Sarp Kaston
İnsanların yalan dünyaları vardır. O yalan dünyalar hepimizin dışarıya yansıttığıdır. Oysa gerçek bambaşkadır. Gerçek insanın iç dünyasıdır. Kendine bile itiraf edemediğidir. Freud’un bu konuyu özetleyen bir sözüyle başlayalım: “İnsandaki ben, o hoşa gitmeyen içtepiye âdeta daha ilk toslayışında kendini geriye çekerek ona kapılarını kapıyor, onun bilinç alanına ayak atmasını ve doğrudan doğruya devinimsel (motorik) bir boşalıma ulaşmasını engelliyordu. İşte bu olaya "geriye itim" adını verdim." Nedir bu geriye itim? Bizim bilinçaltımızdır. Yapmak istediğimiz ama el alem ne der kaygısıyla düşünmeye bile korktuğumuzdur. Her birimizin içindekidir kısaca. Bu yazıda da hepiniz kendinizi göreceksiniz, ben kendimi yazarken. Çünkü teorik olarak hepimiz farklı olsak da pratik de insan denilen varlığın hammaddesi aynıdır. Ben de bu hammaddeyi kullanarak insanlığı anlatmaya çalışacağım.
İnsan mekanizmasının gerçeği saklamak üzerine yaratıldığına inanıyorum. Bu demek değil ki insanlar yalancıdır. Evet belki yalancıdır, ama burada bahsettiğim gerçeği saklamak belki de insanın elinde olmadan yaptığı bir inkâr. İnsanlar arzular, hisseder, en derinden hisseder. Dışa vuramaz. İçe atar. Tüm psikolojik buhranların altında yatan da zaten bu içe atımlardır. Hangimizin sadece kendi bildiği sırrı yok? Hatta belki kendinin bile bilmediği… Herkes içe atar, bazıları daha çok atar. Bazıları bilinçaltını çok iyi susturur. Biz de bu insanlara "normal" deriz. Normali iyi bir şey olarak bahşederiz. Oysa normal sıkıcıdır. Düzendir, heyecanı yoktur. "İfade edilmemiş duygular asla ölmez; sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekillerde tezahür ederler." Yine bir Freud sözüyle devam edelim. Normal olarak tanımladığımız insanlar bilinçaltını susturmaya çalışsa da bu pek mümkün değildir. İnsan bir gün tüm sustuklarıyla yüzleşecektir. Günümüzde birçok konuda eleştirilmesine rağmen psikoloji ve bilinçaltı için bir dönüm noktasıdır Freud. Özellikle bilinçaltı konusunda bir çığır açmıştır. Bir diğer tarafta öğrencisi Jung, insanın karanlık tarafından sık sık bahseder. Nedir bu karanlık taraf?
Karanlık olmadan insan kendini tanıyamaz, bilemez. İnsan, aydınlık taraflarından çok karanlığıdır kendisinin. "Kimse ışığı hayal ederek aydınlanmaz. İnsanı aydınlatan karanlığı idrak etmektir." Karanlık ve aydınlık; zıt gözüken ama birbirinin tamamlayıcısı olan. Freud’un bilinçaltı dediği şeyde, Jung karanlık motifini kullanmış. Ortak tema değişmemiş: Sustuklarımız.
Sustuklarımız bizi biz yapar. O kadar güçlüdür ki bilinçaltı hayatın koşullarını değiştirecek etkiye sahiptir. Çoğu zaman, hissettiğimiz ruh halleri bilinçaltı tarafından şekillendirilir. Aynı şekilde kişilik gelişimi, kişisel ve mesleki gelişim de bilinçaltı tarafından belli bir ölçüde belirlenir. Kısaca insan doğar, büyür, öğrenir ve unutur. Ama unuttuğu her şey beyninde depolanır. Unuttuğu her şey insan benliğini şekillendirir.
Karanlık insana kötüyü çağrıştırır nedense; ama karanlık kötü değildir ancak karanlıkta kaybolmak kötüdür. Kaybolmamak için aydınlanmak, aydınlanmak için de karanlığımızı tanımak lazım. Karanlığınızı tanıyın. Sizi siz yapan karanlığınız, içinizdeki aydınlığı ortaya çıkaran da karanlığınızdır.