• Gül´ün görüşeceği bir diğer siyasetçi ise o dönem muhalefette bulunan İşçi Partisi Lideri Şimon Peres. Usta siyasetçi Türk heyetini Tel Aviv´deki vakıf binasında kabul ediyor.Peres iki ülke arasındaki ilişkilere verdiği önemden, iktidarlar değişse de iyi ilişkilerin değişmeyeceğini anlatırken sözü bir şekilde yazar Orhan Pamuk´a getirir. Pamuk´u çok beğendiğini, tüm kitaplarını okuduğunu kaydederek ´Kar´ adlı romanından söz eder. Bu kitabın muhteşem olduğunu, özellikle okul müdürüyle sonradan kendisini öldürecek olan genç adamın pastanedeki diyaloglarını çok ilginç bulduğunu belirtir. • İhsan Yılmaz - Hürriyet
Bu Haftanın “Takılanlar”ı - Alıntılar
GİDEON SA´AR´I YENİ BİR OLUŞUMA İTEN NEDENLER İSE GEÇMİŞTEN GELEN NETANYAHU´YA KARŞI KİŞİSEL ÖFKESİ, YENİ ABD BAŞKANI JOE BİDEN´IN SEÇİLMESİYLE İSRAİL´DE YENİ VE FARKLI SİYASİ AKTÖRLERE DUYULACAK İHTİYAÇ, İSRAİL´DE ERKEN SEÇİMİN GÜNDEME GELMESİ VE BİNYAMİN (BİBİ) NETANYAHU´NUN SON GÜNLERDE İSRAİLLİ ARAPLARLA YAPTIĞI ARKA KAPI PAZARLIKLARI OLARAK SAYILABİLİR
İsrail Mart 2021’de genel seçimlere gidiyor. Art arda gelen erken seçimler İsrail’de siyasi istikrarsızlığın sembolü olmuş durumda. Bu kapsamda “Ne oldu da görece istikrarlı Netanyahu yılları birkaç yıldır hükümet sürdürmeyi güçleştiren bir döneme girdi?” sorusu da akıllara geliyor. Netanyahu’nun kişisel hırsları, çözüme kavuşmayan yolsuzluk davaları ve kutuplaşan İsrail toplumu Netanyahu’nun farklı aktörlerle ittifakını anlamlı bir politik birlikteliğe itemiyor. Koalisyon kurmak en nihayetinde aktörlerin birbirlerine güven duymasını gerektirir. Güven ise şu an İsrail siyasetinin sözlüğünde epey arka bölümlerde yer alan bir kelime olmuş durumda. Parti içi fraksiyonların görünürlüğü, farklı kanat siyasetçilerin birbirlerini suçlamaları ve daha da önemlisi popüler düzeyde hâkim olan komplo teorileri güven duygusunun yerine şüpheyi, kızgınlığı ve nefreti besleyen bir dinamiği diri tutuyor.
Bu derece toplumsallıkla iç içe geçmiş bu kurumların İsrail siyasetinde temsili de o derece geniş ve çoklu oldu. İsrail’de seçim barajı yüzde 3,25 olduğu için toplumun belli kesimlerinde kısıtlı da olsa karşılığı olan aktörler siyasi parti kurma yolunu tutuyorlar. Siyasi partilerin sayısının bir hayli fazla olması hükümet kurmayı tek bir partinin başaramayacağı anlamına geliyor. 120 üyeli İsrail meclisinde 61 üyenin güvenoyunu almak hükümet kurmak için geçer şart olarak yasalarca belirlenmiş. Bu aritmetiği gören siyasi liderler son zamanlarda seçimlere birleşik parti listeleri (reşima) ile girmeyi tercih ediyorlar. Mesela Likud’u ele alalım: Likud esasında bir siyasi parti olarak kurulmadı. Likud’u bir siyasi hareket olarak tanımlamak yerinde olacaktır. 1973 seçimlerinden önce İsrail’in en büyük sağ yönelimli siyasi partisi Herut (Hürriyet), liberal merkez değerleri savunan HaLibralit (Liberal), HaMerkaz HaHofşi (Bağımsız Merkez), Reşima Mamlahtit (Devlet Listesi) ve HaTenua Lemean Eretz Yisrael HaŞlema (Büyük İsrail Vatanı Hareketi) birleşerek Likud’u oluşturdular. Aynı seçimlerin öncesinde ise Herut’un temel özne olduğu HaLibralit (Liberal) Parti’nin de destek verdiği Guş Herut-Libralim (Herut-Liberaller Bloku/Cephesi) mevcuttu. Bu örneklerle anlatmaya çalıştığımız, İsrail’de mevcut siyasi partilerin sıkı kurumsallık ve saf bir ideolojiyi takip eden siyasal örgütlenmeler olarak görülmemesi gerektiğidir.
Bugünlerde de İsrail siyasetinde dünden farklı bir manzara ile karşı karşıya değiliz. İktidarın başat ortağı Likud Partisi’nden ayrılışlarla yeni partiler gün yüzüne çıkmaya başladı. Bunlardan en fazla dikkat çekeni ise Gideon Sa’ar’ın başını çektiği Tikva Hadaşa (Yeni Umut) Partisi oldu. Gideon Sa’ar’ı yeni bir oluşuma iten nedenler ise geçmişten gelen Netanyahu’ya karşı kişisel öfkesi, yeni ABD Başkanı Joe Biden’ın seçilmesiyle İsrail’de yeni ve farklı siyasi aktörlere duyulacak ihtiyaç, İsrail’de erken seçimin gündeme gelmesi ve Binyamin (Bibi) Netanyahu’nun son günlerde İsrailli Araplarla yaptığı arka kapı pazarlıkları olarak sayılabilir.
Dr. Gökhan Çınkara
Uluslararası politikada her devlet, diğer devletlerin kendisine tanıdığı sınırlar ve imkânlar çerçevesinde hareket eder ve bu süreç nihayetinde yapısal bir çerçevenin oluşmasını sağlar. Devlet nihayetinde çıkarlarını maksimize etmenin peşindedir ve bu kural her devletin bir diğerinin oyun sahasını şekillendirmesine sebep olur. Kısacası uluslararası politika arenası, devletlerin her yeni hamleyle bir diğerini etkilediği ve davranışlarını belirlediği yapısal bir rol oynar. Arap-İsrail normalleşmesi olarak kabul edilen süreç de bu tanımdan bağımsız değildir ve Trump yönetiminin İsrail-Filistin politikası da bu çerçeveden okunabilir.
Her ne kadar başlangıç noktası olarak farklı tarihler ve olgular anılabilecek olsa da, en nihayetinde Amerikan varlığı silikleşmeye başladı ve bu silikleşme Obama’nın yönetiminde belirgin bir hal aldı. Söz konusu tedrici çekilme etkilerini, belki de en önemli sonuçlarını, Ukrayna’nın fiilen bölünmesinde, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakında (2014) ve Arap Baharı sürecinde Suriye, Libya ve Yemen’de artan Rus-İran etkisinde gösterdi.
Söz konusu tedrici çekilmenin sonuçlarından biri de Arap-İsrail normalleşmesi olarak belirdi. Obama yönetiminden anımsayabileceğimiz bir kavramsal çerçevede, bir nevi “geriden liderlik” ederek, başta “İran tehdidi” olmak üzere bölgesel sorunların yine bölgesel ortaklar tarafından dengelenmesi, Arap-İsrail ihtilafındaki sorun başlıklarını bir biçimde ortadan kaldırmakla mümkün olabilirdi. Bu çerçevede Trump yönetimi, ivedilikle bu sorun başlıklarına yönelik oldu-bittiler yaratarak zemini temizlemeye çalıştı. Kudüs’ün İsrail’in “başkenti” olarak kabul edilmesi, Golan Tepeleri ilhakının tanınması ve benzeri başlıklar, tek taraflı bir eylem biçimiyle “ortadan kaldırıldılar”. “Yüzyılın Anlaşması” olarak lanse edilen, Filistin sorununun Trump yönetiminin lensiyle çözümü de benzer sonuçlar doğurdu: Batı Şeria’nın olası ilhakını “engellemeye” yönelik bir gerekçelendirmeyle, Körfez’deki Arap monarşileri hem İsrail’le normalleşme sürecine girdiler hem de Filistin sorununda yeniden pozisyon alarak Arap kamuoyundan gelebilecek muhtemel olumsuz tepkileri dengelemeye çalıştılar.
Bahsi geçen süreçlerin temelinde her ne kadar Amerikan gücünün göreceli düşüşü belirgin bir faktör olarak algılanabilirse de, bölgesel düzeydeki kimi aktörlerin artık etki sahibi birimler olmaktan çıkmaları da oldukça kritik bir işlev yüklenmekte. Nihayetinde Arap-İsrail normalleşmesi olarak kabul edilen süreç, başta Suriye ve Libya olmak üzere Arap Baharı sürecinde parçalanan, iç savaşa sürüklenen ve merkezi otoritesini kaybeden ülkelerden mürekkep bir coğrafyada mümkün olabildi. Bu açıdan net bir biçimde ifade edilmelidir ki bölgesel düzeydeki rakiplerin yok olması veya eski güçlerini yitirmesi, İsrail merkezli stratejilere alan açmış durumda. Hatta söz konusu aktörlere, Amerikan işgali (2003) sonrası ortadan kaldırılan Saddam rejiminin yokluğunda fiilen etkisizleşmiş Bağdat yönetimi de eklenebilir.
Ceyhun Çiçekçi
2005 yılının ocak ayı. Abdullah Gül Dışişleri Bakanı olarak ilk ziyaretini İsrail’e yapıyor. Programında İsrail’in dışişleri bakanı, başbakan, cumhurbaşkanı ile görüşmeler, Filistin yönetimi ile Ramallah’ta temaslar var. Gül’ün görüşeceği bir diğer siyasetçi ise o dönem muhalefette bulunan İşçi Partisi Lideri Şimon Peres. Usta siyasetçi Türk heyetini Tel Aviv’deki vakıf binasında kabul ediyor.
Peres iki ülke arasındaki ilişkilere verdiği önemden, iktidarlar değişse de iyi ilişkilerin değişmeyeceğini anlatırken sözü bir şekilde yazar Orhan Pamuk’a getirir. Pamuk’u çok beğendiğini, tüm kitaplarını okuduğunu kaydederek ‘Kar’ adlı romanından söz eder. Bu kitabın muhteşem olduğunu, özellikle okul müdürüyle sonradan kendisini öldürecek olan genç adamın pastanedeki diyaloglarını çok ilginç bulduğunu belirtir. Heyette bulunanlardan ve o dönem İkili Siyasi İlişkilerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevinde bulunan büyükelçi Ahmet Üzümcü kitabı okumuş olmasına rağmen Peres’in neden ısrarla o romandan ve o bölümden söz ettiğini merak eder. Ankara’ya döndükten sonra, ‘Kar’ kitabında Peres’in sözünü ettiği bölümü bularak tekrar okur. Şöyle yazmaktadır:
“Türkiye de çok güzeldir. (Bir sessizlik). Fakat ne yazık ki memleketimizi tanımıyoruz, insanımızı sevmiyoruz. Hatta bu ülkeye, bu millete saygısızlık etmek, ihanet etmek marifet bile sayılıyor. Hocam affedersiniz, bir soru sorabilir miyim, siz ateist değilsiniz değil mi? / Değilim. / Öyle diyorlar, ama ben de sizin gibi okumuş bir adamın Allah’ı, haşa inkâr edebileceğine ihtimal vermiyorum. Söylemeye gerek yok, Yahudi de değilsiniz değil mi? / Değilim / Müslümansınız / Müslümanım elhamdülillah.”
Bu diyaloğu Global İlişkiler Forumu tarafından yayımlanan ve büyükelçilerin anılarının derlendiği ‘Açık Telgraf’ kitabında anlatıyor Ahmet Üzümcü. “Peres, o dönemde Israil’de çok tartışılan, Türkiye’de yükselen Yahudi karşıtlığından duyduğu kaygıyı bu şekilde dile getirmeyi seçmişti” diyerek Pamuk’un ‘Kar’ romanının diplomaside nasıl kullanıldığının ilginç bir örneğini veriyor.
İhsan Yılmaz
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ihsan-yilmaz/turk-edebiyatinin-en-fit-yazarlari-41713104
Takılan tweetler
türkiye'de antisemitizm, antikomünizm ve aydın düşmanlığını bir karikatürde özetleyiniz:
https://twitter.com/dergeist_ze/status/1350885500958220292
İsrail'in ilk viski damıtımevi M&H'nin viskileri artık İngiltere'ye ihraç edilmeye başladı. 2012'de kurulan firma, halihazırda Kanada, ABD ve Avrupa'ya viski ihracatı yapıyor.
-Türkiye'de viski üretimi 1963 yılında başladı, 2011'de sonlandırıldı.-
https://twitter.com/viskigurme/status/1352650518670225412
Ey Vakıflar İdaresi, siz bu işi yapana kadar ay bacadan aşacak!
İnşası planlanan ve temel kalıntıları ortaya çıkarılan Kasturya Sinagogu'nun arsası yine kaderine terk edildi. Arsayı kapatan tahta perdeler kırılırken,çevre duvarları da günde güne yıkılıyor.
Bilindiği gibi, geçtiğimiz aylarda Kasturya Sinagogu’nun yeniden inşası için çalışma başlatılmış ve yapının temel kalıntıları ortaya çıkarılmıştı. Söz konusu çalışmadan sonra arsayı çevreleyen duvardaki boşluk, tahta perdeyle kapatıldı ve oradaki görevli de bir süre önce ayrıldı.
Daha sonra herhangi bir çalışma olmadığı gibi, korumasız kalan arsa son günlerde yine bazı gruplarca kullanılmaya başlandı. Kalıntıları korumak için kurulan ve ortasından kilitlenen tahta perdeler birkaç gün önce kırıldı ve içeriye yine alakasız kişiler girmeye başladı.
Tarihi sinagogdan günümüze kalan en önemli iz olan gösterişli ana kapının dibinde her gün yakılan ateşle, zaten harap durumdaki yapının duvarları günden güne artan derecede zarar görüyor. Üstelik kapı boşluğu da son haftalarda yine aylar önceki gibi farklı amaçlarla kullanılıyor.
Öte yandan, sinagogun çevre duvarlarında da son günlerde ilginç bozulmalar görülüyor. Mesela, Mumhane Cd’ne bakan duvarın girintili bir köşesinde her geçen gün derinleşen bir çöküntü dikkat çekiyor. Öyle ki son olarak duvar içindeki ahşap destek unsuları da ortaya çıkmış durumda.
Sinagog ve ek yapıların temel kalıntıları her türlü tahribata açık. Burada ne yaptığı belli olmayan kişilerin, yüzlerce yıllık temel kalıntılarına da ne yapacağı belli olmaz!
Vakıflar İdaresi’nin kontrolündeki bu arsada yürütülen çalışma durduysa bile, korumanın sürmesi gerek.
Tamamı için : https://twitter.com/HalicPostasi/status/1351936745416351748
Bugün sizlere önerimiz bir kitap olacak. #hatırlıyoruz #WeRemember #AnneFrank #neveragain @annefrankhouse
Anne Frank'in, ailesi ile beraber Nazilerin zulmünden kendilerini koruyabilmek için 2 yıl boyunca saklandıkları bir çatı katında yaşadıklarını kaydettiği güncesi "Anne Frank'in Hatıra Defteri" onun ölümünden sonra ilk kez 1947 yılında yayınlanacak ve o günden bu yana 70'ten fazla dile çevrilerek Anne Frank'i ölümünden sonra da olsa dünyanın en meşhur yazarlarından biri haline getirecekti.
https://twitter.com/sehakder/status/1352666811775541249
Bazılarınızın bildiği üzere antisemitik tweetleri toparlayan bir yazılım üzerinde çalışıyorum..
Uzun süredir vakit bulup uğraşamadım. Bu gün açtım bilgisayarı oturdum bugların bazılarını hallettim. Daha bi şık güzel oldu.. datalarımı sizinle paylaşmak istedim.
https://twitter.com/TurkiyeYahudisi/status/1353116734455209989
Tamamı için :
https://threadreaderapp.com/thread/1353115991207780354.html
Dünyayı ne kadar biliyoruz?
Ve Türkistanî ne kadar?
https://www.youtube.com/watch?v=GSlkzY4vPRA
https://twitter.com/huseyinemiroglu/status/1353466564020940800?s=27
·Kim demis Israil'de Turk simidi yok diye.Paketin icinden 4 simit cikti.13.90 shekel=31.5 tl
https://twitter.com/emelboyy/status/1353407951004790787?s=27
Ilyada'yı antik Yunancadan Ladinoya çeviren Moshe Haelion'un Selanik'ten Auschwitz'e yaşam öyküsü. Ispanyolca alt yazılı.
Mos konta Moshe Haelion, nasido en Salonik, sovrebivyo de Auschwitz i fue kolonel de artilleria de Tsahal.
I finalmente el traduktor de Illiade del griego antiguo al ladino.
https://www.youtube.com/watch?v=T3CniHeNx98
https://twitter.com/avramachi/status/1353287954475659264
Bob Dylan’ın babaannesi, benim de anne tarafından memleketim olan Kağızmanlıymış.
Kağızman’daki Kürtler, Türkler ve Ermeniler bilinir ama Yahudi Hazar Türkleri pek bilinmez. Bob Dylan’ın da babaannesinin soyadı Kırgız ve Kağızmanlı Yahudiler arasında yaygın bir soyadmış.
https://twitter.com/IsilAcehan/status/1353726709586161673
Netten okumalar – Linkler
https://www.gazeteduvar.com.tr/israil-suriye-ve-rusyayi-ayartabilir-mi-makale-1510897
https://apos.to/s/60081908ed3c38000646777c
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilde-netanyahunun-akibeti-trump-gibi-mi-olacak/2117077
Roz Kohen'le gerçekleştirdiğim Türkiyeli Yahudilerle Konuşmak röportaj serisinin ilkinde kendisinin İstanbul'daki yaşamını merkeze almıştım.
Bu bölümde ise Roz Hanım'ın İsrail'deki eğitim süreci ve Türkiyeli bir Yahudi olarak İsrail'de Yahudi olma sürecini birlikte irdeledik.
Roz Kohen’in kadrajından Eski Kudüs
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55718886
"Bence onlar acımasız şeyler yapan sıradan kadınlardı. Bence bu pek çok insan için geçerli olabilir. İngiltere'de bile. Bence bu her yerde olabilir. İzin verilirse burada da olabilir"
Ravensbrück'teki kadın gardiyanlar (Fotoğraf, 1940'larda çekildi)
YouTube' üzerinden yayınladığı Büyükanne Mutfaklarıyla Köklere Dönüş video serisiyle hem aile tariflerini hem de kültürün bir parçası olan lezzetleri genç nesillere aktarmaya çalışan Lian Penso Benbasat ile konuştuk.
https://bianet.org/biamag/kultur/238026-buyukanne-yemeklerinin-pesinde
https://nereden-baslasam.simplecast.com/episodes/turkiye-yahudileri-8_K_PME4
https://bianet.org/biamag/kadin/237993-baska-dinden-ask-hikayeleri
https://www.youtube.com/watch?v=OOTuaPskSzk
https://www.kisadalga.net/podcast/detay/enver-arcak-ile-ankaranin-ve-yahudilerin-hermanasi_332
https://www.youtube.com/watch?v=esbVTNtg32Y&feature=youtu.be
https://teyit.org/analiz-rothschild-ailesi-covid-19-test-kitinin-patent-basvurusunu-2020de-yapti
Van ın Unutulmaz Esnaflarından Yahudi Muşı
https://vanlinihathoca.com/vanin-unutulmayan-esnaflarindan-yahudi-musi.html
Instagram’dan
Bir Makale
Bu çalışma Fransız yazar Marcel Cohen’in 1985 yılında Madrid’te Ladino dilinde yayınlanan Kayıp Bir Ladino'nun İzinde adlı eserindeki bellek ve kimlik öğelerinin yapıbozumcu bir yaklaşımla inceler. Cohen’in metni Sefarad Yahudilerinin kolektifkimliğini 1492'de İspanya'dan sürülmelerinden Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselişi vedüşüşüne, oradan günümüz Fransa'sına uzanan geniş bir tarihsel bağlam içinde elealırken, sürgün, çokdillilik, azınlık statüsü, asimilasyon ve yerinden edilme gibi soruları dabir araya getirir. Cohen'in Kayıp Ladino'yu yazmaktaki temel kaygısı, Sefarad toplumununkayıp dünyasını yeniden inşa etmektir. Bunu, çocukluğunda kalan ve neredeyse ulaşılmaz Ladino dilini kullanarak, Sefarad gelenekleri ve kültürel tarihinden bahsederek, araya Ladino şiir ve şarkıları ekleyerek, anımsayarak ve hayal ederek yapar. Bu çalışma yapıbozumcu eksende metni yeniden değerlendirerek, metnin geleneksel bir diyasporaanlatısının yapacağından daha fazlasını sunduğunu savunur. Dilbilimsel ve metinselboşluklar, sürçmeler, kararsızlıklar ve tutarsızlıklar anlatıda merkezî bir çatışmaya işareteder. Bu çatışma, yuvayı etrafı güvenli bir şekilde çevrilmiş ve sabit bir mevcudiyet olarakhayal etmek ile, onun aslında istikrarsızlaşmış ve sarsılmış doğasını, ve ona kavuşmanın geçiciliğini kabul etmek arasındadır. Metnin söyleşimsel (dialogic) doğası, Cohen'in köklerin ve yuvanın kaybına ve çözülmesine yaptığı vurguya meydan okur, belleğin ve benliğin farklı konfigürasyonlarını hayal eder.
Kırmızı Köşe
Milli bir hesap diyorsun, iyi yönetiliyor takip edelim diyorsun;
Sonra arkasındaki Siyasal İslamcı eğilim kendini tutamayıp pırtlıyor.
Erbakan Hoca’nın, bu milleti en çok zehirlediği noktalardan biri Antisemitizmi normalleştirmesi.
Ve fikirlerinin hepsi batıdan araklamaydı.
https://twitter.com/srkninci/status/1353003252720291842?s=27
Yani Yahudi diye kendi vatandaşına ayırımcılık uygulamıyor, kapıları yüzüne kapatmıyor. Göreve kimi uygun görüyorsa onu getiriyor.
Clash Report da ancak böyle tablolarla like ve takipçi kazanmaya çalışıyor
https://twitter.com/karelvalansi/status/1353002390820171780