum ki Auschwitz’den döndükten sonra bende ve çocuklarımda büyük bir değişim oldu. Ben ve ailem antisemitizme karşı savaş açtık. İnsanlar sadece aptallıklarından ve cahilliklerinden antisemit hareketler yapıyor. Komik olduklarını zannediyorlar. Bu konuyu çok ciddiye almamız gerekiyor. Nitekim Faşizmin yükselişiyle beraber bu çok ciddi bir konu oldu fakat Chelsea taraftarları arasında bu sorunun çözülmeye başladığına inanıyorum. Şu an Chelsea tribünlerine giderseniz, 80’lerden beri söylenen artık klasikleşmiş küfürlü antisemit tezahüratların taraftarlar arasında hoş karşılanmadığını, hatta bunları yapan insanların uyarıldığını ve bu insanlardan utanç duyulduğunu göreceksiniz. Bu saçmalıkların farkına ne zaman vardık derseniz aslında en büyük etkiyi bir Holokost kurtulanı ile tanıştığımız zaman hissettim.”

Chelsea’nin Yönetim Kurulu Üyelerinden Bruce Buck, kulübün karşılaşmalarındaki antisemit olayların oldukça azaldığını gözlemlediklerini, ancak azalmaya rağmen yine de öncelikli bir problem teşkil ettiğini belirtti. Buck, “30 yıl önceye göre çok ilerideyiz ama hâlâ sorunu kökten çözemedik. Tribün görevlilerini antisemit ve ırkçı davranışlara karşı eğittik. Bu tribünleri temizleyebilmemizdeki temel faktörlerden birisi. Bu şekilde görevlilerimiz CCTV’de bu tür davranış gösteren insanları artık takip edip diğerlerinden ayırabiliyorlar. Çok uzun bir yol geldik. Toplumumuz da uzun bir yol geldi. Ancak antisemitizm ve ırkçılık hâlâ bir problem olarak devam ediyor. Oldukça azalmasına rağmen hâlâ bu problemi önemli görüyoruz.”

Chelsea, geçtiğimiz sezon taraftarlarının sebep olduğu birçok ırkçı olayda aksiyon aldı. Dört taraftar Manchester City’li futbolcu Raheem Sterling’e karşı gösterdikleri ırkçı davranışlardan ötürü cezalandırıldılar. Yine üç taraftar Slavia Prague ile oynanan Europa League maçına alınmadılar. Sebebi Liverpool’un futbolcusu Muhammed Salah’a sosyal medyada küfür etmeleriydi.

ABD hükümetinin Antisemtizm Gözlem Birimi’nin yöneticisi Elan Carr, Chelsea’nin programının genç nesilleri antisemitizme ve genel ırkçılığa karşı eğitme konusunda hayati bir önem taşıdığını düşünüyor. Carr, “Fikir değiştirmek için liderlere ihtiyacınız var. Günümüzün ikonları olan atletlerden daha iyi liderler olabileceğini düşünmüyorum. Bu kişiler çocukların kahramanları. Köylerden şehirlere kadar tüm çocuklar ve gençler tarafından seviliyor ve takip ediliyorlar. İşte haksızlığa ve adaletsizliğe karşı ayağa kalkan, bir insan hastalığı olan ırkçılığa ve antisemitizme hayır diyen sporcular, oyunu değiştirirler. Dolayısıyla Chelsea’nin kurduğu modelin dünyayı gerçekten değiştirebileceğine tüm kalbimle inanıyorum.”

Son sözü yine Avram Grant’e veriyoruz, “Biliyor musunuz? Babam şimdi hayatta olsaydı kesin şöyle derdi: Oğlum niye geçmişte yaşıyorsun? Ben de ona şöyle yanıt verirdim: Hayır baba! Geçmişte yaşamıyorum. Ama geçmişi bilmek istiyorum. Böylece geçmişteki olayların bir daha yaşanmasına engel olmak istiyorum. Babam Holokost’ta başına gelenleri hep anlatırdı. Hiçbir zaman çekinmedi. Bu yüzden ben de hayatım boyunca Holokost’u anlatmaya devam edeceğim.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün