Whatsapp ve büyük tehlike

“Büyük veri, makine öğrenmesi, yapay zekâ gibi teknolojiler nedeniyle gelecekte insan gücüne olan ihtiyaç o denli azalacak ki insanlar kitleler halinde gereksiz hale gelmeye başlayacak. Devletler yerine, bu teknolojileri kontrol eden şirketler dünyanın yönetimini eline geçirecek!” Noah Yuval Harari

Arda EŞBERK Perspektif
20 Ocak 2021 Çarşamba

2021’e ve sanal dünyaya hoş geldiniz! Eğer giriş yapmak istiyorsanız lütfen ceplerinizdeki kişisel verilerinizi ve kullanım haklarını kapıdaki görevlilere teslim ediniz! 2020 sonrası tünelin ucunu gördüğümüzü varsaydığımız 2021 bir geldi pir geldi! Yeni yıla girdik girmesine ama dünya veri paylaşımı krizi ile başladı bu yıla. Basına yansıyan “Whatsapp’tan büyük hata; sohbetler Google’a sızdı!”, “Avrupa’da Whatsapp Kaosu”, “Whatsapp’ta Sanal Göç”, “Whatsapp hangi kişisel verileri depoluyor” gibi başlıklar nasıl bir dünyaya giriş yaptığımızın habercisi.

Peki,  bu tartışmanın geri planında dönen savaş neyin savaşı? Nasıl ve neden başladı? Nedir bu kişisel veriler? Bu soruların cevaplarını bulabilmek için başka bir soruyu cevaplamamız gerekiyor aslında o da: “Büyük Veri (Big Data) nedir?”

Büyük veri denilen şey sosyal medya paylaşımlarımız, giriş çıkış yaptığımız web siteleri, bloglar, paylaşılan fotoğraflar, videolar, log dosyaları gibi değişik kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir biçime dönüştürülmüş haline denir. Ayrıca büyük veri; web sunucularının logları, internet istatistikleri, sosyal medya yayınları, bloglar, mikrobloglar, iklim algılayıcıları ve benzer sensörlerden gelen bilgiler, GSM operatörlerinden elde edilen arama kayıtları gibi farklı kaynaklardan gelen verilerden oluşuyor. Büyük verinin ne olduğunu az çok kavradığımıza göre neden önemli olduğu sorusunun cevabını da vermemiz gerekiyor. Bizden toplanan tüm bu bilgiler o kadar önemli ki doğru analiz metotları uygulandığında politik, sosyal, psikolojik ve kurumsal kararların doğru biçimde alınmasına ve geleceğin bu yönde şekillendirilmesine olanak sağlıyor. Anlayacağınız yeni dijital dünyada da bilgi en büyük güç haline dönüşüyor. Hatta bazılarına göre para yerine geçmeye çoktan başladı bile!

Aslına bakarsanız bu yeni başlamış bir süreç değil. Biz kendi dünyalarımıza odaklanmışken 2009 yılında domuz gribi salgını yaşanırken enteresan bir olay gerçekleşti. Bildiğiniz üzere İspanyol gribinin yarattığı korkunç yıkımdan sonra bu tarz salgınlar toplumda ciddi kaygılara neden oluyor, tıpkı şu anda yaşandığı gibi. 2009 yılında Google Nature dergisinde önemli bir araştırma yayınladı. Yapılan araştırmanın konusu insanların İnternet üzerinde yaptıkları aramalara dayanan matematiksel modeller ile gribin ABD’de hangi bölgelere ve hangi yoğunlukta yayıldığını tespit etmekti. Çalışmanın sonuçları göz önünde bulundurulduğunda Google’ın elindeki muazzam veri tabanı ve veri işleme kapasitesiyle Amerikan sağlık otoritelerinden daha etkili bir şekilde hastalığın yayılmasıyla ilgili bilgilere ulaşabilmekte olduğunu ortaya koyuyordu. Düşünebiliyor musunuz tek başına Google Amerika Birleşik Devletleri’nin ulaşabildiğinden daha fazla bilgiye ulaşıp onun sonuçlarını çok daha hızlı analiz edebildi.

Google ve benzer arama motorlarında yapılan aramalar, sosyal medyada paylaşılan veriler, Whatsapp’ın sahibi Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerindeki ‘beğen’ tıklamaları toplumların yönelimleriyle ilgili önemli verileri ortaya koymaktadır. Bu veriler özellikle şirketlerin pazarlama stratejilerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Büyük veriden faydalanarak stratejiler belirlemek film sektöründen, başkanlık seçimlerine kadar her alanda kullanılabiliyor. Örneğin Netflix şirketi bu verilerden faydalanarak içeriklerini oluşturan şirketlerin başında geliyor. Öyle ki Netflix dizilere yapacağı yatırım kararını bile büyük veriyi kullanarak elde ettiği sonuçlara göre yapmaktadır.

İnternetin hayatımızın merkezinde yer almaya başlaması ve verilerin analizi sürecinin tehlikelerinden bahsedilirken karşımızı çıkan en temel unsur ise kişisel verilerin kullanımı ve özel hayatın gizliliğinin ihlalidir. Soğuk savaş yıllarında doğu bloğunda yer alan ülkelerin kendi vatandaşlarını izlemek için devasa büyüklükte casusluk şebekeleri kurduğu bilinmektedir. Önceden sadece istihbarat örgütleri tarafından gerçekleştirilen bu tür faaliyetler artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen internet sayesinde kendi isteğimizle verdiğimiz bilgiler aracılığıyla çok daha kapsamlı olarak uygulanmaktadır. Facebook sosyal ilişkilerimizi ve hoşumuza giden veya gitmeyen şeylerle ilgili bilgilerimizi, Google sorgulamalarımızı, Twitter zihnimizden geçirdiklerimizi, e-ticaret siteleri de alışveriş alışkanlıklarımızı ve Whatsapp tüm yazışmalarımızı bilmektedir.

Şimdi bulunduğumuz noktadan bizi nasıl bir geleceğin beklediğini hayal edemiyor olabilirsiniz. Büyük veri ve bu verinin analizinin ne boyutlara varabileceği yine birileri tarafından hayal edilip bir diziye çoktan dönüştürüldü bile: Westworld 3. Dizinin bu sezonunun ana kahramanlarından biri Rehoboam. Rehoboam, Sr. Liam Dempsey ve şirketi Incite Inc. tarafından finanse edilen Engerraund Serac ve Jean Mi kardeşler tarafından oluşturulan bir kuantum bilgisayar sistemidir. Kendi sistemi üzerinde kontrolü elinde tutan tartışmasız dünyanın en gelişmiş yapay zekâsıdır. Rehoboam'ın ana işlevi, Incite’ın topladığı büyük verinin analiziyle mümkün kılınan geleceğin dikkatli manipülasyonu ve tahminiyle insan ilişkilerine bir düzen empoze etmektir. Bu sistem öyle güçlü çalışıyor ki bir insanın nasıl ve ne zaman öleceğini bile tahmin edebiliyor.

Hayal edebiliyor musunuz? Büyük verinin sizin hakkınızda topladığı veriler sayesinde ölüm tarihiniz bile tahmin edilebiliyor! Cevabınız hayır ise diziyi izlemenizi tavsiye ederim!

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün