İnsan aşık olmaya görsün sevdiği yanı başındayken bile onu özler. Bu durumu anlamaya da çalışmaz, sadece yaşar. Zira aşk her zaman gerçekleşebileceğin üstünü hedefler. Gücünün üstünü dener. Aşkın alanı tam da burasıdır. İmkansızlıklar için bahaneler bulmakla uğraşmaz. Ne kadar zorsa, o kadar güzel, o denli mucizevidir. Aşk cesaretli yüreklerden yana saf tutar. Korkak olanla oyalanmaz. Buraya kadar sıraladıklarımın hepsi yeni bir vatan kurma aşkıyla yola çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşları için de aynen geçerlidir. Yaşadıkları bilinen ve bilinmeyen zorlukların arkasında cesaret, kararlık kadar gücünü vatan aşkından aşan o gün için gerçekleşebileceğinin çok üzerinde görülen imkânsız hedefler yer alır.
Bu zorlukların az bilinenlerinden birine dönemin Bitlis Valisi Mazhar Müfit Kansu’nun anılarında rastlarız. Siyasi hayata İttihat ve Terakki Fırkasına üye olmakla başlayan Kansu, Erzurum Kongresi ile Milli Mücadele’ye katılır, Sivas Kongresinde aktif rol oynar. Anılarını kaleme aldığı ‘Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber’ adlı kitabında Sivas Kongresi sonrasında Ankara’ya gitmek için gerekli olan parayı bulma konusunda yaşadıklarını anlattığı bölüm hayli çarpıcıdır. Sivas Kongresi tamamlanmış, milli iradeye dayalı hükümetin Ankara’da kurulmasına karar verilmiştir. Ancak Ankara’ya nasıl gidileceği bir muammaya dönüşür. Doğru düzgün lastikleri olmayan arabalar ile nasıl yola çıkılacağı, nasıl lastik alınacağı, nasıl benzin alınacağı konuları içinden çıkılmaz bir hal alınca Atatürk, “Bunca mühim meseleler, isyanlarla uğraştık emin olunuz bu kadar sıkıldığım olmadı. Ankara’ya gideceğiz; köhne, körükleri parça parça, bu karda kışta binilmesi gayri caiz otomobillere razı oluyoruz, fakat benzin, lastik, para bulamıyoruz” diyerek sıkıntısını dile getirecekti.
Bunun üzerine girilen arayışlarda Mazhar Müfit Bey, Sivas’taki Osmanlı Bankası’nın Amerikalı müdürü Oskar Şmit’i tanıdığını ve kredi başvurusu yaparsa olumlu bir dönüş alacağına inandığını söyler. Bir süre bu konu tartışıldıktan sonra kredinin heyet adına değil de, Mazhar Müfit Bey tarafından çekilmesine ve ödemesinin beraberce yapılmasına karar verilir. Böylelikle çözüme ulaşan konu Oskar Şmit’in rahatsızlığı nedeniyle rapor alıp işe gitmemesi yüzünden sürüncemede kalır. Bir yandan yol haritaları hazırlanıp konaklama yerlerinin planlaması yapılırken yola çıkmak için 18 Aralık tarihine karar verilir. Mazhar Müfit Bey birkaç kere daha bankaya gider ancak Oskar Şmit’in sağlığı düzelmediği için hâlâ evinde olduğunu öğrenince evine haber göndererek durumun aciliyetini bildirir. Bunun üzerine Oskar Şmit yolculuk tarihinden bir gün öncesi olan çarşamba günü geleceğini söyler. Ancak o gün de yatağından kalkamaz. Perşembe sabah bir yandan arabalar para bulunamaması halinde çıkamayacakları bir yolculuğa hazırlanırken, Mazhar Müfit Bey yanına Yüzbaşı Bedri Bey ile birlikte saat sekizde bankaya gider. İşlemler hızla gerçekleştirilir. Mazhar Müfit Bey Bitlis valisi olarak görünmekte, Yüzbaşı Bedri Bey ise tüccar olarak gösterip kefil olarak yazılır. Ancak yolculuk için yetecek miktarda para ile arabaların yanına geri döndüklerinde dokuza gelmek üzeredir. Kafile dokuzda yola çıkar. Vatan sevdalısı bir grup insan karlar içindeki Sivas’tan halkın coşkun tezahüratları arasında üstü açık arabalarla Ankara’ya doğru yola koyulur. İlk molada Atatürk, Mazhar Müfit Bey’in yanına gelerek para işinin hallolup olmadığını sorar. Mazhar Müfit Bey anılarında aralarında geçen konuşmayı şu şekilde aktarmaktadır:
“Köyün kahvesi önünde durduk, otomobillerden inenler hemen kahveye koşuyor, biraz ısınmak istiyorduk. Birer çay da içtik. Fakat sabahleyin hareket sırasında Paşa, bankadan para alıp alamadığımı soramamış olduğundan bir sıra kahveden dışarı çıktı, bana da işaretle çıkmamı anlattı. Çıkınca ‘Yahu, para alabildin mi?’ dedi. Ben, ‘Aldım amma, öyle bin lira değil, ancak yolluk miktarı’ dedim.
Mustafa Kemal Paşa - Bizi Ankara'ya kadar götürebilir mi? Yeter mi?
Ben - İsraf etmezsek yeter gibi.
Mustafa Kemal Paşa - Yolda israf ne demek azizim?
Ben - Şuna on lira, buna beş lira bahşiş ver diye para sarf etmemeliyiz.
Mustafa Kemal Paşa - Yatacağımız yerlerde hizmet edenlere bahşiş vermeyelim mi? Olmaz öyle.
Ben - Tabii vereceğiz, fakat miktarını bana bırakınız. Kime verilmesini sizden sorayım, miktarını ben tayin edeyim.
Mustafa Kemal Paşa - Tamam. Uygundur! dedi.”[1]
Bugün içinde yaşarken bile hasret kaldığımız bu memleket, yüreği vatan ve özgürlük aşkı ile dolu, inceliklerden ödün vermeden imkânsızlıklara kafa tutan, bu cesur yürekli insanların aşkı ile kurulmuştur. Gerçekleşebileceğin üstünü hedefleyerek. Gücünün üstünü deneyerek. İmkansızlıklar için bahaneler bulmakla uğraşmadan. Ve korkmadan... Korkmadan… Korkmadan…
[1] Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1986, sayfa 489.