Sarp Kaston
22 Ocak Cuma günü yedi genç olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesine, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Sayın Hasan Doğan ile söyleşi yapmak üzere davet edildik. Rakel Haleve, Megi Bahar, Semih Mişulam, Haymi Kohen, Nicole Mano ve Erel Papo benimle birlikte orada bulunan diğer arkadaşlarımdı. Hepimiz giderken neyle karşılaşacağımızı kestiremiyorduk. İşin doğrusu heyecanlıydık. Sabah servisle yola çıktığımızda Rum Cemaatinden dört kardeşimiz de bizimle birlikteydi. Neyle karşılaşacağını bílmeme durumu onlarda da hakimdi.
Ve artık Külliye’ye varmıştık. Bizim dışımızda Ermeni Cemaati’ni ve Süryani Cemaati’ni temsilen kardeşlerimiz de oradaydı. Öğle yemeği sonrası söyleşi yapılacak salona geldik. Yaklaşık 1,5-2 saat boyunca herkes ülkede gayrimüslim olmanın verdiği dezavantajlardan bahsetti. Herkes kendi akvaryumunu anlattı, insanlar anlattıkça sorunlarımızın ortak olduğunu farkına vardık. Biz tüm samimiyetimizle anlattık, Sayın Hasan Doğan da tüm samimiyetiyle sorunlarımızı dinledi ve hep birlikte bu sorunlara cevap aradık. Ortak vardığımız nokta bu ülkede yaşadığımız problemlerin temeli eskiye dayanıyordu, problemi ortadan kaldırmak da o kadar kısa süremeyecekti. Her şeyden önce devletin içinde gayrimüslimleri problem olarak görenler olduğu sürece de kolay kolay değişmeyecekti. Ancak orada bulunan her genç bu ülkede doğan, kendini bu ülkenin bir parçası hissetmeye çalışan kişilerdi. Bir şeyleri değiştirmek mümkünse iletişim bunun en önemli aracı olmalıydı. Kendimizi anlatmak belki de bir başlangıç olacaktı. Oradaki hiçbir genç bugüne kadar yapılan hataları göz ardı ederek orada bulunmadı, bizim gayrimüslimler olarak yıllardır yaşadıklarımız öyle bir iki görüşmeyle de unutulacak cinsten olaylar değil. Yapıcı olan bir teklife karşı, belki bir şeyleri değiştirmek için başlangıç belki de değil, orada bulunmak en azından benim için önemliydi. Bir şeylerin değişmesi umuduyla…