Geçtiğimiz sezon sonunda, yedi yıllık koçu Zeljko Obradovic ile yollarını ayıran ve Luigi Datome, Kostas Sloukas, Nikola Kalinic gibi Euroleague şampiyonluğunu getiren kadroda yer alan kilit oyuncuları kaybeden Fenerbahçe Beko, bu sezon kış ile yaz kadar farklı görüntüler ortaya koyuyor. Peki, bu performans farklılıklarının sebepleri neler?
Sezona Başlangıç
Fenerbahçe Beko sezon başında oynadığı ilk iki Euroleague maçında Kızılyıldız ve Anadolu Efes’i yenerken, üçüncü maçında da İstanbul’da CSKA Moskova ile karşı karşıya gelmiş ve başa baş bir oyun sonrası son topta kaybetmişti. Yeni kurulan bir kadro ve göreve yeni gelen bir koçla başlanan sezonda aslında takımın özellikle ilk maçlarda çok da iyi bir performans gösteremeyeceği düşünülüyordu. Özellikle son yıllarda fazla diş geçirilemeyen, geçen sezonun en iyi takımı olarak öne çıkan Anadolu Efes’in deplasmanda iyi bir oyun sonrası mağlup edilmesi ve Euroleague’in devlerinden CSKA Moskova ile baş başa oynanması takımdan beklentileri arttırdı.
Ancak Euroleague’in dördüncü maçı olan Bayern Münich mücadelesi rüzgârı bir anda tam tersine çevirdi. İlk yarısı 20 sayı farkla önde kapatılan bu maçta Fenerbahçe Beko, ikinci yarıda hiçbir varlık gösteremedi ve Ataşehir’de oynanan bu mücadeleyi 75-71 kaybetti. Bu maçtan sonra oynanan karşılaşmalarda, arada Maccabi Tel Aviv ve Zenit gibi kritik deplasmanlarda galibiyetler gelse de, CSKA Moskova maçından itibaren oynadığı toplam 13 maçta sadece üç galibiyet alabildi. Özellikle Alba Berlin, Barcelona ve Zalgiris deplasmanlarında takımın düştüğü durum, hiçbir reaksiyon verilememesi ve sırasıyla 42, 26 ve 37 sayı farklarla kaybedilmesi taraftarları da hayal kırıklığı ve derin bir üzüntüye sevk etti.
Sarı-Lacivertli ekip, son oynadığı sekiz maçta ise sekiz galibiyet alarak, bu kez müthiş bir performans yakaladı ve taraftarları play-off adına tekrar heyecanlandırdı. 13 maçta üç galibiyet alan takımdan, 8’de 8’lik performans gösterebilen takıma nasıl dönüşüldüğünün sebeplerine bakalım.
Kısa Oyuncuların Rolleri
Sezon başında Nando De Colo ve Lorenzo Brown hem topu getirme ve oyunu yönlendirme, hem de skoru üstlenme ile görevliydi. Rakipler de bunu bildikleri için üzerlerine baskı kurarak onları hataya ve yorgunluğa sürüklediler. Bu da iki oyuncunun performansının düşmesine neden oldu. Bazı maçlarda Bobby Dixon skor anlamında öne çıksa da, hücum temposu kurulamadığı için genelde bireysel çabalarla skor üretilebildi ve bu da yeterli olmadı. Kaybedilen maçlara baktığımız zaman Fenerbahçe Beko’nun skor anlamında düşük kaldığını görüyoruz. Marko Guduric’in ve her ne kadar transfer olduğu gün sakatlanmış olsa da Alex Perez’in takıma katılması hücum anlamında bu iki oyuncunun yükünü hafifletirken, Lorenzo Brown tamamlayıcı oyuncu konumuna geçerek, kenardan gelip o baskıyı fazla hissetmeden bu düzende katkı verebiliyor. Marko Guduric ve Nando De Colo önderliğinde şekillenen hücumlarda set temposu ve oyun akışkanlığında öyle bir seviyeye gelindi ki, her oyuncunun hücumda üstün olduğu yönler öne çıkabiliyor.
Savunma Performansı
13 maçta üç galibiyet alabilen o kötü performans döneminde, takımın savunmada da neredeyse rakibini hiç durduramadığını görüyorduk. Üst üste İspanya’da oynanan üç maçta Barcelona, Baskonia ve Real Madrid’den sırasıyla 97, 86 ve 94 sayı potasında gördü Sarı-Lacivertliler. Kısa savunmasında kolay geçilen, Jan Vesely ve Danilo Barthel dışında savunmaya katkı verebilen uzunu olmayan Fenerbahçe Beko, artık savunmada da daha gayretli ve daha yardımlaşmalı oynamayı başarıyor. Savunmasının zayıf olması nedeniyle üzerine oynanan Nando De Colo veya Jarrell Eddie gibi oyuncular bile daha gayretli ve ne yapacağını bilen bir durumda görünüyor. Bu da takımın yediği sayı ortalamasının düşmesine ve maçların kazanılmasına destek veriyor. Savunmada sağlam durup, potasını koruyabildiği zaman hücumda da başka bir takıma dönüşüyor Fenerbahçe Beko. Savunmada yapılan iyi işlerden hem kolay sayılar bulunabiliyor, hem de hücumda sabırla topun dolaşması daha kolay oluyor.
Jan Vesely
Euroleague’in en iyi uzunlarından biri Fenerbahçe Beko’da. Jan Vesely son dönemde gerçekten muhteşem oynuyor. Hücumda sayı atmanın yanında, pas istasyonu olup, takım arkadaşlarına asist de yaparken; savunmada ise adam değişme sonrası kısa oyuncunun karşısında kalıp rakibini de durduruyor. Bunun yanında saha içinde hata yaptığını gördüğü oyuncuyu uyarıp, negatif etkilenmemesi adına da destek veriyor. Kariyerinin ilk döneminde agresif tutumlar sergileyen, zaman zaman teknik veya sportmenlik dışı fauller alabilen Çekyalı oyuncu, şu anda olgun bir tavır sergiliyor. Kadroda onu ikame edecek birinin olmaması, acaba maç sonuna enerjisi yeter mi sorularını akla getirse de; Olympiakos ve CSKA Moskova maçlarının son saniyelerinde kısa oyunculara karşı yaptığı bloklarla bu soruya da cevap vermiş oldu. Yönetim de bu eksiği görerek Euroleague seviyesinde katkı veremeyen Johnny Hamilton ile yolları ayırarak Kyle O’Quinn’i kadroya kattı. NBA’den gelen O’Quinn’in Vesely’nin yükünü biraz hafifletmesi bekleniyor.
Özgüven ve Reaksiyon
Kaybedilen maçlar sırasında hem bireysel olarak hem de takım olarak özgüvenini kaybetmiş bir oyuncu grubu görünüyordu. Ancak üst üste gelen galibiyetler özgüveni arttırdı. Bu dönemde deplasmanda oynanan Kızılyıldız maçı bir dönüm noktası oldu. Üst üste iki galibiyet alınarak çıkılan bu deplasmanda, çok da iyi oynamadan Lorenzo Brown’ın son saniye basketi ile kazanılan maç seriyi üçe çıkardı ve takıma bir özgüven verdi. Son saniyede gelen basket sonrası kenetlenen takım, kafalarda oluşan “yine mi kaybediyoruz” sorusunu da gidermiş oldu. Sekiz maçlık galibiyet serisinin altıncı maçı olan CSKA Moskova maçı ise özgüveni iyice arttırdı. Ligin lideri karşısında çok iyi bir oyun ortaya koyarak deplasmanda alınan galibiyet, Nando de Colo ve Jan Vesely’nin liderliği ile birleşince müthiş bir etki yarattı. Bu özgüven ile paralel olarak takımın verdiği reaksiyon da gözle görülür biçimde arttı. Ciddi farklarla kaybedilen maçlarda bench’teki oyuncular sessiz oturuyor, koç ne yapacağını bilmez bir halde görünürken; şimdi ise 20 sayı öndeyken bile bir top için bench ayağa kalkıyor ve koç tepkisini gösteriyor. Takımın bir şeyler yapmak istediği ve hedefi olduğu açıkça anlaşılıyor.
Son sekiz maçta sekiz galibiyet alınsa da, Fenerbahçe Beko’da her şey tozpembe değil. Bu periyotta, CSKA Moskova dışında play-off resminin dışında kalan rakiplerle karşılaşıldı. Toplamda 13 galibiyete ulaşıldı ancak Sarı-Lacivertliler play-off için gereken sıranın son basamağında. Eksik maçları olan rakiplerin de olduğu düşünülürse henüz hiçbir şey kesin değil. COVID olan ve hastalığı atlatmak üzere olan Danilo Barthel’in takıma katılması ve yeni transfer Kyle O’Quinn’in de katkı vermesi ile seviye biraz daha yukarılara çekilebilir. Ancak daha Final Four ve şampiyonluk gibi yüksek hedefler için bu performansın istikrarlı bir şekilde devam ettirilmesi gerekiyor.