Dört Özel Şabat- Dört Özel Peraşa Arba Peraşiyot-2 ŞABAT ZAHOR

“Amalek´in Mısır´dan çıkışınız sırasında yolda sana yaptığını hatırla… Amalek´in hatırasını göklerin altından sil! Unutma!” (Devarim 25:17-19) Sebepsiz nefret üzerine düşünmemizi sağlayan Şabat Zahor bu yıl 20 Şubat Cumartesi günü.

Nazlı DOENYAS Kavram
17 Şubat 2021 Çarşamba

Purim’den önceki Şabat, Hatırlama Şabat’ı, Şabat Zahor olarak adlandırılır. Dört Özel Şabat’ın ikincisi olan bu Şabat’a denk gelen Tora bölümüne -bu yıl Teruma Peraşasına- ek olarak İsrailoğulları’nın Amalek’e karşı savaşından bahseden Tora bölümü-Zahor Peraşası okunur.

Amalek’i anlamak

Amalek’e karşı bu yoğun tavrın sebebi nedir?

Şemot kitabında Tanrı, Moşe Rabenu’ya Amalek’in hatırasını göklerin altından kesinlikle sileceğini kitaba kaydetmesini ve Yeoşua’ya da aktarmasını söyler (Şemot 17:15). Moşe Rabenu da Tanrı’nın nesiller boyunca Amalek ile savaş içinde olacağını bildirir (Şemot 17:16).

R. Yoseph Geisinsky neden bu savaşın nesiller boyu devam etmesi gerektiğini, neden bunları unutup, affedip hayatımıza devam edemeyeceğimizi sorgular.

Moşe Rabenu’nun liderliği zamanında İsrailoğullarının iki düşmanı; Mısırlılar ve Amalekliler’di. Mısırlılar İsrailoğullarını köleleştirdi. Onları bir zorunlu çalışma toplumuna dönüştürüp onlara zulmettiler. Firavun, Yahudi erkek çocuklarının boğulmalarını emretti. Bütün bunlara rağmen Moşe Rabenu’nun Mısırlılar hakkındaki sözleri şaşırtıcıdır: “Bir Mısırlıyı hor görme, çünkü onun ülkesinde konuk olmuştun” (Devarim 23:8).

Amaleklilerin yaptıkları ise İsrailoğulları’na bir kez saldırmaktan fazlası değildi. Üstelik bu saldırı başarılı bir şekilde geri püskürtülmüştü. Yine de onlar hakkında Moşe Rabenu’nun sözleri: “Hatırla. Unutma… İsmini sil” şeklindedir. R. Geisinsky bu farkın nedeninin aslında basit olduğunu belirtiyor. Dünyada iki tür nefret vardır, tıpkı iki sevgi türü olduğu gibi. Pirke Avot (Mişna 5:19) iki sevgi türünü birbirinden ayırır: Biri bir nedene bağlıdır yani, ‘bana keyif verdiğin için veya güzel olduğun için seni seviyorum’ ve benzeri gibi. Sevginin bağlı olduğu neden ortadan kalktığında, o sevgi de kaybolur. Diğer sevgi ise köklü ve koşulsuzdur; bir nedene, bir şarta bağlı olmayan sevgi sonsuza kadar sürer.

Nefret de aynı mekanizmaya sahiptir. Yanlış bir mantığa dayalı olsa bile, yine de içinde akılcılık barındıran bir nefret türü vardır, yani ‘seni bir tehdit olarak algıladığım için senden nefret ediyorum; senden nefret ediyorum çünkü seni kıskanıyorum’ ve benzeri gibi. Kişi, kendini ve içinde bulunduğu durumu değerlendirirken yanılmış olabilir, bu durumda nefretin yatıştırılması için umut ihtimali var. Hissettiği nefretin nedeninin gerçekçi bir dayanağı olmadığını anladığında, nefret de yok olur. Duyduğu nefret bir sebeple ortaya çıkmıştı;  bu sebep gittiğinde nefret de kaybolur.

Diğer nefret biçimi koşulsuz, mantıksız, yersiz ve akıldışıdır. Akıldışı bir nefret durumunda mantık yürütmek imkânsızdır. Sebebi yok, onu oluşturan bir mantığı yok. Bu özbeöz nefrettir. Bunun üzerine gidip sona erdirmek için yapılabilecek hiçbir şey yoktur, çünkü inatla dayanır ve sürmeye devam eder.

Amalekliler ile Mısırlılar arasındaki fark da tam olarak buydu. Mısırlıların İsrailoğullarına duyduğu nefret ve korku, son derece yanlış olsa bile ve yaptıklarını hiçbir şekilde doğrulamasa da, duyguları tamamen mantıksız sayılmazdı. Mısırlılar İsrailoğullarının artan nüfusunun bir savaş durumunda yerli nüfus için bir tehdit oluşturabilme ihtimalinden endişe ediyorlardı. Amalekliler için ise bunun tam tersi durum geçerliydi. İsrailoğullarına ‘yorgun ve güçsüz’ olduklarında saldırdılar. Saldırılarını ‘geride kalan’lara odakladılar. Neden yorgun ve güçsüzler, neden geride kalan zayıflar? Bu mantıksız, temelsiz bir nefretti; bu, ne toprak, ne ganimet, ne güç, herhangi bir fayda sağlamayacak bir nefretti ve maalesef bunun çözümü de yoktu.

İnsanın içindeki Tanrısallık, zayıf, güçsüz olanlara ve yabancılara karşı olan davranışlarda kendini gösterir. Hatırlamamız gereken Amalek’in sadece Tora zamanlarında değil, Aman gibi her nesilde var olan, herhangi bir sebebe bağlı olmadan zayıfa sırf zayıf olduğu için saldıran, arkada kalanları düşürüp yok eden, içindeki Tanrısallığı fazlasıyla görünmez olan kişileri temsil ettiğidir. Bugün Amalek'in ölmediğini ama Yahudi halkının da ölmediğini hatırlamalıyız. Yüzyıllar boyunca pek çok kez saldırıya uğramamıza rağmen, kaynağı sevgi olan Tanrı’nın mitlere ve nefretin deliliğine karşı zaferine tanıklık ederek yaşıyoruz. Tanrı’ya bağlı kaldığımız, hayatımızın her anında Tanrı benzeyişinde yaratılmış olmanın gerektirdiği şekilde yaşamaya çalıştığımız sürece de gelip geçici Amaleklere karşı galip gelmeye devam edeceğiz.

Kısa kısa ŞABAT ZAHOR

İsmi: Şabat Zahor, Hatırlama Şabat’ı anlamına gelir. Neyi hatırlıyoruz? Amalek’in İsrailoğulları Mısır’dan çıktıktan sonra onların en yorgun, en zayıf oldukları anda onlara arkadan saldırıp onları gafil avladığını hatırlıyoruz.

Nerede bahsedilir? Amalek’ın yaptıklarının hatırlanması mitsvası direkt Tora’dan gelir. “Amalek’in Mısır’dan çıkışınız sırasında yolda sana yaptığını hatırla… Amalek’in hatırasını göklerin altından sil! Unutma!” (Devarim 25:17-19)

Ne yapılır? Bu Şabat, sinagogda sabah duası sırasında ek bir Sefer Tora çıkartılarak Amalek’in Mısır Çıkışı sırasında Yahudi halkına yaptıklarının hatırlanması ve hiçbir zaman unutulmaması mistvasının verildiği bölüm okunur (Devarim 25:17-19). Bu mitsvalar, her zaman her yerde, hem kadınlar, hem de erkekler için geçerlidir.

Neden bugün? Amalek’in yaptıklarının hatırlanması mitsvası özellikle bu Şabat, Purim’den hemen önceki Şabat okunur. Geleneklerimize göre Amalek, değişik zamanlarda farklı kimliklerle, ama hep aynı amaçla (Yahudilere zarar vermek için) ortaya çıkar. Purim olaylarında Yahudilerin yok edilmesi için çabalayan Aman da Amalek’in soyundan gelir. Bu yüzden Amalek’in yaptıklarını hatırlama mistvasının verildiği bölüm de tam Purim’den önce, toplumun çoğunluğunun bir arada bulunduğu Şabat günü okunur.

Günümüzdeki anlamı: Bir nedene bağlı olmayan sebepsiz nefretin ortadan kaldırılması da mümkün değildir. Bize karşı duyulan sebepsiz nefreti, hareketlerimizi, yaşam tarzımızı, inancımızı değiştirerek yok edemeyiz. Bunun bilinciyle özümüzden vazgeçmeyelim, Purim zamanlarındaki Mordehay gibi inancımıza, içimizdeki Tanrısallığa sahip çıkalım.

*Dört Peraşa-

http://www.sevivon.com/index.php?option=com_content&view=article&id=540:dort-perasa&catid=42:purim-felsefesi&Itemid=222

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün