Birbirlerine göbekten bağlı üç öykü anlatan ´Adu´ NETFLİX´ten izlenebilir. Henüz ikinci uzun metraj filmini yapan bir yönetmenden beklenmedik bir olgunlukla Salvador Calvo, Afrika belgeseli tadında ilginç bir film yapmış. Kesişen hayatların merkezinde altı yaşındaki Kongolu bir çocuk, bir İspanyol aktivist ve bir sahil muhafızı var. Film, dünyadaki tüm kötülüklere rağmen, verdiği insancıl ve iyimser mesajlarıyla ilgiyi hak ediyor. Filmin kahramanlarının ortak noktaları yalnızlık sorunu yaşamaları. Entrika, duygu ve hayatın acı gerçekleriyle dolu bir film olan ´Adu´ GOYA Ödüllerine 10 dalda aday.
‘ADU’
Yön: Salvador Calvo
Sen: Alejandro Hernandez
Gör. Yön: Sergi Vilanova Claudin
Müz: Roque Banos
Oyn: Luis Tosar - Alvaro Cervantes - Anna Castillo - Mustafa Oumaru - Miguel Fernandez - Adam Nourru
Kuzey Afrika’nın İspanyol toprağı olan Melilla’da başlayan ‘Adu’, birbirlerine göbekten bağlı üç öykü anlatıyor. Birbirlerini tanımayan, değişik ülkelerde yaşayan üç kahramanın birleştiği ortak yön Afrika kıtası. Film, izleyicisini bu üç ana karakterin acı verici olduğu kadar renkli yolculuğuna çıkarırken birçok Afrika ülkesinden yolunu geçiriyor.
Kongo, Kamerun, Moritanya, Nijerya, Senegal ve Fas’ı içine alan bu yolculuk bir tür Afrika belgeseli hüviyetine bürünüyor. Salvador Calvo henüz ikinci uzun metrajlı filmini yapan bir yönetmenden beklenmedik bir beceriyle, atmosfer yaratmada, mahalli rengi yansıtmada başarılı oluyor. Mizansenine kartpostal güzelliğindeki görkemli fotoğraflarıyla, görüntü yönetmeni Sergi Vilanova Claudin katkı veriyor.
İnsan dramlarından bir demet
1970 Madrid doğumlu Salvador Calvo daha çok TV dizileriyle tanınan bir yönetmen. GOYA ödüllü ilk uzun metrajlı filmi ‘1898. Los Ultimos de Filipines’te (2016) başrolde ‘Adu’da olduğu gibi Luis Tosar’ı oynatmıştı. Dört yıl aradan sonra yaptığı ‘Adu’nun senaryosunda, ‘Canibal’ (2013) filmiyle tanınan Kübalı Alejandro Hernandez’in imzası var.
Entrika, duygu ve gerçeklerle dolu bir hayatta kalma macerası anlatan bu özgün senaryonun hakkını, Calvo düzgün sinematografisiyle veriyor. Filmdeki acı verici olduğu kadar güzel yolculuk izleyiciyi derinden etkiliyor. Yaşanan göçmen dramları üzerinden ‘Adu’ insanlık dersleri veriyor. Filmin bir hasleti de, yeryüzünde yaşanan tüm kötülüklere rağmen iyimser mesajlar verebilmesi. Ayrıca ‘Adu’ iletişimsizlik sorunu yaşayan bir baba-kız üzerinden, yalnızlık sorununu da duygusal bir dille işliyor.
Filmin açılış sekansında, Melilla’da yüksek bir duvarın dikenli tellerini aşmaya çalışan bir göçmenin bir sahil muhafızının müdahalesiyle düşüp öldüğünü görüyoruz. Göçmenlerin sınır bölgesine girmelerini engellemekle görevli sahil muhafızlarından Matteo (Alvaro Cervantes), iş arkadaşının sebebiyet verdiği bu ölüm olayını, vicdan azabına rağmen ihbar etmekle suskun kalmak ikilemi karşısında bocalar. Kalabalık bir göçmen grubuna karşı sadece üç memurla başa çıkma çaresizliği, Matteo’yu İspanya yasalarında suç olan ölüme sebebiyet verme olayını örtbas etmeye iter.
Altı yaşındaki Kongolu Adu (Mustafa Oumaru) ile kendisinden 4-5 yaş büyük ablası Alika, bir filin kaçak avcılar tarafından öldürülmesine tanıklık ederler. Aynı gece evleri basılıp anneleri öldürülünce bölgeden uzaklaşıp İspanya’da işçi olarak çalışan babalarına ulaşabilmek için yola koyulurlar. Kaçak insan taşımacılığı yapan bir sahtekâra paralarını kaptıran iki kardeşten Alika, gizlice girdikleri bir uçağın kargo bölümünde, iniş takımlarının açılmasıyla boşluğa uçar. Tutuklanan Adu kaçak göçmen Nassar’ın himayesinde yolculuğunu sürdürür.
Göçmenlerin bitmeyen dramı
Kamerun’da sivil toplum kuruluşu bir hayvan parkında çalışan, aslında İspanya’dan vergi borcu olduğu için uzaklaşmak zorunda kalan aktivist Gonzalo (Luis Tosar), dişleri için öldürülen filleri korumayı kendine misyon edinmiştir. Adu ve Alika’nın tanıklık ettikleri katliamın failleri, kendilerine engel teşkil eden Gonzalo’yu bölgeden uzaklaştırmaya çalışırlar.
Gonzalo uzun zamandır görmediği, ilgilenemediği ve iyi ilişkiler kuramadığı isyankâr kızı Sandra (Anna Castillo) ile yeniden bağ kurmaya çalışır. Sevgisiz büyüyen, uyuşturucu kullandığı için İspanya’dan babasının yanına yollanan Sandra henüz hayatına bir yön vermeyi başaramamıştır. Bir olay nefret ettiği babasının aslında kendisini çok sevdiğini, ancak sevgisini ifade etmeyi beceremediğini ortaya koyar.
Üç farklı hikâyede, üç farklı insanın tek ortak yönlerinin Afrika kıtası olduğunu gördüğümüz filmde, idealler, vicdan, hayatın acı gerçekleri ve göçmen olmanın zorluğu gibi temaların ustalıkla işlendiğini görürüz.
Yolunu altı Afrika ülkesinden geçiren filmde, bu ülkelerin mahalli dillerinin dışında Fransızca, İspanyolca, İngilizce lisanları da konuşuluyor. Fransızca konuşan Adu, ablasının ölümünden sonra kendisine sahip çıkan, kendisinden on yaş büyük kurtarıcısı, İngilizce konuşan Nassar ile bir şekilde anlaşabiliyor. Kader birliği eden bu ikili verdikleri hayatta kalma savaşında, edindikleri birer lastik şambrelle, gecenin karanlığında kendilerini buz gibi suya bırakıp karşı sahile ulaşmaya çalışıyorlar.
Yılda 70 milyon göçmen
Filmin ibret verici bir sekansında, bir göçmenin ölümüne sebebiyet vermek suçlamasıyla yargılanan üç İspanyol sahil muhafaza memurunun mahkemeden beraat kararıyla ayrılmalarını görürüz. Üç kafadar, meslektaşlarıyla bu kararı bir barda coşkuyla kutlarlar. Adaletin insan hayatına verdiği değer, olayın faillerinin ‘adaletin şerefine’ kaldırdıkları kadehler eşliğinde, ironik bir şekilde filmde yer alır.
Kaçak avlanmaya karşı savaşan aktivist Gonzalo rolünde İspanyanın en popüler karakter oyuncularından Luis Tosar var. Usta aktör, insancıl karakterine rağmen çevresiyle iletişim kurmakta zorlanan, kızıyla sağlam bir diyalogu olmayan, yalnız yaşamanın zorluğu ile baş edemeyen gururlu Gonzales karakterinin hakkını veriyor. 50 yaşındaki Tosar, yüzü aşkın filmde hemen hemen tüm ünlü İspanyol yönetmenlerle çalışmış bir oyuncu.
‘Adu’, İspanya’nın Oscar’ı sayılan Goya Ödüllerine on dalda aday gösterildi. 6 Mart gecesi 35. Goya Ödülleri Töreninde adını duyurmayı sürdüreceğini tahmin ediyorum.
Filmin kapanış jeneriğinde şu bilgilere yer veriliyor: “2018 yılında 70 milyon insan daha iyi bir hayat bulma amacıyla ülkelerini terk etti. Bunların yarısı çocuktu.”